Ara 24, 2018
2615 Görüntüleme

Doktorun Sorumluluğu, Göz, Katarakt Ameliyatı Sonucu Kör Olma

Yazan
banner

Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır. 

YARGITAY

13. HUKUK DAÄ°RESÄ°

E. 2005/11653

K. 2005/17791

T. 1.12.2005

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacılar, davacı Yüksel’in davalı doktorun çalıştığı diÄŸer davalının iÅŸlettiÄŸi hastaneye muayeneye gittiÄŸinde, saÄŸ gözünde katarak bulunduÄŸu ve ameliyat olması gerektiÄŸinin söylendiÄŸini, 15 gün süren muayene ve tetkiklerden sonra ameliyat günü, doktorun saÄŸ gözdeki miyobu 13’den 3’e düşüreceÄŸini, kataraktı alıp Amerika’dan getirttiÄŸi mercekli lensi takacağını söylediÄŸini, ameliyat sırasında davalı doktorun gözün uyuÅŸması için yaptığı iÄŸneyi, saÄŸ göz retinasına batırması sonucu kanama baÅŸladığını, birkaç kez tampon yapılmasına raÄŸmen kanama durmayınca ameliyatın ertelendiÄŸini, davalı doktorun içinde bulunduÄŸu tehlikeli durumu kendisine anlatmayarak oyaladığını, 45 gün sonra da göz ardı damarlarının zayıf olduÄŸundan bahisle baÅŸka doktorlara gönderdiÄŸini, bir sürü doktor gezdiÄŸini, hepsinin de retinanın delindiÄŸini ve artık yapacak bir ÅŸeyin olmadığını, gözün görme ÅŸansı bulunmadığını söylediklerini, özen borcunu yerine getirmeyen davalının kendisini oyalayarak kör olmasına neden olduÄŸunu ileri sürerek davacı Yüksel için 3.000.000.000 TL manevi ve 1.000.000.000 TL maddi tazminat ile davacı eÅŸi Ali için de 1.000.000.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini istemiÅŸlerdir.
Davalı, davacı Yüksel’in gözünde yüksek miyop olması nedeniyle aÄŸ tabakasının çok ince ve retina dekolmanına eÄŸimli olduÄŸunu, ameliyata baÅŸlamadan önce saÄŸ gözde ışık profoksiyon hissi seviyesinde görme tespit edilmesi nedeniyle operasyon odasından çıkardığını, sonrasında yapılan muayenede dekolman olayını yakaladığını, ince ve gergin retinalı miyop gözlerde operasyon sonrası %100 tam görüş saÄŸlanamayacağını söylediÄŸini ancak davacının operasyon teklifini kabul etmediÄŸini, kendisinin kusur ve ihmali bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiÅŸtir.
Mahkemece, alınan Yüksek Sağlık Şurası raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK.76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacı davalının yanlış tedavisi sonucu sağ gözünün göremez olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK. 386-390)
Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda, davacı davalının yanlış tedavisi sonucu saÄŸ gözünün göremez olduÄŸunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiÅŸtir. Davalılar ise kendilerine kusur izafe edilemeyeceÄŸini savunmuÅŸtur. Mahkemece aldırılan 13.11.2002 tarihli bilirkiÅŸi kurulu raporunda, davacı Yüksel’in 62 yaşında kataraktlı, yüksek miyopisi ve yine saÄŸ gözde ÅŸaşılığı olan bir hasta olduÄŸu, davalıya ilk müracaatında gözün %20 görme gücünde bulunduÄŸu, bu tip gözlerde göz küresi normalden büyük olduÄŸundan retinanın gergin ve normale göre ince olması sebebiyle dekolman riskinin de fazla bulunduÄŸu belirtilmiÅŸ, ameliyatın komplikasyonları açıklanmış, müdahale sonrası davalının, davacının tedavi ÅŸansın devam etmesi için ameliyat olmasına gayret ettiÄŸi fakat davacının bunu kabul etmediÄŸinden tedavi ÅŸansını yitirdiÄŸi açıklandıktan sonra sonuç olarak gözün kaybedilmesinin kesin sebebinin ameliyat baÅŸlangıcında yapılan iÄŸne olmadığı, muhtemelen gözün kendinde mevcut deÄ°eneratif miyopinin yol açtığı, yine gözün kaybedilmesinde davacının ameliyatı reddetmesinin de etken olduÄŸu, davalının olaydaki kusur nispetinin deÄŸerlendirilmesinde gözün baÅŸlangıçtaki görme derecesi, bu derecenin ameliyatla dahi tam (%100) görme ÅŸansının olmadığı, ÅŸahsın tedavide kendi ihmalkarlığı da bulunduÄŸu dikkate alındığında 2/8 olarak kabul edilmesinin uygun olduÄŸu bildirilmiÅŸ ise de davalı doktorun hangi kusurlu davranışı nedeniyle kusurlu bulunduÄŸu açıklanmamıştır. Hükme dayanak alınan, Yüksek SaÄŸlık Åžura’sının 2-3 2004 tarihli Raporunda ise davalıların kusursuz oldukları bildirilmiÅŸ ise de raporda yeterli gerekçe bulunmamaktadır. Her iki rapor birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde, 13.11.2002 tarihli rapor, kendi içinde çeliÅŸkili bulunduÄŸu gibi Yüksek SaÄŸlık Åžura raporu ile de çeliÅŸmektedir. Yine Yüksek SaÄŸlık Åžurası raporu açıklamalı ve gerekçeli deÄŸildir. Öyle olunca bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz.
Bu nedenlerle, mahkemece, dosya içindeki tüm raporlar, 13.11.2002 tarihli kurul raporu, Yüksek Sağlık Şura raporu hastanın geçmişte var ise raporları, davalı hastanedeki ilk muayene ve bundan sonraki tüm tabela ve müşahede kağıtları, ameliyat ve kontrollere ilişkin evraklar hep birlikte değerlendirilerek Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her bir raporun içeriği, sonuçları, birlikte gerekçeli şekilde tartışılarak, davacının maluliyeti hususunda, tedavisini üstlenen doktor ve hastaneye atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda rapor alınarak, davalı doktorun en hafif kusurunun belirlenmesi halinde tazminatla sorumlu olduğu kabul edilip, sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Ankara avukatı olunması nedeniyle Türk Patent’in kararlarına karşı davalar, marka hükümsüzlüğü davaları, patent davaları, tasarım davaları, Türk Patent’in Yeniden Ä°nceleme ve DeÄŸerlendirme Kurulu’na(YÄ°DK) karşı davaların yanında marka vekili olunması itibarıyla Türk Patent Markalar Dairesi kararlarına karşı itirazlar, haksız rekabet davaları, alan adı davaları ve tahkimleri, marka ve patent ceza hukuku, telif hakları, tüketici hukuku, doktorlara karşı açılan malpraktis davaları ağırlıklı olarak çalışma alanlarımızdır. Ä°stanbul’daki ÅŸubemizin yanında ülkenin her yerinde davalarımız ve iÅŸ birliÄŸi yaptığımız avukatlarımız mevcuttur.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz