İçeriğe geç
Anasayfa » Gizli Ses Kayıtlarının Hukuki Geçerliliği: Yargıtay Kararlarındaki Yorum Farkı

Gizli Ses Kayıtlarının Hukuki Geçerliliği: Yargıtay Kararlarındaki Yorum Farkı

Özel hayatın gizliliği ile ispat hakkı arasındaki hassas denge


Giriş

Dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte, gizli ses kayıtları hem hukuki süreçlerde hem de günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız bir konu haline geldi. Bu makalede, Yargıtay’ın iki önemli kararını inceleyerek, gizli kayıtların ne zaman delil olarak kullanılabileceği, ne zaman suç teşkil ettiği sorularının yanıtlarını arıyoruz. Hem medeni hukuk hem de ceza hukuku perspektifinden ele alınan bu konu, uygulamacılar ve bireyler için kritik önem taşıyor.

Hukuki Çerçeve ve İki Farklı Yaklaşım

Türk hukukunda gizli ses kayıtlarının durumu, medeni hukuk ve ceza hukuku açısından farklı değerlendiriliyor. HMK 189/2 maddesi “hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan delillerin mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağını” açıkça belirtirken, TCK 133/1 maddesi kişiler arası aleni olmayan konuşmaları dinleme veya kaydetmeyi suç saymaktadır. Ancak Yargıtay’ın yaklaşımı, özellikle kişinin tarafı olduğu konuşmaların kaydedilmesi konusunda daha esnek bir tutum sergilemektedir. Bu durum, aynı eylemin farklı hukuk dallarında farklı sonuçlar doğurabilmesi anlamına gelmektedir.

Kritik Ayrım: Delil Elde Etme ve Yaratma Farkı

Yargıtay, gizli kayıtlar konusunda “elde etme” ile “yaratma” arasında önemli bir ayrım yapmaktadır. Hukuka aykırı olarak yaratılan deliller, sırf dava amacıyla kurgulanmış ve hiçbir şekilde kabul edilmeyen delillerdir. Boşanma davası için özel olarak hazırlanmış sahte diyaloglar bu kategoriye girer. Buna karşılık, hukuka aykırı olarak elde edilen deliller ise somut olayın özelliğine göre değerlendirilir ve bazı hallerde kabul edilebilir niteliktedir. Müşterek yaşanan evde bulunan günlük gibi dokümanlar bu ikinci kategoriye örnek teşkil etmektedir. Bu ayrım, uygulama açısından son derece kritik öneme sahiptir.

Kabul Edilebilir Durumlar ve Koşulları

Gizli ses kayıtlarının kabul edilebilir olduğu durumlar belirli koşullara bağlıdır. Kişinin bizzat tarafı olduğu konuşmalar, mobbing iddialarının ispatı ve işyerindeki günlük rutinler genellikle kabul gören durumlar arasındadır. Eşlerin birlikte yaşadığı evde zorla veya çalınarak elde edilmeyen kayıtlar da bu kapsamdadır. Hak kaybını önleme amacı ve kişilik haklarının korunması gibi haklı gerekçeler bulunan durumlar da değerlendirme kapsamına girmektedir. Bu durumların ortak özelliği, kayıtların doğal süreç içinde ve haklı nedenlerle elde edilmiş olmasıdır.

Kabul Edilemez Durumlar ve Kırmızı Çizgiler

Hukukumuzda kesinlikle kabul edilmeyen durumlar da net şekilde belirlenmiştir. Özel hayatın gizli alanına müdahale eden kayıtlar, özellikle cinsel yaşam ve intim özel konuşmalar bu kapsamın dışında kalmaktadır. Dava amacıyla hazırlanmış kurgulanmış deliller ve yapay olarak yaratılmış kayıtlar hiçbir şekilde delil değeri taşımamaktadır. Çalınmış kayıtlar, tehdit ve zorla alınan kayıtlar da aynı şekilde hukuka aykırı olarak değerlendirilmektedir. Bu durumların ortak özelliği, kayıtların kötüniyetli ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olmasıdır.

Emsal İçtihatlar: İki Farklı Sonuç, İki Farklı Yaklaşım

Vaka 1: Hastanede Mobbing İddiası – Beraat Kararı (E. 2020/1058, K. 2022/6239)

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 05.10.2022 tarih ve 2020/1058 E., 2022/6239 K. sayılı kararında, bir devlet hastanesinde kulak burun boğaz uzmanı olarak çalışan doktor, başhekim yardımcısı ile aralarındaki idari uyuşmazlıklar ve “mobbing” iddialarını delillendirmek amacıyla makam odasında yaptıkları yüz yüze görüşmeyi gizlice kaydetmişti. Mahkeme, konuşmanın taraflarının sadece sanık ve katılan olduğunu, sanığın “tarafı olduğu konuşmayı kaydetmesinden dolayı” TCK 133/1 maddesindeki suçun yasal unsurlarının oluşmadığını belirtmiştir. Ayrıca söz konusu konuşmaların “katılanın özel yaşam alanına dahil ve onun özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte bulunmadığı” tespiti yapılarak CMK 223/2-a maddesi gereğince beraat kararı onanmıştır.

Vaka 2: Boşanma Davasında Kurgulanmış Kayıt – Red Kararı (E. 2011/2-703, K. 2012/70)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2012 tarih ve 2011/2-703 E., 2012/70 K. sayılı kararında, Kadıköy 1. Aile Mahkemesi’ndeki boşanma davasında eşlerden birinin rızası dışında ve “sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulmuş” CD kaydı ele alınmıştır. HGK, bu kaydın “usulsüz olarak yaratılmış” delil niteliğinde olduğunu belirterek hukuka aykırı bulmuştur. Kararda açıkça “usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir” ifadesi yer almakta ve HMK 189/2 maddesine atıf yapılmaktadır.

Bu iki emsal karar arasındaki temel fark, birincisinde gerçek bir konuşmanın bizzat tarafı olan kişi tarafından kaydedilmesi (TCK 133/1 unsur yokluğu), ikincisinde ise yapay olarak kurgulanmış bir delilin oluşturulmasıdır (HMK 189/2 hukuka aykırı delil). Bu ayrım, gizli kayıtların hukuki değerlendirmesinde kritik öneme sahiptir.

Güncel Gelişmeler ve İçtihat Analizi

2011-2022 döneminde Yargıtay’ın gizli kayıtlara yaklaşımında önemli bir evrim gözlenmektedir. 2011/2-703 E., 2012/70 K. sayılı HGK kararıyla ortaya konan “usulsüz yaratma” kriteri, 2020/1058 E., 2022/6239 K. sayılı 12. CD kararıyla “tarafı olunan konuşma” ayrımıyla geliştirilmiştir. Son yıllarda boşanma davalarında yüzde 60 oranında ses kayıtları kullanılırken, mobbing davalarında yüzde 40 artış görülmektedir. Özellikle 12. Ceza Dairesi’nin 2022 kararından sonra, “tarafı olunan konuşma” kavramının netleşmesi ile ceza davalarında beraat oranlarında artış dikkat çekmektedir. Bu veriler, hem hukuki düzenlemelerin daha net hale geldiğini hem de toplumun bu konudaki farkındalığının arttığını göstermektedir.

Uygulayıcılar İçin Stratejik Rehber ve Kontrol Listesi

Hem emsal vakalardan hem de güncel içtihatlardan çıkan sonuç, her kayıt için ayrı değerlendirme yapılması gerekliliğidir. Hukukçuların öncelikle konuşmanın tarafı olup olmama durumunu, kayıtların elde edilme şeklini ve haklı gerekçe bulunup bulunmadığını analiz etmesi gerekmektedir. Mobbing vakasında görüldüğü gibi, işyerindeki adil olmayan muameleyi ispat etme amacı haklı gerekçe oluştururken, boşanma davasındaki örnekte olduğu gibi sırf dava kazanmak amacıyla kurgulanmış kayıtlar kesinlikle kabul edilmez. Bireyler açısından ise kayıt yapmadan önce hukuki durumu öğrenmek, haklı gerekçeyi belgelemek ve mümkünse uzman görüşü almak kritik öneme sahiptir. Her iki vakada da görüldüğü üzere, mahkemelerin değerlendirmesi somut olayın özelliklerine göre değişmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Gizli ses kayıtlarının hukuki geçerliliği, somut olayın özellikleri, elde edilme şekli ve kullanım amacına göre belirlenmektedir. Yargıtay’ın yaklaşımı ceza hukuku yönünden daha esnek, medeni hukuk yönünden daha katı olup her durumda özel hayatın korunmasını ön planda tutmaktadır. Ana kural olarak “hukuka uygun yollardan elde edilmeyen veya yapay olarak yaratılan kayıtlar delil değeri taşımaz” ilkesi geçerlidir. Bu konuda gelişen içtihatlar ve teknolojik ilerlemeler, hukuki çerçevenin sürekli güncellenmesini gerektirmektedir. Uygulayıcıların güncel gelişmeleri takip etmesi ve her somut olay için ayrıntılı değerlendirme yapması zorunludur.


Bu makale genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, somut olaylar için mutlaka uzman hukuki görüş alınmalıdır, bizi arayın;

📧 emre@emrekurt.av.te

📲 0551 942 20 34 (Whatsup)

#GizliKayıt #HukukiDelil #ÖzelHayatınGizliliği #Yargıtay #HukukBlog #DelilHukuku