Şub 21, 2018
1677 Görüntüleme

Basın Yoluyla Hakaret, Basının Haber Verme Hakkı

Yazan
banner

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
KİŞİLİK HAKLARI • BASININ ELEŞTİRİ HAKKI
ÖZET: Yazıların bütünü gözetildiğinde davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek beyan olmadığı gibi ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, dava konusu haberin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalılardan…’in tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Y. 4. HD. E: 2015/9781 K: 2017/3124 T: 22/05/2017
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … ve … aleyhine 22/09/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; … hakkında açılan davanın reddine, … hakkında açılan davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/04/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılardan … vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan … aleyhine açılan davanın reddine, davalılardan … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılardan … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalılardan …’in … Posta Gazetesi’nin 04.08.2014 tarihli nüshasında Bamteli adlı köşesinde “Paralel Ahlaksızlık” başlıklı yazısı ve
15.05.2014 tarihli nüshasında “Bir Yıl Önce Bugün” başlıklı yazısında kullanılan ifadelerin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini belirterek, uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılardan … davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacı hakkında 04.08.2014 tarihli yazıda yer alan ifadelerin düşünce ve fikir açıklaması kapsamında değerlendirilemeyeceği ve
kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle davalılardan … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, davalılardan … aleyhine açılan davanın ise sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teş-
kil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına
alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması
gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından, … Posta Gazetesi’nin 04.08.2014 tarihli nüshasında davalılardan …’in Bamteli adlı köşe yazısı bulunmadığı gibi, davalı-
nın da kabulünde olduğu üzere “Paralel Ahlaksızlık” başlıklı dava konusu yazı 04.09.2014 tarihli nüshasında yer almış anılan köşe yazısında ve 15.05.2014 tarihli nüshasında yer alan yazıdaki ifadelerde yazıların bütünü gözetildiğinde davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek beyan olmadığı gibi ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, dava konusu haberin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalılardan …’in tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ
Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Ankara avukatı olunması nedeniyle Türk Patent’in kararlarına karşı davalar, marka hükümsüzlüğü davaları, patent davaları, tasarım davaları, Türk Patent’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na(YİDK) karşı davaların yanında marka vekili olunması itibarıyla Türk Patent Markalar Dairesi kararlarına karşı itirazlar, haksız rekabet davaları, alan adı davaları ve tahkimleri, tüketici hukuku, basın ve medya hukuku, basın hukuku ağırlıklı olarak çalışma alanlarımızdır.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz