Giriş
Marka hukuku, modern ticaretin temel taşlarından biridir ve teşebbüslerin mal veya hizmetlerini piyasada diğerlerinden ayırt etmesini sağlayan işaretlerin korunmasını hedefler. Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) m. 4’e göre marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan her türlü işarettir. Bu işaretler, sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının şekli dahil olmak üzere çeşitli biçimlerde olabilir ve sicilde açık ve kesin bir şekilde gösterilebilir olmalıdır. Marka hakkı kural olarak tescille elde edilir ve tescil, markaya mutlak bir koruma sağlar. Bu mutlak haklar, başvuru tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tanınır ve tescilli bir markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır, bu süre yenilenebilir.
Ancak, Türk marka hukuku, tescil ilkesine önemli istisnalar getirerek tescilsiz markaların da belirli koşullar altında korunmasına imkan tanır. Bu durum, hukukun sadece biçimsel tescil kayıtlarına değil, aynı zamanda fiili kullanım ve yaratıcılığın da fikri mülkiyet sisteminde değer gördüğünü ortaya koymaktadır. Eğer yasa, ticaret unvanı, kişi ismi veya telif hakkı gibi tescile tabi olmayan veya tescilden bağımsız doğan hakları korumasaydı, kötü niyetli kişiler bu hakları kolayca gasp edebilirdi. SMK m. 6/3 ve 6/6 hükümleri, sistemin katı tescilcilikten öte, “gerçek hak sahipliği” ve “dürüstlük” ilkelerini de gözettiğinin bir göstergesidir. Bu yaklaşım, hukukun sadece biçimsel değil, aynı zamanda maddi adaleti de hedeflediğini vurgular.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, fikri ve sınai hakların korunmasında temel yasal düzenlemedir. Marka tescilinde ret nedenleri, mutlak ve nispi ret nedenleri olarak ikiye ayrılır. Mutlak ret nedenleri (SMK m. 5), kamu menfaatini koruyan ve Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından re’sen incelenen nedenlerdir (örneğin, ayırt edicilikten yoksunluk, kamu düzenine aykırılık). Nispi ret nedenleri (SMK m. 6) ise daha önceki hak sahiplerinin menfaatlerini koruyan ve ancak hak sahibinin itirazı üzerine incelenen nedenlerdir. Bu nedenler arasında karıştırılma ihtimali, ticari vekilin izinsiz başvurusu, önceye dayalı kullanım, tanınmış markalar, kişilik hakları ve diğer fikri mülkiyet hakları ile kötü niyetli başvurular yer alır. SMK’nın genel yapısı ve özellikle nispi ret nedenleri, Avrupa Birliği mevzuatı ve uluslararası anlaşmalarla (örn. Paris Sözleşmesi, TRIPS Anlaşması) uyum sağlamaktadır. Küreselleşen ticarette markaların uluslararası alanda korunması hayati önem taşıdığından, Türkiye’nin SMK ile AB ve uluslararası mevzuata uyumu, yerel marka sahiplerine uluslararası alanda daha güçlü koruma sağlarken, yabancı marka sahiplerinin de Türkiye’deki haklarını daha kolay savunabilmelerine olanak tanır. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası fikri mülkiyet sistemine entegrasyonunu hızlandırır ve yabancı yatırımlar için hukuki öngörülebilirliği artırır.
SMK m. 6/3 ve 6/6 hükümleri, bu nispi ret nedenleri arasında özel bir öneme sahiptir. Bu maddeler, tescil edilmiş veya kullanılmakta olan ticaret unvanları ile diğer fikri mülkiyet ve kişilik haklarının, marka başvurularına karşı korunmasında merkezi bir rol oynar. SMK m. 6/3, başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine marka başvurusunun reddedilmesini sağlar. SMK m. 6/6 ise tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddini öngörür. Bu iki madde, marka tescil sisteminin, önceki ve gerçek hak sahiplerinin korunması ilkesiyle uyumlu işlemesini temin eden kritik mekanizmalardır.
I. SMK m. 6/3: Önceye Dayalı Kullanım ve Ticaret Unvanına Dayalı İtirazlar
A. Kanun Maddesinin Sadeleştirilmiş Metni ve Amacı
SMK m. 6/3 hükmü, “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” şeklindedir. Bu madde, tescilli markaların yanı sıra, fiilen ticaret hayatında kullanılan ancak tescil edilmemiş işaretler üzerinde hak sahibi olan kişilere de koruma sağlamayı amaçlar. Temelinde “gerçek hak sahipliği” ilkesi yatar; yani bir işareti ilk oluşturan ve bir mal veya hizmetle bağlantılı olarak ilk kullanan kişi, o işaretin sahibi olarak kabul edilir. Bu hüküm, marka tescilinin mutlak bir öncelik sağlamadığı, aksine önceki kullanımla kazanılmış haklara saygı duyulması gerektiğini vurgular.
B. Kapsamlı Açıklamalar ve Uygulama Şartları
SMK m. 6/3’ün uygulanabilmesi için, itiraz eden tarafın “tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde etmiş” olması gerekir. Bu ifade, geniş bir koruma alanı sunsa da, “hak elde etme” kavramı belirli şartlara bağlanmıştır.
İşaretin markasal nitelikte kullanılması ve ayırt edicilik kazanması, bu maddenin temel uygulama şartıdır. Markasal kullanım, işaretin mal veya hizmetleri diğerlerinden ayırma işlevini yerine getirmesi anlamına gelir. Örneğin, “ticaret” veya “gıda” gibi genel ibareler tek başına koruma sağlamazken, özgün unsurlar içeren ibareler ayırt edici kabul edilir. Bir işaretin ayırt edicilik düzeyi, düşük, orta veya yüksek olabilir ve bu düzey, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde önemli bir rol oynar.
Doktrinde ve Yargıtay kararlarında, önceye dayalı kullanım için işaretin “maruf” hale gelmesi (ilgili çevrelerde bilinirlik kazanması) şartının aranıp aranmayacağı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşler, “ticaret sırasında kullanılan” ibaresinin sıradan bir kullanımı değil, ayırt edicilik kazanacak ciddiyette bir kullanımı gerektirdiğini savunur. Ancak, güncel Yargıtay kararlarında “marufiyet” şartının aranmaması yönünde eğilimler olduğu belirtilmektedir. Örneğin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09.06.2018 tarihli, 2016/13807 E. – 2018/4547 K. sayılı kararında, markasal kullanımın yeterli olduğu, “bilinir” hale getirme şartının aranmaması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte, bazı kararlarda hala belirli bir tanınmışlık düzeyinin arandığı da görülmektedir. Örneğin, 08.03.2018 tarihli, 2016/8528 E. – 2018/1843 K. sayılı kararda, markanın belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşması gerektiği ifade edilmiştir. Yargıtay içtihatlarındaki bu istikrarsızlık, alt mahkemelerde farklı kararlar verilmesine yol açabilmekte ve davaların temyiz süreçlerini uzatabilmektedir. Bu durum, marka sahipleri için dava riskini ve maliyetini artırırken, hukuki öngörülebilirliği azaltmaktadır. Bu belirsizliği aşmak için doktrinin ve Yargıtay’ın daha net bir duruş sergilemesi veya yasal düzenlemede açıklık getirilmesi faydalı olacaktır.
Öncelik hakkının ileri sürülebilmesi için işaretin Türkiye sınırları içinde kullanılması ve bu kullanımın davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce başlamış olması gerekir. Tüm Türkiye genelinde bilinirlik ispatı aranmaz; belirli bir çevrede bilinip tanınması yeterlidir. Ayrıca, önceye dayalı kullanım hakkına dayalı itirazın kabulü için, itiraz edilen marka başvurusu ile önceki kullanımın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olması şarttır.
C. Karıştırılma İhtimali Kavramı ve Değerlendirilmesi
SMK m. 6/3, daha çok haksız rekabet ve karıştırılma ihtimali üzerine kurulu bir mekanizmadır. Karıştırılma ihtimali için somut bir karıştırma eyleminin varlığı şart olmayıp, böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterlidir. Halk tarafından ilişkilendirme ihtimali de karıştırılma ihtimali kapsamında değerlendirilir.
Markalar arasındaki benzerlik kıstasında yaygın olarak görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik üzerinde durulur. Bunlardan birinin varlığı, mal ve/veya hizmet benzerliğinin de mevcut olması halinde, karıştırılma ihtimali kabulü için yeterli sayılır. Güncel Yargıtay kararları, alışılagelmiş görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanı sıra “konsept benzerliğini” de ayrıntılı olarak ele almaktadır. Markaların genel görünümü, renkleri, düzenleme stilleri ve ek unsurları bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Örneğin, aynı taraflar arasında benzer markalara yönelik verilmiş iki kararda, tanınmış farklı kelime markalarını benzer bir bileşimde içeren kompozit markalar söz konusu olduğunda, benzerlik değerlendirmesinin nasıl dengeleneceği tartışılmıştır. Bu durum, sadece kelime veya şekil benzerliğinin ötesinde, markanın genel algısının ve yarattığı izlenimin de dikkate alındığını gösterir. Bu, Yargıtay’ın tüketici algısını ve piyasa gerçeklerini daha derinlemesine ele aldığını ortaya koyar.
Yargıtay, karıştırılma ihtimalini her somut olayın özelliklerine göre değerlendirir. Örneğin, “Et Bizim İşimiz” ibaresinin hem davacı hem de davalı markasında ana ve ayırt edici unsur olması nedeniyle görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik ve karıştırılma ihtimali kabul edilmiştir.
D. Ticaret Unvanına Dayalı İtirazın Özel Durumu
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesiyle ilgili işlemlerde kullandığı ve onu diğer tacirlerden ayıran addır. Ticaret unvanı da bir sınai hak olup, SMK m. 6/6 kapsamında da korunur. Ancak SMK m. 6/3, tescilsiz kullanım üzerinden de koruma sağlar. Paris Sözleşmesi’nin 8. maddesi, ticaret unvanlarını tescilden bağımsız olarak korur.
Ticaret unvanının ayırt edici unsurunun öne çıkarılması gerekir [User Query]. Yargıtay uygulamasında, unvanda “genel” ibareler (örneğin “ticaret”, “gıda”) tek başına koruma sağlamazken, özgün unsur ayırt edici kabul edilir. Tescilsiz bir işaretin “markasal kullanım” yoluyla hak elde ettiğini ispatlamak, özellikle “marufiyet” şartı arandığında, ciddi bir delil yükü getirir. Bu, itiraz eden tarafın kapsamlı kullanım kanıtları (fatura, reklam, tanıtım belgeleri vb.) sunmasını gerektirir. Bu delil toplama zorluğu, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için tescilsiz marka korumasını pratik olarak zorlaştırabilir. Bu durum, işletmeleri marka tesciline yönelmeye teşvik eder, çünkü tescilli bir marka ile hak sahipliği ispatı çok daha kolaydır. Dolayısıyla, SMK 6/3’ün varlığına rağmen, tescilsiz markaların korunması hala önemli bir hukuki ve pratik engel taşımaktadır.
SMK m. 6/3, daha çok haksız rekabet ve karıştırılma ihtimali üzerine kurulu bir mekanizmadır. Marka tescilli değilse, tescilsiz marka sahibi SMK hükümlerine göre koruma isteyemeyebilir; bu gibi hallerde Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 54 vd. haksız rekabet hükümlerine dayanılması mümkündür. Haksız rekabet, markasal kullanımın olmaması durumunda dahi ürün veya ambalajlar arasında iltibas yaratılması halinde söz konusu olabilir.
II. SMK m. 6/6: Kişilik Hakları ve Diğer Fikri Mülkiyet Haklarına Dayalı İtirazlar
A. Kanun Maddesinin Sadeleştirilmiş Metni ve Amacı
SMK m. 6/6 hükmü, “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir” şeklindedir. Bu madde, önceki maddeden farklı olarak, karıştırılma ihtimali aramaksızın, doğrudan mutlak hakların ihlalini önlemeyi amaçlar. Bu hüküm, fikri mülkiyet sisteminin, tescilden bağımsız olarak var olan veya kişisel nitelikteki haklara da saygı göstermesini sağlar.
B. Kapsamlı Açıklamalar ve Koruma Kapsamı
SMK m. 6/6, geniş bir yelpazedeki hakları koruma altına almaktadır:
- Kişi İsmi ve Fotoğrafı:
- İsimler, SMK m. 4 kapsamında marka olarak tescil edilebilir. Ancak, başkasına ait bir ismin veya fotoğrafın izinsiz kullanımı, kişilik haklarının ihlali olarak kabul edilir ve itiraz üzerine marka başvurusu reddedilir.
- “Kişi” terimi, gerçek kişilerin isimlerini, soyisimlerini, hatta takma adlarını ve tüzel kişilerin isimlerini de kapsayacak şekilde geniş yorumlanır. Özellikle toplumda tanınmış kişilere ait isimler (örn. TIGER WOODS, MICHAEL JORDAN, BEYONCE) izinsiz marka olarak başvurulursa, Yargıtay tarafından hükümsüz kılınmıştır. Bu tür durumlarda, itiraz eden kişinin Türkiye’de ikamet etmesi şartı aranmaz.
- Fotoğraflar için ise itiraz hakkı, kişinin tanınmış olmasına bağlı değildir; fotoğrafın sahibinin izni olmadan kullanılması yeterlidir. Yasanın “fotoğraf” ibaresi, portreleri ve çizimleri de kapsar. Kişilik haklarının bu şekilde genişlemesi, kişisel kimlik ve yaratıcı ifadenin korunmasına verilen önemin arttığını göstermektedir.
- Telif Hakkı (Eser Adları, Karakterler, Logolar):
- SMK m. 6/6, telif hakkı korumasındaki eserlerin izinsiz marka başvurularına karşı açıkça koruma sağlar. Örneğin, bir sanatçının adı veya fotoğrafı, telif hakkı korumasındaki bir kitap, film veya şarkı adı, ya da başkasına ait bir logo veya tasarım izinsiz marka olarak başvurulursa, hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
- Bu kapsamda, film, çizgi film veya karikatür karakterlerinin isim veya görselleri (örn. Garfield, Mickey Mouse), kitap, dergi, film veya dizi isimleri ve logolar gibi telif haklarına konu eserleri içeren kelime veya şekil markaları sıklıkla hükümsüz kılınmakta veya reddedilmektedir.
- Telif hakları tescile tabi değildir; bu nedenle hak sahibinin yalnızca önceki yaratımı ispatlaması yeterlidir. Türk hukukunda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri ile TÜRKPATENT, telif hakkı sahipliği iddialarını detaylı bir şekilde değerlendirmektedir. “Vulcan Selamı” kararı, telif hakkı sahipliği iddiasının kabulü için ilgili eserin geçmişi, ulusal ve uluslararası yaygın kullanımı ve tanınmışlığının gösterilmesinin önemini vurgulamıştır. Bu karar, özellikle yaratıcı ve eğlence endüstrileri için kritik bir emsal teşkil etmektedir, çünkü geleneksel marka tanımlarına uymayan ancak eserleriyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan ikonik unsurların (jestler, karakterler, sloganlar) korunmasını mümkün kılmaktadır. Bu durum, hukuki çerçevelerin yeni ticari değer biçimlerine nasıl uyum sağladığını gösterir. Telif hakları ve marka hakları arasında kümülatif koruma mümkündür, bu da hak sahiplerine hem FSEK hem de SMK tarafından sağlanan korumadan eş zamanlı olarak faydalanma imkanı sunar.
- Diğer Fikri Mülkiyet Hakları (Tasarım, Patent, Faydalı Model, Coğrafi İşaret, Alan Adı):
- SMK m. 6/6, “herhangi bir fikri mülkiyet hakkı” ibaresiyle geniş bir koruma kapsamı sunar. Bu kapsamda tasarım hakları, patent hakları, faydalı modeller ve internet alan adları da yer alır.
- Tescilli bir tasarımın marka olarak tescil edilmek istenmesi durumunda, tasarım hakkı sahibi itiraz edebilir. Patent ve faydalı modellerin marka başvurusuna konu olması daha nadir olmakla birlikte, bu durumda da hak sahibi SMK m. 6/6 korumasından faydalanabilir. Başkasına ait bir internet alan adının marka olarak tescil edilmek istenmesi halinde, alan adı sahibi itiraz edebilir; ancak yabancı alan adları için alan adının Türkiye’de bilinir veya kullanılıyor olması gerekir.
C. Karıştırılma İhtimali Şartının Aranmaması
SMK m. 6/6’nın SMK m. 6/3’ten temel farkı, karıştırılma ihtimali şartının aranmamasıdır. Bu maddede, hakka dayalı izinsiz kullanım tek başına yeterli kabul edilir. Yani, marka başvurusunun önceki hak sahibinin izni olmadan yapılmış olması ve başvurunun ilgili hakkı içermesi, itirazın kabulü için yeterlidir; tüketicilerde bir karıştırılma ihtimali doğup doğmadığına bakılmaz. Bu durum, mutlak hakların doğrudan ve güçlü bir şekilde korunmasını sağlar.
III. İtiraz Süreci ve Usulü: Detaylı Rehber
Marka başvurularına karşı itiraz süreci, Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde yürütülen ve belirli usul kurallarına tabi olan çok aşamalı bir idari prosedürdür.
A. İtiraz Süresi ve Mercii
Marka başvuruları, şekli inceleme ve mutlak ret nedenleri açısından ön incelemeden geçtikten sonra, Resmi Marka Bülteni’nde yayımlanır. İlgili kişiler, söz konusu marka başvurusunun Bülten’de yayımlanmasından itibaren iki ay içinde itirazlarını TÜRKPATENT’e sunmalıdırlar. Bu süre, hukuki niteliği itibarıyla hak düşürücü bir süre olup, uzatılamaz. Sürelerin bu denli katı ve hak düşürücü olması, proaktif izleme ve zamanında harekete geçmenin önemini vurgular. Sürelerin kaçırılması, itiraz hakkının geri dönülemez bir şekilde kaybedilmesine yol açar ve bu durumda hak arayışı, potansiyel olarak daha uzun ve maliyetli hükümsüzlük davalarına kayar. Bu durum, fikri mülkiyet hukukunda “kullan ya da kaybet” ilkesinin bir yansımasıdır.
İtiraz mercii, Türk Patent ve Marka Kurumu’dur (TÜRKPATENT).
B. İtiraz Dilekçesi ve Deliller
İtiraz dilekçesi, TÜRKPATENT’e hitaben yazılmalı ve aşağıdaki kilit unsurları mutlaka içermelidir:
- İtiraz eden tarafın bilgileri (ad/unvan, adres, T.C. kimlik/vergi numarası).
- İtiraz edilen marka bilgileri (başvuru numarası, marka örneği, başvuru sahibi bilgileri).
- Hangi maddeye (SMK m. 6/3 veya 6/6) dayandığı, hangi hakların ihlal edildiği ve somut delillerle birlikte gerekçelerin ayrıntılı açıklaması.
- Sunulabilecek başlıca deliller şunlardır: Önceki tescilli marka belgeleri, kullanım kanıtları (faturalar, broşürler, kataloglar, web sitesi ekran görüntüleri, reklam materyalleri, satış raporları), tanınmışlık delilleri (piyasa araştırmaları, medya yayınları, sektör ödülleri), emsal kararlar ve uzman raporları. Yeterli ve ikna edici delil sunumu, itirazın kabul edilme şansını doğrudan etkiler.
- İtirazlar, TÜRKPATENT nezdinde kayıtlı marka vekilleri aracılığıyla sunulabilir ve bu işlem için vekaletnameye ihtiyaç duyulur.
- İtiraz işlemi için TÜRKPATENT’e ödenecek itiraz ücreti, güncel tarifeye göre belirlenir (2024 yılı için 406 TL).
- Marka itirazını online yapmak mümkündür; TÜRKPATENT’in online işlem platformu üzerinden elektronik imza ile yapılabilir.
C. Başvuru Sahibinin Karşı Görüşleri ve Değerlendirme
İtirazı alan TÜRKPATENT, marka başvuru sahibine itirazı tebliğ eder ve başvuru sahibine tebliğden itibaren bir ay içinde itiraza ilişkin görüşlerini sunma hakkı tanır. Bu karşı görüş sunma işlemi için TÜRKPATENT tarafından herhangi bir ücret talep edilmemektedir.
İtiraz, itiraz sahibinin dilekçesi ve başvuru sahibinin itiraza ilişkin görüşlerini sunduğu dilekçe dikkate alınarak TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığından bir uzman tarafından incelenir. Eğer uzman, marka başvurusunun bir ret sebebi teşkil ettiği sonucuna varırsa, markanın ilgili mal ve hizmetler yönünden reddine karar verir. Aksi halde, itiraz reddedilir ve marka başvurusunun tescili işlemlerine devam edilir. İtiraza ilişkin karar taraflara tebliğ edilir.
D. YİDK (Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu) ve Yargı Yolu
TÜRKPATENT’in verdiği karara karşı, kararın taraflara bildirilmesinden itibaren iki ay içinde Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na (YİDK) yazılı bir itiraz dilekçesi sunulması gerekmektedir. YİDK, itirazı ve varsa karşı görüşleri yeniden değerlendirerek kesin idari kararı verir. YİDK’nın verdiği bu nihai idari karara karşı da kararın taraflara bildirilmesinden itibaren iki ay içerisinde mahkeme nezdinde iptal davası açılabilmesi mümkündür. Bu dava, bir ihtisas mahkemesi olan Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nde açılmalıdır ve bu mahkemenin yetkisi kesindir.
Eğer marka başvurusuna itiraz süresi kaçırılmışsa veya itiraz reddedilmişse, marka tescil edildikten sonra, önceki hak sahibi tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep edebilir. Hükümsüzlük davası, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde açılmalıdır. Ancak, sonraki tarihli marka sahibinin kötü niyetli olması halinde, bu beş yıllık süre uygulanmaz ve hükümsüzlük davası süresiz olarak açılabilir. İdari ve yargısal süreçlerin bu çok katmanlı yapısı (TÜRKPATENT uzmanı, YİDK, ardından ihtisas mahkemesi), kapsamlı bir inceleme sağlamayı amaçlasa da, aynı zamanda süreçleri karmaşıklaştırarak uzatabilmektedir. Bu yapı, idari uzmanlığı korurken yargısal denetimi sürdürmeyi hedefler, ancak bu durum, uzman hukuki danışmanlığın gerekliliğini de beraberinde getirir.
E. İtirazı Güçlendirme Yöntemleri ve Savunma Stratejileri
Marka itiraz süreçlerinde başarı şansını artırmak için çeşitli stratejiler ve karşı savunma mekanizmaları mevcuttur:
- Kötü Niyet İddiası: SMK m. 6/9 hükmü, “kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir” demektedir. Kötü niyet, genel olarak dürüstlük kuralına aykırı davranma, başka birinin hakkından haksız yarar sağlama veya piyasaya girişi engelleme amacı taşıyan bir tescil olarak tanımlanır. Kötü niyetin varlığı, marka başvurusunun yapıldığı an itibarıyla değerlendirilir. Eğer başvuru sahibi kötü niyetliyse, önceki hak sahibinin beş yıllık sessiz kalma süresi (sessiz kalma yoluyla hak kaybı) savunması uygulanamaz ve önceki hak sahibi markanın hükümsüzlüğünü talep edebilir. Örneğin, “Sky plc v. SkyKick Inc.” davasında, geniş kapsamlı mal ve hizmet listeleri için kullanım niyeti olmaksızın yapılan tescillerin, üçüncü tarafın çıkarlarını haksız yere zedelemek veya markanın işlevleriyle bağdaşmayan münhasır haklar elde etmek amacıyla yapılması halinde kötü niyetli kabul edilebileceği belirtilmiştir. Kötü niyet kavramı, sadece hukuki bir terim olmanın ötesinde, stratejik bir araçtır. Varlığı, “sessiz kalma” savunmasını geçersiz kılabilir ve hükümsüzlük davaları için zaman sınırlarını kaldırabilir, bu da uyuşmazlıklarda güç dengesini temelden değiştirebilir. Bu durum, fikri mülkiyet hukukunun etik boyutunu ve sistemin kötüye kullanılmasını önlemedeki rolünü vurgular.
- Kullanmama Savunması: Eğer önceki markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl geçmiş ve marka kullanılmamışsa, bu markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir veya itiraz sürecinde ya da tecavüz davasında kullanmama savunması ileri sürülebilir.
- Emsal Kararlar: Benzer durumlardaki önceki TÜRKPATENT veya yargı kararları, itiraz argümanlarını güçlendirir ve hukuki süreçte yol gösterici olur.
- Haksız Rekabet: Eğer bir eylem SMK kapsamında marka hakkına tecavüz teşkil etmiyorsa dahi, Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabet hükümleri (TTK m. 54 vd.) uyarınca haksız rekabet olarak değerlendirilebilir ve bu hükümlere dayanarak dava açılabilir.
IV. Yorum, Değerlendirme ve Sonuç
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/3 ve 6/6 maddeleri, marka başvurularına karşı önceki hak sahiplerine güçlü bir koruma sağlamaktadır. Ancak bu iki madde arasındaki temel farkın anlaşılması, hukuki stratejilerin doğru belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. SMK m. 6/3, önceye dayalı tescilsiz marka veya işaret kullanımlarına dayanır ve itirazın kabulü için karıştırılma ihtimalinin varlığını şart koşar [User Query]. Bu madde, haksız rekabetin önlenmesi ve gerçek hak sahipliği ilkesinin korunması üzerine kuruludur. Buna karşılık, SMK m. 6/6, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğraf, telif hakkı veya diğer fikri mülkiyet haklarını içeren marka başvurularına karşı doğrudan mutlak hak ihlaline dayanır ve karıştırılma ihtimali aranmaz; izinsiz kullanım tek başına yeterlidir [User Query]. Bu, kişilik haklarının ve fikri mülkiyet haklarının doğrudan ve güçlü bir şekilde korunmasını sağlar. Uygulamada, bu iki madde çoğu zaman birlikte ileri sürülmekte, hem ticaret unvanının ayırt edici unsuruna hem de hak sahibinin kişisel/telif haklarına dayanılmaktadır.
Uygulamadaki zorluklar ve önemli hususlar, bu süreçlerin karmaşıklığını ortaya koymaktadır. Özellikle SMK m. 6/3 kapsamında “marufiyet” şartının aranıp aranmayacağına dair Yargıtay kararlarındaki çelişki, uygulayıcılar için önemli bir hukuki belirsizlik yaratmaktadır. Bu durum, her davanın somut koşullarının ve delil durumunun ne kadar kritik olduğunu vurgular ve tescilsiz bir işaretin “markasal kullanım” yoluyla hak elde ettiğini ispatlamanın ciddi bir delil yükü getirdiğini gösterir. Ayrıca, kötü niyetin tespiti, dürüstlük kuralına aykırı davranışların ve haksız menfaat elde etme amacının somut delillerle ortaya konulmasını gerektirir. Tüm bu süreçlerde, itiraz sürelerinin hak düşürücü nitelikte olması nedeniyle, sürelerin kaçırılmaması büyük önem taşır.
Marka hukuku, Yargıtay içtihatlarındaki gelişmelerle (örn. konsept benzerliği, marufiyet tartışması) dinamik bir yapıya sahiptir. Dijitalleşmenin etkisiyle alan adları ve çevrimiçi kullanımlar gibi yeni unsurların korunma kapsamına alınması, hukukun değişen ticari gerçekliklere uyum sağladığını göstermektedir. Uluslararası anlaşmalarla uyumun devam eden önemi, Türkiye’nin fikri mülkiyet sisteminin küresel standartlarla entegrasyonunu pekiştirmektedir.
Bu karmaşık hukuki süreçlerde, hak kaybı yaşamamak ve etkili bir itiraz veya savunma stratejisi geliştirmek için profesyonel hukuki destek elzemdir. Uzman bir fikri mülkiyet hukukçusu, sürecin her aşamasında stratejik danışmanlık sağlayarak, delillerin doğru toplanmasını, dilekçelerin hukuki mevzuata uygun hazırlanmasını ve risk yönetimini temin eder.
V. İletişim
Ticaret unvanınız, adınız, eseriniz veya haklarınıza izinsiz marka başvurusu yapıldığını düşünüyorsanız profesyonel destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz:
📧 emre@emrekurt.av.tr
📱 WhatsApp: 0551 942 20 34
#MarkaHukuku #TicaretUnvanı #SMK #TÜRKPATENT #FikriMülkiyet #FikriHaklar #SınaiMülkiyet #TelifHakkı #TicaretHukuku #ŞirketHukuku #UnvanKoruması #Markaİtirazı #MarkaBaşvurusu #MarkaReddi #MarkaTescili #MarkaKoruması #İtirazSüresi #YargıtayKararları #BAMKararları #HaksızRekabet #KişilikHakları #EserSahipliği #FSEK #TTK #Avukat #Hukuk #IPLaw #TrademarkLaw #IntellectualProperty #6/3 #6/6