TÜRKPATENT, 24 Ocak 2025 tarihinde bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybeden Mattia Ahmet Minguzzi’nin soyadının marka olarak tescil edilmesine yönelik başvuruyu, kişilik haklarının ihlali ve kötü niyet gerekçeleriyle reddetmiştir. Bu karar, EUIPO ve AB mahkemelerinin içtihatlarıyla paralellik göstermekte ve kişi isimlerinin korunmasına ilişkin yerleşik ilkeleri yansıtmaktadır.
I. OLAYIN ÖZETİ VE HUKUKİ ÇERÇEVE
11 Nisan 2025 tarihinde TÜRKPATENT’e “Minguzzi” ibaresiyle kapsamlı bir marka tescil başvurusu yapılmıştır. Başvuru, deri ve tekstil ürünleri, giyim eşyaları, çevrim içi pazaryeri hizmetleri, reklam ve perakende-toptan satış faaliyetleri dahil olmak üzere çok sayıda mal ve hizmet sınıfını kapsamaktaydı.
24 Ocak 2025’te trajik bir bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybeden Mattia Ahmet Minguzzi’nin babası Andrea Minguzzi, yasal temsilcisi aracılığıyla Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında itirazda bulunmuştur. TÜRKPATENT, yapılan inceleme sonucunda başvuruyu iki temel gerekçeyle reddetmiştir:
- Diğer fikri haklar veya kişi haklarının ihlali (SMK m. 6/6)
- Kötü niyet (SMK m. 6/9)
II. AB VE EUIPO İÇTİHATLARIYLA KARŞILAŞTIRMALI ANALİZ
A. BECKER DAVASI: İSİM HAKLARININ KORUNMASI PARADİGMASI
Dava: Boris Becker v. Haribo (CJEU, C-409/12)
Temel İlke: Ünlü bir kişinin adının ticari amaçlarla izinsiz kullanılması, kişilik haklarının ihlalini teşkil eder ve marka başvurusunun reddini gerektirir.
Avrupa Adalet Divanı’nın Becker kararı, kişi isimlerinin marka hukuku çerçevesindeki korunmasına ilişkin temel ilkeleri ortaya koymuştur. Divan, bir kişinin adının ticari değerinin o kişiye ait olduğunu ve bu değerin izinsiz kullanımının kişilik haklarını ihlal ettiğini vurgulamıştır.
Boris Becker davasında, ünlü Alman tenisçinin soyadı, Haribo tarafından şekerleme ürünleri için marka olarak tescil ettirilmeye çalışılmıştır. CJEU, Becker’in isminin taşıdığı ticari değerin kendisine ait olduğunu ve bu değerin korunması gerektiğini belirtmiştir. Divan, ulusal mahkemelerin, bir ismin ticari kullanımının o kişinin kişilik haklarını ihlal edip etmediğini değerlendirmeleri gerektiğini vurgulamıştır.
Minguzzi davasında, başvurucu, vefat etmiş genç bir bireyin soyadını, ailesi olmadığı ve herhangi bir izin almadığı halde, kapsamlı ticari faaliyetler için marka olarak tescil ettirmeye çalışmıştır. Bu durum, Becker kararının temel mantığıyla tam bir uyum içindedir: bir kişinin adı, o kişinin veya mirasçılarının rızası olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.
Becker davasından farklı olarak, Minguzzi davasında mağdur hayatta değildir. Ancak bu durum, kişilik haklarının korunması gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Kişilik hakları, ölüm sonrasında da mirasçılar tarafından korunabilir ve savunulabilir. Andrea Minguzzi’nin itirazı, oğlunun adının ve anısının korunmasına yönelik meşru bir hak kullanımıdır.
B. ESCOBAR DAVASI: KÖTÜ NİYETİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava: Escobar Inc. v. EUIPO (General Court, T-478/16)
Temel İlke: Kötü niyet, başvurucunun başkasının haklarından veya ününden haksız menfaat sağlama amacıyla marka başvurusunda bulunması halinde ortaya çıkar.
Genel Mahkeme’nin Escobar kararında, ünlü Kolombiyalı uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın adının ticari kullanımı değerlendirilmiştir. Mahkeme, başvurucunun kötü niyetinin, kamuya mal olmuş bir ismin yaratacağı ticari değerden yararlanma niyetinden kaynaklandığını tespit etmiştir.
Escobar davasında, başvurucu Pablo Escobar’ın oğlu Roberto Escobar’dı ve babasının adını çeşitli ürünler için marka olarak tescil ettirmeye çalışmıştı. Genel Mahkeme, başvurucunun Pablo Escobar’ın olumsuz ününden yararlanmaya çalıştığını ve bunun kötü niyet teşkil ettiğini belirlemiştir. Mahkeme, bir markanın kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olabileceğini ve suç faaliyetleriyle ilişkilendirilen isimlerin marka olarak tescil edilemeyeceğini vurgulamıştır.
Minguzzi davasında, başvurucunun, medyada geniş yer bulan trajik bir olay sonucu hayatını kaybeden bir gencin soyadını, olayın akabinde ve ailesiyle hiçbir bağlantısı olmaksızın marka olarak tescil ettirmeye çalışması, açık bir kötü niyet göstergesidir. Başvurucu, olayın yarattığı kamuoyu farkındalığından ve Minguzzi isminin taşıdığı duygusal değerden haksız yere yararlanmayı amaçlamıştır.
Escobar davasından farklı olarak, Minguzzi davası suç faaliyetiyle ilişkili bir isim değil, masum bir mağdurun adını içermektedir. Ancak her iki davada da ortak nokta, başvurucuların kamuoyu tarafından tanınan isimlerin yarattığı farkındalıktan ticari menfaat sağlama niyetidir. Bu durum, kötü niyet unsurunu açıkça ortaya koymaktadır.
C. DİĞER EMSAL KARARLAR VE PARALEL İLKELER
EUIPO içtihatları, kişi isimlerinin korunmasına ilişkin tutarlı bir hukuki çerçeve oluşturmuştur:
- Fußball-Club Bayern München (C-29/05): Avrupa Adalet Divanı, ünlü isimlerin korunmasının yalnızca bireylere değil, aynı zamanda kurumlara da uygulanabileceğini belirtmiştir. Bayern Münih futbol kulübünün adının korunması, kurumsal kişilik haklarının da marka hukukunda önemli bir yere sahip olduğunu göstermiştir.
- Linkin Park LLC v. Punto Fa, SL (EUIPO, R 1771/2015-5): EUIPO Temyiz Kurulu, ünlü müzik gruplarının isimlerinin üçüncü kişiler tarafından izinsiz kullanımına karşı korunması gerektiğini vurgulamıştır. Karar, sanatçıların isimlerinin taşıdığı ticari değerin korunmasının önemini ortaya koymuştur.
- Christiano Ronaldo v. J. M. Gonçalves Soares (EUIPO, R 1550/2015-1): EUIPO, ünlü Portekizli futbolcu Cristiano Ronaldo’nun isminin üçüncü bir kişi tarafından marka olarak tescil edilmesine karşı çıkmış ve kişilik haklarının ihlalini tespit etmiştir. Karar, sporcuların isimlerinin korunmasına ilişkin önemli bir emsal oluşturmuştur.
- Picasso (EUIPO, R 82/1999-3): EUIPO, ünlü ressam Pablo Picasso’nun adının üçüncü kişiler tarafından kullanılmasına ilişkin bir davada, sanatçının mirasçılarının itirazını kabul etmiş ve marka başvurusunu reddetmiştir. Karar, sanatçıların isimlerinin ölüm sonrasında da korunması gerektiğini göstermiştir.
- Steve Jobs (EUIPO, R 1849/2016-1): Apple Inc.‘in kurucusu Steve Jobs’un adının üçüncü kişiler tarafından marka olarak tescil edilmesine yönelik girişimler, EUIPO tarafından reddedilmiştir. Karar, teknoloji dünyasının ikonlarının isimlerinin korunmasına örnek teşkil etmiştir.
Bu kararlar, EUIPO ve AB mahkemelerinin kişi isimlerinin korunmasına ilişkin tutarlı ve katı bir yaklaşım sergilediğini göstermektedir. Minguzzi kararı, bu yerleşik içtihat çizgisiyle tam uyum içindedir.
III. TÜRKPATENT KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
TÜRKPATENT’in Minguzzi başvurusunu reddetme kararı, hem ulusal mevzuat hem de uluslararası içtihatlarla tam uyum içindedir. Kararın iki temel dayanağı, marka hukukunun evrensel ilkeleriyle örtüşmektedir:
A. KİŞİLİK HAKLARININ İHLALİ (SMK M. 6/6)
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. Maddesinin 6. fıkrası şu şekildedir:
“Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”
Mattia Ahmet Minguzzi’nin vefatı, soyadının taşıdığı kişilik haklarını sona erdirmemiştir. Türk hukukunda ve Avrupa hukukunda, kişilik hakları ölüm sonrasında da belirli bir süre korunmaktadır. Bu haklar, mirasçılar olan aile bireylerine intikal etmiştir. Andrea Minguzzi’nin itirazı, oğlunun adının korunmasına yönelik meşru bir hak kullanımıdır.
Kişilik haklarının ihlali değerlendirmesinde dikkate alınması gereken unsurlar:
- İsmin Tanınırlığı: Mattia Ahmet Minguzzi’nin adı, trajik olay nedeniyle medyada geniş yer bulmuş ve kamuoyu tarafından tanınır hale gelmiştir. Bu tanınırlık, ismin ticari değerini artırmış ve başvurucunun bu değerden yararlanma niyetini göstermiştir.
- Ailevi Bağ: Başvurucunun Minguzzi ailesiyle herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durum, başvurucunun ismi kullanma konusunda herhangi bir meşru hakkı olmadığını göstermektedir.
- İzin Yokluğu: Andrea Minguzzi, oğlunun adının ticari kullanımına izin vermemiştir. Tersine, bu kullanıma açıkça itiraz etmiştir.
- Ticari Sömürü: Başvurunun çok sayıda mal ve hizmet sınıfını kapsaması, sistematik bir ticari sömürü niyetini ortaya koymaktadır.
B. KÖTÜ NİYET (SMK M. 6/9)
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin 9. fıkrası şöyledir:
“Başvuru tarihinde kötü niyetli olduğu tespit edilen marka başvuruları reddedilir. Tescilli markaların kötü niyetli olduğunun tespiti hâlinde marka hükümsüz sayılır.”
Kötü niyet, marka hukukunda özel bir önem taşımaktadır. Avrupa Adalet Divanı, Lindt (C-529/07) kararında kötü niyeti şu şekilde tanımlamıştır: “Başvurucunun, başvuruyu yaparken ticari işlem normlarına uygun davranmadığını gösteren bir niyetin varlığı.”
Minguzzi davasında kötü niyetin göstergeleri:
- Zamansal Yakınlık: Başvuru, Mattia Ahmet Minguzzi’nin vefatından yaklaşık 2,5 ay sonra yapılmıştır. Bu kısa süre, başvurucunun olayın yarattığı medya dikkatinden yararlanma niyetini göstermektedir.
- Medya Görünürlüğü: Olay, ulusal medyada geniş yer bulmuş ve Minguzzi adı kamuoyu tarafından tanınır hale gelmiştir. Başvurucu, bu tanınırlıktan ticari menfaat sağlamayı amaçlamıştır.
- Hiçbir Bağlantının Olmaması: Başvurucunun Minguzzi ailesiyle veya Mattia Ahmet Minguzzi ile herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Bu durum, başvurucunun ismi kullanma konusunda meşru bir gerekçesinin olmadığını göstermektedir.
- Geniş Kapsamlı Başvuru: Başvuru, deri, tekstil ürünleri, giyim eşyaları, reklam hizmetleri, çevrim içi pazaryeri ve perakende-toptan satış gibi çok sayıda mal ve hizmet sınıfını kapsamaktadır. Bu geniş kapsam, başvurucunun Minguzzi ismini maksimum ölçüde ticari olarak sömürme niyetini ortaya koymaktadır.
- Toplumsal Hassasiyet: Başvuru, toplumun duyarlı olduğu trajik bir olaya ilişkin bir ismi içermektedir. Böyle bir ismin ticari amaçlarla kullanılması, toplumsal etik normlarla bağdaşmamaktadır.
EUIPO içtihatlarına göre, kötü niyet değerlendirmesi yapılırken şu faktörler dikkate alınmaktadır:
- Başvurucunun başkasının haklarından veya ününden yararlanma niyeti
- Başvurucunun ticaret normlarına aykırı davranışı
- Başvurucunun meşru bir ticari neden olmaksızın marka başvurusunda bulunması
- Başvurucunun üçüncü kişilere zarar verme veya engelleme niyeti
Minguzzi davasında bu faktörlerin tümü mevcut olduğundan, TÜRKPATENT’in kötü niyet tespiti tam olarak haklıdır.
IV. HUKUKİ VE ETİK BOYUTLAR
A. MARKA HUKUKUNUN KORUYUCU FONKSİYONU
Bu karar, marka hukukunun yalnızca ticari işaretleri korumakla kalmayıp, aynı zamanda kişilik haklarını ve toplumsal değerleri de koruduğunu göstermektedir. Marka tescil sistemi, ticari faaliyetlerin düzenlenmesi için tasarlanmış olsa da, insan haklarına ve etik değerlere saygı ilkesiyle de bağlıdır.
Modern marka hukuku anlayışı, markaların yalnızca ticari işaretler olmadığını, aynı zamanda kültürel, sosyal ve duygusal değerler taşıdığını kabul etmektedir. Bu nedenle, marka tescil sisteminin, toplumsal değerleri koruyacak şekilde işlemesi gerekmektedir.
Minguzzi kararı, marka tescil sisteminin kötüye kullanılmasına karşı bir engeldir. Eğer böyle bir başvuru kabul edilseydi, bu durum:
- Mattia Ahmet Minguzzi’nin ailesine büyük acı verecekti
- Toplumsal etik normları zedeleyecekti
- Marka sistemine olan güveni sarsacaktı
- Benzer kötü niyetli başvurulara kapı aralayacaktı
B. TRAJİK OLAYLARIN TİCARİLEŞTİRİLMESİNİN ÖNLENMESİ
TÜRKPATENT’in kararı, trajik olaylardan ve mağdurların isimlerinden ticari kazanç sağlanmasına karşı net bir tutum sergilemektedir. Bu yaklaşım, Avrupa hukukunun genel prensiplerine ve insan onuruna saygı ilkesine uygundur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi, özel hayatın ve aile hayatının korunmasını güvence altına almaktadır. Bir ailenin, vefat etmiş yakınının adının ticari olarak sömürülmesine karşı çıkma hakkı, bu temel insan hakkının bir parçasıdır.
Benzer şekilde, AB Temel Haklar Şartı’nın 1. maddesi insan onurunu, 7. maddesi ise özel ve aile hayatına saygıyı güvence altına almaktadır. Minguzzi ailesinin, oğullarının adının ticari kullanımına karşı çıkma hakkı, bu temel haklardan kaynaklanmaktadır.
C. TOPLUMSAL SORUMLULUĞUN MARKA HUKUKUNDAKİ YANSIMASI
Marka başvurusu yapan kişi veya kuruluşların, toplumsal sorumluluklarını göz önünde bulundurmaları gerekmektedir. Ticari kazanç amacı, her türlü aracın meşru kılındığı bir gerekçe olamaz.
TÜRKPATENT’in kararı, marka başvurusu yapacak kişilere şu mesajı vermektedir: Marka tescil sistemi, yalnızca ticari işaretleri korumak için değil, aynı zamanda toplumsal değerleri ve insan haklarını korumak için de vardır. Kötü niyetli ve etik dışı başvurular kabul edilmeyecektir.
V. KARARIN SONUÇLARI VE UYGULAMAYA ETKİSİ
A. EMSAL NİTELİĞİ
TÜRKPATENT’in Minguzzi kararı, gelecekteki benzer başvurular için önemli bir emsal teşkil etmektedir. Karar, aşağıdaki ilkeleri teyit etmektedir:
- Trajik olaylarla ilişkili isimlerin ticari kullanımı kabul edilemez
- Medyada yer alan kişilerin isimlerinin fırsatçı kullanımı kötü niyettir
- Kişilik hakları, ölüm sonrasında da korunmaktadır
- Mirasçıların itiraz hakkı mevcuttur.
B. ULUSLARARASI HUKUKLA UYUM
Karar, Türk marka hukukunun uluslararası standartlarla uyumlu olduğunu göstermektedir. TÜRKPATENT’in yaklaşımı, EUIPO ve AB mahkemelerinin içtihatlarıyla paraleldir. Bu uyum, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile mevzuat uyumlaştırması çalışmalarının olumlu bir sonucudur.
Türkiye’nin Avrupa Patent Konvansiyonu (EPC) ve Ticaret ile İlgili Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS) gibi uluslararası anlaşmalara taraf olması, ulusal marka hukukunun uluslararası standartlara uygun olmasını gerektirmektedir. Minguzzi kararı, bu gerekliliğin yerine getirildiğini göstermektedir.
C. UYGULAMAYA İLİŞKİN ÖNERİLER
Bu kararın ışığında, marka başvurusu yapacak kişiler ve kuruluşlar için şu öneriler sunulabilir:
- Kişi İsimlerinden Kaçının: Üçüncü kişilere ait isimlerin marka olarak kullanılması, kişilik haklarının ihlali riski taşımaktadır. Özellikle ünlü veya medyada yer almış kişilerin isimleri kullanılmamalıdır.
- İzin Alın: Eğer bir kişinin adını kullanmak zorunluysa, o kişiden veya mirasçılarından yazılı izin alınmalıdır.
- Toplumsal Hassasiyetleri Gözetin: Trajik olaylarla, suçlarla veya olumsuz haberlerle ilişkili isimlerin kullanılması kabul edilmeyecektir.
- Kötü Niyet Algısından Kaçının: Başvurunun zamanlaması, kapsamı ve amacı, kötü niyet algısı yaratmamalıdır.
VI. KARŞILAŞTIRMALI SONUÇ: BECKER, ESCOBAR VE MİNGUZZİ
Becker, Escobar ve Minguzzi davaları, kişi isimlerinin marka hukukundaki korunmasına ilişkin farklı ancak tamamlayıcı boyutları ortaya koymaktadır:
BECKER DAVASI:
- Yaşayan, ünlü bir sporcunun adının korunması
- Kişilik haklarının ticari boyutu
- Ünün ticari değerinin kişiye ait olması
- Sonuç: Kişilik haklarının ihlali nedeniyle red
ESCOBAR DAVASI:
- Vefat etmiş, tartışmalı bir figürün adının korunması
- Kötü niyetin belirlenmesi
- Kamu düzeni ve genel ahlaka aykırılık
- Sonuç: Kötü niyet ve kamu düzeni gerekçeleriyle red
MİNGUZZİ DAVASI:
- Vefat etmiş, masum bir mağdurun adının korunması
- Hem kişilik hakları hem de kötü niyet unsuru
- Toplumsal hassasiyetlerin gözetilmesi
- Sonuç: Kişilik haklarının ihlali ve kötü niyet gerekçeleriyle red
Bu üç dava birlikte değerlendirildiğinde, Avrupa ve Türk marka hukukunun kişi isimlerinin korunmasına ilişkin kapsamlı bir çerçeve sunduğu görülmektedir. Bu çerçeve, ünlü olsun veya olmasın, yaşayan veya vefat etmiş, herhangi bir kişinin adının izinsiz ticari kullanımına karşı koruma sağlamaktadır.
VII. SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME
TÜRKPATENT’in “Minguzzi” marka başvurusunu reddetme kararı, hem ulusal hem de uluslararası marka hukuku ilkeleriyle tam uyum içinde, hukuki olarak sağlam temellere dayanan bir karardır. Karar, aşağıdaki temel ilkeleri teyit etmektedir:
- KİŞİ İSİMLERİNİN MUTLAK KORUNMASI
Bir kişinin adı, o kişinin veya mirasçılarının izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Bu koruma, kişinin ünlü olup olmadığına, yaşayan veya vefat etmiş olmasına bakılmaksızın geçerlidir. İsim hakkı, kişilik haklarının temel bir unsurudur ve marka hukuku tarafından korunmaktadır.
- KÖTÜ NİYETİN CEZALANDIRILMASI
Başkalarının haklarından, ününden veya kamuoyu farkındalığından haksız kazanç sağlamaya yönelik başvurular reddedilmelidir. Kötü niyet unsuru, marka başvurusunun reddedilmesi için yeterli bir gerekçedir. Marka tescil sistemi, fırsatçı ve etik dışı davranışlara tolerans göstermemelidir.
- TOPLUMSAL DEĞERLERİN KORUNMASI
Marka hukuku, ticari menfaatlerin yanı sıra insani değerleri ve toplumsal hassasiyetleri de dikkate almalıdır. Trajik olaylardan, mağdurların isimlerinden veya toplumsal acılardan ticari kazanç sağlanmasına izin verilmemelidir. Marka tescil sistemi, insan onuruna ve toplumsal etik normlara saygılı olmalıdır.
- ULUSLARARASI İÇTİHATLARLA UYUM
Türk marka hukukunun, EUIPO ve AB mahkemeleri içtihatlarıyla paralel bir çizgide gelişmesi, hukuk güvenliğine katkı sağlamaktadır. Uluslararası standartlara uygun kararlar, Türkiye’nin fikri mülkiyet hukuku alanındaki itibarını artırmaktadır.
- SİSTEMİN KORUYUCU FONKSİYONU
Marka tescil sistemi, yalnızca ticari işaretleri korumakla kalmamakta, aynı zamanda kişilik haklarını, temel insan haklarını ve toplumsal değerleri de korumaktadır. Bu koruyucu fonksiyon, sistemin meşruiyetinin ve toplumsal kabulünün temelidir.
Bu karar, Becker, escobar ve benzeri emsal kararlarla birlikte değerlendirildiğinde, kişi isimlerinin marka hukuku kapsamındaki korunmasına ilişkin evrensel ilkelerin Türkiye’de de etkin şekilde uygulandığını ortaya koymaktadır. TÜRKPATENT’in tutumu, marka tescil sisteminin dürüstlük ilkesi ve kamu düzeni çerçevesinde işlemesini sağlamaktadır.
Minguzzi ailesi, yaşadıkları derin acının ardından, oğullarının adının ticari olarak sömürülmesine karşı haklı bir mücadele vermiştir. TÜRKPATENT’in kararı, bu mücadelenin hukuki zaferidir ve benzer durumdaki aileler için umut verici bir emsal teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Minguzzi kararı, marka hukukunun sadece ekonomik bir araç olmadığını, aynı zamanda toplumsal değerlerin ve insan onurunun koruyucusu olduğunu göstermektedir. Bu karar, Türk fikri mülkiyet hukukunun olgunluğunun ve uluslararası standartlara uygunluğunun bir kanıtıdır.
Mattia Ahmet Minguzzi’nin anısına saygı duruşu ile.
YASAL UYARI: Bu makale genel bilgilendirme amaçlıdır ve hukuki danışmanlık yerine geçmez. Spesifik hukuki meseleler için uzman bir fikri mülkiyet avukatına danışmanız önerilir👇
emre@emrekurt.av.tr | 0551 942 20 34
ANAHTAR KELİMELER: Minguzzi, TÜRKPATENT, marka hukuku, kişilik hakları, kötü niyet, EUIPO, Becker davası, Escobar davası, fikri mülkiyet hukuku, kişi isimlerinin korunması, CJEU, General Court, trademark law, personality rights, bad faith
KAYNAKLAR:
- Boris Becker v. Haribo, CJEU, C-409/12
- Escobar Inc. v. EUIPO, General Court, T-478/16
- Fußball-Club Bayern München, CJEU, C-29/05
- Linkin Park LLC v. Punto Fa, SL, EUIPO, R 1771/2015-5
- Christiano Ronaldo v. J. M. Gonçalves Soares, EUIPO, R 1550/2015-1
- Lindt Goldhase, CJEU, C-529/07
- Picasso, EUIPO, R 82/1999-3
- Steve Jobs, EUIPO, R 1849/2016-1
- Türkiye Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK), Kanun No: 6769
- AB Marka Yönetmeliği (EUTMR), Regulation (EU) 2017/1001
- AB Marka Direktifi, Directive (EU) 2015/2436
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Madde 8
- AB Temel Haklar Şartı, Maddeler 1 ve 7