Article Review – National Law School of India Review, Vol. 36, Issue 1
Kaynak makale:
Atilla, S. (2025). A Comparative Study on the Originality of AI-Generated Artworks: What Can Copyright Laws Learn from Refik Anadol? National Law School of India Review, 36(1), Article 5. DOI: 10.55496/WHBV5761.
Giriş
Yapay zekâ üretimli sanat eserleri, modern sanat dünyasında olduğu kadar telif hukuku alanında da yeni soru işaretleri doğurdu. AI’nin ürettiği bir eserin “orijinal” sayılıp sayılmayacağı, insan müdahalesinin ne ölçüde gerekli olduğu ve bu eserlerin telif korumasına layık olup olmadığı ciddi bir tartışmanın konusu hâline geldi.
National Law School of India Review’da yayımlanan Söğüt Atilla imzalı makale, özellikle AI-üretili sanatın neden hukuki bir tehdit olarak görülmemesi gerektiğini, ve Refik Anadol’un eserlerinin bu tartışmada neden kritik bir örnek sunduğunu derinlemesine inceliyor.
Bu article review, makalenin “Why AI-Generated Art Is Not a Cause for Concern” bölümüne odaklanarak hem hukuki hem sanatsal bir değerlendirme sunmaktadır.
1. Unité de l’Art İlkesi: Sanatta Ayrımcılık Olmaz
Makalenin çıkış noktası, Fransız hukuk doktrinindeki Unité de l’Art ilkesidir. Bu ilke şunu söyler:
Bir eser sanat topluluğu tarafından sanat olarak tanınıyorsa, artık “daha düşük”, “daha az değerli” veya “korumaya değmez” olarak sınıflandırılamaz.
Dolayısıyla:
AI-üretili bir eser yarışma kazandığında, prestijli galerilerde sergilendiğinde, koleksiyonlara alındığında,
sanatsal statüsü tartışmasız hâle gelir.
Bu durumda telif daireleri veya mahkemeler, “insan yazar yok” diyerek bu eserlere farklı muamele yapamaz.
Orijinallik testi, insan olmayı değil, yaratıcı sonuç üretmeyi ölçer.
2. Refik Anadol: AI-Sanat İlişkisinin En Güçlü Kanıtı
Söğüt Atilla’nın makalesi, AI sanatına yönelik önyargıların nasıl çözüldüğünü en iyi Refik Anadol üzerinden gösteriyor. Zira Anadol’un sanat üretim süreci, AI’nin insan yaratıcılığını yok eden değil, onu genişleten bir araç olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
2.1. Anadol’un Yaratıcı Metodu
GAN tabanlı modeller geliştirir. Muazzam veri setleri toplar. AI’nin öğrenme sürecini ayarlar, yönlendirir. Estetik kararlara dayanan uzun bir yaratıcı işlem zinciri yürütür.
MoMA’da sergilenen Unsupervised eserinde:
180.000 eserlik dijital arşiv, AI’ye öğretilmiş, Anadol binlerce parametre üzerinden sürekli yaratıcılık kararları vermiştir.
Bu süreç, sanatçının bir enstrümanla çalışmayı andıran bir “insan–makine ortaklığıdır.”
2.2. Echoes of the Earth: Living Archive
Anadol’un bu eseri ise AI sanatındaki insan emeği eleştirisine kapsamlı bir cevap niteliğindedir:
Yağmur ormanlarında üç ay veri toplamış, Smithsonian ve Natural History Museum arşivlerini incelemiş, 4.5 milyar görüntü, 25.000 kuş sesi ve yüz binlerce koku molekülüyle AI modelini sıfırdan kurmuştur. Bu, sadece “prompt yazmak” değildir. Bu, veri mimarlığı, estetik kurgu ve yaratıcı disiplin gerektiren bir sanat sürecidir.
3. Telif Hukuku Teorileri AI Sanatını Dışlamak İçin Değil, Korumak İçin Uygun
Makale, klasik telif hakkı teorilerinin AI sanatını reddetmediğini tersine desteklediğini ortaya koyar:
3.1. Locke – Emek Teorisi
Anadol gibi sanatçılar, büyük veri setlerini işleyerek kamuya açık ham veriyi yaratıcı bir esere dönüştürür. Bu, emek aktarımıdır.
3.2. Hegel – Şahsiyet Teorisi
Eserler sanatçının kişisel yaratıcılığını, estetik tercihlerini ve zihinsel yönelimini yansıtır. AI yalnızca aracı bir katmandır.
3.3. Utilitarian – Toplumsal Fayda
AI sanatının çeşitliliği ve yaratıcılığı artırdığı açıktır. Bu nedenle toplum yararınadır.
Makale, bu üç teorinin de Anadol’un çalışmalarında kolaylıkla karşılık bulduğunu belirtiyor.
4. Asıl Sorun AI Değil, Değişim Korkusu
Makalenin en çarpıcı tespiti şudur:
AI sanatının orijinallik sorunu yoktur.
Sorun, sanatçıların ve hukukçuların yeni yaratım yöntemlerine karşı duyduğu dirençtir.
Teknoloji, sanatı daha önce de dönüştürmüştü:
1826’da fotoğraf icat edildiğinde Realistler ve Empresyonistler ortaya çıktı. Bugün AI benzer bir kırılma yaratıyor. Fakat direniş yine aynı: “Yeni olan tehdit olarak görülüyor.”
Oysa AI, sanatçıyı ortadan kaldırmaz; yaratıcılığın sınırlarını genişletir.
Sonuç: AI Sanatı Bir Tehdit Değil, Yeni Bir Yaratıcılık Çağıdır
Söğüt Atilla’nın makalesi, şu sonucu güçlü biçimde ortaya koyuyor:
AI eserleri sanat toplumu tarafından kabul edildiğinde artık “sanat”tır. Orijinallik, insan olma şartına bağlı değildir. Refik Anadol örneği, insan–makine ortak yaratıcılığının mümkün ve güçlü olduğunu göstermektedir. Telif hukuku teorileri AI sanatını dışlamaz; aksine koruma sağlar. AI sanatının önündeki en büyük engel teknoloji değil, insan alışkanlıklarıdır.
Kısacası: AI-üretimli sanat telif hukuku için bir tehdit değildir; sanatın evriminin doğal ve üretken bir parçasıdır.
Kaynakça
Atilla, Söğüt (2025). A Comparative Study on the Originality of AI-Generated Artworks: What Can Copyright Laws Learn from Refik Anadol? National Law School of India Review, 36(1), Article 5.
#AIart #CopyrightLaw #RefikAnadol #GenerativeAI #ArtificialIntelligence #ArtLaw #DigitalArt