Oca 13, 2020
834 Görüntüleme

Geçerli Tenfiz, Diplomatik Tebligat, Lahey Anlaşması

Yazan
banner

Kararın sonradan diplomatik yolla tebligatının şekil olarak kaldığı, davalıya esasa/savunmaya ilişkin bir hak kazandırmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Lahey Sözleşmesi’nin 10. maddesine çekince koyarak adli belgelerin tamamının diplomatik yollarla tebligatının yapılmasını istediği, MÖHUK 54/c. maddesi gereğince savunma hakkının kısıtlanmasının tenfiz şartlarının oluşmasına engel oluşturduğu, MÖHUK’nın 50. maddesi gereğince ortada kesinleşmiş bir karar olduğundan söz edilemeyeceği

YABANCI MAHKEME KARARI
•
USULÃœNE UYGUN TEBLÄ°GAT
ÖZET: Lahey sözleşmesi kurallarına göre usulüne uygun olarak tebliğ yapılmaksızın kesinleştirilmiş olan yabancı mahkeme kararının kesinleştiğinden söz edilemez.
Y.11 HD. E:2018/2833 E:2019/4602 T:16.06.2019
Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye HukuK Mahkemesince verilen 29/11/2017 tarih ve 2017/745 E 2017/828 K. sayılı kararın
davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 05/04/2018 tarih ve 2018/407-2018/319 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiÅŸ ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiÄŸi anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi… tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruÅŸma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra iÅŸin gereÄŸi görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, yabancı ülke mahkeme ilamda davalı Kombassan İnşaat Tarım A.Ş.’nin ünvanının Kombassan Sanayi ve Ticaret Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştiğini, bu değişiklikten sonra da Kombassan Holding A.Ş.’ye devredildiğini ve tekrar unvan değişikliği sonucu davalı şirketin Bera Holding A.Ş. unvanını aldığını, davacının davalı şirkete para verdiğini ve ancak parasını geri tahsil edemediğini, bu nedenle Alman Mahkemelerinde dava açtığını ve davanın kabul edildiğini ileri sürerek Almanya Federal Cumhuriyetinin Bielefeld Eyalet Asliye Hukuk Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 4 O 175/06 nolu kararının ve yargılama masraflarına dair ek kararın tenfizine, davalı malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davaya konu yabancı mahkeme kararının, davalının savunma hakkı ihlal edildiğinden tenfiz edilemeyeceğini, ortada usulüne
uygun olarak kesinleşmiş bir karar bulunmadığını, yabancı ilamın Anayasa’ya ve kamu düzeni kurallarına aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının davalıya Lahey Sözleşmesi’ne uygun olarak tebliğ edilmediği, adi postaya verilme tarihinin tebliğ tarihi sayıldığı ve ilamın bu şekilde kesinleştirildiği, diplomatik yolla sonradan yapılan tebligatın yabancı mahkeme tarafından kabul edilmediği, savunma hakkının kısıtlandığı, usulüne uygun kesinleşmiş bir mahkeme kararından söz edilemeyeceğinden tenfiz isteminin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.Ankara Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, kararın sonradan diplomatik yolla tebligatının şekil olarak kaldığı, davalıya esasa/savunmaya ilişkin bir hak kazandırmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Lahey Sözleşmesi’nin 10. maddesine çekince koyarak adli belgelerin tamamının diplomatik yollarla tebligatının yapılmasını istediği, MÖHUK 54/c. maddesi gereğince savunma hakkının kısıtlanmasının tenfiz şartlarının oluşmasına engel oluşturduğu, MÖHUK’nın 50. maddesi gereğince ortada kesinleşmiş bir karar olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince
verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ
Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 19/06/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz