Ara 7, 2020
816 Görüntüleme

Yargıtay Kararlarında “SAHİBİNİN HUSUSİYETİNİ TAŞIMA” Kavramı

Yazan
banner

Yargıtay 11. HD.T. 22.02.2007, E. 2005/11944, K. 2007/3304

FSEK 83. maddesine göre, eser adının iltibasa meydan verecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanıldığı iddiasıyla haksız rekabete dayalı tazminat davasında, davacı tarafça davalıya ait yazılımın kopya olduğu veya bağımsız bir eser niteliği taşımadığı yönünde bir talep de ileri sürülmediğine göre, tarafların bilgisayar programı kodlarının aynı olup olmadıklarının karşılaştırılması için bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu değildir. Ancak, böyle bir iddianın dinlenebilmesi için de davacıya ait yazılımın eser olup olmadığının mahkemece resen araştırılması gerekir.

“HUMK 74. maddesi uyarınca hukuki sebebin tayini hakime aittir. Davacının iddiası; ayni zamanda marka olarak da tescil ettirdiği “Tercih Robotu” ibaresinin haksız bir şekilde davalıya ait yazılımın adı olarak kullanılması suretiyle FSEK 83. maddesine göre yaratılan haksız rekabet nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir.

Bu durumda, davacıya ait bilgisayar programının FSEK 1/B ve 2/1. maddeleri kapsamında ilim ve edebiyat eseri olup olmadığı hususu, davacının tercihine bırakılmaksızın, mahkemece resen yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenerek: davacı yazılımı eser vasfında ise uyuşmazlığın FSEK 83. maddesi çerçevesinde değerlendirilip bir çözüme kavuşturulması gerekir”.

Davacı vekili, müvekkilince üniversite adaylarının tercihlerine yardımcı olmak amacıyla meydana getirilen ve “Tercih Robotu” adi altında tescil ettirilen yazılım eserinin davalı tarafından izinsiz kullanıldığını ileri sürerek, FSEK 68. maddesi uyarınca sözleşme yapılması halinde istenebilecek bedelin üç katı (6) milyar TL. maddi ve (5) milyar TL, manevi tazminatın tespit tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir,

Davalı vekili, müvekkilince farklı bir yazılım kullanıldığını “Tercih Robotu” ibaresinin davacının tescilli markası olduğunu öğrenilince derhal web sitesinden çıkarıldığını savunmuştur.

Mahkemece, davacının davasını FSEK hükümlerine dayandırdığı, tescilli markanın kullanılmasının eserden izinsiz yararlanma anlamına gelmediği, davacının yazılımının FSEK hükümlerine göre eser olma koşullarını taşması halinde farklı markalar kullanılsa veya davacı markası hükümsüz hale gelse dahi eser olarak korunmaya devam edeceği, ancak, yazılımlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeyen davacının yazılımının eser olduğu ve eser sahipliği haklarının ihlal edildiği iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı, ayni zamanda marka olarak da tescil ettirdiği ve kendisine ait bilgisayar programının adi olan “Tercih Robotu” ibaresinin, davalı tarafça yazılımı yaptırılan bilgisayar programının adı olarak da kullanılması sonucu yaratılan iltibas nedeniyle, eser niteliğindeki bilgisayar programından elde edebileceği gelirden yoksun kalıp, müşteri kayıpları yaşadığını öne sürerek FSEK 68/1. ve 70/1. maddeleri uyarınca maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı yazılımının davalı tarafça izinsiz kopyalandığı iddiasına dayalı olduğu ve davacının bilgisayar programlarının yazılımları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeyerek yazılımının eser ve kendisinin de eser sahibi olduğunu kanıtlayamadığından tazminat isteyemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de bu görüş isabetli değildir.

HUMK 74. maddesi uyarınca hukuki sebebin tayini hakime aittir.

Davacı vekili yargılama sırasında, davalıya ait yazılımın kodlarının kendi yazılımının kopyası olup olmadığının bir önemi bulunmadığını, talebini, eser adının haksız bir şekilde ve izinsiz olarak kullanılması nedeniyle uğranılan zararın tazminine yönelik olduğunu, bu nedenle de taraf yazılımlarının karşılaştırılması için bilirkişi incelemesine gerek bulunmadığını belirtmiştir. Davalı vekili de, kendilerine ait bilgisayar programında farklı bir yazılımın kullanıldığını ve dava konusu “Tercih Robotu” adının umuma ait ve ayırt ediciliği bulunmayan bir ibare olduğunu savunmuştur.

Tarafların yukarıda açıklanan iddia ve savunmaları itibariyle, davacının iddiası; “Tercih Robotu” ibaresinin haksız bir şekilde davalıya ait yazılımın adı olarak kullanılması suretiyle FSEK 83. maddesine göre yaratılan hâksiz rekabet nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir.

FSEK 83. maddesine göre, eser adının iltibasa meydan verecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanıldığı iddiasıyla haksız rekabete dayalı tazminat davasında, davacı tarafça davalıya ait yazılımın kopya olduğu veya bağımsız bir eser niteliği taşımadığı yönünde bir talep de ileri sürülmediğine göre, tarafların bilgisayar programı kodlarının aynı olup olmadıklarının karşılaştırılması için bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu değildir. Ancak, böyle bir iddianın dinlenebilmesi için de davacıya ait yazılımın eser olup olmadığının mahkemece resen araştırılması gerekir.

Davacı vekili, yargılama sırasında kendi bilgisayar programının yazılım kodlarını mahkemeye sunmuştur.

Bu durumda, davacıya ait bilgisayar programının FSEK 1/B ve 2/1. maddeleri kapsamında ilim ve edebiyat eseri olup olmadığı hususu, davacının tercihine bırakılmaksızın mahkemece resen yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenerek; davacı yazılımı eser vasfında ise uyuşmazlık FSEK 83. maddesi çerçevesinde değerlendirilip bir çözüme kavuşturulmalıdır.

Yargıtay 11. HD. T. 03.12.2007, E. 2006/12890, K. 2007/14256

Mahkemece, davalının davacıdan çok daha önce başka kişilerden benzer öneriler aldığı, aynı konuda açılan başka davaların da bulunduğu, FSEK ile korunanın fikrin kendisi değil büründüğü şekil, diğer bir ifadeyle fikrin ifade tarzı olduğu, davacının fikrinin ise genel ve soyut düzeyde ifade edilmiş olup bir fikir eserinde bulunması gereken kriterlerden yoksun olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

“5846 Sayılı Yasa hükümlerine göre eser olarak korunan fikrin kendisi değil büründüğü şekil, başka bir deyişle fikrin ifade biçimidir. Genel ve soyut biçimde ifade edilen fikirler eser vasfından yoksundur”.

Davacı vekili, müvekkilinin keşfederek noterde tescil ettirdiği ve davalı şirkete sunduğu “cepten cebe kontör transferi” buluşunun davalı şirketçe izinsiz olarak kullanılmaya başlandığını ileri sürerek, şimdilik (5.000.000.000) TL. maddi ve (20.000.000.000) TL. manevi tazminatın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, davalının davacıdan çok daha önce başka kişilerden benzer öneriler aldığı, aynı konuda açılan başka davaların da bulunduğu, FSEK ile korunanın fikrin kendisi değil büründüğü şekil, diğer bir ifadeyle fikrin ifade tarzı olduğu, davacının fikrinin ise genel ve soyut düzeyde ifade edilmiş olup bir fikir eserinde bulunması gereken kriterlerden yoksun olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Yargıtay 11. HD. T. 23.06.2008, E. 2007/6510, K. 2008/8309

FSEK ile korunanın fikirler değil fikirlerin ifade ediliş biçimleri olduğu, fikirlerin ancak koşulları varsa patent veya faydalı model belgeleriyle korunabileceği, davacının tespit ettirdiğinin bir fikir beyanı olduğu ve eser olarak kabulünün mümkün bulunmağı, kaldı ki davalının uygulamasının karar davacının fikri ile hiçbir ilgisinin de olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

“5846 Sayılı FSEK hükümleri uyarınca eser olarak korunan fikrin kendisi değil, onum ifade ediliş biçimidir. Koşulları mevcut olduğu taktirde fikirlerin patent, faydalı model vb yollarla korunması mümkündür”.

Davacı vekili, 25.08.2003 tarihli noter beyannamesi ile müvekkiline ait olduğu tespit ettirilen “Cepbank” isimli fikri eserin, müvekkilinin rızası olmadan davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek, davalının tecavüzünün tespit ve önlenmesini, FSEK 68 ve 70. maddeleri uyarınca (10.000) YTL telif ücretinin ve (5.000) YTL maddi ve aynı meblağda manevi tazminatın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, 5846 Sayılı FSEK ile korunanın fikirler değil fikirlerin ifade ediliş biçimleri olduğu, fikirlerin ancak koşulları varsa patent veya faydalı model belgeleriyle korunabileceği, davacının tespit ettirdiğinin bir fikir beyanı olduğu ve eser olarak kabulünün mümkün bulunmağı, kaldı ki davalının uygulamasının karar davacının fikri ile hiçbir ilgisinin de olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiş

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delilerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Yargıtay 11. HD. T. 02.06.2006, E. 2006/5386, K. 2006/6635

 “Eser adı, başlı başına eser olmamakla birlikte; eser ile bütünleşerek eseri etkili kılan bir fikri çaba olarak ortaya çıkması ve sahibinin hususiyetini taşması halinde de, FSEK 1/B maddesi uyarınca eserin bir parçası olarak korunabilir. eser adlarının iltibasın bulunduğu durumlarda FSEK 83/1. fıkrası uyarınca haksız rekabet hükümlerine göre himaye edilmesine, aynı yasanın 83/2. fıkrasında genelde kullanılan, ayırt edici vasfı bulunmayan nitelikteki eser adlarına 1. fıkra hükmünün uygulanmamasına, davacıya ait edebiyat eserinde kullanılan “Ruh İkizini Arar” ifadesinden oluşan eser adının başlı başına, FSEK 1/B maddesi hükümleri uyarınca eserin bir parçası olarak korunması gereken bir ifade olmadığından, davalılarca gazete ve dergi reklamlarında reklam sloganı olarak ve yine müşterilerine dağıtılmak üzere çoğaltılıp yayımlanan bir işleme eser adı olan “Her Ruh İkizini Arar” ifadesinin FSEK de belirtilen eser sahibinin mali ve manevi haklarının ihlali olarak kabul edilemeyecek olmasına ve herkesin kullandığı, ayırt edici vasfı bulunmayan adlardan olduğunun anlaşılması nedeniyle haksız rekabete yol açmadığının da saptanmasına göre, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.

Bunun dışında iltibasın bulunduğu durumlarda eser adları FSEK 83/1. fıkrası uyarınca haksız rekabet hükümlerine göre himaye edilir. Aynı yasanın 83/2. fıkrasına göre de, genelde kullanılan, ayırt edici vasfı bulunmayan nitelikteki eser adlarına 1. fıkra hükmü uygulanamaz”.

Davacı vekili, davalılardan “M…” otomobil firmasının piyasaya sunacağı yeni model araçlarla ilgili olarak Ekim 1998 tarihinde başlatılan reklam kampanyasında kullanılan “Her Ruh İkizini Arar” reklam sloganının müvekkilinin “Ruh İkizini Arar” adını taşıyan öyküsünden izinsiz olarak kullanılmak ve aynı ad altında yayınlanan şiir çevirisinin seçkin potansiyel müşterilere yollanarak FSEK’ den doğan mali ve manevi haklara tecavüz edildiğini öne sürerek, 10.000.000.000.-TL maddi ve 20.000.000.000.-TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan tahsilini, bastırılan tanıtım kitapçığı ve reklam yayınlarının toplatılmasını talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairemizce onanmıştır.

Davacı vekili, karar düzeltme talep etmiştir.

Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve eser adının, başlı başına eser olmamakla birlikte, ancak, eser ile bütünleşerek eseri etkili kılan bir fikri çaba olarak ortaya çıkması ve sahibinin hususiyetini taşıması halinde, FSEK 1/8 maddesi uyarınca eserin bir parçası olarak korunabileceğine, bunun dışındaki hallerde eser adlarının iltibasın bulunduğu durumlarda FSEK 83/1. fıkrası uyarınca haksız rekabet hükümlerine göre himaye edilmesine, aynı yasanın 83/2. fıkrasında genelde kullanılan, ayırt edici vasfı bulunmayan nitelikteki eser adlarına 1. fıkra hükmünün uygulanmamasına, davacıya ait edebiyat eserinde kullanılan “Ruh İkizini Arar” ifadesinden oluşan eser adının başlı başına, FSEK 1/B maddesi hükümleri uyarınca eserin bir parçası olarak korunması gereken bir ifade olmadığından, davalılarca gazete ve dergi reklamlarında reklam sloganı olarak ve yine müşterilerine dağıtılmak üzere çoğaltılıp yayımlanan bir işleme eser adı olan “Her Ruh İkizini Arar” ifadesinin FSEK de belirtilen eser sahibinin mali ve manevi haklarının ihlali olarak kabul edilemeyecek olmasına ve herkesin kullandığı, ayırt edici vasfı bulunmayan adlardan olduğunun anlaşılması nedeniyle haksız rekabete yol açmadığının da saptanmasına göre, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.

Yargıtay  11. HD. T. 30.09.2005, E. 2004/11522, K. 2005/9010

 “Davacılar vekili müvekkillerinin bir grup halindeki özgün tarz ve dansları ile tanıttıklarını iddia ettiği karaktere verdikleri “Mezdeke” adına yönelik tecavüzün önlenmesini talep ettiğine ve FSEK 83. maddesi ve TTK’nın haksız rekabet hükümlerine dayandığına göre; davacıların bu isim ile yarattıkları karakterin öncelikle 5846 Sayılı FSEK hükümlerime göre “eser” sayılıp sayılmayacağı ve bu yolla “Mezdeke” adının FSEK’te haksız rekabet başlığı altında düzenlenen 83. maddesine göre korunup korunmayacağının açıklığa kavuşturulması, “Mezdeke” adı ile oluşturulan karakterin yukarıda belirtildiği üzere eser olarak nitelendirilememesi ve uyuşmazlığa FSEK 83. maddesi hükümlerinin uygulanamaması halinde ise; bu kez de uyuşmazlığın TTK ‘da düzenlenen haksız rekabet ilkeleri gözetilerek çözüme kavuşturulması zorunludur.”

Davacılar vekili, müvekkillerinin “Mezdeke” adı altında oryantal dans grubu oluşturarak 1992 yılından bu yana yurt içi ve yurt dışı mekanlarda sahneye çıkarak ve peçeli görüntüleri ile yazılı ve görsel medyada yer alarak “Mezdeke” adını ve imajını meşhur ve maruf hale getirip ayırt edici nitelik kazandırdıklarını, müvekkillerinin uzun yıllar süren emek ve özenli çalışmaları sonucu elde ettikleri imaj ve adın davalılar tarafından “Yeni Mezdeke” adı ile çıkarılan albümde ve çıktıkları çeşitli organizasyonlarda haksız olarak kullanılmaya başlandığını, davalıların bu davranışlarının FSEK ve TTK hükümleri çerçevesinde haksız rekabet oluşturarak, müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek, ilk kez müvekkilleri tarafından kullanılan “Mezdeke” grup adının müvekkillerine ait olduğunun tespiti ile maddi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkillerinin meşhur ve maruf hale getirdiği “Mezdeke” adının davalılarca haksız olarak kullanımı nedeniyle müvekkillerinin uğradığı manevi zarar karşılığı l0.000.000.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, “Mezdeke” isminin marka olarak K. .. Müzik, Plak ve Kasetçilik şirketi adına tescilli olduğunu, “Yeni Mezdeke” adı altında çıkarılan eserlerin de M… Müzik Film Üretim ve I.. Sis. Dağ. Paz. şirketi unvanlı şirket tarafından tescil ettirildiğini, bu isimlerin FSEK ve 556 Sayılı KHK koruması altında olduğunu, davacıların “Mezdeke” isim ve markası üzerinde bir hakları olmadığını ve müvekkillerine husumet edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalıların marka sahibi K. .. Müzik şirketinin izni ile “Mezdeke” ismini “Yeni Mezdeke” isimli yapımda kullandığı, davacılar tarafından anılan şirket aleyhine markanın hükümsüzlüğü davası açıldığı ancak eldeki davada davacıların aktif husumet ehliyetleri bulunmadığından açılan davanın beklenmesine gerek olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık konusu olan “Mezdeke” ibaresi Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’e göre 9. sınıf emtia için 1992 yılından itibaren dava dışı K. .. Müzik şirketi adına tescillidir.

Yukarıda özetlendiği üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık, “Mezdeke” ibaresinin katıldıkları çeşitli organizasyonlarda grup adı olarak ve çıkarılan müzik albümünde de albüm adı olarak davalılarca kullanılmasının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığıdır.

Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 556 sayılı KHK’nın 1, 9 ve 14. maddelerinde düzenlenmiştir. Davalıların marka sahibinin iznine dayalı olarak anılan madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için “Mezdeke” ibaresinin tescilli markanın kapsadığı 9. sınıf emtia üzerinde kullanılması zorunludur.

Dava dışı K. .. Müzik şirketi adına tescilli “Mezdeke” ibareli markanın kapsadığı 9. sınıf emtia “pikap, görüntü-ses kayıt bantları ve kasetleri …….” olduğuna göre; marka koruması da bu emtianın aynı veya benzerleri ile sınırlıdır.

O halde, “Mezdeke” ibaresinin bir fonograma kaydedilerek kaset halinde çoğaltılıp piyasaya arz edildiği müzik albümünde, “albüm adı” olarak ve çeşitli organizasyonlarda grup adı olarak davalılarca kullanılması eylemlerinin lisanslı marka hakkı kapsamında bir kullanım olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmak suretiyle davacıların dava hakları belirlenmelidir. Davalıların iddia olunan eylemlerinin lisanslı marka hakkına dayalı bir kullanım olmadığının anlaşılması halinde ise; davacılar vekili müvekkillerinin bir grup halindeki özgün tarz ve dansları ile tanıttıklarını iddia ettiği karaktere verdikleri “Mezdeke” adına yönelik tecavüzün önlenmesini talep ettiğine ve FSEK 83. maddesi ve TTK’nn haksız rekabet hükümlerine dayandığına göre; davacıların bu isim ile yarattıkları karakterin öncelikle 5846 Sayılı FSEK hükümlerine göre “eser” sayılıp sayılmayacağı ve bu yolla “Mezdeke” adının FSEK’in haksız rekabet başlığı altında düzenlenen 83. maddesine göre korunup korunmayacağının açıklığa kavuşturulması “Mezdeke” adı ile oluşturulan karakterin yukarıda belirtildiği üzere “eser” olarak nitelendirilememesi ve uyuşmazlığa FSEK 83. maddesi hükümlerinin uygulanamaması halinde ise, bu kez de uyuşmazlığın TTK’da düzenlenen haksız rekabet ilkeleri gözetilerek çözüme kavuşturulması zorunludur.

Mahkemece taraflarca bildirilen deliller toplanmadan ve bahsedilen konularda uzman bilirkişi görüşü alınmadan, yetersiz inceleme sonucunda davanın husumet yönünden reddedilmesi isabetli görülmemiştir.

Yargıtay 11. HD. T. 22.10.2007, E. 2006/10358, K. 2007/13169

“FSEK 83/2. maddesi uyarınca “Hoşgeldin Bebek” ibaresi umumen kullanılan ve ayırt edici vasfı bulunmayan bir ad olduğundan, davalı eylemi haksız rekabet teşkil etmez. HUMK 275. maddesi gereğince bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Davacı vekili, çocuk doktoru olan müvekkili tarafından 0-1 yaş bebek bakımı, beslenme ve gelişimi konularını içeren Hoşgeldin Bebek adlı kitabın yazılıp piyasaya sürüldüğünü, daha sonra F.T. tarafından yazılan ve benzer konuları içeren aynı adlı kitabın diğer davalı şirket tarafından basılıp piyasaya sürüldüğünü, davalı eylemlerinin iltibas ve FSEK 83. maddesi anlamında hâksiz rekabet teşkil ettiğini, FSEK 16. maddesi uyarınca müvekkilinin eserinin adının koruma altında olduğunu ileri sürerek, davalı eserinin Hoşgeldin Bebek ismiyle yayınlanmasının durdurulmasına, piyasaya sunulmuş nüshalarının toplatılarak satışının engellenmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000 YTL maddi ve 1.000 YTL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir,

Davalılar vekili, davalı yazarın davadan önce vefat ettiğini, kitabında hamilelik döneminde bebeğin gelişimi, anne adaylarının dikkat etmesi gereken hususlar, yeni doğan bebeğin bakımı, aile planlaması ve çocuğun ailedeki, toplumdaki yeri hususlarının yer aldığını, kitapların içeriği birbirinden farklı olduğundan karıştırılmalarının mümkün olmadığı kitapların piyasaya çıkma tarihleri birbirine yakın olduğundan davacı kitabının adının özgünlüğe sahip olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalı F.T. davadan önce ölmüş olduğundan bu davalı hakkındaki davanın reddi gerektiği, davacıya ait eserin adının eserle birlikte koruma altında olduğu, dolayısıyla FSEK 16. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, Hoşgeldin Bebek ibaresinin münhasıran eser olup olmadığının, eser yahut mahsullerin konularına göre konulan adın umumen kullanılan bir isim olup olmadığının, ayırt edici vasfı bulunup bulunmadığının, FSEK 83. maddesi anlamında iltibasa meydana verecek şekilde kullanımının olup olmadığının uzman bilirkişi ve sektörü tanıyanların mütalaalarının alınmasıyla belirlenebileceği, davacı vekiline bilirkişi ücretini yatırmak üzere kesin süre verildiği halde yatırmadığı, dolayısıyla iddia edilen vakıaların ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, FSEK 83. maddesi gereğince haksız rekabetin tespit ve men’i ile maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davacı tarafın verilen kesin süre içinde bilirkişi ücretini yatırmadığı, dolayısıyla iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. 13.04.2006 tarihli ara kararında bilirkişi ücreti ve tebligat giderlerini yatırmak üzere davacı tarafa 15 günlük kesin süre verilmişse de, tebligat giderlerinin ne kadar olduğu ara kararda açıkça belirtilmemiştir. Kesin süreye ilişkin ara kararında tarafların yapması gereken hususlar açık ve net olarak belirtilmesi gerektiğinden mahkemenin davanın kesin süre nedeniyle reddine ilişkin gerekçesi yerinde değilse de, FSEK 83/2. maddesi uyarınca “Hoşgeldin Bebek” ibaresi umumen kullanılan ve ayırt edici vasfı bulunmayan bir ad oluğundan ve davalı eylemi haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden HUMK 275. maddesi gereğince bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmayıp sonucu itibarıyla doğru olan kararın yukarıdaki değişik gerekçe ile onanması gerekmiştir.

Yargıtay 11. HD. T. 17.07.2008, E. 2007/7355, K, 2008/9425

İlk kez G. şirketine ait www.K. ..com adlı web sitesinde umuma arz edilen programların tarafların istekleri doğrultusunda yine G… şirketince işlenmesi suretiyle meydana getirilen ve bu suretle çalışma sistemi ve kullanıcı ara yüzü itibariye farklı şekillerde oluşturan, ancak, asıl eserlere nispetle müstakil olmamaları nedeniyle de 5846 sayılı FSEK 6/10. maddesi kapsamında işleme eser niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır.

“Davacı taraf dilekçesinde, davalının www.s. ..com.tr adlı web sitesinde kullandığı bilgisayar oyun programlarının; davacının işlettiği “E-… net” adlı internet servis sağlayıcısı sisteminde izinsiz olarak kullanıldığı gerekçesiyle şikâyet yoluna başvurarak muaraza yarattığını oysa, çekişme konusu bilgisayar oyun programları üzerinde davalının herhangi bir hakkı bulunmayıp, kendilerinin de oyun programlarının mali haklarına devren sahip olmaları nedeniyle davalı tarafından yaratılan muarazanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir….

Uyuşmazlık konusu bilgisayar programlarının kaynak kodları elde edilemediğinden taraflarca yapılan sözleşme konusu programlar 5846 Saylı FSEK 2/1. maddesi uyarınca aynı veya farklı eserler olup olmadıkları konusunda bilirkişi incelemesi yapılma olanağı mevcut değil ise de, gerek tarafların dayandıkları sözleşme hükümleri ve gerekse ihbar olunan G… şirketi tarafından yapılan açıklamalar itibariyle, ilk kez G. şirketine ait www.K. ..com adlı web sitesinde umuma arz edilen programların tarafların istekleri doğrultusunda yine G… şirketince işlenmesi suretiyle meydana getirilen ve bu suretle çalışma sistemi ve kullanıcı ara yüzü itibariye farklı şekillerde oluşturan, ancak, asıl eserlere nispetle müstakil olmamaları nedeniyle de 5846 sayılı FSEK 6/10. maddesi kapsamında işleme eser niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır. Esasen, dava konusu oyun programlarının ilk programdan bağımsız yeni bir eser niteliğinde olduğu yönünde tarafların bir itirazları da bulunmamaktadır.”

Yargıtay 11. HD. T. 13.03.2007, E. 2006/934, K. 2007/4555

Mahkemenin karşılaştırmalı hukuka yollama yaparak benimsediği bir diğer görüş olan “kopya edilmeye değer bir ifadenin korunmaya değer” eser olacağına ilişkin gerekçesi ise, bir fikri çabanın eser sayılması için salt çoğaltılmaya değer bulunması ölçütünün yeterli olacağı ve eser olup olmadığı hususunda başka bir araştırmaya gerek olmadığı sonucunu doğuracağından kabul edilemez.

“Bir tartışma programına katılan davacının yaptığı açıklama ve görüşlerinin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için gerekli hususiyet unsurunun belirlenmesinde, açıklamalardaki bütünlük, anlatım tarz, program ile uyumlu bir biçimde ve akıcı bir şekilde ifade edilmesi gibi sahibine özgü ve orijinallik içeren hususların varlığı göz önüne alınmalıdır.

Mahkemenin karşılaştırmalı hukuka yollama yaparak benimsediği bir diğer görüş olan “kopya edilmeye değer bir ifadenin korunmaya değer” eser olacağına ilişkin gerekçesi ise, bir fikri çabanın eser sayılması için salt çoğaltılmaya değer bulunması ölçütünün yeterli olacağı ve eser olup olmadığı hususunda başka bir araştırmaya gerek olmadığı sonucunu doğuracağından kabul edilemez. Aksi taktirde, izinsiz olarak çoğaltılan, ancak sıradan nitelikteki röportajlar, spor müsabakalarını aktaran çekimler vb fikri ürünler de eser addedilir. Oysa, “hususiyet” sıradan olmamayı ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı gerekli kılar. Dolayısıyla, mahkemenin açıklanan bu yorumundan yola çıkılarak, eserle ilgili özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren bir uyuşmazlığın hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebileceği sonucuna da varılamaz…

…Bir fikri çabayı diğerlerinden ayıran ve eser olarak korunur hale getiren en önemli unsur; sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olmasıdır. Şüphesiz, “hususiyetin” daraltıcı anlamda yorumu suretiyle mutlaka üst düzeyde yaratıcılık ve orijinallik içermesi gerektiği düşüncesi benimsenemez. Ancak, “hususiyetin” geniş anlaşılması da eser olmayan ürünlere bu niteliğin tanınması aracı yapılmamalıdır.(Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, Dördüncü Bası, S. 101).”

Yargıtay 11. HD. T. 23.12.2005, E. 2005/13440, K. 2005/12765

“Futbol maçı gibi günlük spor olaylarını tespit eden filmlerin 5846 Sayılı FSEK 5. maddesine göre sinema eseri olabilmesi için; aynı yasanın 1. maddesi uyarınca sahibinin hususiyetini taşıması gereklidir.

Hususiyet, kendisini anlatım biçiminde (üslup) gösterir ve yaratıcısının fikri çabasını yansıtarak kendisini tanıtma yeteneğini ifade eder. Her ne kadar, maç görüntülerinin tespiti ve naklen yayını nitelikli bir çalışmanın ürünü olsa da, bir teknik ekip (yayın ve görüntü yönetmeni, kameraman, naklen yayını gerçekleştiren teknik personel tarafından yapılan faaliyet esas olarak; TV seyircisine iletilen maç görüntülerinin elde edilmesi ve yayın kalitesine yöneliktir. Bu kişi veya kişilerin faaliyetleri esnasında, özgün bir anlatım biçimleri olduğu ve mesleki bilgi ve becerileri ile gerçekleştirdikleri yayın üzerinde ayrıca, yaratıcısının fikri çabasını da yansıtacak bir şekilde hakimiyet ve etkileri olduğu söylenemez. Bu nedenle, bir futbol maçı görüntülerinin tespiti ve naklen yayımında hususiyetinin varlığından söz edilemeyeceğinden gerçekleştirilen yayının da eser olduğu da kabul edilemez. 

Yargıtay 11. HD. T. 07.07.2008, E. 2007/7226, K. 2008/9041

Her ne kadar, davacı eserlerindeki ana tiplemeler davalı reklam filmlerinde yer almamak da ise de, FSEK 1/B- (a) bendindeki hususiyet unsurunun eserin bütünü itibariyle göz önüne alınması gerekir. Şayet eserin bütününe hakim olan hususiyet unsuru, dava konusu eserde de esinlenme serbestisini aşacak ve baskın unsur oluşturan nitelikte ise, bu takdirde dava konusu reklam filmlerini bağımsız birer eser olduklarından söz edilemeyecektir.

“Her ne kadar, davacı eserlerindeki ana tiplemeler davalı reklam filmlerinde yer almamakta ise de, FSEK 1/B- (a) bendindeki hususiyet unsurunun eserin bütünü itibariyle göz önüne alınması gerekir. Şayet, eserin bütününe hakim olan hususiyet unsuru, dava konusu eserde de esinlenme serbestisini aşacak ve baskın unsur oluşturan nitelikte ise, bu takdirde dava konusu reklam filmlerinin bağımsız birer eser olduklarından söz edilemez.”

Davacı vekili, müvekkilinin “Yüzbaşı Albırt” ve “Tırt Star” karikatür /resimli roman şeklindeki güzel sanat eserlerinin yaratıcısı-çizeri olduğunu, her iki karakterin de müvekkilinin mizahın çıkış noktası olduğuna inandığı yabancılaşmadan hareketle yarattığı ve yaklaşık iki yıl yaşadığı Amerika izlenimleri ile zenginleştirdiği tipler olduğunu, Türk gibi yaşayıp Konuşan Amerikalılar temasının ilk kez 1990’ların başlarında müvekkilinin yazdığı ve çeşitli dergilerde yayınlanan mizah yazıları ile filizlenmeye başladığını ne var ki, 2004 yılı başlarında basın yayın organlarında “New York’ta Bir Morning” sloganı ile bir tanıtım başladığını, ardından da televizyonda reklam şeklinde gösterildiğini, bu şekilde müvekkilinin manevi ve mali haklarının ihlal edildiğini, davalıların C… T…” isimli ürünün tüm televizyonlarda müvekkiline ait ana teması Türkleşen Amerikalılar olan güzel sanat eserlerinden FSEK 48 ve 52. maddeleri anlamında yazılı bir sözleşme yapmadan faydalandıklarını, müvekkilinin FSEK’den kaynaklanan haklarına tecavüz ettiklerini, davalılara çekilen ihtarların sonuçsuz kaldığını, davalı S.E. ‘in de reklamı çeken ajansın yaratıcı ekibinin başında olduğunu, müvekkilinin karakterlerini reklamda kullandığını ileri sürerek, fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik FSEK 68/1. maddesi uyarınca eser sahibi ile sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedele karşılık olmak üzere  50.000.000.000.-TL’nin faizi ile davalılardan tahsiline müvekkilinin gerek FSEK den doğan haklarına, gerekse MK’ dan doğan kişilik haklarına vaki tecavüzün ağırlığı nedeni ile FSEK 70/1. ve BK 49. maddeleri gereğince 50.000.000.000.-TL manevi tazminatın faizi ile davalılardan tahsiline, hüküm fıkrasının ilanına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Y…&R.. Reklamcılık vekili, FSEK hükümleri gereğince korunacak olanın sahibinin hususiyetini taşıyan düşüncenin ifade edilmiş fiziki unsuru olduğunu, salt düşünce ve temanın korunmayacağını, davacının düşüncesini aktarmış olduğu karikatürler ile müvekkili şirketin yapmış olduğu reklamlar arasında benzerliğin bulunmadığını, davacının karikatürlerinin sahibinin hususiyetini taşmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Davalı S.E. vekili, davacının eserinin “Yüzbaşı Albırt ve Tırt Star” tiplemeleri olduğunu, “Türkleşmiş Amerikalılar” fikrinin hiçbir şekilde FSEK kapsamında bir eser niteliği taşımadığını, “C… T…” reklamında bu iki karakterin kullanılmadığını, reklamın bütününe bakıldığında, işlenen temanın esasında; bir Amerikan içeceği olan kolanın Türkler tarafından o denli iyi şekilde imal edilmektedir ki bizzat içeceğin kaynağı olan Amerikalılar bu içeceği kullanmakla aynı zamanda bir kültür değişimine uğramakta bundan sonra bir Türk gibi davranmakta ve yaşamaya başlamakta olduğunu, davacının FSEK’den doğan haklarının ihlal edilmediğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Davalı Y… Holding ve D… Gıda vekili, müvekkilinin reklam yaptıran ve dava konusu reklamdaki markayı kullanan da olmadığını, markanın diğer davalı D… Gıda tarafından lisans hakkı ile kullanıldığını, davacının iddialarının yasal dayanağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir

Mahkemece, “Türkleşen Amerikalılar” konseptinin FSEK anlamında eser türlerinin hiçbirinin içine girmediği, bu nedenle eser sayılamayacağı ve telif hakkı  kapsamında korunamayacağı, davacının tiplemelerinin davalılara ait reklamda kullanılmadığı, davacının in FSEK anlamında haklarının ihlal edilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı, “Türkleşen Amerikalılar” teması üzerine meydana getirdiği karikatür eserlerinin davalı tarafından piyasaya sunulan ürünlerin tanıtımı için hazırlanan reklam filmlerinde izinsiz olarak kullanıldığını, dava konusu reklam filmlerinde yer alan, “Türkleşen Amerikalılar” fikrinin ifade ediliş biçiminin kendi eserlerindeki hususiyeti taşması nedeniyle mali ve manevi haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemece, 5846 Sayılı FSEK uyarınca, soyut düşüncenin değil, bu düşüncenin ifade ediliş biçiminin korunduğu, “Türkleşen Amerikalılar” düşüncesinin daha önceden de kullanılan genel bir tema olup kimsenin tekelinde bulunmadığı, davacıya ait karikatür eserlerindeki ana tiplemelerinde davalıların filmlerinde kullanılmadığından dolayı işleme eser niteliğinde olmayıp, dava konusu filmlerin bağımsız birer eser niteliğinde oldukları gerekçesiyle, davanın reddi cihetine gidilmiştir.

Mahkemenin 5846 Sayılı FSEK hükümleri uyarınca, soyut düşüncenin değil, bu düşüncenin ifade ediliş biçiminin korunduğuna ilişkin düşüncesi yerinde ise de, soyut düşüncenin ifade biçimi olan karikatür eserlerindeki eser sahibinin hususiyetinin dava konusu reklam filmlerinde izinsiz olarak kullanılmak suretiyle, davacının mali ve manevi haklarının ihlal edilmediğine ilişkin görüşü yeterli inceleme ve değerlendirmeye dayanmamaktadır. Her ne kadar, davacı eserlerindeki ana tiplemeler davalı reklam filmlerinde yer almamak da ise de, FSEK 1/B- (a) bendindeki hususiyet unsurunun eserin bütünü itibariyle göz önüne alınması gerekir. Şayet eserin bütününe hakim olan hususiyet unsuru, dava konusu eserde de esinlenme serbestisini aşacak ve baskın unsur oluşturan nitelikte ise, bu takdirde dava konusu reklam filmlerini bağımsız birer eser olduklarından söz edilemeyecektir.

Ancak, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında yukarıda açıklanan hususiyet unsuru bakımından yeterli değerlendirme içermemesi, anılan unsurun niteliği itibariyle hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği bir husus da olmayıp özel ve teknik bilgi gerektirmesine göre, davacının eserleri ile dava konusu reklam filmlerinin hususiyet unsuru bakımından değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

Yargıtay 11. HD. T. 02.04.2012, E. 2010/13596, K. 2012/5094

Davalıların davacının hazırladığı ham verileri kullandıkları, oysa hukukun bunların işlenmiş halini koruduğu, kullanılan kısımlar itibariyle FSEK kapsamında eserden söz edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

“FSEK in tıp alanında bilimsel eserin hazırlanmasına esas ham verileri değil, bunların işlenmiş halini koruduğu”

Davacı vekili, müvekkilinin GATA Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalında profesör olduğunu, davalıların da ayni yerde öğretim görevlisi olduklarını

30 Eylül-5 Ekim 2002 tarihleri arasında Antalya’da yapılan 30. Türk Mikrobiyoloji

Kongresinde dava dışı dört meslektaşı ile birlikte sunduğu bildirinin anılan kongre kitabında da yayınlandığını, söz konusu bildirinin konu, yöntem, olguları ve sonuçları açısından aynısının İngilizce olarak Uluslararası Antibikrobiyal Ajanlar Dergisinde Mayıs 2004 sayısında davacının adı belirtilmeden kullanıldığını, davalıların davacının iznini almadan eserini İngilizceye çevirdikleri gibi İngilizce yayınlanan makalede davacı ismini çıkararak kendi eserleriymiş gibi gösterdiklerini, davalıların bu eylemlerinin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda korunan manevi haklarına ağır bir saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, manevi tazminat ile kararın uygun görülecek Türkçe bilimsel dergi ve gazete ile dava konusu İngilizce makalenin yayınlandığı dergide ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalılar, dava konusu olay nedeniyle Ankara Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinde devam eden dava sonucunun beklenmesi gerektiğini ve kendilerinin hazırladıklarının bilimsel eser olup davacının korunacak bir menfaati bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve dosya kapsamına göre, davalıların davacının hazırladığı ham verileri kullandıkları, oysa hukukun bunların işlenmiş halini koruduğu, kullanılan kısımlar itibariyle FSEK kapsamında eserden söz edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

Televizyondaki Açıklamalar Sahibinin Hususiyetini Taşıma 934

FSEK m. 1/B-a “SAHİBİNİN HUSUSİYETİNİ TAŞIMA” Kavramı

sahibinin hususiyetini taşıma sahibinin hususiyetini taşıma, telif dava telif dava,telif avukat telif avukat, telif ankara avukat telif ankara avukat, telif ankara dava telif ankara dava, telif ihlali telif ihlali,  telif ihlali avukat telif ihlali avukat, telif ihlali dava telif ihlali dava, telif ihlali ankara avukat telif ihlali ankara avukat,  fsek dava fsek dava,  fsek avukat fsek avukat, telif tecavüz telif tecavüz,  telif tecavüz dava telif tecavüz dava,  telif tecavüz avukat telif tecavüz avukat,  telif tecavüz ankara avukat telif tecavüz ankara avukat

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz