Nis 14, 2014
1363 Görüntüleme

Twitter ve Youtube Yasağı Üzerine

Yazan
banner

Anayasa Mahkemesi Twitter yasağının 12. gününde ifade özgürlüğü bağlamında tarihi bir karara oybirliğiyle imza attı. Kararın özü, Twitter’ın erişime tamamen kapatılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğidir. Mahkeme, Twitter yasağını kaldıran idari yargı kararının uygulanmamasının üstünde de bilhassa durmuştur.

Detaylara girersek; Anayasa Mahkemesi yasağa temel olan mahkeme kararının bütün sitenin kapatılmasına ilişkin değil sadece ilgili içeriğin çıkartılması yönünde olduğunu vurgulayıp Twitter’a erişimin tamamen engellenmesinin yargı kararına aykırı olduğu sonucuna varmıştır.

Karara göre; İnternet modern demokrasilerde ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değere sahiptir. İnternetin sağladığı sosyal medya zemini kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmezdir. Bu nedenle, düşünceleri ifade etmenin etkili ve yaygın yollarından birisi haline gelen internet ve sosyal medya araçları konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin çok hassas davranması gerektiği açıktır.

Bunun ifade özgürlüğü açısından fevkalade müspet bir karar olduğu tartışmasızdır. Lakin hem Twitter’a hem de Youtube’e bilginin serbestçe dolaşmasının özellikle önemli olduğu seçim sürecinde yapılan erişim engellemesi modern, demokratik devletlerdeki muadillerine göre yasakçı olduğu gerekçesiyle eleştirilen internet yasamıza bile aykırıdır.

5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlarla İşlenen Suçlarla Mücadele Kanunu’nda yapılan değişikliğe göre; internet siteleri artık zorunlu olmadıkça erişime kapatılmayacak, sadece şikâyet konusu içerik(URL) çıkartılacaktır. Mahkemeler istisnai durumlarda siteye erişimi engelliyorlarsa engelleme dışında niçin bir yol olmadığını açıklamak zorundadırlar.

Yasa böyle olmakla birlikte, Twitter’ın tamamen erişime engellenmesi hadisesinde bırakın zorunlu olduğu için anılan siteleri kapatan ve bunun nedenini izah eden bir mahkeme kararını, ortada hiçbir mahkeme kararı yoktur. Bilakis idare, Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin erişimin engellenmesine ilişkin işlemin durdurulması kararına uymamıştır.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı(TİB)’nın, söz konusu erişim engeline dayanak yaptığı mahkeme kararlarında sitenin tamamen kapatılmasına ilişkin bir hüküm yoktur. TİB ise sadece çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik, özel hayatın ihlali halinde mahkeme kararına ihtiyaç olmadan erişimi engelleme yetkisine sahiptir. Anayasa Mahkemesi’nin de tespit ettiği bu durumun anlamı, Twitter herhangi bir hukuksal temel olmadan 14 gün boyunca erişime kapalı kalmıştır.

Aynı şeyler Youtube yasağı için de geçerlidir. Hatta Youtube’ün kapatılma gerekçesi daha muğlâktır. Keza TİB yaptığı açıklamada Youtube’ü idari bir kararla kapattığını ifade etmiştir. Akabinde kurum, Suriye konusundaki gizli toplantı kayıtlarının yayınlanması üzerine Ankara Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nin Youtube’ü kapattığını açıklamıştır. Buna karşın Youtube’e girmeye çalışanlar sorgulama sayfasında, Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararına yapılan atıf ile 5651 Sayılı Kanun’un Atatürk Aleyhine Suçları kapsayan 1/B maddesi uyarınca TİB tarafından siteye koruma tedbiri konulduğu uyarısıyla karşılaşmışlardır.

Diğer yandan yasak için, söz konusu şirketlerin yargı kararlarına uymak zorunda oldukları, ticari şirket oldukları, Türkiye’de temsilcilikleri bulunmadığı ve vergi vermedikleri gibi çeşitli gerekçeler sıralanmaktadır.

Öncelikle her ne kadar arkalarında birer şirket olsa da örneğin Hürriyet veya Milliyet dendiğinde akla Hürriyet şirketi veya Milliyet şirketi gelmez. Haber ve en önemlisi halkın haber alma hakkı gelir. Aynı şekilde Twitter, Youtube olayında da ortada Coca Cola veya Nike gibi sadece ticari saik taşıyan bir teşebbüs değil milyonlarca kişinin bilgi almak veya bilgi paylaşmak amacıyla ücretsiz yararlandığı bir sosyal medya organı vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin de olaya bu açıdan baktığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle vergi hususunu, siteleri erişime kapatarak değil diğer medeni ülkelerin uygulamalarını dikkate alarak Twitter’la ve Youtube’le ya da bu şirketlerin ülkemizdeki temsilcileri yoksa avukatlarıyla bağlantıya geçerek uzlaşma yoluyla çözmek uygun olacaktır.

Mahkeme kararlarının uygulanmadığı hususunun gerçeği yansıtmadığı ise Twitter tarafından avukatı aracılığıyla yapılan açıklamada ortaya çıkmıştır. Buna göre, kapatmaya gerekçe olan üç mahkeme kararının ve bir savcılık talebinin kapatmadan önce Twitter’a iletilmediği, belirtiliyor. Kapatmaya gerekçe olan üç mahkeme kararından ikisinin Twitter’ın da kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle askıya alındığı, eski bir bakan hakkındaki yolsuzluk iddialarının dile getirildiği hesabın ise politik ifade özgürlüğü kapsamına girdiği ve yolsuzluk iddialarının ifade edilmesinin önemli olduğu vurgulanmıştır(BKZ: blog.twitter.com/2014/challenging-the-access-ban-in-turkey).

Bu açıklamadan, ifade özgürlüğü hususunda bir yorum farkı olduğu anlaşılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM) nezdinde ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle ülkemizin almış olduğu mahkûmiyet oranları dikkate alındığında mevcut sorunun, ifade özgürlüğünün ülkemizde çok dar yorumlanmasının bir tezahürü olduğu sonucuna varılacaktır.

Öte yandan geleneksel meydanın baskı altında olduğu toplumlarda bilgi akışının tek mecrası haline gelen sosyal medya organları modern demokrasilerdeki ifade özgürlüğü çıtasını esas alırlarsa ancak bir mana ifade ederler. Örneğin Arap Baharı sürecinde sosyal medyanın büyük rol oynadığı kabul edilmektedir. Washington Üniversitesi’nin 3 milyon tweet ve gigabytelarca Youtube içeriği üzerine yaptığı araştırmaya göre; sosyal medya Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketlerinde özgürlük ve demokrasi yönünde kamuoyu oluşturarak başarı olasılığını arttırmıştır. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek istifa etmeden önce Mısır’da günde ortalama 2300 olan tweet sayısı 230.000’e yükselmiştir. Ayrıca Mısır’da bu süreçte internetin tamamen kapatılması insanları daha da kışkırtmış ne olup bittiğini artık evden takip edemeyen orta sınıf Mısırlılar sokaklara dökülmüştür(BKZ. O’Donnel Catherine, New Study Quantifies Use of Social Media in Arap Spring 12 Eylül 2011 www.washington.edu).

Son olarak, normalde kişilik haklarının ihlali anlamına gelen içeriklerin ortada bir kamu yararı varsa medya hukuku ve medya etiği açısından aykırılık yaratmadığı kabul edilmektedir. BBC’nin ilkelerinden mahremiyet bölümünde, BBC kamu yararı kavramını tanımlamıştır. Buna göre kamu yararı;

  • Bir suçun ifÅŸa edilmesi veya ortaya çıkartılması,
  • Yolsuzluk ve adaletsizliklerin ifası,
  • Ciddi yetersizlik veya ihmalin açıklanması,
  •  Halk saÄŸlığı ve güvenliÄŸinin korunması,
  • Bir birey veya kurumun açıklaması veya eyleminin halkı yanıltmasını önlemek, olarak izah edilmiÅŸtir(BKZ. www.bbc.co.uk/editorialguidelines/page/guidelines-privacy introduction/).

AİHM de, Twist/Slovakya, Bladet Thomson/Norveç, Fressoz ve Roise/Fransa kararlarında politikacılara, büyük şirketlerin yöneticilerine ait gizli bilgi, belge ve ses kayıtlarının yayınlanmasını kamu yararı kapsamında değerlendirmiştir. Ülkemiz de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemine dahil olduğuna göre bu kararlara paralel yorumlar yapılması demokratik toplumun gelişimi açısından elzemdir.

Netice itibarıyla, Atatürk’ün 27 Ekim 1922 tarihinde Bursa’da yaptığı konuşmada da belirttiği üzere; memleketler muhteliftir fakat medeniyet birdir ve bir milletin telakisi için yegâne medeniyete iştirak etmesi lazımdır. Bu bağlamda, herkes tarafından yasaklı olduğu dönemde bile bir şekilde hatta normalden çok daha fazla girilen Twitter ve Youtube gibi ortamlara yasak koymanın ülkemizi medeniyetten kopartıp yalnızlaştırmak dışında hiçbir etkisi yoktur. Nitekim, AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Füle 10 Nisan tarihinde yaptığı açıklamada, son üç ayda yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin değer ve standartlarına bağlılığını şüpheye düşürdüğünü belirterek diğer birçok hadiseyle birlikte sosyal medyadaki yasakları eleştirmiştir. Benzer şekilde merkezi New York’ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesi(CPJ), Türkiye’ye serbest bilgi akışını engelleyen tüm önlem, yasaların geri alınması ve gelecekte sosyal medyayı hedef alan tüm girişimlerin önlenmesi çağrısı yapmıştır.

 

 

 

 

 

 


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz