Mar 20, 2020
1006 Görüntüleme

Telif Hakkı İhlali, Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

Yazan

Dava açılmayacağına dair güven oluşturduktan sonra dava açarak eser sahipliğine dayalı telif haklarını talep etmesinin Türk Medeni Kanunu 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu gözetildiğinde davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığı

banner

Eserin 2006 yılında 11. basısı ve 2008 yılında 12. basısının yine davalı şirket tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Davacının, söz konusu eylemleri bilmesine ve eserin yeni baskılardan haberdar olmasına rağmen, işbu davanın açılış tarihi olan 2012 yılına kadar sessiz kaldığı, davalıya bir ihtar göndermediği gibi herhangi bir hak talebinde de bulunmadığı, bu kadar uzun süre sessiz kaldıktan ve karşı tarafta artık dava açılmayacağına dair güven oluşturduktan sonra işbu davayı açarak eser sahipliğine dayalı telif haklarını talep etmesinin Türk Medeni Kanunu 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu gözetildiğinde davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığının kabulüyle davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.


Yargıtay 11. HD 2016/5039-2018/924

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu eserle ilgili mali hakların 1/2 oranında davacı ve dava dışı kişiye ait olduğu, eserin artık davalı şirket adıyla ve onun tarafından basım ve dağıtımı konusunda rıza birliği olduğu, şirketten ayrı bir telif ücreti almayı kararlaştırmadıkları, eser gelirlerinin şirketin olarak tanımlandığı, eserle ilgili olarak hak sahiplerinin kâr payı ile iktifa etmeyi kararlaştırdıkları, gerek davacının hissedar olmasından evvel gerek sonra gelirlerden ayrıca bir telif ücreti almaksızın ortaklık paylarından doğan kâr payı almak sureti ile faydalanma sağladığı, ortaklık hisse değer tespitinde davalı şirketin yaptığı basıların getireceği gelirlerin de gözönünde tutulduğu, davacının iki yıl boyunca kitabı dışında ticari faaliyette bulunmayacağının kararlaştırıldığı, davacının 05.04.2007 tarihine kadar davaya konu eserin davalı şirket tarafından basımına rıza gösterdiği ve doğacak telif ücretine karşı kâr paylarını da hisse devir sözleşmesiyle peşinen aldığı sonucunun doğduğu, buna karşın eserle ilgili mali hakların davalı şirkete devir edilmediği, 05.04.2007 tarihine kadar olan basılardan davacının payını hisse devir sözleşmesi ile peşinen alması ve sözleşmede ayrıca bir alacağının bulunmadığını taahhüt etmesi karşısında sadece 2008 yılında yapılan 12. bası için telif ücreti isteyebileceği, zira hisse devir sözleşmesi uyarınca davacının anılan eserle ilgili olarak 05.04.2007 tarihinden sonra mali hakların davalıya devrine dair yazılı bir sözleşme olmadığı, 2008 yılında yapılan 12. bası için davacının 12.445,60 TL isteyebileceği, alacağın rıza ile yapılan eserin yayımından doğduğu, on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talep edildiği, basımdan hemen sonra talep edilmemesinin çelişkili bir davranış olmayıp sessiz kalma yoluyla hak kaybı olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne 12.445,60 TL’nin dava tarihinden itibaren avans fazi ile davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.

Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.

Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı ile dava dışı kişi arasındaki ilişkinin 1996 yılına kadar dayandığı, 1998 yılından bu yana davaya konu eserin ve bununla birlikte birçok eserin basımını birlikte gerçekleştirdikleri, davacı ve dava dışı kişinin davaya konu eseri meydana getiren yazarları bulup biraraya getirdiği ve eserde editör olarak kendi isimlerinin yer aldığı, eserden kaynaklı telif haklarını da birlikte kullandıkları, 2002 yılında dava dışı … ve davacının eşi …’in birlikte davalı şirketi kurdukları, davacının da bu şirkete 2004 yılında ortak olduğu, şirketin kurulmasıyla birlikte davaya konu eserin basımının da davalı şirket tarafından yapılmaya başlandığı, eserin 8., 9. ve 10. basısının davalı şirket tarafından gerçekleştirildiği, gerçekleştirilen basılar sebebiyle davacı ve dava dışı kişiye telif bedeli adı altında herhangi bir ödeme yapılmadığı, davacı  ve eşinin toplam 2.360.000,00 TL bedel karşılığı hisselerini davalıya devrederek şirket ortaklığından 07.04.2005 tarihi itibariyle ayrıldıkları, devir esnasında hisse devir sözleşmesi ile davacının sözleşmedeki şartlar yerine getirildiği sürece, sözleşme imza tarihi itibariyle 2 yıl boyunca kitap haricinde Tıpta Uzmanlık Sınavı konusunda direkt yada dolaylı ticari iş yapmayacağını taahhüt ettiği, söz konusu yasağın bir nevi rekabet yasağı sözleşmesi mahiyetinde olduğu, sonrasında eserin 2006 yılında 11. basısı ve 2008 yılında 12. basısının yine davalı şirket tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.

Davacının, söz konusu eylemleri bilmesine ve eserin yeni baskılardan haberdar olmasına rağmen, işbu davanın açılış tarihi olan 2012 yılına kadar sessiz kaldığı, davalıya bir ihtar göndermediği gibi herhangi bir hak talebinde de bulunmadığı, bu kadar uzun süre sessiz kaldıktan ve karşı tarafta artık dava açılmayacağına dair güven oluşturduktan sonra işbu davayı açarak eser sahipliğine dayalı telif haklarını talep etmesinin Türk Medeni Kanunu 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu gözetildiğinde davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığının kabulüyle davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Ayrıca, kabule göre de; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 10/4. maddesinde yer alan“ Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir yasada aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır” hükmü uyarınca, her ne kadar davacı ve dava dışı kişinin eserden doğan hakları kullanma yetkileri var ise de, mali hakların da bu hakları kullanan kişilere ait olduğu sonucuna varılamaz.

Bu nedenle, her bir eser yönünden mali hakların hangi tarihte kime devredildiği, eserin sonraki basılarında eserde işleme yoluyla genişletme yapılıp yapılmadığı, yeni eklenen veya çıkarılan yazarlar ve eserler olup olmadığı tespit edilmeksizin ve bunlardan doğan hakların eserlerin yazarları tarafından kime devredildiği hususu dahi tartışılmaksızın, yazılı gerekçelerle davacının davaya konu eser üzerinde ½ telif hakkına sahip olduğu sonucuna varılarak hüküm kurulması da doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.


Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı 456

Marka Sessiz Kalma Şartları

Unvan Sessiz Kalma 6803


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz