Nis 17, 2018
3406 Görüntüleme

Avukatın Kötü Niyetle Temyizi, Disiplin Cezası

Yazan
banner

HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNUNUN 434. MADDESİ GEREĞİNCE TEMYİZ İSTEMİNİN KÖTÜ NİYETLE YAPILDIĞI ANLAŞILIRSA, YARGITAYCA AYNI KANUNUN 422. MADDE HÜKÜMLERİ UYGULANIR. HUMK 422. MADDESİNİN 2. FIKRASININ SON CÜMLESİ GEREĞİNCE, KÖTÜ NİYETLE TEMYİZE VEKİL SEBEBİYET VERMİŞ İSE İDARİ PARA CEZASI VEKİL HAKKINDA UYGULANIR.
YARGITAY 2. HD  08.06.2017 TARİH, 2016/1399 ESAS VE 2017/7208

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından boşanma ve tedbir nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dava açmakta olduğu gibi, kanun yoluna başvurmada da hukuki yarar (HMK m. 114/1 -h) bulunmalıdır. Davacı erkek tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma davası ikame edilmiş, davalı kadın tarafından ise süresinde sunulan cevap dilekçesi ve yargılamanın ilerleyen aşamalarındaki değişmeyen beyanıyla davanın reddi savunulmuştur. Mahkemece ” davanın TMK’nun 166/1-2 maddesi kapsamında ele alınması gerektiği, TMK’nun 166/1-2 maddesine göre boşanmaya karar verilebilmesi için özellikle davalıdan kaynaklanan geçimsizliğin, evlilik birliğini temelinden sarsması, evliliğin devamında eşler açısından bir yararın kalmaması, kısaca davalının az da olsa kusurlu olduğunun kanıtlanmasının gerektiği, eldeki davada ise gerçekleşen olaylar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı erkeğin tam kusurlu olup davalı kadına atfı kabil az da olsa bir kusurun ispatlanamadığı ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından boşanmaya ilişkin olarak;” Boşanmanın TMK’nun hangi maddesine istinaden reddine karar verildiği açıklanmamıştır. ” şeklindeki bir ifadeyle temyiz edilmiştir. Mahkeme kararının gerekçe kısmında, açıkça davanın Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2 maddesi uyarınca ele alındığı ve boşanmaya karar verilebilmesi için anılan kanun hükmü uyarınca evlilik birliğinin sarsılmasında davalının az da olsa kusuru kanıtlanamadığından davanın reddi gerektiğinin belirtilmesi sebebiyle, davalı kadın vekilinin boşanma davasının reddine dair verilen kararı temyizinde hukuki yararının bulunmadığı, bu yüzden boşanma yönünden yapılan temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434. maddesi gereğince temyiz isteminin kötü niyetle yapıldığı anlaşılırsa, Yargıtayca aynı Kanunun 422. madde hükümleri uygulanır. HUMK 422. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi gereğince, kötüniyetle temyize vekil sebebiyet vermiş ise idari para cezası vekil hakkında uygulanır. Davalı vekili tarafından baştan beri davanın reddi savunulmuş olup, mahkemece davalı vekilinin talebine uygun olarak davanın reddine karar verilmiş ve gerekçede de TMK’nun 166/1 -2 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediğinden ret kararı verildiğinin açık bir biçimde belirtilmiş bulunmasına rağmen, hükmün, ” Boşanmanın TMK’nun hangi maddesine istinaden reddine karar verildiğinin açıklanmaması ” sebebiyle davalı vekilince temyiz edilmesinde hukuki yarar bulunmadığı gibi temyiz talebinin de boşanmanın reddine ilişkin hükmün kesinleştirilmesini geciktirmeye yönelik kötüniyetle yapıldığı anlaşıldığından, HUMK m. 434. yollamasıyla aynı Kanunun 422. maddesi uyarınca, kararı temyiz eden davalı vekilinin takdiren 2.000,00 TL idari para cezası ile CEZALANDIRILMASINA, para cezasının infazının mahal mahkemesince yerine getirilmesine karar vermek gerekmiştir.

3-Davalı vekilinin tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re’sen) almak zorundadır (TMK m, 169). Dosya kapsamından davalı kadın tarafından kendisi ve müşterek çocukları lehine nafaka talebi ile açılan … 1. Aile Mahkemesinin 2014/275 Esas – 2015/94 Karar sayılı dosyasının yargılamanın devamı sırasında karara çıktığı ve halen derdest olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece her ne kadar, yine mahkemelerine ait 2014/275-2015/94 E.K. sayılı 20/02/2015 tarihli karar ile bahsi geçen dava tarihinden itibaren davalı kadın için aylık 400,00.TL ve müşterek çocuklar için aylık ayrı ayrı 300,00’er TL tedbir nafakası takdir edildiğinden bu nedenle yeniden tedbir nafakası takdirine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulmuş ise de davalı kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davası henüz kesinleşmemiş olup hali hazırda davalı kadın ve müşterek çocuklar tarafından alınmış bir nafaka da bulunmamaktadır. O halde; Türk Medeni Kanununun 169, 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek, dava tarihinden geçerli olmak üzere, davalı (nafaka davasında davacı) kadının bağımsız nafaka davasının kabulü sebebiyle tayin edilen nafakalar ile tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydıyla, davalı kadın ve davalı kadın yanında bulunan müşterek çocuklar yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Temyiz edilen hükmün; boşanma yönüne ilişkin temyiz talebinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, bu konudaki temyizin kötü niyetle yapıldığı anlaşıldığından davalı vekili Av. …’ın yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple 2.000,00 TL idari para cezası ile CEZALANDIRILMASINA, para cezasının infazının mahal mahkemesince yerine getirilmesine, temyiz edilen hükmün tedbir nafakasına ilişkin bölümünün ise yukarıda 3. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 08.06.2017


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz