Haz 25, 2021
940 Görüntüleme

Muhdesat Mülkiyeti ve Muhdesat Mülkiyetinin Tespiti 3937

Yazan
banner

Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK mad. 722, 724 ve 729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir.


Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/3937 E. , 2021/1771 K.

Dava, Türk Medeni Kanunun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, bu istem kabul edilmediği takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalıların paydaşı bulunduğu 456 parsel sayılı taşınmazın 450 metrekare kısmını 21.01.2004 tarihli harici senetle 7.500.000TL bedelle bir kısım davalıların murisinden satın alarak üzerine ev yaptığını, evin değerinin zeminin değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, 456 parsel sayılı taşınmazın 450 metrekare bölümünün ifrazen tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini veya taşınmazdaki evin davacıya ait olduğunun tespitini ve senetle ödenen 7.500.000TL ile evin dava tarihindeki rayiç değerinin toplamının faiziyle birlikte davalılardan alınmasını istemiş, 13.06.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu taşınmazda bir kısım davalılar murisi …’ın payının 476/26800 nispetinde iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, harici satış senedine dayanarak mülkiyet talebinde bulunulamayacağını ancak sözleşmedeki bedelin istenebileceğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 476/26800 payının tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline dair kararın davalı … mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.03.2014 günlü 2013/16490 Esas – 2014/3993 Karar sayılı ilamıyla “….. davacı, davalıların murisi Gülfidan ile 21.01.2004 günü haricen düzenlenen satış senedine dayanmıştır. Anılan satış sözleşmesinde, 26.800 metrekare yüzölçümünde ve tarla niteliğindeki 456 parsel sayılı taşınmazın 450/26800 payını davacının satın alıp bedelini ödediği görülmektedir. Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafından ifrazın mümkün olmadığı gerekçesi ile ıslah dilekçesi ile pay tesciline karar verilmesi istenmiş, mahkemece pay tesciline karar verilmiş ise de TMK’nın 724. maddesi gereğince açılan temliken tescil davalarında sadece temliken tescile konu binanın ve zorunlu kullanım alanlarının ifrazen davacı adına tescili istenebileceğinden pay tesciline karar verilmesi mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece dava konusu taşınmazın ifrazı mümkün olmadığından tapu iptali ile pay tesciline yönelik istemin reddi, davacının diğer talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi Dairemizin 28.10.2014 günlü 2014/9749-11914 Esas – Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, 456 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişilerinin 26/04/2013 havale tarihli raporlarındaki krokide kalın düz çizgiler ile gösterilen 450 m2’lik alan içerisinde bulunan bina ve müştemilatının davacıya ait olduğunun tespitine, harici satım sözleşmesindeki sözleşme bedelinin uyarlanmış hali olan 20.306,09TL ile bina ve müştemilat bedeli olan 35.200,00TL bedelin toplamı olan 55.506,09TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte … mirasçıları olan davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, terditli taleplerin diğer davalılara yöneltilmemesi sebebiyle bu davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzi (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi Türk Medeni Kanununun 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzi (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
Yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 684/1. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Aynı Kanun’un 718. maddesine göre ise, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı üzere Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir.
Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK mad. 722, 724 ve 729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince; dava konusu taşınmazın bulunduğu Manisa ilinin belediyesi büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür. Manisa iline bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Dava konusu 456 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu Salihli ilçesi Mevlütlü Köyü, Manisa ilinin mahallesi haline gelmiştir. Davacı vekili ısrarla müvekkilinin dava konusu taşınmazda satın aldığı kısmın ifrazının mümkün hale geldiğini ve bu hususun ilgili idareden sorulmasını istemiştir. Bu durumda mahkemece, davacının satın aldığı ve evini inşa ettiği kısmın ifrazının mümkün olup olmadığının ilgili idareden sorularak karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmazda paydaş olmayan davacı lehine muhdesatın aidiyetinin tespiti yönünde karar verilmesi de doğru değildir.


muhdesatın tespiti muhtesatın tespiti avukat muhtesatın tespiti ankara muhtesatın tespiti ankara avukat muhtesat dava ankara


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz