Kas 4, 2022
140 Görüntüleme

Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Hakim Tarafından Uyarlanması 11-447

Yazan
banner

Rekabet yasağı sözlesmesinin, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından sınırlamalar içermesi ve süresinin de, özel durum ve koşullar dışında iki yılı
asması durumunda uygulanacak hukukî yaptırım, rekabet yasağının hâkim tarafından kapsamı ve
süresi bakımından sınırlanması şeklinde olmalı-dır. Bu düzenleme ile yer, zaman ve konu (işin
türü) bakımından sınırları çok geniş tutulmuş rekabet yasağı sözleşmelerine geçersizlik gibi ağır
bir hukukî yaptırım uygulamak yerine, sözleşmenin kanuna uygun hâle getirilmesinin yolu açılmış olmaktadır.


Yargıtay HGK. E. 2019/11-447 K. 2022/315 T. 10.03.2022

İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresince işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Dürüstlük kuralı gereğince bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmelidir. Zira işçinin çalışması esnasın￾da elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir. Buna karsılık, Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda “çalışma ve
sözleşme özgürlüğü”, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla (m. 5, 17) doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla iş sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında işverenin rekabet nedeniyle ortaya çıkabilecek haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlügünün dengelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle hem BK’da hem de
TBK’da bu dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemeler yapıl￾mıştır.14. Somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nin 444/1 maddesi; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, isverene karsı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özel￾likle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip isletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” hük￾münü haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinden söz edilebilmesi için ilk olarak işçinin fiil ehliyetine sahip olması ve iş sözleşmesinin ku￾rulması sırasında veya iş ilişkisi devam ederken işçinin sözleşmenin sona
ermesinden sonra rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün yazılı olarak is sözleşmesine konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşmenin (reka￾bet yasağı sözleşmesi) yapılması gerekmektedir. Fiil ehliyetine sahip işçi tarafından yazılı olarak yapılan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli ola￾bilmesi için iki temel şartın daha birlikte yer alması gerekir.

Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin ilk şartı, işverenin bu sözleşme nedeniyle korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunmasıdır. Zira rekabet yasağının getirilmesindeki amaç, işçinin işyerinde öğrendigi üretim sırlarını veya işverenin işleri hakkında ki bilgisini iş ilişkisi sona erdikten
sonra işverenle rekabet edecek tarzda kullanmasının önüne geçilmesidir.
Bu husus 6098 sayılı TBK’nın 444/2 maddesinde “Rekabet yasağı kay￾dı, ancak hizmet ilişkişi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptıgı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim
sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Dolayısıyla rekabet yasağına iliskin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin işçiye, “müşteri çevresi” veya “üretim
sırları” ya da “işverenin yaptıgı işler” hakkında bilgi edinme imkânını sağlamasının yanında, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması hâlinde işvereni önemli nitelikte bir zarara uğratabilecek mahiyette olması aranmaktadır. Ancak, rekabet yasağı ihlâlinden bahsedilebilmesi için zararın fiilen gerçeklesmesi gerekli olmayıp, yakın ve önemli bir zarar ihtimalinin varlığı yeterli olmaktadır.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin bir diğer şartı ise işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemiş olmasıdır. Zira sınırsız ve ucu açık bir rekabet yasağının, işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağı ve işçinin geçim kaynağı olan emeğini istihdam piyasasına sunamaması sonucunu doğuracağı açıktır. TBK’nın 445/1 maddesi“ Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı asamaz” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekir; aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir.
çevresi, üretim sırları veya işyerinde yapılan işler hakkında bilgi edinme olanağı bulunmuyorsa ya da işverene önemli bir zarar verme ihtimali yoksa rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir.

TBK’nın 445/2 maddesi; “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmis olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” hükmüne haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinin, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek
biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından sınırlamalar içermesi ve süresinin de, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşması durumunda uygulanacak hukukî yaptırım, rekabet yasağının hâkim tarafından kapsamı ve süresi bakımından sınırlanması seklinde olmalıdır. Bu düzenleme
ile yer, zaman ve konu (işin türü) bakımından sınırları çok geniş tutulmuş rekabet yasağı sözleşmelerine geçersizlik gibi ağır bir hukukî yaptırım uygulamak yerine, sözleşmenin kanuna uygun hâle getirilmesinin yolu açılmıs olmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlügü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüge girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunlarınhukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hü-
kümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesin￾den sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir” hükmünü haizdir. Buna göre bir sözleşmenin hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu sözleşme hangi Kanun yürürlükte iken gerçekleşmisse, kural olarak o Kanun hükümleri uygulanmalıdır. Dolayısıyla 818 sayılı BK döneminde yapılan bir rekabet yasağı sözleşmesi Kanun’un aradığı şartları taşımaması nedeniyle geçersiz ve hukuken bağlayıcı değilse bu sözleşmenin ihlâli 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşse dahi TBK’nın 445/2 maddesi ile düzenlenen hâkimin rekabet yasağına müdahale ve sınırlama yetkisi söz konusu olamaz. Zira 818 sayılı BK’da hâkime bu şekilde bir yetki tanınmadığı için rekabet sözleşmesi yapıldığı an geçersiz olur. Yapıldığı an geçersiz olan bir sözleşmenin ise TBK’nın 445/2 maddesi gereğince geçerli kabul edilip sınırlandırılması
mümkün değildir.

Yapılan açıklamalar ışığında somut olay degerlen￾dirildiğinde; davacı şirket ile davalı S arasında 10.03.2006 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 10.maddesinde işçi yönünden sözleşme süresince ve sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet yasağı düzenlendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında rekabet yasağı öngören sözleşmenin 10. maddesi; “Çalışan iş bu sözleşme süresince ve sözleşmeyi haklı nedenler olmaksızın feshetmesi veya işverence haklı veya geçerli nedenlerle feshine sebebiyet vermesi halinde, sözleşmenin sona ermesinden itibaren bir yıl süre ile işverenin faaliyet alanına giren şirketlerde ve işverenin müşterisi veya ticari rakibi olan kişi ve kuruluşlar veya
bunların temsilcileri, ortakları, yöneticileri yahut danışmanları nezdinde çalışmamayı, bu tür işleri kendi nam ve hesabına yapmamayı, bu yükümlülüğe aykırı davranması halinde son brüt aylık ücretinin on katı tutarında cezai şart ödemeyi kabul eder” şeklindedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde rekabet yasağına ilişkin olarak zaman ve konu (işin türü) sınırlaması öngörülmesine rağmen yer sınırlaması öngörülmemiştir. Bu itibarla sözleşmenin yapıldıgı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 349. maddesi gereğince taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı an geçersizdir.
Dolayısıyla davalı S’in diğer davalı şirkette ise başladıgı tarihte yürürlükte olan 6098 sayılı TBK hükümlerinin daha baslangıçta geçersiz olan bir sözleşmeye uygulanması mümkün değildir. Başka bir deyişle 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Sekli Hakkındaki Kanun gereğince 818 sayılı BK döneminde imzalanan rekabet yasağı sözleşmelerine 6098 sayılı TBK hükümlerinin uygulanabilmesi için; yer, zaman ve konu (işin türü) bakımından sınırları belirli olan geçerli bir sözleşmenin olması gerekir. Bu itibarla 818 sayılı BK döneminde geçersiz olan bir sözleşmeye
6098 sayılı TBK’nin 445/2 maddesinin uygulanması söz konusu değildir.

Mahkemenin bu yöne ilişkindirenme kararı usul ve yasaya uygundur


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz