
Giriş
Doğu Akdeniz’in en karmaşık uluslararası sorunlarından biri olan Kıbrıs meselesi, tarihsel, siyasi ve hukuki boyutlarıyla günümüzde de önemini korumaktadır. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) 2004 yılında Avrupa Birliği’ne (AB) üye olması, bu sorunun hukuki boyutlarını yeniden gündeme getirmiştir. Bu yazıda, Türkiye’nin 1960 Garanti Anlaşması temelinde Kıbrıs’ın uluslararası kuruluşlara üyeliğine ilişkin görüşlerini, karşıt argümanları ve bu tartışmanın güncel yansımalarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1960 Garanti Anlaşması’nın Tarihsel Arka Planı
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşu
1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiliz sömürge yönetiminin ardından Türk ve Rum toplumlarının birlikte yönetimde söz sahibi olduğu bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Bu yeni devletin kuruluş temelleri, Zürih ve Londra Anlaşmaları ile atılmış ve bunların sonucunda üç önemli anlaşma imzalanmıştır:
- Kuruluş Anlaşması: Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal çerçevesini belirleyen temel belge
- İttifak Anlaşması: Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan arasındaki askeri işbirliğini düzenleyen anlaşma
- Garanti Anlaşması: Kıbrıs’ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini koruma amacını taşıyan ve Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’a garantörlük hakkı veren anlaşma
Bu anlaşmalar, adanın siyasi geleceğini şekillendiren ve günümüzde hala tartışmaların odağında yer alan temel hukuki belgeler olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’nin 1960 Garanti Anlaşması’na Dayanan Argümanları
Türkiye, Kıbrıs’ın kendi onayı olmadan herhangi bir uluslararası kuruluşa üye olamayacağı görüşünü savunurken, özellikle 1960 Garanti Anlaşması’nın aşağıdaki hükümlerine dayanmaktadır:
1. Garanti Anlaşması Madde 1 ve Birleşme Yasağı
Anlaşmanın birinci maddesi şöyle der:
“Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasasına saygıyı taahhüt eder. Kıbrıs Cumhuriyeti, ayrıca, tamamen veya kısmen herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik birleşmeye girişmemeyi taahhüt eder. Bu amaçla, diğer devletlerle birleşmeyi doğrudan veya dolaylı olarak teşvik edebilecek tüm faaliyetleri yasaklar.”
Türkiye, bu maddeyi yorumlarken AB’nin siyasi ve ekonomik bir birlik olduğunu, dolayısıyla Kıbrıs’ın AB üyeliğinin bu maddeye doğrudan aykırılık teşkil ettiğini savunmaktadır. Türkiye’ye göre, GKRY’nin AB’ye katılması, adanın bir bölümünün bir devletler topluluğuyla siyasi ve ekonomik birleşme yasağını ihlal etmektedir.
2. Egemenliğin Devri Yasağı
Türkiye’nin bir diğer argümanı, Garanti Anlaşması’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin herhangi bir şekilde devredilmesini yasakladığı yönündedir. AB üyeliği sürecinde, üye devletler belirli alanlardaki yetkilerini AB kurumlarına devretmektedir. Bu durum, Türkiye’nin gözünde, anlaşmanın temel prensiplerine aykırılık oluşturmaktadır.
Türkiye’nin bu argümanı şu mantığa dayanır: Garanti Anlaşması, Kıbrıs’ın bağımsızlığını ve devlet yapısını korumayı amaçlamaktadır. AB üyeliği ise devlet egemenliğinin bir kısmının uluslarüstü bir yapıya devredilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, anlaşmanın özüne aykırı bir gelişme olarak yorumlanmaktadır.
3. Türkiye’nin Garantörlük Hakkı ve Veto Yetkisi
Garanti Anlaşması’nın 4. maddesi, garantör ülkelere (Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık) anlaşma hükümlerinin ihlali durumunda müdahale hakkı tanımaktadır:
“Bu anlaşmanın hükümlerinin ihlali halinde, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık, bu hükümlere saygı gösterilmesini sağlamak için gerekli girişimlerde bulunmayı ve tedbirleri almayı taahhüt ederler.”
Türkiye, garantör ülke olarak Kıbrıs’ın geleceğini derinden etkileyecek uluslararası kuruluşlara üyelik gibi konularda söz hakkı olduğunu savunmaktadır. Türkiye’ye göre, Kıbrıs’ın AB gibi bir yapıya üye olması, Türkiye’nin garantörlük haklarını zayıflatabilecek ve adanın anayasal düzenini etkileyebilecek bir karardır, dolayısıyla Türkiye’nin onayını gerektirmektedir.
Karşıt Görüşler: AB ve Uluslararası Toplumun Yaklaşımı
Türkiye’nin yukarıda belirtilen argümanlarına karşın, AB ve uluslararası toplumun büyük bir kısmı farklı bir yaklaşım benimsemiştir:
1. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Egemenliği ve Uluslararası Tanınırlığı
AB, GKRY’yi “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla uluslararası alanda tanınmış egemen bir devlet olarak kabul etmektedir. Uluslararası hukukta, egemen bir devletin uluslararası kuruluşlara üye olma hakkı temel bir hak olarak görülmektedir. AB’ye göre, Garanti Anlaşması bu temel hakkı ortadan kaldırmamaktadır.
Ayrıca, AB, GKRY’yi adanın tamamını temsil eden meşru hükümet olarak tanımaktadır (her ne kadar bu durum Türkiye ve KKTC tarafından kabul edilmese de). Bu tanıma dayanarak, AB, GKRY’nin tüm ada adına üyelik başvurusunda bulunma hakkına sahip olduğunu savunmuştur.
2. Garanti Anlaşması’nın Amacına İlişkin Yorum Farkı
AB ve diğer uluslararası aktörler, Garanti Anlaşması’nın asıl amacının Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesini (Enosis) veya Türkiye’ye bağlanmasını (Taksim) engellemek olduğunu savunmaktadırlar. Bu yoruma göre, anlaşmadaki “herhangi bir devlet ile birleşme yasağı” ifadesi, Kıbrıs’ın başka bir ülkenin parçası haline gelmesini engellemek amacını taşımaktadır, uluslararası örgütlere üyeliği yasaklamamaktadır.
Bu bakış açısına göre, AB üyeliği, bir devletin başka bir devletle birleşmesi anlamına gelmemekte, sadece uluslarüstü bir yapıya katılım olarak değerlendirilmektedir.
3. Veto Hakkının Sınırları ve Uluslararası Hukuk
Uluslararası hukukta ve AB uygulamalarında, bir devletin veto hakkı istisnai durumlarda geçerlidir. AB’ye göre, Garanti Anlaşması, Türkiye’ye Kıbrıs’ın uluslararası örgütlere üyeliği konusunda mutlak bir veto hakkı vermemektedir.
Ayrıca, AB ve uluslararası toplum, Kıbrıs sorununu çözmek için çeşitli girişimlerin yapıldığını, ancak çözümsüzlüğün devam ettiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, ada genelindeki siyasi durumun, GKRY’nin AB üyeliğini engellememesi gerektiği savunulmuştur.
2004 AB Genişlemesi ve Kıbrıs’ın Üyeliği
Annan Planı ve Referandum Süreci
2004 yılında, Kıbrıs’ın AB üyeliği öncesinde, dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanan “Annan Planı” ada genelinde bir referanduma sunulmuştur. Plan, adanın yeniden birleşmesini ve birleşik bir Kıbrıs’ın AB’ye üye olmasını öngörmekteydi.
24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda, Kıbrıs Türk toplumu %65 “evet” oyu verirken, Rum toplumu %76 “hayır” oyu vermiştir. Buna rağmen, 1 Mayıs 2004 tarihinde, GKRY “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla AB’ye tam üye olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’nin Tepkisi ve Hukuki İtirazları
Türkiye, GKRY’nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkmış ve bu durumun 1960 Anlaşmaları’na aykırı olduğunu savunmuştur. Türkiye, ayrıca, AB’nin Kıbrıs sorununa taraf olduğunu ve tarafsızlığını kaybettiğini iddia etmiştir.
Türkiye, GKRY’nin AB üyeliğinin kabul edilmesinin, adanın kuzeyinde yaşayan Türk toplumunun haklarını göz ardı ettiğini ve çözüm sürecini zorlaştırdığını da vurgulamıştır.
Kıbrıs’ın AB Üyeliğinin Hukuki ve Siyasi Sonuçları
Türkiye-AB İlişkilerine Etkisi
GKRY’nin AB üyeliği, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini derinden etkilemiştir. Türkiye, GKRY’yi “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanımadığı için, AB ile ilişkilerinde çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Özellikle AB müzakere sürecinde bazı fasılların açılması, GKRY’nin vetosuna takılmıştır.
Türkiye, AB’ye karşı yasal yükümlülüklerini yerine getirirken, “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanıma anlamına gelebilecek adımlardan kaçınmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin AB ile ilişkilerindeki en büyük sorunlardan biri olmaya devam etmektedir.
Adada Çözüm Sürecine Etkisi
GKRY’nin AB üyeliği, adada kapsamlı bir çözüm bulma çabalarını da etkilemiştir. Bir yandan, AB üyeliği GKRY’ye uluslararası alanda önemli bir avantaj sağlarken, diğer yandan çözüm müzakerelerinde yeni dinamikler ortaya çıkmıştır.
AB, resmi olarak adanın birleşmesini desteklemekte ve KKTC’nin uluslararası izolasyonunun azaltılması yönünde adımlar atmaktadır. Ancak, GKRY’nin AB üyesi olarak sahip olduğu veto hakkı, bu süreci zaman zaman zorlaştırmaktadır.
Güncel Durum ve Değerlendirmeler
Uluslararası Hukuk Açısından Tartışmalar
1960 Garanti Anlaşması’nın yorumlanması konusundaki tartışmalar, uluslararası hukuk literatüründe hala devam etmektedir. Bazı hukuk uzmanları Türkiye’nin argümanlarının geçerli olduğunu savunurken, diğerleri AB ve uluslararası toplumun yaklaşımını desteklemektedir.
Bu tartışmalarda öne çıkan noktalardan biri, uluslararası anlaşmaların yorumlanmasında “lafzi yorum” ile “amaçsal yorum” arasındaki farktır. Türkiye daha çok anlaşmanın lafzına dayanırken, AB tarafı anlaşmanın amacına vurgu yapmaktadır.
Siyasi Gerçeklikler ve Güç Dengesi
Kıbrıs sorunu, hukuki boyutunun yanı sıra, büyük ölçüde siyasi gerçeklikler ve güç dengeleri tarafından şekillenmektedir. GKRY’nin AB üyeliği, tüm hukuki tartışmalara rağmen, siyasi bir gerçeklik haline gelmiştir.
Bu durum, uluslararası ilişkilerde bazen hukuki argümanların siyasi gerçeklikler karşısında yetersiz kalabildiğini göstermektedir. Ancak, Türkiye’nin hukuki pozisyonu, Kıbrıs konusundaki politikalarının önemli bir dayanağı olmaya devam etmektedir.
Sonuç
1960 Garanti Anlaşması’na dayanan Türkiye’nin argümanları ve AB’nin farklı yorumları, Kıbrıs sorununun karmaşık hukuki boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu tartışma, uluslararası hukukun yorumlanmasındaki zorlukları ve siyasi gerçekliklerin hukuki süreçleri nasıl etkileyebileceğini göstermektedir.
Günümüzde, GKRY’nin AB üyeliği bir gerçeklik olsa da, 1960 Anlaşmaları’nın geçerliliği ve yorumlanması konusundaki tartışmalar devam etmektedir. Bu tartışmalar, Kıbrıs sorununun çözümü için yapılan müzakerelerde de önemli bir rol oynamaktadır.
Sonuç olarak, Kıbrıs meselesi, uluslararası hukuk, siyaset ve tarih disiplinlerinin kesiştiği karmaşık bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Bu sorunun adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması, bölgesel istikrar ve barış için kritik önem taşımaktadır.
Kaynakça:
- 1960 Garanti Anlaşması metni
- Zürih ve Londra Anlaşmaları (1959)
- Kıbrıs Anayasası (1960)
- Ankara Anlaşması ve Ek Protokol
- BM Güvenlik Konseyi kararları (541, 550 vd.)
- Avrupa Birliği Kıbrıs katılım belgesi (2003)
- Annan Planı ve Referandum sonuçları (2004)
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları (Loizidou v. Türkiye, Xenides-Arestis v. Türkiye vd.)
- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı resmi açıklamaları
- Kıbrıs Cumhuriyeti ve KKTC resmi açıklamaları