Şub 9, 2018
1180 Görüntüleme

Basın Özgürlüğü Magazin Haberi Düğün Fotoğrafı

Yazan
banner

Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Dosya kapsamına göre; ceza mahkemesinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı TBK’nın 74. maddesi anlamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar değildir. Somut olayın oluş şeklinin, hukuk hakimi tarafından deliller serbestçe değerlendirilerek takdir edilmesi gerekir.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ • KİŞİLİK HAKLARI
ÖZET: Dava Konusu haber ve köşe yazısı bir bü -tün olarak değerlendirdirildiğinde; davacının ka tılmış olduğu bir düğün töreninde çekilmiş olan bir fotoğrafına ve gazetecilik tekniği gereği oku yucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı bir başlığa yer verilerek eleştiri sınırları içerisinde bir takım ifadelerin kullanıldığı; haber ve fotoğraflrın, görünür gerçeğe uygun ve güncel olup, öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, haberin bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı ve kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği anlaşılmaktadır.
Y. 4. HD E. 2015/11564, K.2017/4489 T.04.07.2017. Davacı … vekili tarafından, davalılar … ve … aleyhine 05/03/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan … tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Davalılardan …’un temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalılardan … tarafından temyiz edilmiştir. Davacı; davalılardan …’un imtiyaz sahibi olduğu isimli gazetenin 18/02/2015 tarihli nüshasında, davalılardan … tarafından kaleme alınan başlıklı haber ve köşe yazısı ile kişilik haklarına haksız şekilde saldırıda bulunulduğunu beyan ederek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu haber ve köşe yazısında kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basınasağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’ maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Dosya kapsamına göre; ceza mahkemesinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı TBK’nın 74. maddesi anlamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar değildir. Somut olayın oluş şeklinin, hukuk hakimi tarafından deliller serbestçe değerlendirilerek takdir edilmesi gerekir.
Dava konusu haber ve köşe yazısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının katılmış olduğu bir düğün töreninde çekilmiş olan bir fotoğrafına ve gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı bir başlığa yer verilerek eleştiri sınırları içerisinde bir takım ifadelerin kullanıldığı; haber ve fotoğrafların, görünür gerçeğe uygun ve güncel olup, öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, haberin bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı ve kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Şu durumda, dava konusu haberin basının haber verme hakkı toplumun da haber alma hakkı kapsamında kaldığının kabulü ile istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın davalılardan … lehine bozulması gerekmiştir.
SONUÇ
Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılardan … yararına BOZULMASINA; davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 Anahtar Kelimeler: Basın kanunu, basın özgürlüğü, basın özgürlüğü magazin haberi, basın ankara, basın avukat ankara, medya avukat, medya avukat ankara, basın hakaret dava, basın dava, medya dava, medya hakaret dava, marka ankara, marka ankara dava, yidk dava, patent dava, patent ankara dava, tasarım dava, tasarım ankara dava, tasarım itiraz, patent itiraz, marka itiraz


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz