Eyl 14, 2017
1531 Görüntüleme

Doktorun Hukuki Sorumluluğu

Yazan
banner

Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimseye hasta denir. Hastanın sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bedenen, ruhen veya sosyal bakımdan olabilir.

Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır.

Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılır.

Hekimlerin sorumluluğu vekâlet sözleşmesine dayandırılmakla kalınmamış, sorumlulukları ağırlaştırılmıştır. Çünkü hekimler hafif kusurunda dahi sorumludur. Hekimler ayrıca Türk Tabipler Birliğince belirlenen etik kurallara ve mevzuatta belirlenen diğer sorumluluklar çerçevesinde görevini büyük bir dikkat ve özenle yerine getirmekle sorumludur.

Hasta ile hekim arasındaki hukuki ilişkide hekim, hastayı iyileştirme görev ve sorumluluğu ile hareket etmekte olup işgörme borcu altındadır. Hasta ile hekim arasındaki “hekimlik sözleşmesi” veya “tedavi sözleşmesi” ne ilişkin özel bir sözleşme türü kanunumuzda yer almamakta olup Yargıtay’ın istikrarlı uygulamaları gereğince hasta ile hekim arasındaki hukuki ilişkilerde, vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümler uygulama alanı bulmaktadır. Yargıtay bir kararında: “BK’nın 502. maddesi hükmü uyarınca, diğer iş görme sözleşmeleri hakkındaki yasal düzenlemelere tabi olmayan işlerde, vekalet hükümleri geçerlidir. Somut olayda olduğu gibi doktorlar ile hasta arasındaki uyuşmazlıkların vekalet sözleşmesine ilişkin hukuksal düzenlemelere göre çözülmesi gerektiği konusunda, öğreti ve Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulaması arasında paralellik bulunmaktadır.”bunu açıkça belirtmiştir.

Vekil, vekâlet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkânları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.

Hasta ile hekim arasında sözleşme bulunduğu hallerin bütününde vekâlet sözleşmesi uygulanacak diye kesin bir kural olmadığını biliyoruz. Bazı hallerde eser sözleşmesinin uygulama olanağı doğmaktadır. Hekimin bir sonuç taahhüdü altına girdiği durumlarda somut olaya eser sözleşmesi hükümleri uygulanır. Bilindiği üzere vekâlet sözleşmesinde bir sonuç taahhüdü bulunmaz. Vekil, vekaletini aldığı işi sadakat ve özen ilkelerince yerine getirmekle sorumlu olup meydana gelen sonuçtan sorumlu tutulmaz. Oysa eser sözleşmesinde yüklenici, bir eser meydana getirme taahhüdünü vermiştir.

Eser sözleşmesine örnek olarak; göğüs veya karın küçültme ameliyatları8, karın germe ameliyatı9, protez diş yapımı10, dişlere implant veya köprü yapılması11, diş çekimi veya dolgu yapılması12, protez damak yapımı13, burun ameliyatı14, yüz gerdirme ameliyatı15, lazer epilasyon işlemi gösterilebilir.

Tıbbi bakımdan zaruret hali olarak nitelendirilebilecek biçimde hastanın iradesi dışında bir doktorun müdahalesine maruz kalması durumu ise doktor yönünden “vekaletsiz iş görme” ilişkisi doğurmaktadır. Kazaya uğrayan hastaya ilk müdahalede bulunan doktorun durumu buna örnektir. Aynı hasta özel hastaneye ya da kamu hastanesine getirilip tedavi edildiğinde işletici veya Devlet bakımından vekâletsiz iş görme ilişkisi doğmuş bulunmaktadır.19 Acil hallerde veya ameliyatın genişletilmesinin gerektiği hallerde, sözleşme ilişkisi kurulması mümkün olmadığından, “vekaletsiz iş görme” bulunduğu kabul edilir.

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz