Oca 27, 2021
1921 Görüntüleme

HMK’daki Değişiklik Sonrasında Bozmadan Sonra Islah 6043

Yazan
banner

28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 18. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortan kaldırılamaz.” fıkrası eklenmiştir. Bu durumda mahkemece artık bozma ilamından sonra ıslahın yapılabileceği dikkate alınarak, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ile yetinilmesi ve ıslah sebebiyle yapılan yargılama giderlerinin de ortaklık üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyip hükmün bu yönden bozulması gerekir ise de anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.


Yargıtay 11. Hukuk Dairesi  2020/6043 E. 2020/5346 K.

Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30.12.2019 tarih ve 2018/624-2019/925 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 24.11.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafın başta Almanya olmak üzere birçok ülkede yüksek faiz garantisi ve paraların her istendiği an geri çekilebileceği vaadiyle mevduat toplandığını, müvekkilinden de bu şekilde tahsilat yapılarak makbuz ve ortaklık durum belgesi adlı bir belge verildiğini, müvekkilinin yatırdığı parayı almak istediğinde ise ödemede bulunulmadığını, davalıların yasal düzenlemelere aykırı şekilde para topladıklarını, yasaya aykırı şekilde toplanan paralar karşılığı verilen makbuzlar geri alınıp yerine ortaklık belgelerinin verildiğini, yatırılan paranın istenildiği zaman geri alınabildiği ve bunun taahhüt edildiği bir ilişkinin ortaklık ilişkisi olarak kabulünün mümkün olmadığını, davalı yöneticinin diğer davalı şirketle birlikte müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalılar tarafından müvekkiline hisse senedi devri yapılamayacağının ve müvekkilinin davalı şirketlerde hukuka uygun surette kurulmuş bir ortaklığının bulunmadığının tespitini, yapılacak bu tespit neticesinde her bir müvekkilinden yüksek faiz garantisi verilerek tahsil edilen şimdilik 5.000,00 TL’nin faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiş; ıslah dilekçesiyle 19.980 Euro ‘nun faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, 07.12.2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a eklenen geçici 4. madde hükmü gereğince, işbu davadaki talep yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına; ıslah edilen kısım yönünden ise, Yargıtay bozma ilamından sonra davanın ıslahı mümkün olmadığından davacı tarafın ıslah talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Mahkemece, asıl talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına; ıslah edilen kısım yönünden ise, davanın ilk olarak açıldığı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararın Dairemizin 20.06.2011 tarih, 2010/212 E. 2011/7437 K. sayılı ilamı ile bozulduğu ve bozmadan sonra tefrik edilen dosyanın yetkisizlik kararı ile Konya Ticaret Mahkemesi’ne gönderildiği ve işbu esasa kaydedildiği, davacı vekili tarafından bozma ilamından sonra 12.04.2019 tarihinde ıslah dilekçesi verildiği, bozmadan sonra ıslahın hiçbir şekilde mümkün olmadığı gerekçesiyle ıslah talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 18. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortan kaldırılamaz.” fıkrası eklenmiştir. Bu durumda mahkemece artık bozma ilamından sonra ıslahın yapılabileceği dikkate alınarak, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ile yetinilmesi ve ıslah sebebiyle yapılan yargılama giderlerinin de ortaklık üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyip hükmün bu yönden bozulması gerekir ise de anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın hüküm fıkrasının 2 no.lu bendinde yer alan ‘‘Yargıtay bozma ilamından sonra davanın ıslahı mümkün olmadığından davacı tarafın ıslah talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine’’ ibaresi ile 5 no.lu bendinde yer alan ‘‘Usulden reddedilen ıslah dilekçesine özgü olarak davacı tarafın yapmış olduğu tebligat/yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına ve…’’, ‘‘…ve ayrıca Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince usulden reddedilen ıslah nedeniyle takdir ve hesaplanmış olan azami 2.725,00 TL vekâlet ücretinin davacı taraftan alınarak davalılara verilmesine ’’ ibarelerinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına; hüküm fıkrasının 3 no.lu bendinin 4. paragrafında bulunan ‘‘185,20 TL’’ ibaresi çıkarılarak yerine ‘‘213,20 TL’’ ibaresinin yazılmasına, ‘‘3.439,00 TL’’ ibaresi çıkarılarak yerine ‘‘3.467,00 TL’’ ibaresinin yazılmasına, kararın bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24.11.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Bozma Sonrası Islah 8247

Bozma Sonrası Islah Yasağının Kapsamı ve İstinaf’ın Eksik İnceleme Kararı 3131

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/Dergi/Dergi138/187/

 

 

Yazı Kategorileri:
Genel

2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz