Mar 19, 2020
792 Görüntüleme

Ticaret Unvanı, Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

Yazan

“Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı” TTK’de düzenlenmemiş olup bu uygulamanın yasal dayanağı TMK’nın 2. maddesidir. Buna göre, bir hak ihlali karşısında, hak sahibinin bu ihlali bildiği veya bilebilecek durumda olduğu halde bu hususta karşı tarafta dava açılmayacağı yolunda güven oluşturulduktan sonra, oluşturulan bu güvene aykırı olarak, ihlal konusu hakka önemli yatırım yapan kişilere karşı ihlali sona erdirmek amacıyla dava açılması çelişkili davranış yasağı(Venire Contra Factum Proprium) teşkil edecektir.

banner

Dairemiz’in 21/12/2017 tarih 2016/6803-2017/7532 Sayılı kararında da belirtildiği üzere, “uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı müessesi” TTK’de düzenlenmemiş olup bu uygulamanın yasal dayanağı TMK’nın 2. maddesidir. Buna göre, bir hak ihlali karşısında, hak sahibinin bu ihlali bildiği veya bilebilecek durumda olduğu halde bu hususta karşı tarafta dava açılmayacağı yolunda güven oluşturulduktan sonra, oluşturulan bu güvene aykırı olarak, ihlal konusu hakka önemli yatırım yapan kişilere karşı ihlali sona erdirmek amacıyla dava açılması çelişkili davranış yasağı teşkil edecek olup, böyle bir davranış MK 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olacak ve bu davranış hukuk tarafından himaye edilmeyecektir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Bununla birlikte bu süre Dairemiz uygulamalarında Dairemiz’in 18.12.2013 tarih 2012/17220 -2013/23188, 04.11.2013 tarih 2012/5906 -2013/19523, 28/11/2018 tarih 2017/1405 – 2018/7443 Sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, kural olarak beş yıl olarak kabul edilmektedir.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2018/3792 K. 2019/5561 T. 18.9.2019

Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların iştigal alanlarının benzer olduğu, ticaret unvanının esas unsurları olan “AKIL İŞİ” ile “AKIL İŞLERİ” ibarelerinin benzer olduğu, davanın ticaret unvanının tescilinden yaklaşık 4 yıl sonra açıldığı, davacı şirket temsilcisinin asıl davadan tefrik edilen İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sinaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/38 Sayılı dosyasına istinaden talimat yolu ile alınan ifadesinde 2008 yılı civarında davalı şirketten haberdar olduklarını beyan ettiği, bu beyan, davalı tarafça davacıya gönderilen Bakırköy 1. Noterliği’nin 26.04.2011 tarihli ihtarname, davalının medyaya yansıyan işleri bir bütün olarak dikkate alındığında davanın makul sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, ticaret unvanına vaki tecavüzün terkini ve önlenmesi istemlerine ilişkindir.

Dairemiz’in 21/12/2017 tarih 2016/6803-2017/7532 Sayılı kararında da belirtildiği üzere, “uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı müessesi” TTK’de düzenlenmemiş olup bu uygulamanın yasal dayanağı TMK’nin 2. maddesidir. Buna göre, bir hak ihlali karşısında, hak sahibinin bu ihlali bildiği veya bilebilecek durumda olduğu halde bu hususta karşı tarafta dava açılmayacağı yolunda güven oluşturulduktan sonra, oluşturulan bu güvene aykırı olarak, ihlal konusu hakka önemli yatırım yapan kişilere karşı ihlali sona erdirmek amacıyla dava açılması çelişkili davranış yasağı(Venire Contra Factum Proprium) teşkil edecek olup, böyle bir davranış MK 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olacak ve bu davranış hukuk tarafından himaye edilmeyecektir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Bununla birlikte bu süre Dairemiz uygulamalarında Dairemiz’in 18.12.2013 tarih 2012/17220 -2013/23188, 04.11.2013 tarih 2012/5906 -2013/19523, 28/11/2018 tarih 2017/1405 – 2018/7443 Sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, kural olarak beş yıl olarak kabul edilmektedir.

Somut olayda, davacı şirketin ticaret siciline tescil tarihinin 26.12.2006, davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihinin ise 21.07.2009 tarihi olduğu, unvan terkini istemiyle açılan işbu davanın 02.08.2013 tarihinde açıldığı, öncelik hakkına sahip olduğu anlaşılan davacı yönünden, davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık sessiz kalma yoluyla hak kaybı süresi dolmamış olduğu halde, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.


Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı 456

MESA Kararı; Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

Markanın Gençleştirilmesi Kavramı, Versiyon Markalar Açısından Sessiz Kalma

Marka Sessiz Kalma Şartları

Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı Hususunda Seçilmiş Yargıtay Kararları

Sessiz Kalma, Olayın Özellikleri

Sessiz Kalma, 5 Yıllık Süre

Çelişkili Davranma Yasağı(Venire Contra Factum Proprium)


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz