May 11, 2018
3678 Görüntüleme

Vasiyetnamenin Yapıldığı Ülke Hukukuba Göre Yapılabilmesi

Yazan
banner

5718 sayılı MÖHUK’nun “miras” başlıklı 20.maddesinin 4.bendi “ölüme bağlı tasarrufun şekline 7.madde hükmü uygulanır. Ölenin milli hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir” şeklindedir.
5718 sayılı MÖHUK’un 20/4.maddesi ve 7.maddesi düzenlemeleri karşısında, bir ölüme bağlı tasarruf şekli olan “vasiyetnamenin” yapıldığı ülke hukukunun öngördüğü şekle uygun olarak yapılmasının mümkün olup, ölenin milli hukuku, vasiyetnamenin yapıldığı yer hukukunun bir alternatifi olarak düzenlenmiştir.

VASİYETNAMEDE ŞEKİL • MİLLİ HUKUK • YABANCI HUKUK
ÖZET: Hukuki işlemler yapıldıkları ülke hukukuna veya o işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir.
Bu duruma göre vasiyetname yapıldığı ülke hukukuna uygun olarak yapılabilir. Ya da vasiyetname ölenin milli hukukuna göre de yapılabilir. Burada vasiyeti yapana tanınmış bir seçenek bulunmaktadır.
Y. 3. HD. E: 2014/16980, K: 2014/17188, T. 24.12.2014
YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki
bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili dilekçesinde, davacılar ile davalının miras bırakanı M.. A..’ın 26.03.2003 tarihinde vefat ettiğini, muris tarafından düzenlenen 26.03.1993 tarihli vasiyetnamenin, gerek şekil bakımından gerekse esas bakımından Türk Medeni Kanunu’nun hükümlerine aykırı olduğunu, vasiyetnamenin şekil koşullarını düzenleyen 538.maddede ve vasiyetnamenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanun’un 485. maddesine göre, el yazısı ile düzenlenen vasiyetnamenin geçerli olması için, murisin kendi el yazısını taşıması gerektiğini, oysa vasiyetnamenin tamamen matbu olarak yazıldığını, imzanın murise ait olmadığını, murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte ayırt etme gücü bulunmadığını, düzenleme yeri ve tarihinin mevcut olmadığını, bu nedenle geçerli bulunmadığını, vasiyetnamenin iptali gerektiğini, aksi kanaate varılacak olursa müvekkillerinin saklı payına el atıldığını beyanla, öncelikle vasiyetnamenin iptalini, olmadığı takdirde tenkisini talep ve dava etmiştir.
Davalı (vasisi) vekili dilekçesinde; davayı kabul etmediklerini, miras bırakan M.. A..’ın 26.03.2003 tarihinde vefat ettiğini, 26.03.1993 tari
hinde ABD-Maryland Eyaleti’nde yaşarken düzenlediği vasiyetnamenin, Maryland Montgomery ilçesi Vasiyet Mahkemesinin kararı ile vasiyetnamenin Eyalet Kanunları’na uygun yapıldığının kabul edilip onaylandığını beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Birleşen dava dosyalarındaki diğer davalılar vekilleri; kendilerinin de vasiyetnamenin iptalini istediklerini, açtıkları davanın kabulüne karar
verilmesini istemiş, esas yönünden birleştirilen davalar hukuku uygun olmakla birlikte müvekkilleri yönünden husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; ”…miras bırakan M.. A..’ın 26.03.2003 tarihinde vefat ettiği, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte ve ölüm tarihinde T.C.vatandaşı olduğu, başka bir ülke vatandaşlığını edindiğine dair açıklama bulunma
dığı anlaşılmıştır.
MÖHUK’nun 20.maddesi gereğince, ölenin mirası Milli Hukukuna tabi olup, mirasın iktisabına, taksimine, açılmasına ve ölüme bağlı tasarrufun şekline dair hükümler, tasarrufun yapıldığı andaki Milli Hukuka tabidir.
Miras bırakan M.. A.., iptali istenen vasiyetnamenin düzenlendiği 26.03.1993 tarihinde ve ölünceye kadar Türk Vatandaşı olarak kaldığın
dan, vasiyetnamenin TMK.nun yasal şekil koşullarını uygun yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekir.
Vasiyetnamenin yapıldığı 1993 tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı M.K.nun 485 ve halen yürürlükte bulunan 4721 sayılı yasanın 538.maddeleri gereğince, el yazısı vasiyetnamenin, miras bırakanın el yazısı ile yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. İncelenen 26.03.1993 tarihli vasiyetnamenin, miras bırakan M.. A..’ın el yazısı ile yazılmadığı, bilgisayardan çıkarıldığı belirtilen matbu yazı ile yazıldığı anlaşıldığından, TMK.nun 538.maddesindeki usule uygun olmadığından, vasiyetnamenin iptaline karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile temyize konu dava dosyası ile birleşen dosyalardaki davacıların davalarının kabulü ile miras bırakan M.. A.. tarafından düzenlenen 26.03.1993 tarihli vasiyetnamenin iptaline karar verildiğinden tenkis yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı Mülük H.. A.. vasisi vekili ile birleşen 2007/141 E. ve 2007/179 E.sayılı dosyaların davalılarından P..
A . K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukuna veya o hukuki işlemin esası hakında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördü-
ğü şekle uygun olarak yapılabilir. (MÖHUK madde7 )

Yine, 5718 sayılı MÖHUK’nun “miras” başlıklı 20.maddesinin 4.bendi “ölüme bağlı tasarrufun şekline 7.madde hükmü uygulanır. Ölenin milli hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir” şeklindedir.
5718 sayılı MÖHUK’un 20/4.maddesi ve 7.maddesi düzenlemeleri karşısında, bir ölüme bağlı tasarruf şekli olan “vasiyetnamenin” yapıldığı
ülke hukukunun öngördüğü şekle uygun olarak yapılmasının mümkün olup, ölenin milli hukuku, vasiyetnamenin yapıldığı yer hukukunun bir alternatifi olarak düzenlenmiştir.
Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerden; muris M.. A..’ın dava konusu vasiyetnamenin düzenlendiği ve öldüğü tarihte T.C. Vatandaşı olduğu, vasiyetnamenin yaşadığı ABD’nin Maryland Eyaleti’nde düzenlendiği anlaşılmaktadır.Yukarıda açıklanan MÖHUK’un ilgili maddeleri uyarınca, vasiyetnamenin yapıldığı ülke hukukunun öngördüğü şekle uygun yapılması mümkündür.
Mahkemece, dava konusu vasiyetnamenin düzenlendiği yer hukukunun öngördüğü şekle uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda bir
araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu vasiyetnamenin yapıldığı yer hukukunun muhtevasının araştırılması, bu hususta tarafların yardımının istenmesi, gerekirse vasiyetnamenin yapıldığı yer hukukunun öngördüğü şekle uygun olarak yapılıp yapılmadığı noktasında konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması, vasiyetnamenin yapıldığı yer hukukuna uygun olarak yapıldığının anlaşılması halinde ise davada ileri sürülen diğer iptal sebepleri de araştırılarak, sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve soruşturma sonucunda yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bu husus
bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, birleşen 2007/141 E. ve 2007/179 E.sayılı dosyalarının davalılarından P.. A.. K.. vekilinin temyiz itirazlarının incelen
mesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde
olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz