Ağu 4, 2021
1192 Görüntüleme

Avukatın Baroya Haksız Şikayet Edilmesi, Haksız Fiil ve İfade Özgürlüğü 702

Yazan

şikayet dilekçesinde kullanılan kelimelerin kişisel değer yargısı olduğu, hakaret niteliği taşımadığı, söz konusu şikayet dilekçesinde davalının sarf ettiği düşüncelerden hoşa gitmeyen, rahatsız edici olanlarının dahi  ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunmasının gerektiği, kişisel değer yargısı niteliğindeki beyanların eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilmesinin gerektiği, bu itibarla davalının, davacı hakkında şikayetçi olmasında olağan kuşku ve somut emarelerin bulunduğunun kabulü

banner

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp, kişi salt başkasını zarar vermek için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin, hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davacının avukat, davalının şirket temsilcisi olduğu, davacının dava dışı müvekkillerinin işçilik alacakları sebebiyle davalıyla telefon görüşmesi yapması sebebiyle davalının baroya şikayet dilekçesi verdiği, olayın gelişimi ve dilekçenin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, şikayet dilekçesinde kullanılan kelimelerin kişisel değer yargısı olduğu, hakaret niteliği taşımadığı, söz konusu şikayet dilekçesinde davalının sarf ettiği düşüncelerden hoşa gitmeyen, rahatsız edici olanlarının dahi A. S. 10. maddesi, Anayasa 26. maddesi uyarınca, ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunmasının gerektiği, kişisel değer yargısı niteliğindeki beyanların eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilmesinin gerektiği, bu itibarla davalının, davacı hakkında şikayetçi olmasında olağan kuşku ve somut emarelerin bulunduğunun kabulüyle istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2015/702 K. 2016/173 T. 11.1.2016 BK m. 49

Davacı, Baro’ya kayıtlı avukat olarak çalıştığını, dava dışı işten çıkarılan müvekkilleri adına uzlaşmak amacıyla şirket yetkilisi olan davalı ile telefon görüşmesi yaptığını, ancak davalının telefon görüşmesine farklı anlamlar yükleyerek kendisini  Baro’ya şikayet ettiğini, şikayet neticesinde Baro disiplin kurulunca iddiaların yersiz olduğundan disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına karar verildiğini beyan ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, kendisinin yasal şikayet hakkını kullandığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalının baroya verdiği şikayet dilekçesinde kullandığı ifadelerin anlamı itibariyle davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Şikayet hakkı, diğer bir deyişle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptirler.

Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. TMK m. 24’te  kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK m. 49’da  ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp, kişi salt başkasını zarar vermek için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin, hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davacının avukat, davalının şirket temsilcisi olduğu, davacının dava dışı müvekkillerinin işçilik alacakları sebebiyle davalıyla telefon görüşmesi yapması sebebiyle davalının baroya şikayet dilekçesi verdiği, olayın gelişimi ve dilekçenin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, şikayet dilekçesinde kullanılan kelimelerin kişisel değer yargısı olduğu, hakaret niteliği taşımadığı, söz konusu şikayet dilekçesinde davalının sarf ettiği düşüncelerden hoşa gitmeyen, rahatsız edici olanlarının dahi  ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunmasının gerektiği, kişisel değer yargısı niteliğindeki beyanların eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilmesinin gerektiği, bu itibarla davalının, davacı hakkında şikayetçi olmasında olağan kuşku ve somut emarelerin bulunduğunun kabulüyle istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=14312&Desc=Ba%C5%9Fvuru-ve-%C5%9Eikayet-Hakk%C4%B1


avukat baro şikayet avukat baro şikayet  avukata dava avukata dava avukat ankara şikayet avukat ankara şikayet  avukat ankara dava avukat ankara dava


İletişim Kurun


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz