Oca 17, 2020
2351 Görüntüleme

Garanti Süresinde Ayıp İhbarı Yükümlülüğü

Yazan
banner

Mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı ve defter kayıtlarında da davalının borçlu gözüktüğü belirtilmiş ve dava kabul edilmiş ise de, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 15. maddesinde 5 yıllık garanti bulunduğu, garanti uyarınca ayıp ihbarına gerek bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın kesinti yapılan kısmı ile ilgili savunması üzerinde durulup davacı alacağından mahsubu ile varsa bakiye alacağının kabulü ve alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatının reddi, mahsuptan sonra alacak tespit edilmediği takdirde ise davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
GARANTİ SÜRESİ • AÇIK VE GİZLİ AYIP • AYIP İHBARI
ÖZET: Garanti süresi içerisinde ortaya çıkan açık veya gizli ayıplardan dolayı ayıp ihbarında bulunmaksızın zamanaşımı süresi içinde ayıbın giderilmesi veya tazminat talep edilebilmesi yerleşik Yargıtay uygulamasıdır.
Y. 15. HD. Hukuk E:2019/1628 K:2019/2660 T: 10.06.2019.
Davacı vekili, müvekkili davacı şirketin davalının üstlenmiş olduğu…Park AVM projesinde alt yüklenici olarak ahşap küpeşte imal ve montajı
işini yaptığını, 20.11.2002 tarihli ve 317430 seri nolu faturayı keserek davalı şirkete gönderdiğini, 56.863,02 TL’lik faturada belirtilen 1 nolu
hakediş bedelinden 12.100,45 TL’sinin ödenmediğini, davalı şirketin müvekkili davacı şirkete “12.100,45 TL borcu olduğuna” ilişkin 22.07.2013 tarihli “hesap mutabakat” belgesi gönderdiğini, müvekkili davacı şirketin bu hesap mutabakatını kabul ettiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini, bunun üzerine davalı şirket hakkında Denizli 3. İcraMüdürlüğü’nün 2004/135 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı şirketin itirazı üzerine takibin durduğunu, bu nedenle davalının icra takibine yaptığı itirazın iptâline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin yüklendiği küpeştelerin montajı işini ayıplı olarak ifa ettiğini, ayıplar nedeniyle asıl işveren tarafından müvekkili
davalı şirket alacağından kesinti yapıldığını, bu yüzden müvekkili davalı şirketin davacı şirketin istihkakından kesinti yapma hakkına sahip olduğunu, davacının 5 yıllık garanti taahhüdünde bulunduğunu bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunarak, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, küpeşte imalâtının davalı iş sahibine tesliminden ve ayıplı olduğunu öğrenmesinden itibaren makul sayılabilecek süre çok geçtikten sonra ayıp ihbarında bulunulduğu gerekçesiyle bakiye iş bedeli olan 12.100,45 TL üzerinden ve takip tarihinden başlayarak avans faizi uygulanmak suretiyle itirazın iptâli ile takibin devamı ve %20 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “Garanti” başlıklı 15. maddesinde; daha uzun bir süre öngörülmediği müddetçe, yüklenici iş’in, iş-
veren ile yüklenici arasındaki kabul tutanağının işveren tarafından imzalandığı tarihten başlayarak, varsa yüklenici tarafından tedarik edilen
malzemeler yahut işveren tarafından tedarik edilmiş malzemenin hatalıkullanımı ve/veya hatalı imalât, ve/veya işçilik ve/veya montaj işçilik hatalarına karşı 5 Yıl (beş) yıl garantili olduğu hüküm altına alınmıştır. Uyuşmazlık ve dava tarihinde yürürlükte olup uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 359. maddesi “İş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin mutad cereyanına göre imkanını bulur bulmaz o şeyi muayeneye ve kusurları varsa bunları müteahhide bildirmeye mecburdur.” demek suretiyle açık ayıplarda teslimden itibaren makul süresi içinde muayene ve ihbar zorunluluğunu getirmiştir. Aynı Yasa’nın 362/II. maddesinde “İş sahibi kanunen tayin olunan muayene ve ihbarı ihmal ederse zımnen kabul etmiş sayılır.” denildikten sonra 362/III. fıkrasında “Yapılan şeylerdeki kusur sonradan meydana çıkarsa iş sahibi vakıf olur olmaz keyfiyeti müteahhide haber vermeye mecburdur. Aksi takdirde iş sahibi kabul etmiş sayılır.” şeklindeki düzenlemeyle gizli ayıplarda da öğrenir öğrenmez derhal ihbar mükellefiyeti getirilmiştir. Açık ve gizli ayıplarda kural olarak az yukarıda açıklandığı gibi ihbar zorunluluğu bulunmakla birlikte, garanti hükmü bulunması halinde işi yapan taşeron ya da yüklenici garanti vermekle iş sahibinin açık ayıplarda muayene ve süresinde ihbar yükümlülüğünü, gizli ayıplar yönününde de derhal ihbar yükümlülüğünü kaldırmayı ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları bedelsiz olarak gidermeyi üstlenmiş demektir. Garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli
ayıplarla ilgili iş sahibi ayıp ihbarında bulunmak zorunda kalmaksızın zamanaşımı süresi içinde ayıbın giderilmesi ve zararlarını isteyebileceği gibi, iş bedeline karşı ayıp defini de ileri sürebilir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 19.06.2014 gün 2013/4976 Esas 2014/4282 Karar, 28.01.2015 gün 2014/1955 Esas, 2015/442 Karar sayılı ilâmları).
Bu durumda her ne kadar mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı ve defter kayıtlarında da davalının borçlu gözüktüğü belirtilmiş ve dava kabul edilmiş ise de, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 15. maddesinde 5 yıllık garanti bulunduğu, garanti uyarınca ayıp ihbarına gerek bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın kesinti yapılan kısmı ile ilgili savunması üzerinde durulup davacı alacağından mahsubu ile varsa bakiye alacağının kabulü ve alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatının reddi, mahsuptan sonra alacak tespit edilmediği takdirde ise davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı tarafından temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan de-
ğişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması
gereken 176,60 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden davalıdan
alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar
düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.06.2019 gününde oybirliğiyle
karar verildi.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz