Eki 5, 2020
1847 Görüntüleme

Kooperatif Üyeliğinden Çıkarma Davası

Yazan
banner

1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesinde çıkarma kararının, ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptali için dava açılmaması halinde bu kararın kesinleşeceği hükme bağlanmıştır. Dava açmaya ilişkin bu süre, hak düşürücü niteliktedir. Mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Ancak, sürenin başlayabilmesi için kararın tebliği zorunludur. Bu tebliğin noter kanalıyla da yapılması şart değildir. Ortağın haricen öğrenmesi, hatta kararın yüzüne karşı verilmesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Süre her halükarda tebliğden başlamaktadır. Somut olayda da; davacının 12 no.lu daire yönünden ihracına ilişkin 02.05.2011 tarihli yönetim kurulu kararının, davacının kooperatifte kayıtlı bulunan adresine 20.05.2011 tarihinde usulünce tebliğ edildiği çekişmesiz olup, bu sebeple davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerekmektedir.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E. 2017/504 K. 2020/2339 T. 30.6.2020

Davacı vekili, müvekkilinin kooperatif üyesi olduğunu, 6 ve 12 no.lu dairelerin müvekkiline teslim edildiğini, davalı kooperatifin müvekkiline ödeme yapması konusunda göndermiş olduğu ihtarnamelere itiraz ettiğini, ortada usulüne göre verilmiş bir ihraç kararı bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalı kooperatifteki 6 ve 12 no.lu daireler için üyelik haklarının devam ettiğinin ve ihraç kararının geçersizliğinin tespitini, yönetim kurulu kararının iptalini, bunların mümkün olmaması halinde, müvekkilinin 6 ve 12 no.lu daireler için üye olarak ödediği bedeller ile dairelerin iç tadilatı için yapmış olduğu masrafların dava tarihi itibariyle tespiti ile şimdilik 20.000 TL’nin avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, “hükmün gerekçesinde davacının 2 adet üyeliği bulunduğu yönünde açıklamaya yer verilmiş olmasına rağmen, hüküm bölümünde hangi üyelik yönünden olduğu açıklanmaksızın “kooperatif üyeliğinin tespitine” karar verildiği, 6 no.lu daireye ilişkin üyelikle ilgili ihraç kararı verilip verilmediği, verilmiş ise davacıya tebliğ edilip edilmediği, bu ihracın gündeme alındığı atifet mehli verilen 22.06.2009 tarihli genel kurul kararının davacıya tebliğ edilip edilmediğinin belirlenmediği, davalı tarafça temyiz dilekçesinde davacının 6 no.lu üyelikten ihracı benimseyerek bu üyeliğe ilişkin çıkma payının taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan 12 no.lu daireye ilişkin üyelikle ilgili ödenen miktar ile birleştirilerek bir üyelik olarak devamına karar verildiği savunulduğundan, 6 no.lu üyeliğe ait çıkma payının davacıya ödenip ödenmediği ya da 12 no.lu üyeliğe aktarılıp aktarılmadığı hususlarında rapor alınması gerektiği” gerekçesiyle Dairemizce bozulmakla, mahkemece uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre; davacının 6 no.lu daire yönünden 26.09.2000 tarihinde davalı kooperatife üye olduğu, 12 no.lu daire yönünden ise devir yoluyla 28.10.2009 tarihinde üyeliğe kabul edildiği, bilahare davacıya parasal yükümlülükleri konusunda ihtarlar çıkarıldığı, bilahare de yönetim kurulu kararı ile üyelikten ihraç kararı verildiği ancak ihtarların kanuna uygun bulunmadığı, bilahare genel kurulca da ihraç kararı verildiği ancak bu kararın davacıya tebliğ edilmediği, bu ihraç kararına dayanak ihtarların usulüne uygun olmaması nedeniyle genel kurul kararının iptali gerektiği, davalı kooperatifçe davacının 6 …/…

no.lu üyeliğinin 12 no.lu daire üyeliği ile birleştirildiği ve üyeliğin 12 no.lu daire üyeliği üzerinde tek üyeliğe çevrildiğini savunulmuş ise de, bu yönde alınan kararın davacıya tebliğ edilmediği ve davacı tarafından kabul edildiğine ilişkin belge sunulmadığından, bu yöndeki savunmaya itibar edilmediği, zira davacının kabulü olmadan davalı kooperatifin tek yanlı olarak iki üyeliği birleştirme hakkının bulunmadığı, dolayısıyla davacının 6 ve 12 no.lu daireler yönünden üyeliklerinin devam ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin davacının 6 no.lu daire açısından üyelikten ihracına ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-)Davalı vekilinin, davacının 12 no.lu daire açısından üyelikten ihracına yönelik temyiz itirazlarına gelince;

1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesinde çıkarma kararının, ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptali için dava açılmaması halinde bu kararın kesinleşeceği hükme bağlanmıştır. Dava açmaya ilişkin bu süre, hak düşürücü niteliktedir. Mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Ancak, sürenin başlayabilmesi için kararın tebliği zorunludur. Bu tebliğin noter kanalıyla da yapılması şart değildir. Ortağın haricen öğrenmesi, hatta kararın yüzüne karşı verilmesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Süre her halükarda tebliğden başlamaktadır. Somut olayda da; davacının 12 no.lu daire yönünden ihracına ilişkin 02.05.2011 tarihli yönetim kurulu kararının, davacının kooperatifte kayıtlı bulunan adresine 20.05.2011 tarihinde usulünce tebliğ edildiği çekişmesiz olup, bu sebeple davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerekmektedir.

Ancak davacı taraf 02.05.2011 tarihli ihraç kararının kendisine tebliğ edildiği 20.05.2011 tarihinden sonra davalı kooperatife göndermiş olduğu 31.05.2011 tarihli cevap dilekçesinin, ihraç kararına yönelik itiraz mahiyetinde olduğu anlaşıldığından, davacının 31.05.2011 tarihli cevap dilekçesinin davalı kooperatif tarafından itiraz mahiyetinde kabul edilip sonraki genel kurulda görüşülüp görüşülmediği, genel kurulda görüşülmesi halinde ilgili genel kurul kararının davacıya tebliğinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılıp açılmadığı araştırılarak, şayet 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmış olduğunun anlaşılması karşısında ise işin esasına girilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz