Oca 13, 2020
16029 Görüntüleme

Süre Kaçıran Avukatın Sorumluluğu, Zarar ile Nedensellik Bağı

Yazan
banner

Yargıtay’ın onama ilamına karşı süresinde karar düzeltme yoluna başvurmayan avukatın “özen görevini yerine getirmediği”, bu şekilde vekalet görevini ifada kusurlu olduğu bellidir. Ancak, bu noktada avukatın tazminat ödeme sorumluluğunun doğması için; avukatın ihmalinden dolayı bir zararın oluşması ve bu zarar ile avukatın ihmali arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Y. 13. HD. E:2014/8014 K:2014/29496 T:29.09.2017.
Davacı, muris muvazası nedeni ile tapu iptal ve tescil davası açmak için davalı avukat G.. Y..’i vekil tayin ettiğini, Kadıköy 4. Asliye Hukuk
Mahkemesinde görülen davanın aleyhine sonuçlandığını, davalı avukatın kararı murafaalı olarak temyiz ettiğini, duruşma gününün 1. Hukuk Dairesi tarafından tebliğe çıkarılmasına rağmen davalı avukatın duruşmaya katılmadığını ve kararın onandığını, onama ilamının davalının adresine tebliğ edilmesine rağmen davalının tebliğ tarihinden 28 gün sonra karar düzeltme yoluna başvurması üzerine yüksek mahkemenin karar düzeltmne talebini süreden reddettiğini, davalı avukatın mesleğin gerektirdiği dikkat ve özeni göstermemesi nedeni ile yasal miras hakkından mahrum kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL maddi, 500,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı G.. Y.., Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın reddedilmesi üzerine davacının, bundan sonraki aşamaların avukat ..tarafından
yürütüleceğini beyan ettiğini ve bu amaçla bu avukata 30.05.2011 tarihli vekaletnameyi verdiğini, Av. ..tarafından hazırlanan temyiz dilekçesi ve davacı tarafından verilen vekaletnamenin faks yoluyla kendisine gönderildiğini, Yargıtaydaki duruşma gününün tebliğ edilmediğini, davacının başka bir avukata vekalet vermesine rağmen onama kararını öğrendiği tarihte karar düzeltme yoluna başvurduğunu, davacının vekalet ücreti, temyiz ücreti, duruşmaya katılma ücreti ve karar düzeltme ücretini ödemeyip başka bir avukata vekalet verdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davalı S.. K.., Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın reddedilmesi üzerine davacının, bundan sonraki aşamaların avukat .. tarafından
yürütüleceğini beyan ettiğini ve bu amaçla bu avukata 30.05.2011 tarihli vekaletnameyi verdiğini, Av… tarafından hazırlanan temyiz dilekçesi ve davacı tarafından verilen vekaletnamenin faks yoluyla kendisine gönderildiğini, Yargıtaydaki duruşma gününün ve onama ilamının tebliğ edilmediğini, tarafına verilmiş bir vekaletname olmadığını, yetki belgesine istinaden bazı duruşmalara katıldığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak husumet yokluğundan ve esastan da davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, onama ilamının tebliğinden sonra süresinde karar düzeltme yoluna başvurulmadığı ve süre nedeniyle karar düzeltme başvurusunun reddedildiği anlaşılmakta ise de, redde ilişkin ilamın onanması ve karar düzeltme talebinin reddedilmesinde davalı vekillerin tutum ve davranışlarının etkili olmadığı, yargılamaya katılsalar da onama gerekçesine göre kararın onanacağı, davacının bu yüzden bir zarara uğradığının ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, avukat olan davalıların, özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkilini zarara uğrattıkları iddiasıyla açılan tazminat
istemine ilişkin olup, Borçlar Kanununun 380. ve devamı maddelerine göre vekil, müvekkiline karşı vekaleti “sadakat ve özenle” ifa etmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcunun gereği olarak, mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi gereklidir. Vekil, amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için gerekli olan çalışmaların özenle yerine getirilmemesinden sorumludur. Bir avukatın yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava açmaması, müvekkili aleyhine verilen kararı temyiz etmemesi, karar düzeltme yoluna başvurmaması özen borcunun gereği gibi ifa edilmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için, sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması gereklidir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı tarafından verilen 21.06.2002 tarihli vekaletname ile davalı avukatların
Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait 2007/164 Esas sayılı dosyasını takip ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Tüm dosya kapsamı ve eklerinden, 03.05.2011 tarihinde davanın reddine karar verildiği, davacının 31.05.2011 tarihli avukat H.. E..’yi vekil tayin ettiğine dair vekaletnameyi sunduğu, 31.05.2011 tarihinde davalı avukatlar ve sonradan vekil tayin edilen vekilin de isminin bulunduğu temyiz dilekçesinin davalı S.. K.. tarafından imzalanarak dosyaya sunulduğu, 1. Hukuk Dairesinin duruşma gününü bildirir tebligatın, temyiz dilekçesinde davalı vekillerin bildirilen adresine tebliğ edilemediği, ancak Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin onama ilamı ve karar düzeltme isteğinin reddine dair verilen kararının davalı avukatlara aynı adrese(temyiz dilekçesinde bildirilen adresten farklı) usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, onama ilamının 09.01.2012 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine davalı avukat G.. Y..’in 08.02.2012 tarihinde karonama ilamına karşı süresinde karar düzeltme yoluna başvurmadığından “özen görevini yerine getirmediği”, az yukarıda belirtilen kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğundan, olayda davalı avukatların vekaleti ifada kusurlu davrandıklarının kabulü gerekir.

Ne var ki bu noktada davalıların sorumluluğuna gidebilmek için, davalıların eylemi nedeniyle davacının bir zarara uğrayıp uğramağının, eylemle zarar arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gereklidir. O halde mahkemece, söz konusu Asliye Hukuk Mahkemesine ait dava dosyasında davalı avukatların, süresinde karar düzeltme yoluna gitmeleri halinde sonucun değişip değişmeyeceği, başka bir deyişle davacı yararına bir sonuç alınıp alınamayacağı konusunda, gerektiğinde uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle, inceleme ve değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan husus göz ardı edilerek, eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.ar
düzeltme dilekçesini sunduğu, 1. Hukuk Dairesinin 14.05.2012 tarihli kararı ile karar düzeltme isteğinin süre yönünden reddine karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalı avukatlar tarafından davacıya vekaleten takip edilen Kadıköy 4. Asliye Hukuk mahkemesinin 2007/164 Esas sayılı dava
dosyasında davalı avukatların
SONUÇ
Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davacı yararına
BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz