May 6, 2020
796 Görüntüleme

Araçtaki Boya Sorunu; Ayıplı Otomobil

Yazan
banner

Davacı, davalıdan 27.07.2010 tarihinde 49.045,40 Euro bedelle 2011 model Mini Cooper marka aracı satın almıştır. Aracın, üretici ve satıcı firmaların kabulünde olduğu üzere 500 adetle sınırlı olarak üretildiği ve özel üretim olduğuna yönelik 397 numaralı sertifika düzenlendiği anlaşılmaktadır. Alıcının bu şekilde üretilen ve ileride koleksiyon değeri olacak bir aracı tam eksiksiz olarak alma hakkı mevcuttur. Cihaz ile yapılan ölçümler neticesinde bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere satım konusu aracın boyasının çeşitli bölgelerde farklılıklar göstermesi, boyanın orijinal de olsa titizlikte üretilmediğini göstermektedir. Bu nedenle aracın gizli ayıplı olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki bu durumun satım konusu araçta 4077 Sayılı TKHK’nın 4. maddesinde belirtilen ayıp nedeniyle kullanımında bir eksiklik göstermeyeceği de kuşkusuzdur.

Böyle olunca, özel üretim olan aracın daha sonra satışı hâlinde değer kaybına uğrayacağının kabulüyle aracın bedelinin iadesi yerine 4077 Sayılı TKHK’nın 4. ve 818 Sayılı BK’nın 202/2. maddesi gereğince semenden tenzil yönünde inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.

Mahkemece, bilirkişi heyeti tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda, aracın boyası orijinal de olsa, ikinci el piyasa şartlarında araçtaki boya kalınlık farklarının değer kaybına neden olacağının tespit edildiği, bu nedenle davacının mülga 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ( TKHK ) 4. maddesi uyarınca seçimlik haklarından bedel iadesini talep ettiği dikkate alınarak davanın kabulüne, aracın davalıya iadesi ile 49.045,40 Euronun iade tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece ilk olarak onama kararı verilmiş, davalı vekilinin karar düzeltme isteminden sonra ise karar, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece, otomotiv sektöründe seri imalat sırasında araçların kaportasının yatay düzlemleri için 400-450 mikron, düşey düzlemleri için 300-350 mikron boya kalınlıklarının orijinal fabrikasyon boya kalınlığında üst sınır olarak kabul edildiği ancak somut olayda dava konusu aracın sınırlı sayıda 500 adet üretildiği ve seri üretim araç olmadığı, bu tür özel araçların üretimi sırasında daha fazla özen ve dikkatin gösterilmesi gerektiği, araç üzerinde yapılan inceleme sonucunda boya kalınlığının sol ön kapı sacında 140 mikron, tavandaki beyaz boya nedeniyle 200 mikron, kaput, çamurluk ve diğer kapı saclarında ise 100 mikron civarında olduğu, boya kalınlıklarının bazı yerlerde neredeyse iki kat fazla olduğu, her ne kadar aracın boyası orijinal olsa da bu durumun aracın satışı sırasında değer kaybına neden olacağı, bu nedenle araçta gizli ayıbın varlığının kabulüyle ödenen bedelin iadesine karar verilmesi gerektiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dava konusu aracın boya kalınlığının orijinal ve seri üretim araçlar dikkate alındığında normal ölçülerde olmasına rağmen aracın özel üretim araç olması göz önünde bulundurulduğunda araçtaki boya kalınlığının gizli ayıp olarak kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Davanın tüketici mahkemesinde açılmış olması, davacının tüketici olması ve 4077 Sayılı TKHK’ya dayanarak talepte bulunmuş olması ve yine 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un geçici birinci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tüketici işleminin 4077 Sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” zamanında yapılmış olması nedeniyle uyuşmazlığın çözümünde 4077 Sayılı TKHK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Bu saptamada bulunduktan sonra, öncelikle, uyuşmazlığın temelinde yatan “ayıp” kavramı üzerinde durmakta yarar vardır.

Ayıba ilişkin düzenleme, 4077 Sayılı TKHK’nın 4. maddesinde yer almaktadır.

Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 194. maddesi ise:

“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.

Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere; 818 Sayılı BK’daki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 Sayılı TKHK’nın 4. maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir.

Ayıp; bir malda sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların yer almasıdır.

Bu çerçevede ayıp kavramının içeriği belirlenirken öncelikle; sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşme ele alınırken bakılacak ilk husus, taraflar arasında satılan malın hangi özellikleri içermesi konusunda açık bir anlaşmanın olup olmadığıdır. Üzerinde anlaşma olmayan durumda ise, sözleşmenin yorumundan hareketle tarafların zımnen bu konuda bir anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılacaktır. Zımni anlaşmanın dahi olmadığı durumlarda, sözleşmenin tümü dikkate alınacak ve dürüstlük kuralına göre malın taşıması gereken vasıflar belirlenecektir. Bu anlamda ayıp, malın sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da, sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, malda mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır.

Satılan maldaki ayıp açık veya gizli ayıp şeklinde olabilir. Açık ayıplar, ilk bakışta görülebilen veya basit bir muayene ile anlaşılabilen ayıplardır. Buna karşılık gizli ayıplar, ilk bakışta fark edilemeyen, sonradan yapılacak detaylı bir muayene ile anlaşılan ayıplardır. Bu tür ayıplar genelde malın yapısıyla ilgili olan ve kullanılmasıyla anlaşılan ayıplardır.

4077 Sayılı TKHK’nın 4/2. maddesinde malın ayıplı olması hâlinde alıcının seçimlik haklarının nelerden ibaret olduğu belirtilmiş olup, tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm veya yaralanmaya yol açan ve kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.

Alıcının seçimlik haklarına ilişkin olarak 818 Sayılı BK’nın 202/1. maddesinde, malın ayıplı olması hâlinde alıcının satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmenin feshini ya da satılanı alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzilini isteyebileceği düzenlenmiştir.

818 Sayılı BK’nın 202/2. maddesinde ise, ayıp halinde alıcının sözleşmenin feshi talebi üzerine hâkimin, hâl icabı sözleşmenin feshini haklı göstermemesi üzerine semenin tenziline karar verebileceği belirtilmiştir.

818 Sayılı BK’nın 203. maddesinde, satılanın muayyen misli şeylerden olması hâlinde alıcı, dilerse sözleşmenin feshi veya semenin tenzilinden hiç birini talep etmeyip malın ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep edebileceği belirtilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalıdan 27.07.2010 tarihinde 49.045,40 Euro bedelle 2011 model Mini Cooper marka aracı satın almıştır. Aracın, üretici ve satıcı firmaların kabulünde olduğu üzere 500 adetle sınırlı olarak üretildiği ve özel üretim olduğuna yönelik 397 numaralı sertifika düzenlendiği anlaşılmaktadır. Alıcının bu şekilde üretilen ve ileride koleksiyon değeri olacak bir aracı tam eksiksiz olarak alma hakkı mevcuttur. Cihaz ile yapılan ölçümler neticesinde bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere satım konusu aracın boyasının çeşitli bölgelerde farklılıklar göstermesi, boyanın orijinal de olsa titizlikte üretilmediğini göstermektedir. Bu nedenle aracın gizli ayıplı olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki bu durumun satım konusu araçta 4077 Sayılı TKHK’nın 4. maddesinde belirtilen ayıp nedeniyle kullanımında bir eksiklik göstermeyeceği de kuşkusuzdur.

Böyle olunca, özel üretim olan aracın daha sonra satışı hâlinde değer kaybına uğrayacağının kabulüyle aracın bedelinin iadesi yerine 4077 Sayılı TKHK’nın 4. ve 818 Sayılı BK’nın 202/2. maddesi gereğince semenden tenzil yönünde inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, alınan bilirkişi raporuna göre araçtaki boyanın orijinal olduğunun belirlendiği, boya kalınlığının belirlenen standart sınırlar içinde kaldığı, davalının aracın boya kalınlığına ilişkin ayrıca bir taahhüdünün bulunmadığı, bu nedenle araçta gizli ayıp olduğundan söz edilemeyeceği, direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının bozulması gerekmiştir.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz