Ağu 11, 2021
1362 Görüntüleme

Rücu, Halefiyet Kavramları ve Rücu Açısından Zamanaşımı 639

Yazan
banner

Rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır. Rücu talebi bakımından on yıllık uzun zamanaşımı süresini 818 Sayılı B.K.nun 60. maddesinin kıyasen uygulanması sonucunda, haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren işlemeye başlaması mümkün değildir. Çünkü haksız fiilin meydana geldiği tarihte henüz rücu alacağı doğmamıştır. Henüz rücu alacağının doğmadığı bir dönemde zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması isabetli olmadığından, rücu alacağı bakımından on yıllık uzun zamanaşımı süresi de rücu alacağının doğduğu ve muaccel olduğu an olan. alacaklıya tazminatın ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlamalıdır ( Leyla Müjde Kurt, Haksız Fiil Sonucu Oluşan Zarardan Birden Çok Kişinin Sorumlu Olduğu Hallerde Rücu Talebinin Tabi Olduğu Zamanaşımı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Temmuz-Ağustos 2011, Yıl: 24, Sayı: 95, s. 149 ).

Halefiyette ise; halef olan kişi alacaklıyı tatmin ettiği anda. yeni bir hak elde etmemekte, alacaklıya ait olan hakkı kanundan dolayı olduğu gibi devralmaktadır. Bu nedenle, böyle bir alacak için de daha önce zamanaşımı işlemeye başlamış ise, alacak halef olan kişiye intikal etmesine rağmen işlemeye devam eder. Zira, daha önceden muaccel olmuş alacağın yeniden muaccel olması ve yeni bir zamanaşımının işlemeye başlaması mümkün değildir. Salt halefiyet halleriyle Kanunun rücu hakkı verdiği haller arasındaki en önemli fark, birincisinde alacaklıya ait bir hakkın intikal etmesi, 2. halde ise. rücu hakkı sahibinin şahsında yeni bir hakkın doğmasıdır. Halefiyetin temelde bir rücu hakkına dayanmadığı hallerde alacak hakkı daha önce işlemeye başlayan zamanaşımıyla birlikte intikal eder İkinci halde ise, rücu hakkı sahibi lehine, alacaklının hakkından bağımsız yeni bir hak meydana geldiğinden, bu andan itibaren yeni bir zaman aşımı işlemeye başlayacaktır.


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/4-426 K. 2012/639 T. 28.9.2012

Rücu talebi bakımından on yıllık uzun zamanaşımı süresini 818 Sayılı B.K. m. 60’ın  kıyasen uygulanması sonucunda, haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren işlemeye başlaması mümkün değildir. Çünkü haksız fiilin meydana geldiği tarihte henüz rücu alacağı doğmamıştır. Henüz rücu alacağının doğmadığı bir dönemde zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması isabetli olmadığından, rücu alacağı bakımından on yıllık uzun zamanaşımı süresi de rücu alacağının doğduğu ve muaccel olduğu an olan. alacaklıya tazminatın ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlamalıdır ( Leyla Müjde Kurt, Haksız Fiil Sonucu Oluşan Zarardan Birden Çok Kişinin Sorumlu Olduğu Hallerde Rücu Talebinin Tabi Olduğu Zamanaşımı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Temmuz-Ağustos 2011, Yıl: 24, Sayı: 95, s. 149 ).

Somut olayın açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine gelince: davacı İçişleri Bakanlığı 20.9.1977 tarihinde trafik kazası sebebiyle yaşamını yitiren jandarma erinin yakınlarına 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yasa gereğince 6.5.2009 tarihinde ödenen nakdi tazminatın, haksız eylem sorumlusu olan davalıdan 22.3.2010 tarihli dava dilekçesiyle istemiştir.

Davalı ise, 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiğini ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. yerel mahkemece, tazminatın onay tarihiyle dava tarihi arasında B.K. m.60’ta  öngörülen 1 yıllık ve yine haksız fiil tarihiyle dava tarihi arasında aynı madde de öngörülen 10 yıllık sürelerin geçtiğinden bahisle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Yukarıda da açıklandığı üzere, rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkı olduğundan, alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı başlamaktadır. Diğer bir deyişle; davacının rücu davasını açabilmesi için belirlenen tazminatın ödenerek paranın davacıdan çıkmış olması gerekir.

Bu sebeple rücuda 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri “tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği” tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Bu durumda da somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, somut olayda uygulanma imkanı bulunmasa da 1.7.2012 tarihinde yürürlüğü giren 6098 Sayılı T.B.K. ( 6098 Sayılı YBK )’nın 73. maddesinde rücu isteminde zamanaşımının açıkça “tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği” tarihten başlayacağı benimsenmiştir.

Bu sebeple yerel mahkemece, somut olayda 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/95793


borcun rücu borcun rücu borca halefiyet borca halefiyet rücu davası ankara rücu davası ankara  rücu davası avukat rücu davası avukat rücu ankara avukat rücu ankara avukat rücu ankara dava rücu ankara dava


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz