Oca 20, 2021
293 Görüntüleme

Marka İhlali Manevi Tazminat, YHGK Lamborgini Kararı 135

Yazan
banner

Manevi tazminat miktarı belirlenirken marka hakkını ihlal eden eylemin özelliği ve yoğunluğu, markanın tanınmışlığı, tarafların kusur oranı ve ihlalin boyutu gibi hususların gözetilmesi gerekmektedir. Her ne kadar davalı tarafından davacının markasının sözcük kısmı değil sadece üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürü kısmı aynen alınmış ve kendi markasının sözcük kısmıyla birlikte kullanılmış olsa da, davacının markasındaki “üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün” markanın asıl unsuru olduğu ve bu asıl unsurun dünyaca tanınmış hâle gelmesi karşısında ortalama tüketici nezdinde davalı ürünlerinin davacının seri markası altında üretildiği izlenimi yaratacağı ve bu durumun ise davacının ticari-kişisel varlığında olumsuz sonuçlara yol açacağı aşikardır.
30. Zira davacının “üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün” yer aldığı “AUTOMOBİLİ LAMBORGHİNİ+ Şekil” ibareli markası tekstil ürünleri sınıfında da tescilli olup, davacının ürettiği tekstil ürünlerinde özellikle bu markayı kullandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının tescilli markasında yer alan “üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün” internet sitelerinde davalı ürünlerinin tanıtımında kullanıldığı, ayrıca davalının tekstil imalathanesinin girişindeki ilan metninde bu figüre yer verildiği, imalathane içinde boğa figürlü yüzlerce etiketin bulunduğu, yine bu figürün davalı imalathanesindeki kolilerin üzerinde, torbalarda, kıyafetlerdeki etiketlerde tespit edildiği, ayrıca bu durumların süreklilik arz ettiği, davacının markasında yer alan boğa figürünün eser niteliğinin de bulunduğu ve dünyaca tanınmış olduğu gözetildiğinde mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı yeterli görülmemiştir.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/135 E. , 2020/546 K.

Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve bu nedenle bağlantı ihtimali de dâhil halk nezdinde karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin, markanın tescilli olduğu mallarla aynı veya benzer mallarda kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinden bahsedilmek için halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurması yeterlidir.

Başka bir deyişle, tescilli marka ile kullanılan işaret arasında görsel ve sesçil (fonetik) yönden benzerlik bulunmasa, hatta genel görünüş (umumi intiba) açısından ayniyet veya benzerlik bulunmasa dahi, halk bunlar arasında herhangi bir şekilde bir bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti kabul olunacaktır. 556 sayılı KHK’nin 9/1-b maddesinde “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bununla birlikte halk, aldığı mal veya hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bilse fakat güvendiği işletme ile mal veya hizmet aldığı işletme arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu zannetse bile “karıştırılma ihtimali” olduğunun kabulü gerekmektedir (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, s. 434). Buradaki “halk” kavramından ortalama niteliklere sahip olan tüketicilerin anlaşılması gerekir.
556 sayılı KHK’nin 61/1-c maddesi yalnızca “ayırt edilemeyecek kadar benzer olan” yani “taklit” markayı taşıyan malların üçüncü kişiler tarafından ticari amaçla elde bulundurulması ya da bu mallar üzerinde ticari amaçla tasarrufta bulunması hâlinde uygulanabilir. Taklit marka kullanımı söz konusu olmayıp herhangi bir nedenle karıştırılma (iltibas) ihtimaline neden olacak şekilde benzer marka kullanımının söz konusu olduğu hâllerde ise bu malları piyasaya süren ya da stoklayan kişilerin eylemleri 556 sayılı KHK’nin 61/1-c maddesine göre değil, 61/1-a maddesindeki gönderme nedeniyle 556 sayılı KHK’nin 9/2-b maddesine göre marka hakkına tecavüz oluşturur.
19. Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi, 556 sayılı KHK’nin 61. maddesindeki tecavüz fillerinden birini işleyen mütecavize karşı 556 sayılı KHK’nin 62. maddesi gereğince; marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması; tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini; marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el konulması; el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması; el konulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası ve mahkeme kararının ilanı taleplerinde bulunabilir.
Bu aşamada uyuşmazlık itibariyle marka hakkı tecavüze uğrayan kişinin 556 sayılı KHK’nin 62. maddesi gereğince talep edebileceği manevi tazminat talebi hakkında kısaca açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Marka hakkı tecavüze uğrayan kişinin manevi tazminat talebi hakkında 556 sayılı KHK’nin 62. maddesi haricinde anılan KHK’de başkaca özel hüküm bulunmadığından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı TBK) 58/1 maddesi gereğince manevi tazminata karar verilecektir. 6098 sayılı TBK’nin 58/1 maddesi “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir” hükmünü haizdir. Bu itibarla mütecavizin kusurlu olması şartıyla markası ile işletmesinin ticari hayattaki imajının ve kendisine duyulan güvenin sarsılması nedeniyle marka sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılması amacıyla manevi tazminat ödemesine karar verilebilir (Yasaman, Hamdi/Yüksel, Sinan: Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi C. II, İstanbul, 2004, s. 1133). Ticari itibar hem gerçek kişilerin hem de tüzel kişilerin sahip olduğu bir kişilik değeridir.
Manevi tazminatın elem ve ıstırabı giderme işlevinin yanı sıra cezalandırma ve caydırma işlevleri de söz konusudur (Tekinalp, s. 504). Bu şekilde gelecekte gerçekleşebilecek tecavüzlerin önlenmesi de amaçlanmaktadır.
Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartlar dikkate alınmalıdır. Bu bakımdan marka hakkına ihlal eden eylemin özelliği, markanın tanınmışlığı, tarafların kusur oranı, sıfatları, işgal ettikleri makam ve ihlalin boyutu manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır (Bozgeyik, Hayri: Marka Hakkının Korunması, İstanbul, 2019, s. 184).
Diğer taraftan, haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilen kurallardır. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 350).
Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 54. (6762 sayılı TTK’nin 56.) maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanun’un 55. (6762 sayılı TTK’nin 57.) maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.).

 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-4 maddesi gereğince “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” dürüstlük kuralına aykırı haksız rekabet hâli olarak belirtilmiştir. Buna göre, kişinin bir başkasının mal veya iş ürününün ya da ticaret unvanı veya markasının aynısını ya da benzerini kendi iş ve faaliyetinde ticari amaçla kullanması, ilgili malı veya iş ürününü piyasaya sunması karıştırılmaya (iltibasa) yol açar ve haksız rekabet teşkil eder.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı adına Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde tescilli “LAMBORGHİNİ+ Şekil” markası ve tekstil ürünlerinin yer aldığı 25. sınıfı da kapsayan tanınmış “AUTOMOBİLİ LAMBORGHİNİ+ Şekil” markasının bulunduğu, markalarda yer alan şeklinin üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figüründen oluştuğu ve boğa figürünün aynı zamanda eser niteliğinde olduğu, eserden doğan hakların ise davacıya devredildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde 25. sınıf emtialarda tescilli “FREEBULL+Şekil” markasının bulunduğu, markada yer alan şeklin boynuz figüründen oluştuğu görülmektedir.
Dosya kapsamından davalının kendi markasını tescilli olduğu şekilde kullanmadığı, “FREEBULL” ibaresini davacının üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürüyle birlikte kullandığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafından, üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün imalathanenin duvarında yer alan ilan metninde, ürettiği kıyafetlerin (gömlek, tişört) etiketlerinde, bunların piyasaya sürülmesi için kullanılan ambalaj paketleri ve torbalarında, karton kutularda ve “www.freebull.com.tr” ile “www.marcamarca.com.tr” adlı internet sitelerinde kullanıldığı tespit edilmiştir. Davalının bu eyleminin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık yoktur.

Uyuşmazlık, yukarıda da bahsedildiği üzere hükmedilen manevi tazminatın miktarı noktasındadır.
 Manevi tazminat miktarı belirlenirken marka hakkını ihlal eden eylemin özelliği ve yoğunluğu, markanın tanınmışlığı, tarafların kusur oranı ve ihlalin boyutu gibi hususların gözetilmesi gerekmektedir. Her ne kadar davalı tarafından davacının markasının sözcük kısmı değil sadece üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürü kısmı aynen alınmış ve kendi markasının sözcük kısmıyla birlikte kullanılmış olsa da, davacının markasındaki “üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün” markanın asıl unsuru olduğu ve bu asıl unsurun dünyaca tanınmış hâle gelmesi karşısında ortalama tüketici nezdinde davalı ürünlerinin davacının seri markası altında üretildiği izlenimi yaratacağı ve bu durumun ise davacının ticari-kişisel varlığında olumsuz sonuçlara yol açacağı aşikardır.
30. Zira davacının “üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün” yer aldığı “AUTOMOBİLİ LAMBORGHİNİ+ Şekil” ibareli markası tekstil ürünleri sınıfında da tescilli olup, davacının ürettiği tekstil ürünlerinde özellikle bu markayı kullandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacının tescilli markasında yer alan “üçgene benzeyen kalkan içerisinde boğa figürünün” internet sitelerinde davalı ürünlerinin tanıtımında kullanıldığı, ayrıca davalının tekstil imalathanesinin girişindeki ilan metninde bu figüre yer verildiği, imalathane içinde boğa figürlü yüzlerce etiketin bulunduğu, yine bu figürün davalı imalathanesindeki kolilerin üzerinde, torbalarda, kıyafetlerdeki etiketlerde tespit edildiği, ayrıca bu durumların süreklilik arz ettiği, davacının markasında yer alan boğa figürünün eser niteliğinin de bulunduğu ve dünyaca tanınmış olduğu gözetildiğinde mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı yeterli görülmemiştir.
31. O hâlde yukarıda belirtilen hususlar değerlendirilerek davacı yararına daha makul bir miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekmektedir.
32. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Marka Tecavüzü Davalarında; Fiili Zarar, Yoksun Kalınan Kar, İtibar Tazminatı ve Manevi Tazminat

marka dava marka dava yidk dava yidk dava  türk patent dava türk patent dava  marka YİDK marka YİDK  Marka Hukuku Marka Hukuku marka hükümsüzlük marka hükümsüzlük  marka ihlali marka ihlali  marka ankara avukat marka ankara avukat  marka tazminat marka tazminat marka tecavüzü marka tecavüzü


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz