Tem 19, 2017
16919 Görüntüleme

İşten İstifa Dilekçesinin Geçerliliği, El Yazısı, Matbu Olmaması…

Yazan
banner

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi
2017/6346 E.-2017/5530 K. T. 20.03.2017
Mahkemesi: İş Mahkemesi
TALEP: Alacak

ÖZET: Davacı istifa dilekçesini özgür iradesi ile yazmış ve dosya kapsamında iradesinin fesada uğratıldığı konusun da herhangi bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca dilekçe boşluk doldurma şeklinde matbu bir dilekçe olmayıp davacının kendi el yazısı ile yazdığı ve iradesini kesin olarak açıkladığı bir dilekçedir. Ayrıca davacının hizmet döküm cetveli incelendiğinde istifa iradesini açıklamasından sonra yeni bir iş yerinde işe girişinin yapıldığı görülmüştür. Davacı mağaza satış danışmanı ve sorumlu olarak çalışmış olup yazmış olduğu istifa dilekçesinin ne anlama geldiğini de bilebilecek durumdadır.

KARAR: Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı hak sahibine karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17. Maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanunu’nda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir. İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. Dosya içerisinde bulunan istifa dilekçesinde davacı “satış danışmanı olarak başlamış olduğum görevimden farklı bir iş bulmam nedeni ile istifa ediyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Her ne kadar davacı bu istifa dilekçesinin zorla alındığını iddia etmiş ise de bu iddiasını ispat edememiştir. Davacı bu dilekçesini özgür iradesi ile yazmış ve dosya kapsamında iradesinin fesada uğratıldığı konusun da herhangi bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca dilekçe boşluk doldurma şeklinde matbu bir dilekçe olmayıp davacının kendi el yazısı ile yazdığı ve iradesini kesin olarak açıkladığı bir dilekçedir. Ayrıca davacının hizmet döküm cetveli incelendiğinde istifa iradesini açıklamasından sonra yeni bir iş yerinde işe girişinin yapıldığı görülmüştür. Davacı mağaza satış danışmanı ve sorumlu olarak çalışmış olup yazmış olduğu istifa dilekçesinin ne anlama geldiğini de bilebilecek durumdadır. Bu nedenle davada davacı işçinin geçerli bir istifasının olduğunun kabulü ile kıdem tazminatı isteğinin ret edilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir. Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazı kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazı kayıt taşımaması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yapıldığını yazılı delille ispatlaması imkân dahilindedir. Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda mahkemece dosyaya sunulan puantaj kayıtlarına göre davacının çalışmış olduğu görünen ulusal bayram genel tatil günleri açısından işverence bordrosu sunulmayan aylar yönünden hesaplama yapıldığı belirtilmiş ve 2008 bordrolarının olmadığı belirtilerek 2008 yılı için davacının ulusal bayram genel tatil ücret alacağına hak kazandığı tespiti yapılmıştır. Ancak dosya içerisinde 2008 yılına ait bordroların bulunduğu ve bir kısım bordrolarda tahakkuk ettirilen ulusal bayram genel tatil ücretlerinin banka kanalı ile de ödendiği banka hesap kayıtlarından görülmüştür. Bu nedenle bilirkişice 2008 yılı bordrolarının dosya içerisinde olmadığı şeklindeki hatalı tespiti ile hesaplama yapıldığından mahkemece yapılacak iş dosya içerisinde yer alan 2008 yılı bordroları ve banka ödeme kayıtları birlikte dikkate alınarak ulusal bayram genel tatil ücretini yeniden hesaplayıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına, 20.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz