Oca 27, 2021
326 Görüntüleme

Tanınmış Marka; Haksız Avantaj Sağlama, İtibara Zarar Verme, Ayırt Edici Karakterin Zedelenmesi 571

Yazan
banner

Davacı yan, tanınmışlık vakıa ve hukuki sebebine de dayanmış olup, KHK’nın 8/4.maddesi hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade etmekle birlikte, bu ilkeye bir istisna getirmiştir. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırtedici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine reddedilir. Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına 556 sayılı KHK’nın 8/4.maddesi hükmü anlamında davalı şirket başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile davacının tanınmış markasının aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. O halde, taraf markalarının benzer olduğu kabul edilerek, davacının markasının tanınmış olduğu sektör itibariyle davalı başvurusuna konu mallar yönünden başvurunun tescili halinde, anılan madde hükmünde sayılan risklerin oluşup oluşmama ihtimalinin değerlendirilmesi gerekir.


11. Hukuk Dairesi 2020/571 E. , 2020/4975 K.

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10.07.2018 tarih ve 2017/389 E- 2018/270 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 12.12.2019 tarih ve 2018/1774 E- 2019/1287 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin “AVON” esas ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “AVOY” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2016/52014 sayılı başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazın YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin uzun yıllardır kozmetik, tekstil ve bağlantılı sektörlerde faaliyet gösterdiğini, Avrupa, Amerika ve Türkiye’de kendi sektöründe lider firmalardan olduğunu, davalı kurum nezdinde 120 adet “AVON” ibareli markanın tescilli bulunduğunu, davalı tarafından yapılan başvurunun müvekkilinin markaları ile iltibas yaratacağını, ret kararının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b, 8/3, 8/4, 8/5 ve 35. maddeler uyarınca iptalinin gerektiğini ileri sürerek, TPMK YİDK’nın 28.04.2017 tarihli ve 2017/M-7169 sayılı kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı şirket vekili, dava konusu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında bir benzerlik bulunmadığını, davacının kozmetik sektöründe, davalının ise mobilya sektöründe faaliyet gösterdiğini, somut olayda anılan KHK’nın 8/3, 8/4, 8/5 ve 35.maddesi ile aranan koşulların oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markalar arasında 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, dava konusu marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından 8/3, 8/4, 8/5. maddeleri bakımından ayrıca bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamıana göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve tarafların markalarını kullanmak istedikleri mal ve hizmetlerin farklı ihtiyaçları karşıladığı, birbirleriyle rekabet eden, birbirlerini tamamlayan nitelikteki emtialar olmadığından, mahkemece tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığının kabulünde ve bu nedenle de aynı KHK’nın 8/3, 8/4, 8/5. maddeleri bakımından ayrıca bir değerlendirme yapılmamasında bir isabetsizliğin olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı yanın 20.sınıfta “AVOY” ibareli marka tescil başvurusuna karşı, davacı tarafın “AVON” asıl ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itirazın nihai olarak reddine dair … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 28.04.2017 tarihli ve 2017/M-7961 sayılı kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların markalarını kullanmak istedikleri mal ve hizmetlerin farklı ihtiyaçları karşıladığı, birbirleriyle rekabet eden ve birbirlerini tamamlayan nitelikteki emtialar olmadığı, bu sebeple taraf markaları arasında 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı, bu nedenle aynı KHK’nın 8/3, 8/4, 8/5. maddeleri bakımından ayrıca bir değerlendirme yapılmamasında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Marka tescilinde nisbi red nedenleri 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde; “Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa, marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca ilk derece mahkemesince, davalı başvurusuna konu malların davacı adına tescilli markalar kapsamında bulunmaması ve davacı tarafça, başvuru konusu işaret üzerinde işarete ayırt edicilik kazandırma sebebiyle önceye dayalı hak sahibi olduğunu ispat edememesi sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 8/3 maddeleri hükmü yönünden ret gerekçesi yerinde ve doğru ise de, dava konusu dört harfli markaların ilk üç harfinin itiraza gerekçe marka ile aynı olması nedeniyle işaretler arasında benzerlik bulunmadığı gerekçesi doğru değildir.
Davacı yan, tanınmışlık vakıa ve hukuki sebebine de dayanmış olup, KHK’nın 8/4.maddesi hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade etmekle birlikte, bu ilkeye bir istisna getirmiştir. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici
karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine reddedilir.

Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına 556 sayılı KHK’nın 8/4.maddesi hükmü anlamında davalı şirket başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile davacının tanınmış markasının aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. O halde, taraf markalarının benzer olduğu kabul edilerek, davacının markasının tanınmış olduğu sektör itibariyle davalı başvurusuna konu mallar yönünden başvurunun tescili halinde, anılan madde hükmünde sayılan risklerin oluşup oluşmama ihtimalinin değerlendirilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince bu sebep yönünden soyut gerekçeyle davanın reddine ve Bölge Adliye Mahkemesince de davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Tanınmış Markalarda İltibas 2315

Tanınmış Markalar, Haksız Avantaj Sağlama Riski Değerlendirmesi

https://jurix.com.tr/article/12333

marka dava marka dava marka ankara dava marka ankara dava marka ankara avukat marka ankara avukat marka ankara tazminat marka ankara tazminat marka tazminat marka tazminat marka ihlali avukat marka ihlali avukat marka tecavüzü avukat marka tecavüzü avuka marka tecavüzü ankara avukat marka tecavüzü ankara avukat marka ankara marka ankara marka tescili marka tescili marka davası marka davası marka patent kararının iptali marka patent kararının iptali yidk kararının iptali yidk kararının iptali yidk ankara avukat yidk ankara avukat patent ankara avukat patent ankara avukat patent dava patent dava


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz