Ağu 10, 2021
528 Görüntüleme

Bankanın Uğranılan Zararın Tazmini 1767

Yazan
banner

Davacı zarardayken yatırımcı psikolojisinde başa baş gelebilme sendromuyla ( ilk yatırdığı paraya kavuşabilme isteği ) riske girme etkisiyle kredili işlemlere yönlendirilmiş veya mecbur bırakılma psikolojisine maruz bırakılmıştır. Davalı taraf davacının doktor olduğunu sürekli öne sürerek mantıklı kararlar verebileceğini söylemektedir. Davacının doktor olması para yönetme uzmanı olduğunu göstermeyecek olup kaldı ki uzman olmadığı cevap dilekçesinde belirtilen banka çalışanı ile davacı arasında geçen diyaloglardan da anlaşılmaktadır. Bu işin uzmanı olan davalı banka, müşterisini kısa süreli alım ve satıma yönlendirmeyip yatırıma teşvik edip sözleşmelerin imzalandığı 2015 yılında bu müşterisine uzun vadeli tavsiyelerle hisse aldırılmış olunsaydı müşteri kar elde etmiş olacaktı.

Bu da davalı bankanın müşteri menfaatlerini gözetmediği ve özen borcu çerçevesinde hareket etmediği anlaşılmış olup bu sebeple davalı bankanın davacının zararından sorumlu olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince davanın kabulü yerine yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.


İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ E. 2018/1767 K. 2020/415 T. 19.3.2020

BK m. 49

Taraflar arasında” 24/04/2015 tarihli Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve Sözleşmesi, 25/05/2015 tarihli 650.000,00 TL. miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, 08/06/2015 tarihli 750.000,00 TL. miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Risk Bildirim Formu, 08/06/2015 tarihli Müşteri Tanıma Formu, Sermaye Piyasası Araçları Kredisi İstek ve Bilgilendirme Formu, Tahsilat Talimatı, Rehin Muvafakat Yazısı, Olağanüstü Durum Formu, Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formu’nun doldurularak imzalandığı anlaşılmış olup sözleşme örnekleri dosyaya getirtilmiştir.

Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve Sözleşmeleri, taraflar arasında kurulan bu sözleşmesel ilişki bağlamında davacının gerçekleştirdiği tüm işlemlere ilişkin kayıt belge ve dekontlar bankacı bilirkişi tarafından incelenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davalı banka tarafından sunulan CD’nin çözümü konusunda uzman olmamasına rağmen dosyaya sunulu CD’yi dinlediğinde tüm hisse senedi alım/satım işlemlerine ilişkin davacı tarafından telefon aracılığı yoluyla talimatlar verilmiş olduğu gün içi işlemde bulunulmasına yönelik şube personeli tarafından öneride bulunulmakla birlikte söz konusu tavsiye/yönlendirmenin davacının bu yöndeki iradesini fesada uğratacak nitelikte bir tazyik içerip içermediği konusunda ise davacının kararlarını baskı altında almaya, davacıyı zorlayıcı ve iradesini fesada uğratan bir unsura rastlanmadığını, işlemlerin davacı talimatı ve bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olduğunu, kendisine gönderilmiş aylık hesap ekstrelerine itirazda bulunmamış olması nedeniyle davacının bilgisi dışında işlem yapıldığına yönelik iddiasının yerinde olmadığını, mahkeme aksi kanaatte ise ve davalının alım satım zararlarından sorumlu olduğu kanaatine vardığı taktirde davacının almış olduğu hisse senedi bazında zararının 96.529,40 TL. olduğunu belirtmiştir.

Davacı, nitelikli yatırımcı olmayıp bu yönde de bir belgenin imzalanmadığı görülmüştür. Her ne kadar sözleşmeler davacıyı haksız duruma sokuyorsa da borsalar sözleşmeler yanında günümüz davranış ekonomisinin ve psikolojisinin dikkate alındığı yatırım alanıdır. Davalı matbu şekilde hazırlanmış sözleşmelerle ve müşterisine yaptırdığı alım-satımlarla haksız göstermekle birlikte müşterisinin profilini, yatırım mazisini ve psikolojisini iyi analiz etmesi gerekir. Davalının yatırımcı mazisi olmayan müşterisine bire 3 katı kredi kullandırılması ve kısa süreli alım ve satıma yönlendirmesi iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırıdır. Davalının cevap dilekçesinde gösterdiği örnek dahi davacı müşterinin acemi biri olduğu ve psikolojisini yansıtmaktadır.

Davacı zarardayken yatırımcı psikolojisinde başa baş gelebilme sendromuyla ( ilk yatırdığı paraya kavuşabilme isteği ) riske girme etkisiyle kredili işlemlere yönlendirilmiş veya mecbur bırakılma psikolojisine maruz bırakılmıştır. Davalı taraf davacının doktor olduğunu sürekli öne sürerek mantıklı kararlar verebileceğini söylemektedir. Davacının doktor olması para yönetme uzmanı olduğunu göstermeyecek olup kaldı ki uzman olmadığı cevap dilekçesinde belirtilen banka çalışanı ile davacı arasında geçen diyaloglardan da anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu işte uzman olan taraf davalı bankadır.

Davalı, müşterisini kısa süreli alım ve satıma yönlendirmeyip yatırıma teşvik edip sözleşmelerin imzalandığı 2015 yılında bu müşterisine uzun vadeli tavsiyelerle hisse aldırılmış olunsaydı müşteri kar elde etmiş olacaktı. Buda davalı bankanın müşteri menfaatlerini gözetmediği ve özen borcu çerçevesinde hareket etmediği anlaşılmış olup bu sebeple davalı bankanın davacının zararından sorumlu olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince davanın kabulü yerine yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.

 


borçlar kanunu borçlar kanunu borçlar kanunu tazminat borçlar kanunu tazminat  banka dava banka dava banka tazminat banka tazminat banka avukat banka avukat banka zarar tazminat banka zarar tazminat  banka tazminat avukat banka tazminat avukat banka dava avukat banka dava avukat banka tazminat ankara avukat banka tazminat ankara avukat  banka dava ankara avukat banka dava ankara avukat


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz