Ara 25, 2018
635 Görüntüleme

İnşaat Eser Sözleşmesi, Ulaşılan Seviyeye Göre Feshin Mümkün Olmaması

Yazan
banner

YARGITAY

15.Hukuk Dairesi
Esas: 1999/2473
Karar: 1999/3735
Karar Tarihi: 21.10.1999
TAZMİNAT DAVASI – ESER SÖZLEŞMESİ – ULAŞILAN SEVİYEYE GÖRE SÖZLEŞMENİN İLERİYE ETKİLİ OLSA BİLE FESHİNİN MÜMKÜN OLMADIĞI – İHTARDA ON GÜNLÜK SÜRE VERİLDİĞİNDEN İHTAR KONUSU PARAYA İHTARDAN ON GÜN SONRADAN İTİBAREN FAİZ YÜRÜTÜLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davacı arsa sahipleri kalan kısımların tamamlanması için gerekli bedelin ödetilmesini talep edebilirse de ulaşılan seviyeye göre sözleşmenin ileri etkili olsa bile feshi mümkün değildir. Öte yandan davacılar 21.1.1997 günlü ihtarlarında gecikme cezasına ilişkin 724.000.000 TL’nin 10 gün içinde ödenmesini istediklerinden anılan ihtarın davalıya tebliğ tarihi araştırılarak buna 10 gün ilavesiyle 724.000.000 TL bakımından davalı ancak bu tarihte direngen duruma düşeceğinden bu tarihten, kalanı ve kira parası alacağı yönünden ise dava tarihinden, geçerli faiz yürütülmesi gerekir.

(1086 S. K. m. 72, 74) (818 S. K. m. 103, 355)

Dava: Hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldı. Dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara ve kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özelikle her ne kadar sözleşmenin 19. maddesinde yükleniciye inşaatın getirildiği seviyeye nazaran tapu devri yapılması öngörülmüş ise de davalı yüklenicinin bu konuda ihtarname göndererek davacıyı direngen duruma düşürmediğinin ve inşaatın yapımı aşamasında belediye ile ortaya çıkan sorunların basiretli tacir ve işinin ehli olması gereken davalı yükleniciden kaynaklandığının anlaşılmasına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.

2- Davalı arsa sahipleri, bu davalarında sözleşmenin 4. maddesinde hükme bağlanan toplam 990.000.000.000 TL ceza ve 6. madde ile kararlaştırılan kira parası alacaklarının tahsilini ayrıca inşaat sözleşmesinin feshini istemiştir. HUMK’nun 72 ve 74. maddeleri hükümlerince hakim iki taraftan birinin talebi olmadan re’sen bir davayı tetkik ve halledemeyeceği gibi iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup fazlasına veya başkaca bir şeye hüküm veremez. Yaptırılan bilirkişi incelemesine göre inşaatın gerçekleşen fiziki oranı % 93.75’tir. Eser bu oran itibarıyla reddedilemeyecek düzeydedir. Davacı arsa sahipleri kalan kısımların tamamlanması için gerekli bedelin ödetilmesini talep edebilirse de ulaşılan seviyeye göre sözleşmenin ileri etkili olsa bile feshi mümkün değildir. Bu bakımdan mahkemece 24.11.1993 günlü sözleşmenin feshine karar verilmesi ve bunun sonucu olarak da saptanan eksiklikler tutarına karşılık 13 nolu bağımsız bölümün davacı arsa sahiplerine bırakılması HUMK’nun 72 ve 74. maddelerine aykırı olmuştur. Öte yandan davacılar 21.1.1997 günlü ihtarlarında gecikme cezasına ilişkin 724.000.000 TL’nin 10 gün içinde ödenmesini istediklerinden anılan ihtarın davalıya tebliğ tarihi araştırılarak buna 10 gün ilavesiyle 724.000.000 TL bakımından davalı ancak bu tarihte direngen duruma düşeceğinden bu tarihten, kalanı ve kira parası alacağı yönünden ise dava tarihinden, geçerli faiz yürütülmesi gerekirken her iki alacağa 24.6.1996 tarihinden faiz yürütülmesi de yanlıştır. Bütün bunlardan ayrı, davacılar alacağına mevduata uygulanan en yüksek banka faizi yürütülmesini istemiştir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamasına göre bu istek Merkez Bankası’nca kısa vadeli kredilere uygulanan reeskont faizini kapsar. Bu bakımdan mahkemece, temerrüt tarihlerindeki Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz oranları sorulup saptanarak, alacağa değişen oranlarda reeskont faizi yürütülmesi yerine bankalarca serbestçe tespit edilen mevduat faizi uygulanması da usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın 2. bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına (BOZULMASINA), 1. bent uyarınca diğer temyiz itirazların reddine 20.000.000 TL duruşma vekillik ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 21.10.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.

Ankara avukatı olunması nedeniyle Türk Patent’in kararlarına karşı davalar, marka hükümsüzlüğü davaları, patent davaları, tasarım davaları, Türk Patent’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na(YİDK) karşı davaların yanında marka vekili olunması itibarıyla Türk Patent Markalar Dairesi kararlarına karşı itirazlar, haksız rekabet davaları, alan adı davaları ve tahkimleri, marka ve patent ceza hukuku, telif hakları, tüketici hukuku ağırlıklı olarak çalışma alanlarımızdır. İstanbul’daki şubemizin yanında ülkenin her yerinde davalarımız ve iş birliği yaptığımız avukatlarımız mevcuttur.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz