Ara 8, 2020
389 Görüntüleme

Kitabın İzinsiz Yayınlanması; Mayo Clinic 5095

Yazan
banner

Yargıtay 11. HD. T. 14.07.2006, E. 2005/5095, K. 2006/8411

Davacı vekili, müvekkilinin dünyaca tanınmış tıbbi araştırma ve yayınlara sahip bir vakıf olduğunu, orijinali İngilizce ve tek cilt halinde yayımlanmış “The Ultimate Illustrated Home Medical Reference/ Family Health Book”, Türkçe’si “Evler İçin Resimli Tıbbi Başvuru Kitabı/ Aile Sağlık Kitabı” adlı eserinin, davalılardan H… Holdingce yayımlanan H… Gazetesi’nin promosyonu olarak üç ciltlik kitap halinde dağıtıldığını, ayrıca, kitap kapağında müvekkilinin Türkiye’de tescilli “MAYO CLINIC” markasının da kullanıldığını, davalıların bu iş için müvekkilinden herhangi bir izin almadıklarını, bu şekilde 5846 Sayılı FSEK 66 ve 67. maddelerinde sayılan hakları ile marka haklarına tecavüz edildiği gibi, bu tecavüzlerinin TTK 57/5. ve 57/10. maddeleri nedeniyle aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davalıların davacının telif haklarına, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabette bulunduklarının tespitine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, FSEK 68, 69 ve 70. maddeleri gereğince; lisans verilse idi verilecek ücret ve davalıların söz konusu ihlal nedeniyle elde etmesi muhtemel gelirin devri ve ayrıca haksız rekabet neticesi elde edilmesi muhtemel gelir miktarının devri esasına göre ayrı ayrı tespitine, bulunacak en yüksek miktar üzerinden tazminatın belirlenerek, şimdilik, 100.000 USD’nin, birleşen davada ise, 4.400.000 USD’nin haksız rekabet ve tecavüz tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasa gereğince dolar bazında ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, müvekkillerinden H… Gazetecilik şirketi dışındaki davalılara husumet düşmeyeceğini, gerçek tirajın dava dilekçesinde belirtilen sayıda olmadığını, tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, asıl davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, Dairemizce, davalılar vekilinin davalı şirketlere ilişkin husumete yönelik temyiz itirazları reddedilerek, ceza zamanaşımı süresi gözetilmek suretiyle zamanaşımı def’inin değerlendirilmesine işaretle karar davacı yararına bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak asıl ve bozmadan sonra birleşen davalar yönünden, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporlarına göre, davalılarca, davacıya ait eseri izinsiz işlemek ve davacı adına tescilli “MAYO CLINIC” markasını eser adı olarak kullanarak, çoğaltıp yaymak suretiyle, davacın 5846 Sayılı FSEK’den kaynaklanan telif haklarına, marka hakkına tecavüz edildiği gibi, eylemin TTK 57. maddesi gereğince de haksız rekabet olduğunun tespitine, FSEK 68. maddesi gereğince %50 fazlası ile 1.397.582.25 USD telif tazminatı, 556 Sayılı KHK 62/1-b bendi gereğince 919.572.75 USD ve TTK 58. maddesi gereğince de 919.572.75 USD tazminat talep edilebileceği, bu miktarlara haksız eylem tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçesiyle, asıl davada 100.000 USD’nin davalı şirketlerden, birleşen davada ise 3.236.727.75 USD’nin tüm davalılardan (3.136.727.75 USD’lık kısmından davalı şirketler sorumlu olmak üzere) 31.05.1995 tarihinden itibaren %7 döviz mevduat faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.

Mahkemece, davalı eyleminin davacının 5846 Sayılı FSEK’den doğan mali haklarına ve marka hakkına tecavüz oluşturduğu ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, 5846 Sayılı FSEK 68/1., Markaların Korunması Hakkındaki 556 Sayılı KHK 61. ve 66., TTK 57/5 ve 58. maddeleri uyarınca ayrı ayrı hesaplanan miktarların toplamı üzerinden tazminata hükmedilmiştir.

İlke olarak, aynı eylem sonucu bir kişinin birden fazla fikri ve sınai mülkiyet haklarına tecavüz edilmesi halinde, söz konusu tecavüzler esasen, BK 41 ila 66. maddelerinde kaynağını bulan haksız fiil sorumluluğunun özel yasalarda düzenlenen halini oluşturduğundan; böyle bir durumda hak sahibi ihlal olunan her hakkı için ayrı ayrı talepte bulunabilir ise de, aynı eylemden dolayı ihlal olunan her hak için ayrı ayrı tazminata hükmedilemez. Başka bir deyişle, böyle bir durumda ihlal olunan haklar yarışır ancak talepler yığılmaz. Aksi halde, aynı zarardan dolayı haksız fiile ilişkin, zarar ve tazmin ilkelerine aykırı bir sonucun doğmasına yol açılmış olur. Bu nedenledir ki, hak sahibinin, belirlenecek miktarları üzerinde seçimlik hakkının olduğunu kabul etmek gerekir.

Nitekim, tazminat talebine ilişkin olarak; asıl ve birleşen dava dilekçelerindeki “sonuç ve talep” kısmında; “davacının, davalılardan talep ve tahsiline hakkı olduğu tazminat miktarının 5846 Sayılı FSEK 68, 69, 70. maddeleri gereğince; lisans verilse idi talep edilecek ücret ve davalının söz konusu ihlal nedeniyle elde etmesi muhtemel gelirin devri suretiyle ve ayrıca haksız rekabet nedeniyle TTK 58/2. maddesi gereğince haksız rekabet neticesi elde edilmesi muhtemel gelir miktarının devri esasına göre; ayrı ayrı tespitine ve bulunacak en yüksek miktar üzerinden tazminatın belirlenmesine” hükmedilmesi talep edilmiştir.

Bu bakımdan mahkemece, aynı eylem ile ihlal edilen her bir hak için ayrı ayrı belirlenen miktarların toplamı üzerinden tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Kaldı ki, dava dilekçesinin açıklama kısmında da, davacıya ait markanın eser adı olarak kullanılmasının tescilli marka hakkına tecavüz oluşturduğundan, TTK 57/5. ve maddeleri uyarınca haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve tazminata hükmedilmesi istenilmiştir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, davacının, 556 Sayılı KHK uyarınca bir tazminat talebi olmadığı halde; mahkemece, HUMK 74. maddesine aykırı bir şekilde talep aşılarak, haksız eylem tarihinde yürürlükte dahi olmayan 556 Sayılı KHK 61. ve 66/2. fıkrası (c) bendi uyarınca ayrı bir tazminata hükmedilmesi de yerinde değildir..

Öte yandan, birleştirilen davanın davalıları olan gerçek kişilerden A. D. dışında kalan diğer davalı gerçek kişiler, davalı şirket tarafından yayımlanan H… Gazetesi’ nin çalışanlarıdır. 5846 Sayılı Yasa’nın 66/2. ve TTK 59. ve 60. maddelerine göre çalışanların sorumlu tutulmaları için haksız eylemin bizzat adı geçen çalışanlar tarafından meydana getirildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Ayrıca, haksız eylem tarihinde yürürlükte olan 5680 Sayılı Basın Kanunu’nun 16. ve 17. maddelerinde de haksız eylemin basın yoluyla meydana gelmesi halinde kimlerin sorumlu olacakları açıklanmıştır.

Bu durumda, dava konusu eserin, gazete satışlarının artırılması maksadıyla ve gazeteden ayrı olarak; Kasım 1994-Ocak 1995 tarihleri arasındaki 90 gün sürede biriktirilen kuponlar karşılığı dağıtıldığı hususu da göz önüne alınmak suretiyle, söz konusu eylemden ne şekilde sorumlu oldukları belirlenmeden, eksik değerlendirme suretiyle anılan davalı gerçek kişilerin sorumluluğuna karar verilmesi de doğru görülmemiştir.

Mahkemenin, davacının mali hak sahibi olduğu ve tek ciltten oluşan “MAYO CLINIC FAMILY HEALTH B0oK” adlı eserinin, ticari maksatla ve izinsiz olarak Türkçe’ye tercüme edilip, “MAYO CLINIC” adı ile üç cilt halinde H… gazetesi ekinde okuyuculara dağıtılması eyleminin davacının, FSEK 21. maddesinde yazılı işleme hakkına aykırılık oluşturduğundan, ayni Yasa’nın 68. maddesine göre tazmini gerektiğine dair görüşü isabetlidir. Ancak, tazminat tutarı belirlenirken haksız eylem tarihinde yürürlükte bulunan 5846 Sayılı FSEK 68/1. maddesine göre, eser, hak sahibinin izni olmaksızın tercüme edilmiş, diğer bir surette işlenmiş, radyo ile yayınlamış veya temsil edilmişse, hak sahibinin rızası alınsaydı talep edebileceği olağan bedelden en çok %50 fazlasının istenebileceği gözetilmek gerekirken, mahkemece, FSEK 68. maddesine göre yapılan hesaplamada ise; 20.09.2004 tarihli bilirkişi görüşü de kısmen benimsenerek, haksız eylem nedeniyle uğranılan fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç esasına göre tazminata hükmedilmiş olup, olağan gelir ücretinin taraflar arasında sözleşme yapılması halinde istenebilecek bir bedel olduğu ve söz konusu ücretin belirlenmesinde fili zarar ve yoksun kalınan kazancın dikkate alınması mümkün bulunmadığının gözden kaçırılmış olması doğru değildir.

Dava konusu eser, gazete alan tüm okuyuculara doğrudan ve ücretsiz olarak verilmeyip, Kasım 1994-Ocak 1995 tarihleri arasında her ay 30 kupon biriktiren okuyucuya birer cilt olmak üzere toplam üç cilt halinde dağıtılmıştır. Bu bakamdan, somut uyuşmazlıkta Dairemizin anılan 08.07.1999 tarih ve 1384/6565 sayılı kararının doğrudan uygulama yeri bulunmadığından; telif ücretinin hesaplanmasında, gerçek dağıtım miktarı olan 227.055 adet nüshanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Nitekim, 24.10.2003 tarihli İlesam yazı cevabında da, eserin pazarlama yoluyla benzer miktarlarda satılabileceği bildirilmiştir.

Ancak, olağan telif ücretinin belirlenmesi için, yukarıdaki açıklamalarda yer alan hususların yani sıra, dava konusu işlenme eserin haksız eylem tarihindeki birim satış değerinin de tespiti gerekmektedir. Mahkemece, bu hususta görüşü sorulan Yayıncılar Birliği tarafından, dava konusu eserin birim satış değerinin 27 USD olabileceği bildirilmiştir. İlgili meslek birliği olan İlesam ise, söz konusu değerin 45 USD olabileceğini belirtmiştir. Davacı vekili tarafından, bu bedelin eserin ABD’ndeki satış fiyatı olan 44 USD olarak kabulü gerektiği öne sürülmüş, davalılar vekili ise, 22.11.2004 tarihli dilekçesinde bu değerin 27 USD olabileceğini belirtmiştir.

Mahkemece, birim satış değeri olarak 27 USD kabul edilmiş ise de, bu hususta yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Dava konusu eserin menşe ülke olan ABD’nde 44 USD birim fiyatla satıldığı hususunda bir uyuşmazlık yoktur. Ancak, farazi sözleşme esasına göre, aynı eserin Türkçe’ ye tercüme edilip, kısa süre içerisinde 227.055 adet dağıtıldığı göz önüne alındığında, Türkiye’deki birim bedelinin ABD’nden daha düşük bir seviyede belirlenebileceği kabul edilmelidir. Bir başka deyişle, dava konusu eserin kısa bir süre içerisinde yüksek miktarda basılıp, dağıtılacak olması nedeniyle, ABD’deki orijinal eser fiyatından makul bir indirim yapılmasının doğal olacağı göz önüne alınarak söz konusu değer saptanmalıdır.

O halde, mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar itibariyle, aralarında bir yayıncının da bulunduğu, telif hakları alanında uzman kişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinden görüş alınarak, davalılar vekilinin 22.11.2004 tarihli dilekçesiyle kabul ettiği miktar olan 27 USD’dan aşağı olmamak üzere eser birim fiyatının ve FSEK 68. maddesine göre olağan telif ücretinin belirlenmesi, yine, aynı Yasa ‘nın 70/3. fıkrasına dayalı temin edilen karın devrine ilişkin davacı taleplerinin de ayrı ayrı değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

fsek dava fsek dava, fsek ankara dava fsek ankara dava,  telif dava telif dava, telif avukat telif avukat, telif dava ankara telif dava ankara,telif avukat ankara telif avukat ankara, telif tecavüz dava telif tecavüz dava, telif tecavüz ankara dava telif tecavüz ankara dava, kitap telif kitap telifTerimi kaldır: kitap telif dava kitap telif dava, kitap telif tecavüz kitap telif tecavüz, kitap telif avukat kitap telif avukat, kitap telif ankara avukat kitap telif ankara avukat, kitap telif tecavüz avukat kitap telif tecavüz avukat


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz