Tem 9, 2021
4006 Görüntüleme

Sözleşmenin Haksız Feshi Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini 1390

Yazan
banner

Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre, davalının sözleşmeyi haksız feshi üzerine, öncelikle davacının sözleşmenin feshinden sonra aynı veya emsal nitelikte bir işi ikame etmesi için gereken makul süre tespit edilip, bu süreye karşılık gelen zarar miktarına hükmedilmelidir. Ayrıca, temelinde haklı neden olmaksızın yapılan feshin, olağan feshe tahvil edilerek olağan fesih süresinin sonunda sözleşmenin sona ereceğinin kabulü de mümkündür. Böylece geçersiz olağanüstü fesh, olağan feshe tahvil edilmiş olur ( 11. H.D’nin 15/01/1992 tarihli, E. 1990/1959, K. 1992/96 Sayılı kararı ).


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2017/1390 K. 2019/118 T. 8.1.2019

Davacı vekili, taraflar arasında 24/01/2007 tarihli hizmet sözleşmesi ile 03/08/2007 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalanmasına rağmen davalının distribütörlük sözleşmesine aykırı davranarak sözleşmeyi haksız biçimde fesh ettiğini, davacının bu nedenle müspet ve menfi zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL’nin haksız fesih tarihi olan 21/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline istemiş, ıslah dilekçesi ile istemini 84.766,06 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı vekili, müvekkil şirketin davacıya gönderdiği bir fesih bildiriminin bulunmadığını, aksine tarafların ortak iradeleri ile fesih protokolü yaptığını, bu protokol ile de birbirlerini ibra ettiklerini, fesih protokolü öncesinde ticari ilişkiyi sonlandırma kararı alındıktan sonra, davacının sözleşme gereği elinde bulunan 70.746,25 TL değerindeki ürünleri 02/11/2009 tarihinde müvekkil şirkete iade ettiğini, 18/12/2009 tarihinde de müvekkil şirketteki cari hesabında bulunan borcun tamamını kapattığını, davacının tek taraflı fesih bildirimi iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının mal varlığına katmış olduğu araç ve demirbaşların bedelini talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, taraflar arasındaki fesih protokolü bulunduğunu savunarak, davanın yetki ve esas yönünden reddini istemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, uyulan Dairemiz 22.04.2015 tarih, 2014/8413 E-2015/5663 K. sayılı bozma ilamının 2 numaralı bozma hükmü doğrultusunda 65.344,06 TL ‘nin 04/09/2010 tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- ) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- ) Dava, taraflar arasında imzalanan distribütörlük sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı olduğu şekilde Dairemiz 22.04.2015 tarih, 2014/8413 E-2015/5663 K. sayılı bozma ilamının 2 numaralı hükmü doğrultusunda hüküm tesisi cihetine gidildiği belirtilmiştir. Ancak, davalının feshinin sözleşmeye aykırılığı ve feshin haksız olduğu sabit olmakla birlikte, uyulmasına karar verilen Dairemiz 09.06.2016 tarih, 2015/9476 E-2016/6367 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, taraflar arasında akdedilen 03.08.2007 tarihli sözleşmenin 3 yıl süreli olduğu, davalı tarafından 21.12.2009 tarihinde feshedildiği, bilirkişi raporunda zarar hesabının 21.12.2009 fesih tarihi ile sözleşme süresinin son bulduğu 03.08.2010 tarihi arasındaki dönem için yapıldığı anlaşılmıştır.

Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre, davalının sözleşmeyi haksız feshi üzerine, öncelikle davacının sözleşmenin feshinden sonra aynı veya emsal nitelikte bir işi ikame etmesi için gereken makul süre tespit edilip, bu süreye karşılık gelen zarar miktarına hükmedilmelidir. Ayrıca, temelinde haklı neden olmaksızın yapılan feshin, olağan feshe tahvil edilerek olağan fesih süresinin sonunda sözleşmenin sona erdireceğinin kabulü de mümkündür. Böylece geçersiz olağanüstü fesh, olağan feshe tahvil edilmiş olur ( 11. H.D’nin 15/01/1992 tarihli, E. 1990/1959, K. 1992/96 Sayılı kararı ).

Bu bağlamda, taraflar arasındaki sözleşmenin 15.4. maddesinde, “tüm hesapların usulüne uygun olarak kapatılması şartı ile taraflardan biri 3 ay öncesinden yazılı ihbarda bulunarak işbu sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirme imkanına sahiptir” hükmü düzenlenerek, taraflarca sözleşmenin başlangıcında böyle bir makul süre öngörüldüğüne göre, sözleşmenin haksız feshinde dahi yeni bir sözleşme yapılabilmesi için gereken makul sürenin de bu süre ile sınırlı olduğunun kabulü gerekir.

Bu durum karşısında, mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında da belirtildiği üzere, davalının sözleşmeyi haksız şekilde feshettiği 21.12.2009 tarihinden itibaren aynı veya emsal nitelikteki bir işi ikame edip etmediği, etmemiş ise ikame etmesi için makul sürenin ne olduğunun tespiti ve bu sürenin 3 aydan az olması halinde bu süre için, 3 aydan fazla olması halinde ise Sözleşmenin 15.4. maddesi uyarınca en fazla 3 ay süreyle sınırlı şekilde zarar hesabı yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.


sözleşme tazminat sözleşme tazminat sözleşme dava sözleşme dava sözleşme haksız fesih sözleşme haksız fesih distribütörlük sözleşmesi distribütörlük sözleşmesi distribütörlük sözleşmesi dava distribütörlük sözleşmesi dava  sözleşme dava ankara sözleşme dava ankara sözleşme dava avukat sözleşme dava avukat sözleşme ankara dava sözleşme ankara dava ankara sözleşme avukat ankara sözleşme avukat  sözleşme tazminat avukat sözleşme tazminat avukat


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz