Nis 28, 2017
1230 Görüntüleme

Eşlerin Yaşadığı Müşterek Evin Özel Alan Sayılmaması ve Tartışmayı İçeren CD’nin Boşanmada Delil Olması

Yazan
banner

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı Nilgün Kaya Başvurusu
Başvuru Numarası:2012/1146
Karar Tarihi:31/12/2014

BAŞVURUNUN KONUSU: Başvurucu özel hayatına ilişkin unsurlar içeren CD kaydının aleyhine açılan boşanma davasında hükme dayanak olarak kullanıldığını, ayrıca nafaka talebinin reddedilmesinin, kararın gerekçesiz olmasının ve müşterek çocuğun tanık olarak dinletilmesi taleplerinin reddinin adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturduğunu, bu nedenle Anayasa’nın 5., 10., 20., 24., 36., 41. ve 141. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, yeniden yargılama yapılması ile uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

ÖZET: Başvuruya konu yargılama evrakının incelenmesinden, bahse konu davanın şiddetli geçimsizlik olgusuna dayalı boşanma davası olduğu, iddiaya konu CD’nin davacı tarafça delil olarak Mahkemeye sunulduğu, başvurucu tarafından da CD içeriğinde yer alan ve kendisine ait olan beyanların davacı ile yaptığı bir tartışma kapsamında kaydedilmiş olduğunun belirtildiği, CD içeriğinin bilirkişi vasıtasıyla dökümünün yaptırıldığı ve içerikte başvurucu tarafından davacıya kişilik haklarının ihlali olarak nitelenen sözler söylendiğinin Mahkemece tespit edildiği görülmektedir. Söz konusu CD’nin delil olma niteliğinin Mahkemece değerlendirildiği ve gerekçede de CD’de yer alan konuşmaların tarafların ortak hayatlarının sürdüğü müşterek hanede yapıldığı ve bu yerin özel alan olarak nitelendirilmesinin evlilik müessesesi ile bağdaşmayacağı belirtilerek ilgili delile değer atfedildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. CD içeriği ve bilirkişi raporuna başvurucu tarafça vakıf olunduğu ve içeriğindeki beyanlar kabul edilmekle birlikte bir tartışma sonrasında söylenilen sözler olduğu belirtilerek delil içeriğine erişilerek tartışıldığı, yargılama sürecinde şiddetli geçimsizlik olgusunu ispat için gösterilen taraf tanıklarının da dinlenildiği ve Mahkemece söz konusu deliller kapsamında, başvurucunun davacıya karşı sözlü ve fiili saldırılarda bulunduğu tespitlerine yer verilerek şiddetli geçimsizliğe neden olan olaylarda kusurun ağırlığının başvurucuda olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra başvurucu tarafından, yapılan yargılama sırasında müşterek çocuğun tanık olarak dinletilmesi taleplerinin reddedildiği iddia edilmiş olmakla birlikte, başvurucu tarafından dosyaya sunulan 15/3/2011 tarihli delil listesinde gösterilen tanıklar arasında söz konusu şahsa yer verilmediği ve Mahkemece bu doğrultuda, ikinci tanık listesi verme yasağının kamu düzenini ilgilendirdiği, bu nedenle belirtilen talebin reddedildiği hususunun gerekçeli kararda açıklandığı görülmektedir. Bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak derece mahkemelerine ait olup, başvurucu tarafından delil niteliği tartışılan CD’nin çelişmeli bir yargılamada tarafların iddia ve beyanları kapsamında incelendiği, başvurucu tarafından da ilgili delil içeriğine ulaşılarak değerlendirme yapılmasının sağlandığı, ek tanık dinletilmesi talebinin ise gerekli usul kesitinden sonra ileri sürüldüğü belirtilerek Mahkemece kabul görmediği ve belirtilen bu tespitler çerçevesinde, delillerin değerlendirilmesi bağlamında yargılamayı hakkaniyete aykırı hale getirecek bir bulguya rastlanılmadığı anlaşılmakla, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

HÜKÜM: Açıklanan gerekçelerle; başvurucunun, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, delillerin değerlendirilmesinin adil olmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, Başvurucu tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 31/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Yazı Kategorileri:
Blog

2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz