Oca 31, 2020
953 Görüntüleme

Gerçek Hak Sahipliği-Tescilde Teklik İlkesi Çatışması

Yazan
banner

Davacı tarafın tescilli markasının varlığına rağmen bu marka ile iltibas teşkil eden davalı markasının tesciline karar verilemez ve bu önceki tarihli tescilli markaya dayalı olarak açılmış bir hükümsüzlük davasında red nedeni olarak kabul edilemez. Bunun aksinin kabulü, tescilde öncelik ve teklik ilkesine aykırılık oluşturur.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2015/6134 K. 2015/13829 T. 23.12.2015

Dava, karıştırılma ihtimali ve kötüniyetli tescil iddialarına dayalı olarak açılan, davalı adına 43. sınıfta tescilli “” markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemine ilişkindir.

Davacı, TPE nezdinde “ ibareli markasının 29, 35 ve 43. sınıflarda 2004 yılından beri kendi adına tescilli olduğunu, davalının kötüniyetli olarak müvekkili markasının tanınmışlığından yararlanma amacıyla iltibas yaratacak derece benzer “” ibareli markasını 2012 yılında tescil ettirdiğini ileri sürerken, davalı, 1993 yılından bu yana markasını tescilsiz olarak kullandığını ve Yeni Dostlar ibaresi üzerinde öncelik hakkı bulunduğunu savunmuştur.

Türk Marka Hukukunda “tescilde öncelik ve teklik ilkesi” geçerlidir.

Yasa koyucu bu yolla piyasada aynı veya benzer mal ve hizmetler için mükerrer markanın varlığını önleyerek; bir yandan, önceki markaya yapılan yatırımı korurken diğer yandan da nihai alıcı olan tüketicilerin satın aldıkları mal veya hizmetin kökeni konusunda yanıltılmalarını önleyerek korunmalarını amaçlamıştır.

Öte yandan Türk Marka Hukukunda “gerçek hak sahipliği ilkesi” de benimsenmiştir. Buna göre, bir markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişi, marka üzerinde gerçek hak sahibidir.

Bu ilke uyarınca; 556 Sayılı KHK’nın 8/3. maddesine göre, bir işaret üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahibi olanların itirazı üzerine, maddede yazılı koşulların oluşması şartıyla, bu işaretin aynı veya benzeri olan işaretin başkası adına marka olarak tescil edilmesine karşı çıkma veya tescil edilmiş ise hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmaktadır. Bununla birlikte önceye dayalı gerçek hak sahipliği, tescil edilmiş bir markayı hükümsüz kıldırmadan, hak sahibine kendi markasını tescil ettirme hakkı vermeyecektir.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; mahkemece, dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda, davalının “ ibaresi üzerinde tescilsiz kullanım bakımından öncelik hakkı olduğu görüşü benimsenerek davanın reddine karar verilmiş ise de; yukarda anılan ilkeler karşısında davacı tarafın tescilli markasının varlığına rağmen bu marka ile iltibas teşkil eden davalı markasının tesciline karar verilemez ve bu önceki tarihli tescilli markaya dayalı olarak açılmış bir hükümsüzlük davasında red nedeni olarak kabul edilemez. Bunun aksinin kabulü, KHK’nın tescilde öncelik ve teklik ilkesine aykırılık oluşturur. Bu durumda, mahkemece yapılan yanılgılı değerlendirmeler sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2014/11228 K. 2014/19685 T. 12.12.2014

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu başvuru ile redde mesnet markaların aynı mal ve hizmetlere dair oldukları, yine başvuru konusu ibare ile redde mesnet “…” markasının aynı olduğu, redde mesnet yapılan diğer marka ile başvuru konusu ibarenin ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğu, her ne kadar davacı taraf müktesep hak iddiasında bulunmuş ise de davacının müktesep hak sahibi olduğu emtialar yönünden başvurunun kabul edildiği, reddedilen mal ve hizmetler yönünden ise davacının bir müktesep hakkının bulunmadığı, yine gerçek hak sahipliğinin ya da tanınmışlığın 556 Sayılı KHK’nın 7/son maddesi kapsamında davacıya bir hak bahşetmeyeceği, tescil engeli olan markalar hükümden düşmedikçe davacı markasının tescil edilemeyeceği, bu durumda iptali istenen YİDK kararında bir hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.


Gerçek Hak Sahipliğinin Şartı; Ayırt Edicilik Kazandırma, Ciddi Kullanım 157

Gerçek Hak Sahipliği, Tescilsiz Kullanma Hakkı 4416

SMK’da Gerçek Hak Sahipliği İlkesi ve Sonradan Yapılan Tesciller


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz