Haz 10, 2021
273 Görüntüleme

AYM Başvurusunun Gerekçelendirilmesi ve Karatay Kararı 37469

Yazan
banner

Somut olayda başvurucu; başvuru formunda tıbbi geçmişinden bahsettikten sonra yaptığı konuşmanın genele yönelik eleştiri olduğunu, erken teşhis ve koruyucu hekimliği öne çıkarmak istediğini ve tıbbi görüşünü açıkladığını belirtmekle yetinmiştir. Başvurucu, mahkeme kararında bilirkişi raporunun gerekçe olarak alındığını ancak başvuru formundaki iddialarının gerekçeli kararda herhangi bir şekilde dikkate alınmadığını soyut olarak ileri sürmüş fakat hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmelerin hangi yönlerden bilimsellikten uzak olduğuna dair hiçbir somut açıklama getirmemiştir. Ayrıca başvurucu, temel hak ve özgürlüklerine müdahale ettiğini iddia ettiği İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu ve Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu kararlarını başvuru formuna eklememiş ve bu kararların dayandığı olgu ve yorumlarına karşı bir değerlendirme yapmamıştır. Bu durumda başvuran incelemeye temel olan Onur Kurulu Kararlarını sunmadığı gibi Tabip Odasının ve Mahkemenin aksine bir televizyon kanalındaki tıbbi nitelikteki açıklamalarının bireyleri yanlış kanaatlere sürüklemeyeceği, bireylerin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmayacağı, halkın önünde onları bir yanılgıya sürükleyecek cinsten açıklamalar olmadığı gibi ifade özgürlüğünün korumasından faydalanması gerektiğine ilişkin Anayasa Mahkemesince daha ileri bir inceleme yapılmasını sağlayacak herhangi bir argüman da ileri sürmemiştir.

21. Sonuç olarak başvurucu, şikâyetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği ve temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.


MUTİA CANAN KARATAY BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2017/37469) Karar Tarihi: 21/4/2021

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tıbbi bir konudaki görüşleri nedeniyle disiplin para cezası ile cezalandırılmasının başvurucunun ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/11/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, başvuru tarihinde kardiyolog doktor olarak görev yapmaktadır.

9. Başvurucu hakkında 4/12/2014 tarihinde katıldığı bir televizyon programında, gebelere yapılan şeker yükleme testleriyle alakalı kullandığı ifadeler nedeniyle İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu tarafından 720 TL idari para cezası verilmiş ve bu ceza Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulunca onaylanmıştır.

10. Başvurucu, aleyhine para cezası verilmesine dair işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptali istemiyle 16/3/2016 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır.

11. Mahkeme 23/10/2017 tarihinde davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.

12. Nihai olan bu karar başvurucuya 30/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 13/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 21/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

14. Başvurucu; uzmanlık ve ilgi alanı olan bir konuda genel uygulamaya yönelik eleştirilerde bulunduğunu, olayda tıbbi görüşünü açıkladığını, bu görüşleri nedeniyle gerekçesiz biçimde para cezası ile cezalandırılmasının düşünce, bilim ve sanat özgürlükleri ile sağlık ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

15. Bakanlık görüşünde; ilk derece mahkemesinin dava konusu maddi olay ve uyuşmazlığa ilişkin mevzuatı ayrıntılı olarak değerlendirdiği, bilirkişi raporları ve yayın içeriğini de inceleyerek bir kanaat oluşturduğu, vardığı sonucu makul bir şekilde ve ayrıntılı olarak gerekçelendirdiği ve açıkça keyfî bir şekilde davrandığına işaret eden bir husus bulunmadığı ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca, kendisi de bir doktor olan başvurucunun ifadelerinin söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirildiği, yapılan açıklamaların amacı değerlendirilerek karar verildiği ve verilen para cezasının orantısız olmadığı belirtilmiştir.

16. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, eleştiri niteliğindeki ifadelerini koruyucu tıbbın gereği olarak dile getirdiğini ve hamileliğin başında yapılacak kontrollerle riskin azaltılmasının mümkün olduğunu belirttiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca meslek etiği kurallarına vurgu yapmış, kılavuz kitaba göre her ne kadar şeker yükleme testi önerilmekte ve uygulanmakta ise de tıp etiğinde herhangi bir şeyin zararlı olduğunu ispat yükü altında bulunmadığını ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

17. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak ve bunlara ilişkin delilleri Mahkemeye sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19; Cemal Günsel, [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 22).

18. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa’ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel, § 24).

19. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir. Başvurucuların anılan yükümlülüklere uymamaları hâlinde şikâyetlerini temellendiremedikleri için başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz bu yükümlülüklere ellerinde olmayan nedenlerle uymamalarının ikna edici gerekçelerini Anayasa Mahkemesine sunmaları ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden anlaması hâli müstesnadır (Cemal Günsel, §§ 25, 26).

20. Somut olayda başvurucu; başvuru formunda tıbbi geçmişinden bahsettikten sonra yaptığı konuşmanın genele yönelik eleştiri olduğunu, erken teşhis ve koruyucu hekimliği öne çıkarmak istediğini ve tıbbi görüşünü açıkladığını belirtmekle yetinmiştir. Başvurucu, mahkeme kararında bilirkişi raporunun gerekçe olarak alındığını ancak başvuru formundaki iddialarının gerekçeli kararda herhangi bir şekilde dikkate alınmadığını soyut olarak ileri sürmüş fakat hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmelerin hangi yönlerden bilimsellikten uzak olduğuna dair hiçbir somut açıklama getirmemiştir. Ayrıca başvurucu, temel hak ve özgürlüklerine müdahale ettiğini iddia ettiği İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu ve Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu kararlarını başvuru formuna eklememiş ve bu kararların dayandığı olgu ve yorumlarına karşı bir değerlendirme yapmamıştır. Bu durumda başvuran incelemeye temel olan Onur Kurulu Kararlarını sunmadığı gibi Tabip Odasının ve Mahkemenin aksine bir televizyon kanalındaki tıbbi nitelikteki açıklamalarının bireyleri yanlış kanaatlere sürüklemeyeceği, bireylerin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmayacağı, halkın önünde onları bir yanılgıya sürükleyecek cinsten açıklamalar olmadığı gibi ifade özgürlüğünün korumasından faydalanması gerektiğine ilişkin Anayasa Mahkemesince daha ileri bir inceleme yapılmasını sağlayacak herhangi bir argüman da ileri sürmemiştir.

21. Sonuç olarak başvurucu, şikâyetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği ve temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.


aym dava aym dava  aym avukat aym avukat bireysel başvuru bireysel başvuru  aym avukat ankara aym avukat ankara karatay aym karar karatay aym karar  tıbbi görüş açıklama tıbbi görüş açıklama  aym bireysel başvuru aym bireysel başvuru  aym bireysel aym bireysel


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz