Tescilli markalara karşı açılan kullanmama nedeniyle iptal davalarında başvuranın iyi niyetli olması gerekir mi? AB Genel Mahkemesi’nin 2025 tarihli kararı bu soruya açık yanıt veriyor.
Giriş: Tescilli Ama Kullanılmayan Markalar Sorunu
Marka hukukunda temel prensiplerden biri şudur: Tescil ettirilen markalar kullanılmalıdır. AB Marka Tüzüğü (EUTMR) uyarınca, bir markanın tescilini izleyen beş yıllık sürede ciddi biçimde kullanılmaması, o markanın iptaline neden olabilir. Bu kural, piyasalardaki rekabetin önünü açmak, tescil sisteminin tıkanmasını engellemek ve haksız marka tekellerini bertaraf etmek amacıyla düzenlenmiştir.
Ancak bu noktada şu soru gündeme gelmektedir:
Kullanılmayan bir markaya karşı iptal başvurusunda bulunan kişinin iyi niyetli olması gerekir mi?
Ya da kötü niyetli bir başvuru, sırf bu nedenle reddedilebilir mi?
AB Genel Mahkemesi, 24 Haziran 2025 tarihli kararında bu sorulara net yanıt verdi.
Kararın Arka Planı
Dava, RTL Group’un 22 sınıfta tescilli olan “RTL” ibareli AB markalarına karşı açılan kullanmama nedeniyle iptal başvurularıyla ilgilidir (T-1088/23 ve T-1089/23).
RTL, bu başvuruların kötü niyetli olduğunu, başvuran kişinin yalnızca kendi markasının tesciline karşı yapılmış önceki itirazlara misilleme olarak bu yola başvurduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle başvuruların kötüye kullanım (abuse of rights) teşkil ettiğini savunmuş ve kabul edilemez sayılmasını istemiştir.
Mahkemenin Tespiti: Kötü Niyet Önemli mi?
AB Genel Mahkemesi, bu itirazı reddetmiş ve şu temel tespitlerde bulunmuştur:
📌 “Kullanmama nedeniyle iptal başvuruları, kamu yararını korur. Başvuranın iyi niyetli olması şart değildir.” (paragraf 28)
📌 “Bir markanın ciddi biçimde kullanılmamış olması, başvurunun kabulü için yeterlidir; başvuranın motivasyonu veya ticari amacı dikkate alınmaz.” (paragraf 29)
📌 “Kötüye kullanım iddiaları yalnızca çok istisnai durumlarda —örneğin Sandra Pabst kararındaki gibi sistematik ve organize taciz başvuruları halinde— dikkate alınabilir.” (paragraf 33-34)
Sandra Pabst Kararı ile Fark Ne?
RTL’nin atıf yaptığı Sandra Pabst kararında, Grand Board of Appeal, bir şirketin tek amacı olarak yüzlerce iptal başvurusu yapmasını kötüye kullanım olarak değerlendirmiştir.
Ancak Genel Mahkeme, somut olayda başvuranın sadece iki başvuru yapmış olduğunu, sistematik ya da tehditkar bir davranış bulunmadığını ve başvuruların “kazanılamayacak davalar” olmadığını vurgulamıştır.
Hukuki Yorum ve Sonuç
Bu karar, AB marka hukukunda iptal başvurularının temel işlevinin kamu yararını korumak olduğunu açık şekilde ortaya koymuştur. Marka sahibi, beş yıl boyunca markasını ciddi biçimde kullanmamışsa, başvurunun motivasyonu ne olursa olsun, markasının iptaliyle karşı karşıya kalabilir.
Bu, aynı zamanda haksız rekabet endişesiyle sınırlı kalmayan, rekabetin serbestliği ve pazarın şeffaflığı yönünden de değerlendirilen bir meseledir.
Sonuç ve Uygulama Önerileri
Marka sahipleri için çıkarılacak ders açıktır:
✅ Markanızı gerçekten kullanın.
✅ Kullanım belgelerinizi arşivleyin.
❌ Yalnızca tescil ettirip “koruma altındayım” sanmayın.
⚖️ Bir iptal başvurusunun arkasında kötü niyet olsa bile, somut kanıt ve sistematik taciz olmadan bu iddia hukuken sonuç doğurmaz.
📚 Kaynaklar:
AB Marka Tüzüğü (EUTMR), Madde 58 ve 63 T-1088/23 ve T-1089/23 sayılı AB Genel Mahkemesi Kararı (24 Haziran 2025) R 2445/2017-G, Grand Board of Appeal (Sandra Pabst Kararı)
#MarkaHukuku #KullanmamaNedeniyleİptal #ABGenelMahkemesi #RTLKararı #IPLaw #EUTMR #SandraPabst #GoodFaith #AbuseOfRights #GenuineUse