Ara 1, 2021
1311 Görüntüleme

Borcun Olmadığı Belgesi Sonradan Sunulabilir 9-586

Yazan
banner

Yargılamada davayı inkâr eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin kabulü zorunludur.


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2009/9-586 K. 2010/31 T. 27.1.2010

Mahkemece; dosyaya ibraz edilen “Sulh ve İbra sözleşmesi” başlıklı belgede, davacının, fazla çalışma ücretlerini, hafta tatili, genel tatil ücretlerini aldığını ve işvereni ibra ettiğini beyan ettiği ve bu ibranamedeki imzasını inkâr etmediği, ibranın hakkı ortadan kaldıran belge olduğu, gerekçesiyle, ibranameye değer verilerek davanın reddine karar verilmiştir.tir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından temyiz aşamasında, “ibraname ve tesellüm belgesi” başlıklı davacının imzasını taşımayan yeni bir belge ibraz edilmesi karşısında, bu yeni belgeye karşı davacıdan diyeceklerinin sorulmasına ve belgenin davacı tarafından imzalanıp imzalanmadığının araştırılmasına, dolayısıyla yargılama aşamasında ibraz edilen diğer “ibra ve sulh sözleşmesi” belgesi ile birlikte değerlendirmeye tabi tutulmasına gerek olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar.

Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır. (Yargıtay HGK E. 2000/11-745 K. 368).

İbra sözleşmesi, İş Kanunu ve Borçlar Kanununda düzenlenmediği halde özellikle iş hukuku uygulamasında önemli bir yere sahiptir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay uygulamasında borcu sona erdiren hallerden birisi olarak kabul edilmektedir. İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırmaktadır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona ermektedir. Bunun sonucu olarak da, borçlu borcundan kısmen ya da tamamen kurtulmaktadır. ( Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2008 gün ve 2008/9- 639 E.-653 K. sayılı Kararı )

Öte yandan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hâkimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir. ( Prof. Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 Bası, Cilt 2, s.1343, Prof. Dr. Saim Üstündağ; Medeni Yargılama Hukuku Cilt 1-II-İst. 1997 s.28 ve 871 ).

Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu da dikkate alınmalıdır. Dava hakkının varlığı ya da yokluğunun incelenmesi, doğrudan hâkime verilmiş ödevlerden olması karşısında, Yüksek Özel Dairece, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının var olup olmadığını kendiliğinden gözetmesinde bir usuli engel bulunmamaktadır.

Davanın hukuksal niteliği ve somut olayın özelliği gereği davalı, temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge vermişse, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir.

Diğer bir anlatımla yargılama aşaması, borcu itfa eden belge değerlendirilmeye alınmalıdır. Gerçekten de, yargılamada davayı inkâr eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin ( HUMK. Md. 202 ) kabulü zorunludur.

Ne var ki, somut olayda; temyiz aşamasında, davacı tarafından ibraz edilen “ibraname ve tesellüm belgesi”, davacının imzasını taşımadığından, borcu söndüren bir belge niteliğinde değildir. Diğer yandan anılan belge, davacının el yazısı ile yazılmış bir belge olmadığından, yazılı delil başlangıcı kabul etme imkânı da bulunmamaktadır.

O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Sonradan Elde Edilen Delillerin Sunulması 514

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/756042


sonradan delil sunma sonradan delil sunma  yargıtay aşamasında delil sunma yargıtay aşamasında delil sunma istinaf delil sunma istinaf delil sunma karar düzeltme delil sunma karar düzeltme delil sunma borcun olmadığı delili borcun olmadığı delili iş ibraname iş ibraname sonradan delil sunulabilir mi sonradan delil sunulabilir mi iddia savunma genişletme yasak iddia savunma genişletme yasak


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz