Ağu 7, 2014
2045 Görüntüleme

WIPO Alan Adı Tahkimi www.yilmazozdil.com kararı

Yazan
banner

WIPO Arbitration and Mediation Center

İDARİ HAKEM KARARI

Yılmaz Özdil v. Akif Tufan

Dava No. D2012-0591

1. Taraflar

Şikâyet Eden,  Yılmaz Özdil’dir.

Şikâyet Edilen, Türkiye’de yerleşik Akif Turan’dır.

2. Alan Adı ve Tescil Eden Kuruluş

İhtilaflı alan adı <yilmazozdil.com> IHS Telekom, Inc. (“Tescil Eden Kuruluş”) tarafından tescil edilmiştir.

3. Usuli İşlemler

Şikâyet 20 Mart 2012 tarihinde WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezine (“Merkez”) sunulmuştur. 22 Mart 2012 tarihinde Merkez ihtilaflı alan adı ile ilgili olarak Tescil Eden Kuruluş’a tescil teyidi talebini göndermiştir. 22 Mart 2012 tarihinde, Tescil Eden Kuruluş ihtilaflı alan adını tescil ettiren ve tescil ettirenin iletişim bilgileri ile Şikâyet’te belirtilen Şikâyet Edilen ve Şikâyet Edilen’in iletişim bilgileri aynı olduğunu berlirtmiştir.

Merkez, Şikâyet’in, Alan Adı Uyuşmazlıkları Çözümü Politikası (“Politika” veya “UDRP”), Alan Adı Uyuşmazlık Çözümü Politikası için Yeknesak Kurallar (“Kurallar”) ve Alan Adı Uyuşmazlık Çözümü Politikası için Yeknesak Kurallara Ek Kurallar (“Ek Kurallar”)’da öngörülen şekil şartlarına uygun bir Şikâyet olduğunu teyit etmiştir.

Kurallar’ın 2(a) ve 4(a) maddelerine göre, Merkez, Şikâyet Edilen’e usulüne uygun şekilde Şikâyet’i bildirmiştir ve idari işlem süreci 13 Nisan 2012’de başlamıştır. Kurallar’ın 5(a) maddesine göre, Cevap sunumu için son tarih 3 Mayıs 2012 olarak belirlenmiştir. Şikâyet Edilen’in 11 Nisan 2012 tarihli resmi Cevap dilekçesi Merkez tarafından alınmış olup, Şikâyet Eden, Şikâyet Edilen’in Cevap’larına karşılık olarak 28 Nisan 2012 tarihinde ek beyan dilekçesini Merkez’e sunmutur. Şikâyet Edilen ise 30 Nisan 2012 tarihinde bu ek beyana karşı ek beyanlarını Merkez’e iletmiştir.

Merkez 15 Mayıs 2012 tarihinde tek Hakem olarak Uğur Yalçiner’i atamıştır. Hakem, atamanın uygun olduğu kararına varmıştır. Hakem, Kurallar’in 7 maddesi uyarınca Kabul Bildirimi ve Tarafsızlık ve Bağımsızlık Beyanı’nı Merkez’e sunmuştur.

4. Vakıalar

Şikâyet ve eklerde aşağıdaki vakıalar beyan edilmiştir:

1) Şikâyet Eden, Yılmaz Özdil’in Türkiye’de herkes tarafından tanınan ünlü bir gazeteci olduğunu ve Yılmaz Özdil ibaresinin Şikâyet Eden’in adı ve soyadı olduğunu ifade etmiştir;

2) Şikâyet Eden, Şikâyet Dilekçi’nde Yılmaz Özdil’in kariyeri ve geçmişte aldığı ödülleri sıralamıştır;

3) Şikâyet Eden, Yılmaz Özdil’in hem sektörel bazda hem de Türkiye çapında çok tanınmış bir köşe yazarı olduğunu vurgulayarak, Yılmaz Özdil adının, yüksek bir tanınmışlık seviyesine sahip olduğunu ve bu nedenle de kişisel adı olan “Yılmaz Özdil” üzerinde marka hakkının da varlığı bulunduğunu belirtmiştir;

4) İhtilaflı alan adı 1 Eylül 2010 tarihinden 01 Eylül 2012 tarihine kadar tarihine kadar tescil edilmiş olup, Şikâyet Edilen bu alan adını Tescil Eden Kuruluş sitesi aracılığı ile üçüncü bir şahıstan ücreti karşılığında 10 Ocak 2011 tarihinde yasal olarak satın aldığını belirtmiştir;

5) Şikâyet Edilen, 20 Mart 2012 tarihinde Şikâyet Eden’in vekiline, Şikâyet Eden’e de karbon kopya ile gönderdiği iletide şunları yazmıştır “Gönderdiğiniz belgeleri inceledim. Epeyce bir çalışma yapmışsınız, bir de itiraz için 4.500 USD ödeme yapmışsınız, üstadın paralarına yazık olmuş. Yılmaz Bey benimle iletişime geçerse konuyu aramızda çözeriz. Eğer avukatı olarak siz süreci yönetecekseniz ben de konuyu avukatıma devrederim ve yasal süreç devam eder”;

6) Şikâyet Eden, Merkez’e göndermiş olduğu 30 Nisan 2012 tarihli iletide Şikâyet Edilen’in Şikâyet Eden’in e-posta adresine Şikâyet ile ilgili yazışmaların gönderildiğini belirterek, bu tarz iletilerin kendisine iletilmemesinin sağlanmasını talep etmiş olup, Merkez Şikâyet Edilen’e Şikâyet Eden’in talebini iletmiştir.

Bunların yanı sıra Hakem dosya üzerindeki incelemesi neticesinde aşağıdaki hususları tespit etmiştir:

1) Şikâyet Edilen’in Türkiye’de ikamet ettiği;

2) Şikâyet Edilen’in ihtilaflı alan adını 22 Mart 2012 tarihinde güncellendiği.

5. Tarafların İddiaları

A. Şikâyet Eden

Şikâyet Eden, aşağıdaki sebeplere dayanarak, ihtilaflı alan adının Şikâyet Eden’e devredilmesi yönünde bir karar verilmesini talep etmektedir.

(i) İhtilaflı alan adının, Şikâyet Eden’in üzerinde hak sahibi olduğu bir marka ya da hizmet markası ile aynı veya karıştırılma ihtimali yaratacak şekilde benzer olduğu

Şikâyet Eden, ihtilaflı alan adının Türkiye’de herkes tarafından tanınan ünlü bir gazeteci olan Yılmaz Özdil’in adı ve soyadından meydana geldiğini, alan adlarının değerlendirilmesinde “.com” gibi alan adı uzantılarının dikkate alınmadığını belirtmiştir.

Şikâyet Eden, Yılmaz Özdil isminin, tüketici gözünde bilinmesinin ötesinde kalite sembolü haline gelen ve bu konuda pek çok ödülün de sahibi olan müvekkilin kişisel adı birebir aynı olması nedeni ile ihtilaflı alan adının iltibasa sebep olacağını ifade etmiştir.

Şikâyet Eden, kişisel adlar üzerinde marka hakkının varlığına ilişkin olarak Cem Yilmaz v. Roman Club International, WIPO Dava No. D2000-1541 davasına atıfta bulunarak “Şikâyet Eden’in Cem Yılmaz adı ile çok tanınmış bir komedyen olduğu ve bu nedenle “Cem Yılmaz” ibaresi üzerinde tescilsiz de olsa marka hakkının bulunduğu” hükmüne atıf yapmıştır.

(ii) Şikâyet Edilen’in, uyuşmazlık konusu alan adı üzerinde hiçbir hak ya da meşru menfaatinin bulunmadığı

Şikâyet Eden, dilekçesinde ihtilaflı alan adı sahibinin adının “Akif Turan” olduğunu ve Şikâyet Edilen’in “Yılmaz Özdil” ibaresi için tescilli ya da başvurusu gerçekleştirilmiş bir marka başvurusu da bulunmadığını belirterek Şikâyet Edilen’in ibare üzerinde herhangi bir hakkının bulunmadığını ifade etmiştir.

Şikâyet Eden, uyuşmazlığa konu alan adının önceden kendisi tarafından kullanıldığını ancak yenilenmeme sebebiyle hükümden düşen alan adının 11 Ocak 2011 tarihi itibariyle Şikâyet Edilen tarafından tahsis edilerek kullanılmaya başladığını belirtmiştir.

Öte yandan Şikâyet Eden, meşru kullanım temeli oluşturularak site açma imkânı varken Şikâyet Edilen’in doğrudan Şikâyet Eden’in adı ve soyadını içeren ve başkaca hiçbir ibare içermeyen, önceden Şikâyet Eden’e ait olan ve “.com” uzantılı bir alan adını seçmesi ile söz konusu alan adının kullanımının “dürüst kullanım” kapsamında değerlendirmenin mümkün olmadığını ifade ederek, Şikâyet Edilen’in asıl amacının Şikâyet Eden ile iltibas yaratmak, isim ve marka hakkının itibarından yararlanmak olduğunu iddia etmiştir.

(iii) Şikâyet Edilen’in, uyuşmazlık konusu alan adını kötü niyetle tescil ettirdiği ve kullandığı

Şikâyet Eden gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında çok iyi tanındığını ve Şikâyet Edilen’in Yılmaz Özdil isminden haberdar olmamasının imkânsız olduğunu ifade etmiş ve Yılmaz Özdil isminin tanınmış olduğuna ilişkin bazı sorgu sitelerinde yer alan sonuçlara dikkat çekerek bir Türk vatandaşının Yılmaz Özdil isminden ve markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını belirtmiştir.

Şikâyet Eden ayrıca daha önce kendisi tarafından kullanılan bir alan adının kaydının düşmesini bekleyerek daha sonra kendi adına tahsis eden Şikâyet Edilen’in bu eyleminin kötü niyeti tek başına ispatladığını belirtmiştir.

Şikâyet Eden Google arama motoruna Yılmaz Özdil ismi yazıldığında ihtilaflı alan adının beşinci sırada yer aldığını dolayısı ile de bu ibareyi gören İnternet kullanıcısının söz konusu İnternet sitesinin Yılmaz Özdil’e ait olduğunu düşünebileceğini ve kullanıcıları yanıltabileceğini ifade etmiştir.

Şikâyet Eden, Şikâyet Edilen’in Yılmaz Özdil isminin tanınmışlığından yararlanarak İnternet sitesinin tıklanma oranını arttırmak için bir eşleştirme yaptığını belirtmiş ve Şikâyet Edilen’in asıl amacının ticari kazanç sağlamak olduğunu iddia etmiştir.

Şikâyet Eden bunların yanı sıra ihtilaflı alan adının içeriğinde “Yılmaz Özdil yazıları”, “Yılmaz Özdil kimdir?”, “röportajlar” ve “video” gibi başlıkların bulunduğunu ve sitenin bu haliyle Yılmaz Özdil’in resmi sitesi imajı yarattığını, ifade etmiştir.

Şikâyet Eden, Şikâyet Edilen’in ilgili alan adını kendisinin sahip olduğu alan adını kullanmasını engelleme amacına dayalı olarak tahsis ettiği ve bunu haklı bir kullanıma temel oluşturuyor gibi göstermeye çalıştığını iddia ederek, Şikâyet Edilen’in kendisine ait 62 alan adının olmasının da alan adı tacirliğinin bir kanıtı olduğunu ifade etmiştir.

Bu sebeplerle de, Şikâyet Eden, Şikâyet Edilen’in <yilmazozdil.com> alan adını kötü niyetli olarak alındığını belirterek alan adının Şikâyet Eden’e devrine karar verilmesini talep etmiştir.

Şikâyet Eden ayrıca 30 Nisan 2012 tarihli ek beyan dilekçesinde, Şikâyet Edilen’in Cevap’ına karşılık olarak aşağıdaki hususlara değinmiştir.

1) Şikâyet Eden, ihtilaflı alan adının içeriğinin kendi yazılarından oluştuğunu ve sitenin kendisine ait olmadığı yönünde herhangi bir feragatname’nin de bulunmadığını, bu durumun Şikâyet Edilen’in belirtiğinin aksine iyi niyetli bir kayıt altına alma eylemi olmadığını belirtmiştir.

2) Şikâyet Eden, Şikâyet Edilen’in kendisinden ve tanınmışlığından haberdar olduğunun açıkça görüldüğünü, seçim özgürlüğü doğrultusunda ayrıca marka tescili veya “.com.tr” alan adını kayıt altına almak gibi bir zorunluluğu bulunmadığını ifade etmiştir.

3) Şikâyet Eden, ihtilaflı alan adının 2006 yılında adına kayıtlı olduğunu, Şikâyet Edilen’in o dönemde kendisine ait bilgilerle şu anki adres ve telefon bilgilerinin uyuşması gibi bir zorunluluk bulunmadığını belirtmiştir. Ayrıca 2006 yılından sonraki altı yıllık süreçte ihtilaflı alan adının üçüncü kişiler tarafından kayıt alınmasının işbu uyuşmazlığın konusunu oluşturmadığını belirtmektedir. Şikâyet Eden, ihtilaflı alan adının Şikâyet Edilen tarafından kayıt altına alınana kadar marka niteliğine sahip kişisel adı ile iltibas yaratacak şekilde kullanılmadığını, bu nedenle üzerinde durulması gereken sürecin Şikâyet Edilen tarafından alan adının kayıt altına alındıktan sonraki süreç olduğunu ifade etmiştir.

4) Şikâyet Eden, uyuşmazlığa konu sitede resmi site ibaresinin yer almadığını ancak resmi site olmadığına dair bir ibarenin de yer almadığını, dolayısıyla yazılarından oluşan bir web sitesinin İnternet kullanıcıları tarafından kendisine aitmiş gibi algılanacağının çok açık olduğunu, ayrıca ilgili web sitesinde yer alan Facebook linkinden resmi Facebook hesabına giriş yapıldığını, bu durumda ihtilaflı alan adının kendisine ait ve resmi sitesi olduğu intibasını kuvvetlendirdiğini ve Şikâyet Edilenin iyi niyetli olduğuna ilişkin iddiası ile çeliştiğini belirtmiştir.

5) Şikâyet Eden, Şikâyet Edilenin de ihtilaflı alan adının ve site içeriğinin kendisinin tanınmış marka niteliğine sahip kişisel adı ile birebir aynı olduğunu ve iltibasa yol açtığını bildiğini ifade etmiştir.

6) Şikâyet Eden, Politika sürecinin başlatılmasından sonra Şikâyet Edilen tarafından vekiline kendisi de kopya yapılarak içeriğinde “Yılmaz Ozdil’le konuyu aramızda çözeriz” şeklindeki cümlelerin yer aldığı elektronik postalar gönderildiğini, karşı tarafın ihtilaflı alan adını satma gibi bir amacının olduğunu, bunun karşı tarafın kötü niyetinin bir ispatı olduğunu belirtmiştir.

B. Şikâyet Edilen

Şikâyet Edilen, Merkez’den Şikâyet’in reddini talep etmekte olup, Merkez’e sunmuş olduğu 11 Nisan 2012 tarihli Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlara değinmiştir.

1) Şikâyet Edilen, ihtilaflı alan adının Tescil Eden Kuruluş sitesi aracılığı ile üçüncü bir şahıstan ücreti karşılığında legal olarak satın alındığı belirtmiştir.

2) Şikâyet Edilen, Şikâyet Eden’in belirli bir siyasi görüşü olan kişilerce bilindiğini, ancak savunmuş olduğu ideoloji nedeni seveninden çok sevmeyenin de olduğunu belirtmiştir.

3) Şikâyet Edilen, ihtilaflı alan adını satın alma sebebinin Şikâyet Eden’in karşıtı kişilerin eline geçme riskini önlemek ve bir gün bu alan adını Şikâyet Eden’e hediye etmek olduğunu ifade etmiştir.

4) Şikâyet Edilen, Yılmaz isminin Türkiye’de çok sık kullanılan bir erkek ismi olduğunu ve bir kişinin adı soyadının Yılmaz Özdil olmasının o kişiye <yilmazozdil.com> alan adına sahip olma imkanı sağlamayacağını, “.com” uzantılı alan adlarında “ilk gelen alır” prensibinin geçerli olduğunu belirterek Şikâyet Eden’in “.com.tr” uzantılı alan adı için dahi bir başvuru yapmadığını belirtmiştir.

5) Şikâyet Edilen Türkiye’de marka tescilinin Türkiye Patent Enstitüsü (TPE) tarafından yapıldığına dikkat çekerek, Yılmaz Özdil isminin marka olabilmesi için TPE tarafından tescillenmesi gerektiğini ancak Şikâyet Eden’in böyle bir marka hakkı bulunmadığını Yılmaz Özdil isminin bir marka olarak tescilli olmadığını ifade etmiştir.

6) Şikâyet Edilen, alan adlarının kullanımım sürelerinin bitim tarihinden 60 gün öncesine kadar kayıt firmalarının alan adı sahiplerine hatırlatma gönderdiğini, alan adı yenileme süreleri dolduğunda ise alan adlarının 3 ay süre ile satışa çıkarılmayacağını ve bu süre içinde de yalnızca eski sahibinin söz konusu alan adını satın alabileceğini belirterek kendisinin fırsatçı olmadığını savunmuştur.

7) Şikâyet Edilen ayrıca ihtilaflı alan adının daha önceden Şikâyet Eden’e ait olduğuna ilişkin olarak sunulan adres ve telefon bilgilerinin uyumlu olmadığını, dolayısı ile de Şikâyet Eden’in sunduğu belgelerin alan adının kendisine ait olduğunu ispatlamayacağını belirtmiştir.

8) Şikâyet Eden ihtilaflı alan adının 2006, 2007, 2009 ve sonrası tarihlerde hep farklı kişilerde kaydedildiğini belirtmiştir.

9) Şikâyet Eden, site üzerinden herhangi bir kazanç sağlanmadığını, sitede resmi site ibaresinin de bulunmadığını, kendi adına kayıtlı 1.500 adet alan adı bulunduğunu belirterek kötü niyetli olmadığını ifade etmiştir.

Şikâyet Edilen ek beyan dilekçesinde, ilk dilekçeden farklı olarak aşağıdaki hususlara değinmiştir.

1) Şikâyet Edilen, Şikâyet Eden’in “iyi niyetli bir kayıt altına alma eylemi olmadığı açıktır” ifadesinin eylemin kötü niyetli olduğu anlamında kullanılmak istendiğini, bu ifadenin bir hakaret olduğunu ifade etmiştir.

2) Şikâyet Edilen, Şikâyet Eden’in “Yılmaz Özdil” ibaresini tescil etmek gibi bir zorunluluğunun olmadığını ancak “Yılmaz Özdil” ibaresinin bir marka olduğunu ve kullanım haklarının kendisine ait olduğunu iddia etmekte ise, bu iddianın ispatının TPE tarafından verilen Marka Tescil Belgesi olduğunu, bu belge haricindeki söylemlerin mesnetsiz olduğunu ve manipülasyon amacı taşıdığını belirtmiştir. Şikâyet Eden’in gerekçe olarak gösterdiği tanınmışlığın tek başına bir şey ifade etmediğini, tanınmış marka olabilmek için öncelikle bir marka tescil belgesine ihtiyaç olduğunu, sonrasında çerçevesi kanunla belirlenmiş şartların oluşmasıyla tanınmış olma yeteneğinin kazanıldığını belirtmiştir.

3) Şikâyet Edilen, 2006 yılı kayıtlarındaki adres bilgilerinin bugünkü adres bilgileri ile uyuşmamasının Şikâyet Eden’in ihtilaflı alan adının kendisine ait olduğu iddiası için kanıt olmadığını belirtmiştir. Şikâyet Eden’in, ihtilaflı alan adının eski sahipleri tarafından iltibas yaratacak şekilde kullanılmadığı, kendisi tarafından iltibas yaratacak şekilde kullanıldığı iddialarına karşılık da bu durumun Şikâyet Eden’in alan adı üzerinde hak iddia etmediği, iltibasın sonlandırılmasını talep ettiği anlamına geldiğini ve dilekçenin sunulma tarihi itibariyle site içeriğinde iltibas yaratan içerikleri sildiğini, bu andan itibaren Şikâyet Eden’in iltibas iddiasının geçersiz olduğunu belirtmiştir. Şikâyet Eden’in iddia ettiği iltibas nedeni ile zarar gördüğünü iddia etmesi durumunda T.C. Mahkemelerinde iddia edeceği zararı karşılatmak üzere dava açabileceğini belirtmiştir.

4) Şikâyet Edilen, Şikâyet Eden tarafından ileri sürülen birtakım iddiaların da site içeriği silindiğinden dolayı geçerliliğinin kalmadığı yönünde savunma yapmıştır.

5) Şikâyet Edilen “Yılmaz Özdil’le konuyu aramızda çözeriz” cümlesinden kendisinin ihtilaflı alan adını satmak istediği sonucunu çıkarmanın ve kendisini kötü niyetli olarak itham etmenin mantıklı olmadığını, bu yorumu yapan düşüncenin amacının, Türkçe dili ana dili olmayan karar merciini yanılgıya düşürme denemesi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Şikâyet Edilen, 1998 yılından bu yana profesyonel olarak İnternet sektöründe faaliyet gösterdiğini, profesyonel yaşamı boyunca meslek etik kurallarına ve kanunlara uygun davranma konusunda dikkatli davranmaya çalıştığını, kimsenin acizi yeti veya bilgisizliğinden faydalanıp menfaat sağlama çabasına girmediğini ve girmeyeceğini, alan adını satın alma amacının birilerinin adından menfaat sağlamak olmadığını, Türkiye’de arama motoru optimizasyonu hizmeti veren en iyi ilk üç firmadan birinin sahibi olduğunu, uyuşmazlığa konu alan adından menfaat sağlama düşüncesinde olsa idi arama motorlarında siteyi 1 numara yaparak siteye reklamlar ekleyebileceğini, amacının Şikâyet Eden’e zarar vermek olsaydı yazılarını yayınlamak yerine onun aleyhine olan içerik yayınlayacağını ifade etmiştir. Şikâyet Edilen ayrıca Şikâyet Eden’in vekilinin amacının ihtilaflı alan adını kendisinden almak değil, özellikle WIPO aracılığı ile almak olduğunu, yalnızca bu şekilde dava üzerinden maddi kazanç sağlayabileceğini belirtmiştir. Şikâyet tarihine kadar Şikâyet Eden veya vekili ile herhangi bir şekilde ihtilaflı alan adı ile ilgili bir görüşmeleri olmadığını, alan adını kendilerine veya bir başka şahsa herhangi bir menfaat karşılığında verme girişimi gibi bir durumun söz konusu olmadığını alan adını almasının sebebinin siyasi görüşünden dolayı sempati duyduğu Yılmaz Özdil aleyhine kullanılabilme ihtimalini ortadan kaldırmak olduğunu, çünkü alan adının İnternet üzerinde herkese açık bir platformda satışa çıkarıldığını ve belirli bir süre satışta kaldığını belirtmiştir. Şikâyet Eden’in vekilinin etik davranış sergileyip konuyla ilgili Şikâyet Edilen’le iletişime geçmeyi denemeden Şikâyette bulunduğunu ve Şikâyet metninde mesnetsiz ifadeler kullanarak kendisini haksız yere itham ettiğini hatta hakaret ettiğini ifade etmiştir. Şikâyet Edilen, Şikâyet Eden vekilinin bu davranışları nedeni ile konunun T.C. Mahkemelerinde görülmesi ve karara bağlanmasının daha uygun olduğunu savunmuştur.

6. Değerlendirme ve Tespitler

Şikâyet Eden, Politika’nın 4(a) maddesi uyarınca, aşağıdaki üç hususun mevcudiyetini ortaya koymak zorundadır:

(i) İhtilaflı alan adının, Şikâyet Eden’in üzerinde hak sahibi olduğu markayla aynı veya karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olduğunu;

(ii) İhtilaflı alan adıyla ilgili olarak Şikâyet Edilen’in hiçbir hakkı veya meşru menfaati bulunmadığını ve;

(iii) İhtilaflı alan adının kötü niyetle tescil edildiğini ve kullanıldığını.

Politika’nın 4(a) maddesine göre, bütün bu şartların yerine getirilmesi konusunda ispat yükü Şikâyet Eden’dedir.

A. Aynı veya Karıştırılma İhtimali Yaratacak Kadar Benzer

Hakem, bu madde altında Şikâyet Eden’in ilk olarak ihtilaflı alan adı üzerinde ticaret veya hizmet markası bulunduğunu ispatlaması ve ihtlaflı alan adının, üzerinde marka hakkı bulunduğunu iddia ettiği marka ile aynı veya iltibas oluşturacak kadar benzer biçimde kullanıldığını göstermesi gerektiğine dikkat çekmektedir.

Şikâyet Eden dilekçesinde “Yılmaz Özdil” isminden marka olarak bahsetmiştir. Ancak marka ile alan adı arasındaki ayniyet veya karıştırılabilecek kadar benzerlik ortaya konulurken, marka üzerindeki hakların ispatlanması gerekmekte olup bu bağlamda ya marka tescil belgelerinin aslı veya suretleri ile veya marka tescil/başvuru numaralarının sunumu ya da tescilli olmamakla birlikte sözkonusu ibare ile ilgili olarak başkalarının bu ibareyi kullanmalarını engelleme hakkının bulunduğunun kanıtlanması gerekmektedir.

Hakem, dosya üzerinde yapmış olduğu incelemede Şikâyet dilekçesinin içinde veya eklerinde Şikâyet Eden’in bu isim üzerinde marka hakkı bulunduğuna yönünde bir bilgi veya belgeye rastlamamış, Türk Patent Enstitüsü (TPE) çevrimiçi işlemler veri tabanında yapmış olduğu araştırmada da Şikâyet Eden adına başvurusu yapılmış bir marka tespit edememiştir.

Bunun yanı sıra Hakem, tescilsiz marka haklarının genelde common law (örf ve adet hukuku) çerçevesinde korunmakta olduğunu ve tescilsiz marka haklarının Merkez tarafından özellikle common law ülkeleri ile bağlantılı davalarda uygulanmakta olduğunu tespit etmiştir. Hakem tarafından common law çerçevesinde korunduğu için devrine karar verilen bazı alan adları aşağıda belirtilmiştir.

– Julia Fiona Roberts v. Russell BoydWIPO Dava No. D2000-0210 davasında Amerikalı ünlü aktris Julia Fiona Roberts’ın ismi Amerika’da common law çerçevesinde korunmaktadır. Dolayısı ile sanatçının tescilli markası olmamasına rağmen kullanım sonucu markaya ayırt edicilik kazandırdığı nedeniyle hakem, alan adının Julia Fiona Roberts’a devrine karar verilmiştir.

– Jeannette Winterson v. Mark HogarthWIPO Dava No. D2000-0235 davasında İngiltere’de tanınmış bir yazar olan Jeannette Winterson’ın ismi marka olarak tescilli olmadığı için marka ihlal davaları kapsamında korunmamakta ancak İngiliz Kanunları çerçevesinde haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunmaktadır. Dolayısı ile tescil markanın kullanım yolu ile korunmasının mümkün olduğu belirtilerek alan adının Şikâyetçiye devrine karar verilmiştir.

Hakem, farklı ülkelerin ulusal mevzuatları incelendiğinde kişi isimlerinin korunması ile ilgili şu iki ana yaklaşımın önem arz ettiği kanaatindedir:

– Kişi adının izinsiz kullanımı yoluyla oluşacak sebepsiz zenginleşmenin önlenmesi;

– Kişi adının izinsiz kullanımı sonucu tüketiciler tarafından aldanma ve karıştırılma ihtimalinin bertaraf edilmesi

İsviçre Medeni Kanunu’nun 29.2 maddesi uyarınca “bir kişinin adının başkası tarafından izinsiz kullanılması halinde, kişi izinsiz kullanımın önlenmesi için tedbir talebinde bulunabilir, şartları oluşmuşsa maddi, manevi zararının tazminini talep edebilir.”

Örneğin İspanya’da 5 Mayıs 1982 tarihli Kanun’un 7,6’ncı bölümü uyarınca “bir kişinin adının, sesinin ya da resminin izinsiz bir şekilde başkası tarafından reklam ya da ticari amaçlar için kullanılması, o kişinin kişisel hayatına tecavüz niteliğindedir.”

Birçok ulusal mevzuat ve Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS) kişi adlarının marka tescili için uygun olduğunu, her marka tescilinde olduğu gibi önemli olanın ayırt edicilik olduğunu kabul eder. Ayırt edicilik ise kendiliğinden olabileceği gibi ibarenin kapsadığı mal veya hizmetler için kullanım yoluyla sonradan da kazanılabilir.

Yukarıda da belirtildiği gibi ulusal mevzuatlarda kişi adlarının izinsiz kullanımı ile ilgili düzenlemeler mevcuttur; ancak bu konuda uluslararası mevzuatta spesifik bir düzenleme yoktur. Kanundaki bu boşluk da hukuki yaklaşımlar açısından fikir ayrılığı olduğunu göstermektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 26 maddesi uyarınca [a]dı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini, haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.”

556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/3 numaralı bendi uyarınca “[t]escilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez:

a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise;

b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa”.

Ayrıca aynı maddenin 5 bendi “[t]escil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir” hükmüne havidir.

Bilindiği üzere Şikâyet Eden, Politika’nın 4(a) maddesi uyarınca, aşağıdaki üç hususun mevcudiyetini ortaya koymak zorundadır:

(i) İhtilaflı alan adının, Şikâyet Eden’in üzerinde hak sahibi olduğu markayla aynı veya karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olduğunu;

(ii) İhtilaflı alan adıyla ilgili olarak Şikâyet Edilen ’in hiçbir hakkı veya meşru menfaati bulunmadığını ve

(iii) İhtilaflı alan adının kötü niyetle tescil edildiğini ve kullanıldığını.

İlk şartın oluştuğunu ispatlamak adına şimdiye kadar birçok farklı davada Şikâyet Eden taraflar, ihtilaflı alan adının marka olarak tescil edildiğine dair doküman ve çeşitli belgeler sunmuştur. Ancak Politika, Şikâyet Eden’in özellikle “tescilli” bir ticaret ya da hizmet markasından kaynaklanan hak sahibi olmasını aramamakta, bunun yerine Şikâyet Eden’in (tescille elde edilmiş olmasını aramadan) ticaret ve hizmet markasından kaynaklanan bir hakkı olmasını aramaktadır. Bu bağlamda Politika nezdindeki birçok karar Şikâyet Eden tarafından örf ve adet hukuku ya da tescilsiz marka hakkı’na dayanılabileceğini ve bu dayanağın yukarıda belirtilen koşullardan ilki için tatmin edici bulunabileceğini belirtmektedir. Kişi adlarıyla ilgili birçok kararda Politika “(i) ismin ayırt edici karakterinin alan adı ile ‘aynı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzer’ olması, (ii) bu ayırt edici karakter ile ticarette ismin bağlantılı olarak kullanıldığı mal veya hizmetler arasındaki ilişki (iii) tarafların konumu işaretin tescilsiz marka hakkı ile sağlanması” durumlarını göz önünde bulundurmaktadır.

Bu durumda tarafların lokasyonu, uygulanacak hukukun belirlenmesi açısından da oldukça önemlidir. Alan Adı Uyuşmazlık Çözümü Politikası için Yeknesak Kurallar madde 15 uyarınca Hakem, “Hukukun uygulanabilir olan kuralları ve prensiplerini” dayanak alarak karar verebilir. Uygulanabilir hukuk, tarafların lokasyonunu da içerir dava esaslarına dayanabilir. Bu kural, hakeme, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için farklı ulusal bağlantıları esas alabilme esnekliği sağlar. Bu kural, aynı zamanda, Şikâyet Eden’in adını ticaret ya da hizmet markası olarak tescil ettirmediği durumlarda bile, adının marka hukuku çerçevesinde korunmasını etkinleştiren bir özelliktir.

Tarafların yerleşik oldukları ülke olan Türkiye’de yürürlükteki 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin:

– 8/3 bendindeki hüküm, “tescil edilmiş olmamakla birlikte, mal ya da hizmetler üzerinde kullanılmakta olan tescilsiz bir markanın sahibine, bir başkasının aynı ya da benzer markayı içeren marka tescil başvurusunu”;

– 8/3 bendindeki hüküm, “kendisine ait bir kişi isminin aynı ya da benzerini içeren başkasının marka tescil başvurusunu”

engelleme yetkisi tanımıştır. Bu yetki, herkesçe bilinen ve gazete köşe yazarlığı ile ilgili uzun süredir kullanılan Şikâyet Eden’e ait Yılmaz Ozdil kişi isminin Şikâyet Eden adına marka hakkının varlığı anlamındadır.

Hakem yukarıda açıklananlar ışığında, Şikâyet Eden’in tescilli bir marka hakkına dayanmadığı ancak Yılmaz Ozdil adının Türkiye’de güçlü bir tescilsiz marka olduğu kanaatindedir. Hakem, Şikâyet Eden’in ikamet ettiği ülke olan Türkiye’de yürürlükte olan Medeni Kanun uyarınca isminin izinsiz kullanımına son verme, örf ve adet hukuku ya da tescilsiz marka sahipliğinden doğan haklarına dayanma, marka hukuku açısından başkalarının aynı ismi tescil ettirmelerini engelleme yetkisi gibi imkanları mevcut olup bu gerçeğin tescilli bir marka sahibi olmasa da ilk şartın ispatı için yeterli ve elverişli olduğu kanaatindedir.

Hakem ad üzerindeki hakkın mutlak bir hak olmasından bahisle, gerek Marka Hukuku düzenlemesi gereğince gerekse hukukun temel prensipleri uyarınca, bir kimsenin adının haksız ve izinsiz olarak kullanılması, bilhassa da bu adın ticari maksatla kullanılıyor ya da kullanılacak olmasının hukuka aykırı olduğunu düşünmektedir.

Hakem, bu bilgiler ışığında, Şikâyet Eden’in her ne kadar tescile dayanan bir marka hakkı olmasa dahi, bütün gelirini bu isim üzerinden elde ettiği ve bu isimle tanındığı göz önüne alınarak yapılan değerlendirmede Hakem, Politika’nın 4(a)(i) no’lu maddesinde belirtilen gereklerin sağlandığını tespit etmiş ve sonuç olarak şu idari işlemde Politika’nın söz konusu ilk şartının Şikâyet Eden’in lehine gerçekleştiği kanaatine ulaşmıştır.

B. Haklar ve Meşru Menfaatler

Politika’nın 4(c) maddesi uyarınca Şikâyet Edilen, diğer şartlarla beraber, aşağıdaki hususlardan herhangi birini ileri sürerek, alan adı üzerindeki hak ve meşru menfaatlerini ortaya koyabilir:

(i) “Şikâyet Edilen’in, herhangi bir ihtilaf bildirimi yapılmadan önce, iyi niyetli (“bona fide”) mal ve hizmet sunumu için alan adı veya alan adına tekabül eden bir ibareyi kullanımı, veya herhangi kanıtlanabilir kullanım hazırlığı veya;

(ii) Şikâyet Edilen’in hiç marka ya da hizmet markası hakkı edinmemiş olmasına rağmen, söz konusu alan adıyla tanınıyor hale gelmiş olması veya;

(iii) Şikâyet Edilen’in, alan adını, ticari olmayan ve meşru şekilde, müşterileri yanlış yönlendirmek ve bu şekilde haksız ticari kazanç elde etmek veya söz konusu ticari marka ya da hizmet markasına zarar verme amacı gütmeyecek şekilde kullanımı”.

Hakem, ihtilaflı alan adının Şikâyet Eden’in adı-soyadından oluştuğunu, Şikâyet Eden’in Türkiye’de tanınmış bir yazar olduğunu ve Şikâyet Eden’in, Şikâyet Edilen’e Ylımaz Özdil ismini kullanması için herhangi bir hak ya da lisans vermediğini kabul etmiştir.

Hakem ayrıca, Şikayet Edilen’in Politika’nın yukarıda belirtilen 4c(ii) bendi bağlamında hak veya meşru menfaati olmadığını, 4c(i) ve 4c(iii) bağlamında da hak ve meşru menfaati olduğunu gösterecek yeterli ve ikna edici bilgi, savunma ve belgeyi sunmadığı kanaatine varmıştır.

Hakem, Şikayet Edilen’in adının herhangi bir şekilde ihtilaflı alan adında yer almadığını, bunun yerine Yılmaz Ozdil adının ihtilaflı alan adında birebir kullanıldığını, Şikayet Edilen’in, Şikayet Eden’den uzun süredir haberdar olduğunu ve hatta yakından takip ettiğini, bu gibi davalarda “Şikayet Edilen’in Şikayet Eden’in isim ya da marka hakkı ya da her ikisini bilmekte ya da bilmesi gerekmekte” olduğu gerçeğinden hareketle Şikayet Edilen’in ihtilaflı alan adı üzerinde herhangi bir hak ve meşru menfaatinin oluşmadığı kanaatine ulaşmıştır (Becton, Dickinson and Company v. Garry Harper, WIPO Dava No.D2001-1058). Hakem, fiilen olmasa da sonuç olarak, Yılmaz Özdil adının ayırt ediciliği de göz önüne alındığında, Şikayet Edilen’in böyle bir adı meşru kullanıma konu etme niyetinin anlaşılır olmadığı kanaatine varmıştır (SembCorp Industries Limited v. Hu Huan Xin, WIPO Dava No. D2001-1092).

Sonuç olarak Şikâyet Edilen’in Politika’nın 4(c) (i), (ii) ve (iii) maddesinde yer alan haklar ve hukuki menfaatleri kanıtlanamamış olduğundan, Hakem Politika’nın söz konusu ikinci şartının Şikâyet Eden’in lehine gerçekleştiği kanaatine ulaşmıştır.

C. Kötü Niyetli Tescil ve Kullanım

Politika’nın 4(b) maddesi, alan adının kullanım ve tescilinin kötü niyetle olduğuna dair delil oluşturacağını belirttiği dört koşul saymaktadır:

(i) Alan adının, Şikâyet Edilen tarafından, tescilli marka veya hizmet markası sahibi Şikâyet Eden veya Şikâyet Eden’in ticari rakibine, Şikâyet Edilen’in alan adı için cebinden çıkan belgelenmiş bedelin üzerinde bir fiyata satış, kiralama veya herhangi bir şekilde devretme amacını gösteren durumlar varsa veya;

(ii) Böyle bir davranış biçimini benimsemiş olması koşuluyla Şikâyet Edilen, bu alan adını ticaret veya hizmet markası sahibinin ilgili alan adını kullanmasını engellemek amacıyla tescil ettirmişse veya;

(iii) Şikâyet Edilen alan adı tescilini esasen ticari rakiplerin ticari faaliyetlerine zarar vermek amacıyla yaptırmışsa veya;

(iv) Şikâyet Edilen, alan adını kullanarak, ticari kazanç edinmek adına, Şikâyet Eden’in markası ile kaynak, sponsorluk ilişkisi, ekonomik bağlantı ya da Şikâyet Edilen’in web sitesine veya alanına ya da bu site veya alanda sunulan mal ve hizmetlere ilişkin destek anlamında karıştırılma ihtimali yaratarak İnternet kullanıcılarını kasten kendi web sitesi ya da bir diğer çevrimiçi alana çekmeyi amaçlıyorsa.

Hakem, Şikâyet Edilen’in kötü niyetle hareket edip etmediğini tespit etmek için, olaya ilişkin tüm koşulları değerlendirmiş olup,

– Şikayet Edilen’in ihtilaflı alan adını pasif bir şekilde kullandığı ve alan adı altında herhangi bir içeriğin yer almadığı,

– Şikayet Edilen’in, ihtilaflı alan adını Yılmaz Özdil’e hediye etmek amacıyla satın alıp daha sonra bu amacını ortaya koyar herhangi somut bir girişimde bulunmadığı,

– Şikayet Eden’in ihtilaflı alan adını kullanmasını engellediği, kanaatine varmıştır.

Şikayet Edilen’in Şikayet Eden’in ihtilaflı alan adını yenilemediği savunmasına karşılık, Hakem, Pharmacia & Upjohn Company V. Moreline, WIPO Dava No. D2000-0134 davasına atfen, Şikayet Eden’in ihtilaflı alan adını neden yenilemediği hususunda açıklama yapmasının gerekli olmadığı, aksine Şikayet Eden’in yenilemediği ihtilaflı alan adını Şikayet Edilen’in satın almasının, Şikayet Edilen’e bu isim üzerinde herhangi bir hak vermediği kanaatindedir.

Ayrıca Cellular One Group v. Paul Brien, WIPO Dava No. D2000-0028 uyarınca, Hakem, Politika’nın 4(b) bendindeki kriterlerin kötü niyetin tespiti için tek ve sınırlayıcı kriterler olmadığı, kötüniyetin olayın niteliğine göre de kendini gösterebileceği, ihtilaflı alan adının tamamen Şikayet Eden’in ad, soyad ve tescilsiz markasından oluştuğu, bu adın tanınmış olduğu ve tüm bunların ötesinde Şikayet Eden’in bu alan adını kullanmasının engellenmiş olduğu ve sitenin gelecekteki olası içerikleri yüzünden her zaman endişe duyabileceği kanaatine varmıştır.

Hakem, ayrıca, uygulamada bir markanın aynısını ya da benzerini iltibas yaratacak şekilde kullanımın marka hakkına tecavüz olduğunu ve bu durumun oluşması için kasıt unsurunun aranmadığından hareketle, Şikayet Edilen’in ihtilaflı alan adını satın alması ve kullanması kapsamında ortaya çıkan sonuç bakımından yukarıda açıklanan sebepler ve Şikayet Eden’in alan adını kullanamaz hale gelmesi sebebi ile kötü niyet koşullarının da oluştuğu kanaatine varmıştır.

Bu çerçevede Hakem, Politika’nın ücüncü şartı konusunda da Şikâyet Eden’in lehine karar vermiştir.

7. Karar

Yukarıda belirtilen sebepler çerçevesinde, Hakem, Politika’nın 4(i) ve Kurallar’ın 15’inci maddeleri uyarınca, ihtilaflı <yilmazozdil.com> alan adının Şikâyet Eden’e devrine karar vermiştir.


İletişim Kurun


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz