Mar 20, 2020
665 Görüntüleme

Unvan Sessiz Kalma 6803

Yazan
banner

Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. Bu durumda, davalının tescilsiz ticaret unvanı kullanımının başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren tespit ve dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra işbu davanın açılmasının TMK’nin 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece resen dikkate alınması gereken bu husus tartışılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir.


Yargıtay 11. HD 2016/6803- 2017/7532

Dava; markaya ve ticaret unvanına tecavüzün tespiti, meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması, haksız rekabetin tespiti, meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat ile hükmün ilanı istemlerine ilişkindir. Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı, TTK’da düzenlenmiş değildir. Bu durum Dairemiz uygulaması ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nin 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. Bu durumda, davalının tescilsiz ticaret unvanı kullanımının başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren tespit ve dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra işbu davanın açılmasının TMK’nin 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece resen dikkate alınması gereken bu husus tartışılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sadece markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi bu markanın üretim araçları, ürün, evrak ve reklam tabelasında kullanılmasının önlenmesine, bunların toplanmasına ve imhasına karar verilmesini gerektirmez. Davalının markası tescilli bulunduğu süredeki kullanımı haksız olarak nitelendirilmeyeceğinden ilgili markayı taşıyan ürün ve evrakların toplatılmasına ve imhasına karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. Dava dilekçesinde, tazminat kalemleri ayrı ayrı gösterilerek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla, ticaret unvanına tecavüz dolayısıyla 5.000 TL maddi tazminatın, 5.000 TL manevi tazminatın, marka hakkına tecavüz dolayısıyla 5.000 TL yoksun kalınan kazanç tazminatının ve 5.000 TL manevi tazminatın, haksız rekabet sebebiyle 5.000 TL maddi tazminatın ve 5.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsili istenmişse de davada talep edilen marka hakkına tecavüz dolayısıyla 5.000 TL yoksun kalınan kazanç tazminatı ve 5.000 TL manevi tazminat ile haksız rekabet sebebiyle 5.000 TL maddi tazminat ve 5.000 TL manevi tazminat talepleri hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı, TTK’da düzenlenmiş değildir. Bu durum Dairemiz uygulaması ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nin 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. Bu durumda, davalının tescilsiz ticaret unvanı kullanımının başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren tespit ve dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra işbu davanın açılmasının TMK’nin 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece resen dikkate alınması gereken bu husus tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

KARŞIOY

1-) Dava, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü, tescilli marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ile haksız rekabet sebebiyle men, toplatma, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

2-) Mahkemece, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiş ve karar bu yönüyle Dairemizce oybirliğiyle onanmıştır. Keza, marka hükümsüzlüğüyle beraber davalı şirketin “itimat” tanıtıcı işaretini taşıyan ürünler ile üretim araçları, iş evrakının ve reklam tabelasının kullanımın önlenmesi, toplatılması ve imhasına dair hüküm fıkrasının da oybirliğiyle bozulmasına karar verilmiştir.

3-) Mahkemece, davalı tarafın “itimat et ve et ürünleri” unvanını tescilsiz olarak kullanmasının, ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, men ve önlenmesi ile sadece bu sebeple maddi ve manevi tazminata karar vermiş, bu karar da Daire çoğunluğunca, davalının söz konusu ticaret unvanını tescilsiz olarak vergi levhasında ve uzun yıllardır kullanıyor olması sebebiyle sessiz kalma sebebiyle hak kaybı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekip gerekmediği hususunun değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Kanaatimce, gerçekten bir hakka tecavüz eylemi olsaydı, Daire çoğunluğunun bu teorik değerlendirmesi yerinde olurdu. Ancak, taraflar arasında imzalanan 09.02.2005 tarihli Sözleşme ile, davacı şirketin, şirket ortaklığından ayrılma payı karşılığı, şirket adına tescilli “…Sucukları” ve “… İtimat” markalarını, birlikte veya ayrı ayrı, hem İŞYERİNDE, hem de MAMÜLLERDE kullanma hakkı süresiz, şartsız ve ücretsiz olarak davalıya verilmiş ve daha sonra bu sözleşme noter de de aynen tekrarlanmıştır. Davalı şahıs, limitet şirketten ayrılma payı karşılığı markayı kullanma hakkı elde ettiği için marka üzerinde bir nevi sözleşmesel hak elde etmiştir. Sözleşme, süresiz borç doğuran bir sözleşme olup, TBK 123 vd. maddeleri uyarınca, sürekli borç ilişkisinde, haklı sebep olmaksızın ve süre verilmeksizin, keza sözleşmenin feshi karşılığı davalı tarafın uğrayacağı zarar giderilmeksizin sözleşmenin tek taraflı feshi mümkün değildir. Davacı tarafın noterden gönderdiği fesih ihbarnamesinde sözleşmeyi fesih sebebi olarak gösterdiği hususlara mahkemece itibar edilmediği ve bu husus davacı yanca temyize getirilmediği için davacının davalı yandan bu sebeple bir tazminat talep etmesi mümkün olmadığı gibi, 09.02.2005 tarihli sözleşme ile davalının işyerinde “KOÇKAN” ve “ÎTİMAT” ibaresini kullanmasına müsaade edildiğine göre, bu müsaade işyeri evrakında ve işyeri tabelalarının yanında, tescilsiz ticaret unvanı olarak kullanımı da kapsar. Anılan nedenle, sadece vergi levhasında geçen ibare sebebiyle tazminat talebi mümkün değildir. Biran için eylem haksız rekabet olsa bile, sözleşmenin ayakta olduğu dönem için tazminat talebi de mümkün değildir. Anılan sebeplerle “sessiz kalma sebebiyle hak kaybı” müessesine gerek kalmadan da, ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet iddiaları yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulması gerektiğini düşündüğümden,  sadece bu kısım itibariyle kararın bozulması yönündeki düşüncesine katılmıyorum.


MESA Kararı; Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/73115/638247.pdf?sequence=1


 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz