Eki 22, 2017
2827 Görüntüleme

Tanınmış Markanın Tescilinde Öncelik İlkesi, Tescilsiz Tanınmış Markanın Korunması

Yazan
banner

Ayırt edici nitelik kazanmış markalar bakımından getirilen bu özellik, Paris Sözleşmesi’nin 1 nci ve Mükerrer 6 ncı maddesi hükmü uyarınca sözleşmeye dahil tüm ülkelerde üstünlük tanınmış bulunan “tanınmış markaya” evleviyet ilkesi uyarınca tanınması gerekir. Zira, doktrinde de değinildiği üzere, “556 sayılı KHK., kazanılan ayırt edici nitelik dolayısı ile piyasada aynı veya benzer markanın varlığından rahatsızlık duymamakta, kazanılan ayırt edici niteliğin birden ziyade aynı ve benzer marka arasındaki karıştırılma riskini ortadan kaldıracağını kabul etmekte…” dir. ( Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1989, sh. 382 vd. ) Aynı ilkelerin tanınmış markayada uygulanması halinde, tanınmış marka sahibi, kendinden önce tescilli markayı terkin ettirme yoluna gitmeden kendi markasının tescilini isteyebilmelidir. Ve böyle bir halde, terkin davası açma yükümlülüğü tanınmış marka sahibine değil bu niteliği taşımayan önceki tescilli marka sahibine ait olmalıdır.

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
E:2000/2762
K:2000/4717
T:26.5.2000
• TANINMIŞ MARKANIN KORUNMASI
• MARKALARIN KORUNMASI
• İLTİBAS SURETİYLE MARKA HAKKINA TECAVÜZ
• FERRARİ MARKASINDA YER ALAN ŞAHA KALKMIŞ AT ŞEKLİNİN BAŞKA BİR MARKAYA EKLİ OLARAK TESCİL EDİLMİŞ OLMASI
• TERKİN DAVASI AÇMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
ÖZET : Tanınmış marka sahibi, kendinden önce tescilli markayı terkin ettirme yoluna gitmeden kendi markasının tescilini isteyebilmelidir. Böyle bir halde, terkin davası açma yükümlülüğü tanınmış marka sahibine değil, bu niteliği taşımayan önceki tescilli marka sahibine ait olmalıdır.
(KHK-556 s. m. 1, 7)
(Paris Sözleşmesi s. kanun m. 1, Mük.6)
Taraflar arasındaki davanın Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 11.11.1999 tarih ve 1998/1070-1999/551 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “şekil ve Ferrari” markasının tescili için 13.5.1996 tarihli başvurusunun, dava dışı şirket adına tescilli marka üzerindeki şekil ile aynı olduğu gerekçeleriyle davalı tarafından reddedildiğini, davacı itirazının da Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 14.9.1998 tarihli kararı ile reddedildiğini, red kararının 556 sayılı KHK, Paris Sözleşmesi hükümleriyle Yargıtay Kararları’na aykırı olduğunu ileri sürerek, davacı markasının, markada yer alan “Ferrari” sözcüğü ile “Şaha Kalkmış At” şeklinin çok tanınmış olduğunun tesbitine, tescil edilmeden dahi koruma altında bulunan tanınmış markalara ait başvuruların kabul edilmesi gerektiğinin tesbitine, davalı idare kararının iptali ile marka başvurularının tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Enstitü vekili, davacının marka başvurusunda yer alan şeklin 10.1.1990 tarihinde Avusturya uyruklu şirket adına tescilli markada yer alan şeklin aynı olup, tüketicileri yanıltacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK. nin 1 nci maddesi gereğince, bu KHK. nin tescil edilen markaların korunmasını öngördüğü, davacı tarafından tescili istenen markadaki şaha kalkmış at ile dava dışı “Avanti” adıyla 10.1.1990 tarihinde tescil edilen markadaki şaha kalkmış at şeklinin birbirine çok benzediği ve halk tarafından karıştırılabileceği, şaha kalkmış at şeklini davacı tanıtmış ise öncelikle Avanti adına kayıtlı markanın iptalini istemesi gerektiği, ondan sonra adına tescil talep edebileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davadaki uyuşmazlığın odaklanma noktası, tanınmış marka niteliğini kazanmış yurt dışında tescilli bir markanın, Türkiye’de tescil edilebilmesi için benzer nitelikteki markanın Türkiye’de tescilli olması halinde tanınmış marka sahibini tescilli bu markanın terkinini istemeden kendi markasını tescil ettirip, ettiremeyeceği hususunda toplanmaktadır.
Konu ile ilgili, 556 sayılı KHK.nin 7 nci maddenin son fıkrası, bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetler ile ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise, aynı maddenin ( b ) bendindeki aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olan marka bulunduğundan bahisle tescil isteminin reddolunamayacağı hükmünü içermektedir. Diğer bir deyişle, böyle bir halde yasa koyucu, ayırt edici nitelik kazanmış bir marka sahibine önceki benzer tescilli markanın terkinini istemeden bu markayı tescil ettirebileceğini öngörmüş bulunmaktadır.
Ayırt edici nitelik kazanmış markalar bakımından getirilen bu özellik, Paris Sözleşmesi’nin 1 nci ve Mükerrer 6 ncı maddesi hükmü uyarınca sözleşmeye dahil tüm ülkelerde üstünlük tanınmış bulunan “tanınmış markaya” evleviyet ilkesi uyarınca tanınması gerekir. Zira, doktrinde de değinildiği üzere, “556 sayılı KHK., kazanılan ayırt edici nitelik dolayısı ile piyasada aynı veya benzer markanın varlığından rahatsızlık duymamakta, kazanılan ayırt edici niteliğin birden ziyade aynı ve benzer marka arasındaki karıştırılma riskini ortadan kaldıracağını kabul etmekte…” dir. ( Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1989, sh. 382 vd. ) Aynı ilkelerin tanınmış markayada uygulanması halinde, tanınmış marka sahibi, kendinden önce tescilli markayı terkin ettirme yoluna gitmeden kendi markasının tescilini isteyebilmelidir. Ve böyle bir halde, terkin davası açma yükümlülüğü tanınmış marka sahibine değil bu niteliği taşımayan önceki tescilli marka sahibine ait olmalıdır.
Mahkemece, bu hususlar üzerinde ve öncelikle tanınmışlık iddiası üzerinde durulup, değerlendirilmeden eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiş ve kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 26.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Anahtar Kelimeler: Marka Hukuku, tanınmış marka,  yeniden inceleme ve değerelendirme kurulu iptal,  yeniden inceleme ve değerlendirme kurulu dava, yidk dava, tanınmış markalar, patent dava,  marka dava, tasarım dava, patent iptal, patent itiraz, marka itiraz, patent avukatX, marka avukat,  tasarım avukat, türk patent dava, türk patent itiraz, yidk dava, yidk itiraz, marka itiraz, patent itiraz, tasarım itiraz, Ankara marka avukat, ankara patent avukat, marka avukat, patent avukat

Ankara avukatı olunması nedeniyle Türk Patent’in kararlarına karşı davalar, marka hükümsüzlüğü davaları, patent davaları, tasarım davaları, Türk Patent’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na(YİDK) karşı davaların yanında marka vekili olunması itibarıyla Türk Patent Markalar Dairesi kararlarına karşı itirazlar, haksız rekabet davaları, alan adı davaları ve tahkimleri ağırlıklı olarak çalışma alanlarımızdır.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz