Oca 13, 2021
637 Görüntüleme

Marka Tescili Kötü Niyet Hair World 356

Yazan
banner

SMK m. 6/9’a göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda kötü niyetle yapılan marka başvurularının nispi ret nedeni olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden dolayı, kötü niyetle yapılan marka başvuruları Kurum tarafından resen dikkate alınamayacak ancak ilgililer itiraz ettikleri takdirde kötü niyetli markanın tesciline engel olacaktır.

SMK m. 25 kapsamında bir hükümsüzlük nedeni de olan marka hukukunda kötü niyet hükümsüzlük nedenidir. Marka hukukunda kötü niyet çeşitli şekillerde olabilir. Önceden yurtdışında tescilli tanınmış markanın ülkemizde tescili, önceden distiribütörü olduğu markanın izinsiz tescili, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük durumu söz konusu olan markanın yeniden tescili gibi markanın “kaynak gösterme” temel işlevine aykırı olarak dürüstlüğe aykırı olan her türlü marka tescilleri kötü niyetli olarak yapılmış kabul edilebilir.

Marka hukukunda kötü niyet iddiası birçok durumda ileri sürülse de Yargıtay marka hukukunda kötü niyeti dar yorumlamakta olduğundan kötü niyete dayanan talepler birçok zaman reddedilmektedir. O nedenle subjektif bir durum olan kötü niyetin olaydaki objektif vakıalarla somutlaştırılması büyük önem taşımaktadır.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2020/356 K. 2020/4573 T. 27.10.2020

Mahkemece, yapılan yargılamaya iddia, savunma, bilirkişi raporuna, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre;

  • DAVALI MARKASINA DAVASININ MARKASININ ESASLI UNSURUNU ALMIŞTIR: Davacının “Hair World İstanbul” ibaresini markasal olarak davalının bu ibarenin esas unsur olarak alındığı,
  • DAVALI MARKASINA DAVALININ MARKASINDAKİ ŞEKİL UNSURUNU DA ALMIŞTIR: Davacı şirketin ortağı konumunda olan tarafından 28/02/2013 tarihinde düzenlenen faturada, düzenleyen olarak “Saç Dünyası İstanbul Hair World İstanbul” firmasının görüldüğü, faturanın baş kısmında markasal olarak “Hair World İstanbul + Lale” şeklinin kullanıldığı, hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep edilen davalı adına tescilli markanın ibaresi ile bu ibarenin birebir örtüştüğü gibi, markadaki lale şekli logosal olarak da birebir aynen kullanılmış olduğu,
  • Sunulan fuar ve organizasyon görselleri ile ilgili fotoğraflarda da davacı yanın Hair World İstanbul ibaresini aynı lale logosu ile kullandığı,
  • Dolayısıyla davacının tescilsiz marka kullanımı ile hükümsüzlüğü istenilen davalı markasının birebir aynı olduğu, “İstanbul” yazısındaki “u” harfi üzerine konulan ters virgül şeklindeki görsel ve “İstanbul” ibaresinin başındaki İ harfi yerine kullanılan “lale” logosunun da birebir aynı olduğu,
  • DAVACI MARKAYI KULLANIP TANITAN GERÇEK HAK SAHİBİDİR: Davacının aynı sektörde davalı markasını daha önceki tarihlerde tescilsiz olarak kullandığı ve marka üzerinde bu markayı ihdas eden ve istimal eden ve hatta fuarlarda kullanarak bilinir hale getiren kişi olarak gerçek hak sahibi olduğu,
  • TARAFLAR AYNI SEKTÖRDE FAALİYET GÖSTERMEKTEDİR: Davalının ise marka üzerindeki hakkının önce tescil sebebiyle kurucu etkiye sahip olduğu, ancak her iki yanın da saç ekimi işi ile uğraşması sebebiyle ve davalının bizzat davacıya saç ekimi ile ilgili kişileri yönlendirmesi sebebiyle de markayı bildiği, başkasına ait olduğunu bildiği markayı kendi adına tescil ettirmek amacıyla yaptığı başvurunun ise kötü niyetli olarak kabul edileceği,

gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile  davalı markasının hükümsüzlüğüne, haksız rekabetin ve davacıların gerçek hak sahibi olduğunun tespiti ile manevi tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, davacının davalı adına tescilli marka ile ilgili olarak daha eskiye dayalı kullanım hakkının bulunduğu gerek resmi gerekse kamuya yansımış belgelerle ortaya konulmuş olduğu, bilirkişi raporunda da bu hususta denetime elverişli ve duraksamaya neden olmayacak şekilde ayrıntılı değerlendirme yapıldığı ve davalı markasının hükümsüzlüğünün tüm yasal koşulları oluştuğundan istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Marka hukukunda kötü niyetin tespiti için bu kararda olduğu gibi ilgili tüm faktörlerin dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Tarafların aynı sektörde olması, kötü niyet nedeniyle hükümsüzlüğü istenilen markanın davacı markasının şekil unsurunu da içermesi gibi nedenlerle markanın kötü niyetle tescil edildiği neticesine varılmış ve markanın kötü niyet nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

Marka tescilinde kötü niyet marka hukukunda kötü niyete dayanılan durumlarda yapılan yargılamalarda bilirkişiler kötü niyet mahkemenin takdirinde olduğu gerekçesiyle bu konuda bir değerlendirmede bulunmuyor ya da marka kötü niyet iddiası hiç öne sürülmemiş gibi genelde diğer beyanlar dikkate alınarak yargılama yapılmaktadır. Oysa yeni SMK’da kötü niyete dayanarak ayrı bir itiraz hükümsüzlük durumunun düzenlenmiş olması kötü niyet ile marka başvurusunun kötü niyetle marka tescilinin yapıldığı durumlarda MK m. 2’deki üst hüküm nedeniyle mahkemenin kendiliğinden kötü niyeti dikkate almasına engel değildir.


Kötü Niyetli Marka Tescilinin Gerçek Hak Sahibine Karşı Kullanılması; Lomon Kararı

Pierre Cardin; Markanın Devri, Tanınmışlık, Kötü Niyet

https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2017/11/17-ALIYE-AKGUN.pdf

marka hukuku marka hukuku yidk kararının iptali yidk kararının iptali  yidk dava yidk dava  türk patent dava türk patent dava marka YİDK marka YİDK marka ankara avukat marka ankara avukat marka hükümsüzlüğü marka hükümsüzlüğü marka hükümsüzlük marka hükümsüzlük marka ihlali marka ihlali marka iltibas marka iltibas marka itiraz marka itiraz marka tescili marka tescili marka ankara dava marka ankara dava marka kötü niyet marka kötü niyet marka tazminat marka tazminat marka gerçek hak sahipliği marka gerçek hak sahipliği

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz