May 4, 2020
1278 Görüntüleme

İntihal. İktibas; Constantinople1874

Yazan
banner

“İntihal” kavramı 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda ( FSEK ) açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte sözlük anlamı itibariyle aşırma, başkasına ait eseri kendininmiş gibi gösterme, kaynak göstermeksizin başkasının eserinden parça alma ( Y., Ejder; Hukuk Sözlüğü, Ankara, 1976, s. 72. ) anlamında olup, hukuk düzenince de bu anlam yüklenmiş ve yasaklanmıştır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2003 tarihli ve 2003/4-47 E, 2003/37 K. sayılı kararı ).


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/11-63 K. 2019/86 T. 7.2.2019

“İntihal” kavramı 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda ( FSEK ) açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte sözlük anlamı itibariyle aşırma, başkasına ait eseri kendininmiş gibi gösterme, kaynak göstermeksizin başkasının eserinden parça alma ( Y., Ejder; Hukuk Sözlüğü, Ankara, 1976, s. 72. ) anlamında olup, hukuk düzenince de bu anlam yüklenmiş ve yasaklanmıştır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2003 tarihli ve 2003/4-47 E, 2003/37 K. sayılı kararı )

İntihal tam veya kısmi nitelikte olabilir. Açıktır ki, ister tam, ister kısmi nitelikte olsun, intihalin ( aşırmanın, çalıntının ) varlığı hâlinde, buna maruz kalan hak sahibi, hukukun kendisine tanıdığı yasal yollara başvurma hakkına sahiptir. Zira intihal, hak sahibinin mali ve manevi haklarının ihlali anlamı taşımaktadır.

İntihalden bahsedebilmek için her şeyden önce kıyaslamaya konu fikri ürünlerin FSEK anlamında eser olması gerekmektedir. FSEK’e göre eser, sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir. Başka bir deyişle, bir fikri ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve kanunda sınırlı sayıda belirtilmiş olan eser türlerinden birine dâhil edilebilmesi koşulları bulunmalıdır.

İntihal, özü itibariyle haksız fiilin fikir ve sanat eserleri hukukuna yansıyan bir görünümüdür. O hâlde iki eser arasında intihal incelemesi yapılırken; sonraki eser sahibinin eyleminin, ilk eser sahibinin mali ve manevi haklarından en az birisini ihlal edip etmediği; sonraki eserin ilk eserden hareketle oluşturulup oluşturulmadığı; eserler arasında benzerlik varsa ilk eser sahibinin hususiyetinin sonraki esere aynen geçirilip geçirilmediği ve son olarak da tespit edilen benzerliğin FSEK’in 35. maddesinde belirlenen iktibas serbestisi veya esinlenme kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının bir bütün olarak araştırılması gerekmektedir ( Yavuz, Levent/ Alıca, Türkay/ Merdivan, Fethi; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu C.I, Ankara, 2013, s. 1282 ).

İntihal kavramının yanında ayrıca “iktibas” ve “esinlenme” kavramlarına değinmek yerinde olacaktır.

İktibas kavramı da FSEK’te açıkça tanımlanmamış olup, FSEK’nin 35. maddesinin birinci fıkrasında dört bent hâlinde düzenlenen hükümlerde başka bir eserden diğer bir esere iktibas yapılabilmesinin esasa ilişkin koşulları, ikinci fıkrasında ise madde kapsamında yapılacak bir iktibasın geçerli olması için gereken şekli koşullar düzenlenmiştir. Buna göre iktibas, alenileşmiş bir eserden bazı cümlelerin, paragrafların, motif ve tınıların hatta ezgilerin veya alenileşmiş bir güzel sanat eserinin resimlerinin aynen, kaynak gösterilerek başka bir esere konulmasıdır ( Tekinalp, Ünal; F. Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 204 ). Başka bir deyişle iktibas, üçüncü kişilere, eserden herhangi bir ücret ödemeden ve eser sahibinin izin ve icazetine gerek kalmadan hukuk düzenince öngörülen şartlarla ve objektif iyiniyet kurallarına uygun olarak yararlanma konusunda tanınmış sınırlı bir yetkidir. Buna karşılık FSEK’in 35. maddesinde belirlenen iktibas serbestisinin şekle ve esasa ilişkin şartlarına uyulmadan yapılması her zaman intihal sonucunu doğuracaktır.

Diğer yandan, fikri ürünlerin çoğu kendisinden önceki ürünlerden esinlenilerek oluşturulduğu için FSEK’te esinlenme kavramından açıkça bahsedilmese bile esinlenme yoluyla bir başka eserden yararlanmak ve bu fikirden hareketle yeni eserler ortaya çıkarmak işin doğası gereğidir. Bu nedenle bir eserden esinlenilerek, esinlenen kişinin hususiyetini taşıyan başka bir eser oluşturulması hâlinde ilk eser sahibinin izni gerekmemektedir. Bu kapsamda esinlenme ile oluşturulan eserin bağımsız bir eser niteliğine sahip olması ve aynı zamanda yararlanılan eserin işlenmesi niteliğinde olmaması da gerekmektedir. Zira işlenme eserlerde orijinal eserin eser sahibinin hususiyeti de alınıp buna sadece ek olarak işleyenin hususiyeti eklenmektedir. Esinlenme kapsamında yararlanılan eserde ise hususiyet taşıyan unsurlar sadece esin kaynağı olarak ortaya konmaktadır ( Tekinalp, s. 158 ).

Yukarıda verilen bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İtalyan edebiyatçı…..tarafından yazılan ve orjinali İtalyanca olan “Constantinopoli 1874” adlı eserin, Prof. Dr. ….. tarafından Fransızca tercümesinden “İstanbul 1874” adıyla Türkçeye tercüme edildiği, aynı eserin daha sonra davalı … Bakkalbaşı ( Özdem ) tarafından İtalyanca orjinalinden “İstanbul” adıyla Türkçeye tercüme edildiği hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut olayda, İtalyanca kaleme alınmış bir asıl eser ve bu asıl eser sahibinin hususiyetine bağlı olarak birisi Fransızcadan diğeri İtalyancadan olmak üzere, işlenerek ortaya konan iki Türkçe tercüme eser bulunmaktadır. Uyuşmazlık davalı tarafından yapılan tercüme sırasında Prof. Dr. ….. tarafından tercüme edilen işleme eserden intihal yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yerel mahkemece uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi incelemesi yoluna gidilmiş ve alınan bilirkişi raporunda, incelenen eserlerdeki bir kısım ifadeler değerlendirilerek “her iki eserin kelime haznesi ve üslup farkının intihale mahal vermeyeceği” yönünde genel ifadelerle görüş belirtilmiştir. Ancak davacı tarafından iki eserin bazı bölümlerine ilişkin karşılaştırılmalı çeviriler intihal iddiasına delil olarak sunulmasına rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu çeviriler hakkında bir inceleme yapılmamış, davacı vekilinin bu hususa yönelik itirazları da mahkemece değerlendirilmemiştir.

Oysa intihal iddiası araştırılırken yukarıda açıklandığı üzere eser sahiplerinin hususiyetleri dikkate alınarak eserler arasındaki farklılıklar ve benzerlikler belirtilmeli, eserler arasında benzerlik varsa benzerliklerin neden kaynaklandığı ve ilk eser sahibinin hususiyetinin sonraki esere aynen geçirilip geçirilmediği açıklanmalı, tespit edilen benzerliğin FSEK’nin 35. maddesinde belirlenen iktibas serbestisi veya esinlenme kapsamında kalıp kalmadığı incelenmeli ve nihayetinde intihal yapılıp yapılmadığı hususu tüm deliller değerlendirilerek kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmelidir.

Hemen belirtmek gerekir ki, Hukuk Muhakemeleri Kanununun ( HMK ) 282. maddesi gereğince, hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bu düzenleme, bilirkişinin belirteceği oy ve görüşün bir takdiri delil niteliği taşıdığına işaret etmekte olup, hâkim bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmaz ise rapordaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulması için bilirkişiden ek rapor isteyebileceği ( HMK m. 281/2 ) gibi gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabilir ( HMK m. 281/2 ).

Hâl böyle olunca, yerel mahkemece, intihal değerlendirmesinin hukuki nitelikte bir değerlendirme olduğu ve 6754 Sayılı Bilirkişilik Kanununun 3. maddesinin üçüncü bendinde belirtilen “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” ilkesi de gözetilmek suretiyle tarafların iddia ve savunmaları ile davacının bilirkişi raporuna itirazlarında ileri sürdüğü, intihal iddiasına ilişkin dava dilekçesine ekli metinlerin karşılaştırılarak incelenmesi gerekmektedir. Bu durumda dava konusu eserde detaylı olarak intihal iddiasının araştırılması için İtalyan Dili ve Edebiyatı alanında uzman ve Türk Dili ve Edebiyatı alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyetinin görüşüne başvurularak sonucuna göre karar verilmelidir.

O hâlde direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.


İntihalin Tespiti Uzman Bilirkişi İncelemesi 373

İNTİHAL: Eserdeki Bilimsel Gerçeklikler ve Tarihi Olgulardan Yapılan Alıntılar

İntihal ve Etik Kurulu Kararı 7786

İntihal ve İktibas

İlim Eserlerinde İktibas Serbetisi ve Sınırları 2371

Film Senaryosunun Dizide İzinsiz Kullanılması 12752

Öğretim Üyesi Olarak Yaratılan Eser: FSEK m. 18 15050

Dilekçelerin İlim ve Edebiyat Eseri Olarak Korunması 929


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz