İçeriğe geç
Anasayfa » Tarihi Sanatsal Eserlerin Korunması ve Değiştirilmesinde Telif Hakkı Etkileri: Edirne Selimiye Camii Kubbesi Örneği

Tarihi Sanatsal Eserlerin Korunması ve Değiştirilmesinde Telif Hakkı Etkileri: Edirne Selimiye Camii Kubbesi Örneği

Fikri mülkiyet hukuku alanında, telif hakkı korumalarının kültürel mirasın yönetimiyle kesişimi, özellikle asırlık eserlere yönelik müdahalelerde karmaşık bir yasal sorun teşkil etmektedir. Bu inceleme, Türk telif hakkı yargılaması ve uluslararası sözleşmeler bağlamında, telif hakkı sahibinin münhasır yetkilerine izinsiz müdahaleleri yasaklayan temel ilkeyi ele almaktadır. Ancak, yazarın vefat ettiği, telif süresi dolduğu ve eserin taşınmaz kültürel mülk niteliğinde olduğu durumlarda ortaya çıkan zorluklara odaklanmaktadır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu No. 5846 (“Telif Hakkı Kanunu”), Edebî ve Sanatsal Eserlerin Korunmasına Dair Bern Sözleşmesi ve ilgili kültürel miras kanunlarından yola çıkarak, bu makale, geleneksel telif hakkı çarelerinin süresi dolduktan sonra kullanılamayacağını, ancak miras koruma rejimleri altında benzer güvencelerin devreye girdiğini savunmaktadır.

Telif Hakkının Temel İlkesi: Münhasır Haklar ve İzinsiz Müdahalelerin Yasaklanması

Telif Hakkı Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, Bern Sözleşmesi’nin 6. maddesiyle uyumlu olarak (Türkiye 1951’de Sözleşme’ye katılmıştır), orijinal bir eserin yazarı –edebî, sanatsal ve mimari ifadeleri kapsayan– çoğaltma, dağıtım, uyarlama ve kamuya sunum gibi ekonomik haklara sahiptir. Daha da önemlisi, Kanun’un 14-19. maddeleri altındaki manevi haklar, yazara devredilemez ve feragat edilemez haklar tanır; bunlar arasında paternity hakkı (atfetme) ve bütünlük hakkı yer alır ki bunlar, yazarın onurunu veya itibarını zedeleyecek bozulma, tahrifat veya değişiklikleri yasaklar. Bu manevi haklar, Yargıtay içtihatlarında vurgulandığı üzere, kişisel nitelikleri nedeniyle devredilemezdir.

Edirne Selimiye Camii’ndeki yazılar –Ahmed Şemseddin Karahisari’nin öğrencisi Hattat Hasan Çelebi’ye (ö. 1594) atfedilen– Telif Hakkı Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca “güzel sanat eserleri” olarak nitelendirilir ve mimari bütünleşmelere uzanabilir. Telif hakkı süresi içinde, yazım hatalarını düzeltme veya çağdaş hat sanatı ikame etme gibi onarıcı veya değiştirici müdahaleler, hak sahibinin açık rızasını gerektirir. Böyle bir izin olmaksızın yapılan işlem, ihlal teşkil eder ve Kanun’un 66-72. maddeleri uyarınca sivil çareler (ihtiyati tedbir, tazminat ve ihlal edici kopyaların imhası) veya 71-72. maddeleri uyarınca cezai yaptırımlar doğurabilir.

Zaman Sınırları: Koruma Süresi ve Kamu Malı Geçişi

Telif hakkı korumasının süre sınırı, kritik bir sınırlayıcı unsurdur. Telif Hakkı Kanunu’nun 27. maddesine göre, ekonomik haklar yazarın yaşamı boyunca ve ölümünden sonra yetmiş yıl sürer. Anonim veya takma adlı eserler için süre, kamuya sunum tarihinden başlar. Manevi haklar, bazı hukuk sistemlerinde (örneğin Fransa’da Fikri Mülkiyet Kanunu’nun L121-1 maddesi altındaki droit moral) sonsuz olsa da, Türk hukukunda ekonomik haklarla aynı süreye bağlıdır; Kanun’un 19. maddesi uyarınca, yazarın yaşamı sırasında sürer ve mirasçılar veya belirlenmiş kurumlar tarafından yetmiş yıl boyunca uygulanabilir. Bu sınırlı süre, Bern Sözleşmesi’nin 6bis maddesinin asgari standardıyla uyumludur; Sözleşme, manevi hakları (paternity ve bütünlük) en az ekonomik haklar kadar sürdürmeyi zorunlu kılar, ancak ölüm sonrası uygulama usullerini ulusal yasaya bırakır.

Bu örnekte, Hasan Çelebi’nin 1594’te vefatı, eserlerini 17. yüzyıl sonundan itibaren kamu malı haline getirmiştir –yetmiş yıllık ölüm sonrası uzatmanın çok ötesinde. Telif hakkı süresi dolduğunda eser kamu malına geçer ve haleflerin münhasır denetimi kalkar. Üçüncü taraflar, eserleri serbestçe çoğaltabilir, uyarlayabilir veya değiştirebilir; bu, yalnızca genel haksız rekabet veya yanıltıcı beyan ilkeleriyle sınırlıdır (örneğin Türk Ticaret Kanunu No. 6102). Dolayısıyla, “sahibinden izin” soruları geçersiz hale gelir; mirasçılar, malvarlığı veya kültürel kurumlar, özel sözleşme veya yasal canlandırma olmaksızın artık telif hakkı sahibi değildir.

Süre Sonrası Senaryolar: Manevi Hak Kalıntıları ve Miras Katmanları

Sürenin dolmasına rağmen, şu soru gündeme gelir: Eserin orijinalliğini korumak için herhangi bir manevi hak kalıntısı devam eder mi? Türk doktrini, Bern 6bis(2) maddesi uyarınca, manevi hakları ölüm sonrası mirasçılar veya devletçe belirlenmiş kurumlar (örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığı) tarafından yetmiş yıllık süre içinde uygulanabilir kılar. Süre dolduktan sonra, telif hakkı sensu stricto altında dava hakkı kalmaz. Karşılaştırmalı analiz farklılık gösterir: Sonsuz manevi hak rejimlerinde, torunlar veya kamu otoriteleri bütünlük ihlallerini sonsuza dek engelleyebilir (örneğin İtalyan Telif Hakkı Kanunu No. 633/1941, Madde 20). Türkiye ise sınırlı bir model benimser ve sonsuz uygulamayı dışlar.

Bu boşluk mutlak değildir. Selimiye Camii gibi taşınmaz kültürel varlıklar için –2011’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan– koruma kalkanı, özel miras mevzuatına kayar. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu No. 2863 (“Miras Kanunu”), “taşınmaz kültürel mülk”ün devlet denetimini zorunlu kılar (Madde 6) ve Bölgesel Koruma Kurulları’ndan onay gerektirir. Madde 10, “orijinal haliyle” koruma vurgusu yapar ve tarihsel, sanatsal veya mimari değeri bozan değişiklikleri yasaklar. İhlaller, Madde 65-68 uyarınca idari cezalar, iade emirleri veya cezai yaptırımlar doğurur. Bu rejim telif hakkından bağımsızdır; kamu yararı temelinde çalışır ve Kur’ani yazılardaki yazım hatalarını düzeltme veya modern hat sanatı ekleme gibi değişikliklerin mimarlar, sanat tarihçileri ve epigrafistlerden oluşan uzman kurullarca incelenmesini sağlar.

Uygulamada, telif hakkı sona erdiğinde yol, miras otoritelerine ihtiyati tedbir veya karar iptali için başvurmaktır. Örneğin, paydaşlar Miras Kanunu’nun 12. maddesini kullanarak özgünlüğe aykırı görülen kurul onaylarını itiraz edebilir ve İdari Usul Kanunu No. 2577 uyarınca idari mahkemelere taşıyabilir. Uluslararası yükümlülükler, Türkiye’nin 1983’te onayladığı UNESCO 1972 Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi dahil, devlete mirası “tam zenginliğiyle” gelecek nesillere aktarma yükümlülüğü getirir (Madde 4) ve böylece quasi-manevi hak ikamesi sağlar.

Sonuç: Telif Hakkından Gözetim Zorunluluklarına

Özetle, telif hakkı kanunu süresi içinde izinsiz müdahalelere karşı güçlü engeller koyarken, antik eserler gibi süre dolmuş durumlarda geleneksel çareler uygulanamaz. Orijinalliğin korunması için “telif hakkı koruması” sonsuza dek sürmez; kamu malı serbest kullanımı davet eder ve manevi hakların sınırlı ölüm sonrası yansımasıyla temperlenir. Ancak bu, değişikliklere serbestlik tanımaz. Miras Kanunu ve UNESCO çerçevelerinde yer alan kültürel patrimoni gereklilikleri, devlete tarihi özü koruma görevleri yükler. Selimiye Camii’nin bozulmadan korunmasını savunan paydaşlar, telif hakkı iddiaları yerine miras kanunları altında idari ve yargısal yolları izlemelidir; bu, “onarım kisvesi altında yok etme”yi önler. Bu paradigma, özel fikri mülkiyetin, insanlığın ortak mirasını korumada kamu gözetimine boyun eğdiği gelişen yargılamayı vurgular.

☎️ Konu hakkında yorum veya danışmanlık için lütfen iletişime geçin👇

📧 emre@emrekurt.av.tr

✅ 0551 942 20 34 (Whatsup)

#SelimiyeCamii #KültürelMiras #TelifHakları #Restorasyon #TarihiKoruma #MimarSinan #HatSanatı