May 6, 2021
547 Görüntüleme

Tanık Anlatımları Tutukluluk İçin Yeterli Temel Olmaz 31468

Yazan
banner

Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği bazı kararlarında; tanık anlatımlarının kişinin örgütsel bağlantısına veya hangi örgütsel eylemlerde bulunduğuna ya da başvurucunun örgütsel konumuna ilişkin herhangi bir vaka veya olguya dayanmaması dolayısıyla kişisel kanaatin açıklanması niteliğinde olduğu, bu anlamda yargı makamlarının denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulamasına ya da çürütmesine imkân vermediği gerekçesiyle kuvvetli suç belirtisi olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varmıştır (E.A., B. No: 2016/78293, 3/7/2019, § 59; Ali Aktaş, B. No: 2016/14178, 17/7/2019, § 56).


M.G. BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2018/13901) Karar Tarihi: 11/2/2021 R.G. Tarih ve Sayı: 28/4/2021-31468

BaÅŸvurucu, darbe teÅŸebbüsünün arkasındaki yapılanma olduÄŸu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduÄŸu iddiasıyla yürütülen soruÅŸturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla baÅŸvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

41. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

42. Hâkimliğin tutuklama kararında başvurucu aleyhinde tanık beyanı olduğu belirtilmiştir. Tutuklama kararında değinilen bu tanık beyanına iddianamede de dayanılarak başvurucunun örgüt toplantılarına katıldığı ve örgüt içinde mahrem imam olarak görev yapan örgüt yöneticileri tarafından gizlilik esasına dayalı olarak takibinin yapıldığı gerekçesiyle terör örgütü mensubu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

43. Bu baÄŸlamda tanık M.G.; soruÅŸturma ve kovuÅŸturma aÅŸamasında 15/9/2010 tarihinden sonra gerçek adı Mehmet olan Metin kod adlı, Ä°zmir Yamanlar Kolejinde öğretmenlik yapan bir ÅŸahsın kendisini aradığını, “Daha rahat görüşmek için ev tut.” demesine raÄŸmen bu kiÅŸilerle görüşmek istemediÄŸi için misafirhanede kaldığını, devresi olan baÅŸvurucunun da misafirhanede kaldığını, Metin kod adlı öğretmenin baÅŸvurucuyla kendisini tanıştırdığını, tanıştırılana kadar baÅŸvurucunun örgüt ile baÄŸlantılı olduÄŸunu bilmediÄŸini, yedi sekiz ay kadar grup arkadaÅŸlığı yaptıklarını, birlikte bir kez Metin kod adlı ÅŸahısla buluÅŸtuklarını ve bir daha herhangi bir toplantıya birlikte katılmadıklarını, sonrasında da baÅŸvurucuyla örgütsel anlamda herhangi bir irtibatının bulunmadığını ve baÅŸvurucu hakkında baÅŸka bir bilgisi olmadığını beyan etmiÅŸtir.

44. Başvurucu ise tanık M.G. ile istihkâm okulunda dört ay, piyade okulunda da bir hafta birlikte kaldıklarının doğru olduğunu, nerede kalacaklarının o dönemki bölük komutanları tarafından belirlendiğini ancak tanığın diğer beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiştir.

45. Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği bazı kararlarında; tanık anlatımlarının kişinin örgütsel bağlantısına veya hangi örgütsel eylemlerde bulunduğuna ya da başvurucunun örgütsel konumuna ilişkin herhangi bir vaka veya olguya dayanmaması dolayısıyla kişisel kanaatin açıklanması niteliğinde olduğu, bu anlamda yargı makamlarının denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulamasına ya da çürütmesine imkân vermediği gerekçesiyle kuvvetli suç belirtisi olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varmıştır (E.A., B. No: 2016/78293, 3/7/2019, § 59; Ali Aktaş, B. No: 2016/14178, 17/7/2019, § 56). Somut olayda başvurucu ile tanığın misafirhanede örgütsel amaçla birlikte kaldıklarına ilişkin bir delil hatta iddia yoktur. Başvurucunun nerede kalacaklarını bölük komutanlarının belirlediğine ilişkin savunmasının da aksi kanıtlanmamıştır. Tanığın soruşturma aşamasında başvurucuyla yedi sekiz ay grup arkadaşlığı yaptıklarına ilişkin ifadesinin ise kovuşturma aşamasındaki Metin kod adlı şahısla bir kez buluştuklarına ve sonrasında da başvurucuyla örgütsel anlamda herhangi bir irtibatının bulunmadığına yönelik beyanı dikkate alındığında örgütsel bir anlam taşımadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle tanık beyanlarının başvurucu ile FETÖ/PDY arasındaki herhangi bir düzeyde ilişkinin mevcut olup olmadığının belirlenmesi bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak değerlendirilebilecek bir nitelik taşımadığı kanaatine varılmıştır.

46. KovuÅŸturma mercileri ayrıca baÅŸvurucudan ele geçirilen dijital materyallerde “Kakaotalk, Coco, CoverMe” ve “Threema” uygulamalarına ait kalıntılar tespit edildiÄŸini belirtmiÅŸtir. Ancak beraat kararında da yer verildiÄŸi üzere baÅŸvurucunun bu programları yükleyip yüklemediÄŸi ve örgütsel amaçlı faaliyetlerde kullanıp kullanmadığına dair bir tespitin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan kalıntılar, baÅŸvurucunun FETÖ/PDY ile baÄŸlantılı bir suç iÅŸlediÄŸine dair kuvvetli belirti olarak deÄŸerlendirilemeyecektir.

47. Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.

48. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

49. Açıklanan gerekçelerle suç iÅŸlediÄŸine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan baÅŸvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kiÅŸi hürriyeti ve güvenliÄŸi hakkına iliÅŸkin olarak olaÄŸan dönemde Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduÄŸu sonucuna varılmıştır.

50. Bununla birlikte anılan tedbirin olaÄŸanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında meÅŸru olup olmadığının incelenmesi gerekir.

4. Anayasa’nın 15. Maddesi Yönünden

51. Anayasa Mahkemesi daha önceki pek çok kararında olaÄŸanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. maddesinin suç iÅŸlendiÄŸine dair belirtilerin varlığı ortaya konulmadan gerçekleÅŸtirilen tutuklamaları meÅŸru kılmadığına, suç iÅŸlendiÄŸine dair belirti olduÄŸu ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiÄŸi ölçüde bir müdahale olmadığına karar vermiÅŸtir (Mehmet Hasan Altan (2), §§ 152-157; Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 83-89; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 83-88).

52. Somut olayda bu kararlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır. Bu nedenle -Anayasa’nın 15. maddesiyle birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde de- Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası baÄŸlamında kiÅŸi hürriyeti ve güvenliÄŸi hakkının ihlal edildiÄŸine karar verilmesi gerekir.

53. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa’nın 15. maddesiyle birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde de- baÅŸvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası baÄŸlamında kiÅŸi hürriyeti ve güvenliÄŸi hakkının ihlal edildiÄŸine karar verilmesi gerekir.


aym bireysel başvuru aym bireysel başvuru AYM BAŞVURU AYM BAŞVURU insan hakları avukatı insan hakları avukatı alan adı tazminat alan adı tazminat  tutukluluk tazminat tutukluluk tazminat  ankara aym avukat ankara aym avukat ankara anayasa avukat ankara anayasa avukat  bireysel başvuru avukat bireysel başvuru avukat bireysel başvuru ankara avukat bireysel başvuru ankara avukat  bireysel başvuru dava bireysel başvuru dava ceza davası ankara ceza avukatı ankara

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz