Mar 13, 2020
1173 Görüntüleme

Marka Sahibi Tarafından Lisans Yoluyla Verilmiş Hakları İzinsiz Genişletmek

Yazan
banner

SMK m. 24/4’e göre; Lisans veren, lisans alan tarafından üretilecek malın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.

SMK m. 29/1-ç’ye göre; Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek, marka tecavüzü oluşturur.

Marka lisans yoluyla verilen hakların genişletilmesi, üçüncü kişilere devredilmesi, marka lisansı konusu malın veya sunulacak hizmetin kalitesini garanti altına alacak önlemlerin alınması marka lisans sözleşmesinin temelini oluşturur. Ancak kanun sözleşme hukukunun genel hükümlerinin yanında marka lisans alan ile marka sahibi arasındaki ilişkiyi özel olarak marka hukuku anlamında da açık hükümlerle düzenlemiş ve bu yükümlülüklere uyulmaması halinde marka lisans alanın da marka ihlal eden durumuna düşeceğini öngörmüştür.

Marka lisans sözleşmesinin feshi nedeniyle sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra markanın kullanılmaya devam edilmesi halinde marka hakkına tecavüz söz konusu olacaktır.

Marka lisans sözleşmesi belli bir miktar ile sınırlıysa yani belli miktarda mal üretilecekse veya belli bir meblağda hizmet verilecekse bunun üzerine çıkılması da ihlal teşkil eder.

Marka lisansı belli bir yer ile sınırlandırılmışsa mesela markanın sadece İstanbul’da kullanılacağı belirtilmişse bu durumda markanın başka yerde kullanımı da ihlal teşkil eder.

Markanın hangi mal ve hizmetle alakalı kullanılması kararlaştırılmışsa kullanım sadece bu mal ve hizmetle sınırlı kalacak anlaşmadan farklı bir mal ve hizmette kullanım da ihlal teşkil edecektir.

Sözleşmede açık hüküm yoksa lisans ile elde edilen hakkı marka alt lisans ile başkasına da vermek de ihlal oluşturacaktır.

Marka sahibinin marka lisansı alan tarafından üretilen ürünün kalitesini denetleme hakkı mevcuttur. Lisans alan tarafından üretilen ürünün marka sahibi tarafından üretilen ürünlerin kalitesinden, piyasada ürün için beklenen genel kaliteden düşük olduğu marka sahibi tarafından saptanırsa bu da bir ihlal nedenidir.

Yargıtay 11. H. D. E. 2019/2368 K. 2020/547 T. 20.1.2020; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, mülga 556 Sayılı KHK 21/8-9. maddesi gereğince marka sahibinin malın veya sunulan hizmetin kalitesini garanti edecek önlemleri alabileceği, ihlal halinde de markadan doğan hakların marka lisans alana karşı ileri sürülebileceği, dava konusu ihtilafta, taraflar arasındaki sözleşme ile marka lisans alanın her yıl denetimden geçme şartı konulmasına ve davacı tarafından gerekli denetimlerin yaptırılması için ihtar gönderilmesine rağmen davalının ilk yılın sonunda denetim yaptırmayıp marka lisansa konu marka ve logoları kullanmaya devam etmesinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, taraflar arasındaki lisans sözleşmesi ve maddi tazminatın KHK’nın 66/2-c maddesi gereğince talep edilmiş olduğu dikkate alındığında yıllık sertifika bedeli olarak belirlenen 2.000,00 TL’nin maddi tazminat olarak ödenmesi gerektiği, dosyada yer alan tespit raporu, ihlalin süresi ve kapsamı göz önüne alınarak ilk derece mahkemesince takdir olunan manevi tazminat miktarının yüksek olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak; davanın kısmen kabulüne, davalının davacıya ait “WCS WORLD CERTİFİCATİON SERVİCES” markasına tecavüz ettiğinin tespitine, markaya tecavüzün önlenmesine, bu kapsamda davalı tarafın davacıya ait markayı afiş tanıtım evrakı tabelalarda kullanımının önlenmesine, söz konusu tabela afiş ve tanıtım evraklarına el konulmasına, el konulan tabela broşür tanıtım evrakının masrafı davalıdan alınarak imhasına 2000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline, diğer maddi tazminat talebinin yargılama gideri içinde değerlendirilmesine, 4000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir, bu karar onanmıştır.

Yargıtay 11. HD E. 2018/5574 K. 2019/6826 T. 5.11.2019 sayılı kararında; Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “PRAKTİKER” ibareli markasının yapı marketi olarak fiilen ve yaygın olarak kullanılan tanınmış bir marka olduğu, davalıya marka lisans veren Praktiker Yapı Marketleri A.Ş.’nin davacının dayandığı markaların sahibi olmadığı, davacının Praktiker Yapı Marketleri A.Ş.’ye marka lisansı verme konusunda yetki vermediği, davalının kullanımının sözleşme kapsamında hukuka uygun olmadığı, davalının iş yerinde, tabelasında, kendisine ait alan ve web sayfasında, bir kısım iş ve tanıtım evraklarında “PRAKTİKER” tanıtım işaretini asli tanıtım işareti olarak kullandığı, davalının özellikle fiziki ve elektronik ortamdaki tanıtım materyallerindeki kullanımlarının hukuka uygun olmadığı, davalının kullanımlarının markasal nitelikte ve davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz yaratacak nitelikte olduğu, davalının sunumunu yaptığı ürün ve hizmetlerin davacı markası kapsamındaki ürün ve hizmetlerle aynı tür sayılmaları gerektiği, davacı markasında bulunan ve onu benzerlerinden tefrikine yarayan esaslı unsur konumundaki “PRAKTİKER” ve “PRATİK” ibareli markanın biçim ve renk unsurları ile birlikte davalının işletmesinin sunuş ve tanıtımında ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin kullanıldığı, ortalama alıcı kitlesinde büyük bir kısmının, ürün ve hizmetlerin ekonomik önemine göre ayırabileceği alım süresi içerisinde, davacı markasıyla sunulan ürün ve hizmetlerden satın almak veya yararlanmak isterken, davalının işaretiyle sunulan ürünleri ve hizmetleri satın alma olasılığının yüksek olduğu, davalının tacir olması sebebiyle eylemleri gerçekleştirmede kusurlu bulunduğu, davalının davacı adına tescilli ve fiilen de kullanılan “PRAKTİKER” ve “PRATİK” ibareli markayla ürün ve hizmet sunulduğunu bilmemesinin mümkün olmadığı, davacının fiili zarar ispatında bulunmayıp yoksun kalınan kazanç hesabının marka lisans yöntemine göre yapılmasını talep ettiği, bilirkişi raporları kapsamına göre böyle bir bedelin kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığı, ancak rapor en az 53.549,72 TL olması gerektiği yönünde olup, eylemin devam ettiği süre, ihlalin boyutu ve niteliği, tarafların hal ve durumu, ihlal eyleminin gerçekleşme şekli ile kusurun ağırlığı, markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi nazara alınarak talep edilebilecek yoksun kalınan kazanç miktarının 53.549,72 TL olarak belirlenmesinin hakkaniyete uygun olacağı, tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevî tazminat miktarının 10.000,00.-TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının işletmesinde iş ve tanıtım evrakında kendisine ait web sayfaları, alan adları ve içeriğinde (orijinal ürünler haricinde) davacı adına tescilli markalarla karıştırılmaya yol açacak biçimde “PRAKTİKER” ve “PRATİK” tanıtım işaretlerini kullanmasının davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturduğunun tespitine, tecavüzün önlenmesine, tecavüz konusu tanıtım işaretlerinin bulunduğu (orijinal ürünler haricindeki) ürünlere el konulmasına, üzerlerinden tecavüz konusu işaretlerin silinmesine, 53.549,72 TL maddi ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemlerin reddine karar verilmiştir, yönündeki kararı onamıştır.

Yargıtay 11. HD 2018/949 E. 2019/2821 K. T.10.04.2019 tarihli kararında; Davacı vekili, davacının “SEVİYE”, “SEVİYE DERGİSİ DERSANESİ” ve “S+ŞEKİL” ibareli markaları bulunduğunu, davalı şirketin tek ortağı olan M. Akdemir’le inhisari olmayan marka lisans sözleşmesi imzalandığını, “SEVİYE” markasını kullanarak Artı Seviye Temel Liseleri adı ile bakanlığa dönüşüm başvurusunda bulunulduğunu, sözleşme hükümlerine uyulmadığından lisans sözleşmesinin 30.06.2014 tarihinde feshedildiğini, sözleşmesinin münfesih olduğu ve markanın kullanılmaması gerektiğinin Ankara 9. Noterliği 02.07.2015 tarih 11629 yev. numaralı ihtarnamesiyle davalıya ihtar edildiğini, buna karşın davalının kullanımını sürdürdüğünü, durumun Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahk. 1015/60 D.İŞ numaralı dosyasından tespit edildiğini ileri sürerek davalının marka hakkına tecavüz niteliği taşıyan kullanımlarının men ve ref ‘ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin fesih ihtarının davalıya tebliği olan 24.07.2015 tarihinde son bulduğu, davalının feshi benimsediği, davalının 20.10.2015 tarihi itibariyle işletmesinde bu ibareleri kullandığını, 24.07.2015 ile dava tarihi arasındaki kullanımın hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında devam eden ve ihlal kabul edilen zaman aralığı için kesin bir marka lisans bedelinin tespitinin mümkün olmadığını TBK 50/II gereği hakkaniyete uygun bir bedel belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının marka hakkına tecavüz yaratan kullanımının men’ine, SEVİYE tanıtım işaretini taşıyan tabela, afiş, broşür ve benzeri görsel materyalin toplanması ve imhasına, 1.000,00.TL maddi ve 1.000,00.TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir, yönündeki kararı onamıştır.

YARGITAY 11. H. D. E. 2017/2287 K. 2019/1443 T. 21.2.2019 sayılı kararında; İstinaf Mahkemesince, davacının markasının 30. sınıfta dondurmalar ve yenilebilir buzlar için 2010/38104 sayı ile tescilli olduğu, “cbd … Balkaymak Dondurma + Şekil” ibare ve şeklinden oluştuğu, davalının ise tescilli bir markasının bulunmadığı, “Balkaymak” ibareli markayı lisans sözleşmesi ile kullandığı, lisans sözleşmesinin ise 14.07.2015 tarihinde Enstitü’nün sicil kayıtlarına girdiği, “Balkaymak” markasının 43. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması, geçici konaklama ve hayvan bakım evleri hizmetlerinde 2010/63770 sayı ile tescilli olduğu, davalının markanın tescil edilmiş şeklinin dışına çıkarak “dondurma” ibaresini de eklemek suretiyle “Balkaymak dondurma” şeklinde kullandığı, 43. sınıfta tescilli olan markayı tescil kapsamı dışına çıkarak 30. sınıf mal ve hizmetler için kullandığının … …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/29 Değişik İş sayılı tespit dosyasında ve bu dosya kapsamı ile anlaşıldığı, davalının “Balkaymak dondurma” ibaresini internette, işletme tabelasında, iş yerinde basılı evrak ve tanıtım materyallerinde kullandığı, davalının kullanımındaki işaretin asıl unsurunun “balkaymak” olduğu ve işarette yer alan “dondurma” ibaresinin “balkaymak” ibaresine göre daha küçük yazıldığı, bir bütün olarak düşünüldüğünde “balkaymak” ibaresinin asıl unsur olma özelliği ve tüketici tarafından ilk anda algılanabilen ibare olduğu, davacının “… balkaymak dondurma” markası ile davalının kullanımında asıl unsur olan “balkaymak” ibaresi arasında 556 KHK’nın 9/1-b maddesi anlamında ilişkilendirme ihtimali ve karıştırılma ihtimali bulunduğu, davalının kullanımının davacı marka hakkına tecavüz ettiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir, yönündeki kararı onamıştır.

Yargıtay 11. HD E. 2017/2996 K. 2019/254  T. 14.1.2019 sayılı kararında; İstinaf Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının haksız rekabet iddiasının dayanağı 02.07.2014 tarihli elektronik postada, davalı tarafça kendisine ait ticaret unvanının kullanıldığı, lisans sözleşmesine konu marka davalı tarafından kullanılmadığı gibi TTK’nın 55 vd. maddelerinde belirtilen haksız eylem teşkil edebilecek nitelikte bir beyanda da bulunulmadığı, bu nedenle mahkemece davacının anılan elektronik postaya dayalı davasının reddedilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, ancak davalı vekilinince 18.04.2014 tarihli elektronik postanın müvekkilinden sadır olmadığı konusunda hiçbir savunmada bulunulmadığı, anılan elektronik postada, davalı tarafından münhasır lisans konusu markanın kullanılmadığı bu nedenle lisans sözleşmesine aykırı bir davranışın söz konusu olmadığı ancak, lisans sözleşmesinin 13.04.2015 tarihinde davalı tarafça feshedilmesinden önce, aynı sektörde faaliyet gösterdiği anlaşılan başka bir şirkete, davalı tarafından, davacının temsilcisinin davalı şirketteki işine son verildikten sonra, iletişimi engellemek için tüm verileri çalmış olduğunun bildirilmesi ve davacı yetkilisi tarafından yapılacağı kastedilen dolandırıcılığa maruz kalınmaması için kendileri ile irtibata geçilmesinin tavsiye edilmesi şeklinde beyanda bulunulmasının, TTK’nın 55/1-a-1. maddesinde düzenlenen haksız rekabet fiilini oluşturduğu, her ne kadar bilirkişi raporunda, bu hususların doğru olması halinde haksız rekabetin oluşmayacağı, doğru değilse haksız rekabet teşkil edeceği mütalaa edilmişse de, davacının da müşterisi olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmayan bir şirkete, davalı tarafından bizatihi böyle bir mail gönderilmesinin haksız rekabet oluşturduğunun kabulü gerekeceği, davacı yanca cezai şart talebinde bulunulmuşsa da, somut olayda davalının bizatihi lisans sözleşmesine aykırı bir eylemi, marka lisans sözleşmesine konu markayı kullanması gibi bir ihlali bulunmadığı, haksız rekabet eyleminin, genel hükümlere göre üçüncü kişilere elektronik posta göndermek suretiyle oluştuğu bu nedenle davacının cezai şart isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalının 18.04.2014 tarihli elektronik posta göndermek eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve önlenmesine, 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, 5.000 TL manevi tazminatın, 18.04.2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-) Dava, taraflar arasında akdedilen inhisari marka lisans sözleşmesinin davalı yanca aynı zamanda haksız rekabet de teşkil eden davranışlarla ihlal edildiği iddiasına dayalı haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi manevi ve tazminat ve cezai şartın tahsili istemlerine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davalı şirketin, marka lisans sözleşmesiyle kullanım hakkını davalıya devrettiği markayı kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davalı şirketçe, … isimli şirkete gönderilen 02.07.2014 tarihli e-mail yazışmasında, kendisine ait ticaret unvanı yanında kullanım hakkını davalıya devrettiği markayı da kullandığı anlaşıldığından

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu husustaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.

2-) Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından haksız rekabetin varlığı kabul edilerek, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmişse de, davalı tarafından dava dışı şirkete gönderilen 18.10.2014 tarihli mail yazışmasında, davacı şirketin değil davacı şirket müdürünün hedef alındığı, davacı şirkete karşı haksız rekabet oluşturacak bir ifadeye yer verilmediği gözetilmeksizin haksız rekabetin tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulmasını gerektirmiştir.


Lisans Sözleşmeleri 6694

Marka Lisans Bedeline Göre Tazminat 5769

Marka Hukuku, Haksız Rekabet, Lisans Sözleşmesi

Marka Lisans Sözleşmeleri


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz