Nis 5, 2022
206 Görüntüleme

Televizyondaki Açıklamalar Sahibinin Hususiyetini Taşıma 934

Yazan
banner

Yargıtay 11. HD. T. 13.03.2007, E. 2006/934, K. 2007/4555

‘Hususiyet’ sıradan olmamayı ve belli bir dizeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı gerekli kılar. Dolayısıyla, mahkemenin açıklanan bu yorumundan yola çıkılarak, eserle ilgili özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren bir uyuÅŸmazlığın hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebileceÄŸi sonucuna da varılamaz. “

“Bir tartışma programına katılan davacın açıklama ve görüşlerinin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için gerekli “hususiyet” unsurunun belirlenmesinde, açıklamalardaki bütünlük, anlatım tarzı, program ile uyumlu bir biçimde ve akıcı bir ÅŸekilde ifade edilmesi gibi sahibine özgü ve orijinallik içeren hususların varlığı göz önüne alınmalıdır.

Mahkemenin karşılaÅŸtırmalı hukuka yollama yaparak benimsediÄŸi bir diÄŸer görüş olan ‘kopya edilmeye deÄŸer bir ifadenin korunmaya deÄŸer’ eser olacağına iliÅŸkin gerekçesi ise, bir fikri çabanın eser sayılması için salt çoÄŸaltılmaya deÄŸer bulunması ölçütünün yeterli olacağı ve eser olup olmadığı hususunda baÅŸka bir araÅŸtırmaya gerek olmadığı sonucunu doÄŸuracağından kabul edilemez. Aksi, taktirde, izinsiz olarak çoÄŸaltılan ancak, sıradan nitelikteki röportajlar, spor müsabakalarını aktaran çekimler vb fikri ürünler de eser addedilir. Oysa, ‘hususiyet’ sıradan olmamayı ve belli bir dizeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı gerekli kılar. Dolayısıyla, mahkemenin açıklanan bu yorumundan yola çıkılarak, eserle ilgili özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren bir uyuÅŸmazlığın hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebileceÄŸi sonucuna da varılamaz. ”

Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan H. C.’nun hazırlayıp sunduÄŸu ve A…Televizyonunda 06.10.2001 tarihinde yayınlanan “Alman Vakıfları ve Bergama Altını” konulu programa davet üzerine telefonla katıldığını, programda düşüncelerini açıkladığını, aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra müvekkilinden izin alınmaksızın programdaki tüm açıklamasının özgeçmiÅŸi ile birlikte yazarı davalılardan H. C. olan ve diÄŸer davalının yayımcısı olduÄŸu, “Altın ve Suikast/Bergama ve Alman Vakıfları Olayı” isimli kitapta yayınlandığını, televizyon programındaki açıklamaların FSEK 32/3. maddesi anlamında eser olup, çoÄŸaltma ve yayma hakkının müvekkiline ait olduÄŸunu ileri sürerek, ÅŸimdilik 1.000.000.000 TL maddi ve 10.000.000.000 TL manevi tazminatın temerrüt faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiÅŸtir.

Davalı vekili, davacının Almanya kökenli H. B. Vakfının Türkiye temsilcisi olup, vakıf adına açıklamalarda bulunduğundan aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, davacı açıklamalarının televizyonda yayınlanmakla aleniyete kavuştuğunu ve fikri eser olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davacının katıldığı programdaki açıklamalarının röportaj niteliğinde olduğu, röportajın orijinal olması halinde eser olduğu, davacı açıklamalarının programın önemli bir kısmını oluşturduğu, sözlü olarak temin edilen beyanlarının ise izni dışında özgeçmişi ile birlikte kitapta kullanılmasının eser üzerindeki haklarına tecavüz oluşturduğu kitabın ticari amaçla yayınlanması nedeniyle FSEK 32, maddesinde öngörülen istisnalardan yararlanamayacağı, davalıların davacının özgeçmişine yer vererek kitapta yayınlamaları ve eser sahipliğine rağmen eseri kendi adına yayınlayarak paraziter davranışta bulunma eylemlerinin manevi tazminatı gerektirdiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 401,20 YTL maddi, 1.500,00 YTL manevi tazminatın temerrüt faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Taraflar arasındaki uyuÅŸmazlık, davalılardan H. C. tarafından hazırlanarak bir TV kanalındaki canlı yayında sunulan ve birden çok katılımcının yer aldığı TV programına telefon ile katılan davacının yaptığı açıklama ve görüşlerin, daha sonra aynı davalının adıyla ve diÄŸer davalı ÅŸirketçe yayımlanan “Altın ve Suikast Bergama ve Alman Vakıfları Olayı” isimli kitapta, davacının izni olmaksızın, özgeçmiÅŸiyle birlikte aynen alması sonucunda, FSEK hükümlerine göre davacının mali ve manevi haklarının ve BK 49. maddesine göre kiÅŸilik haklarının ihlal edilip edilmediÄŸine iliÅŸkindir.

Öncelikle, davacının özgeçmişi kişiliğinin bir parçasını oluşturduğundan, izni olmaksızın özgeçmişinin dava konusu kitapta yer alması MK 24. ve BK 49. maddelerine aykırılık oluşturur, mahkemenin bu yöne ilişkin görüşü isabetlidir.

Ancak, 5846 sayılı FSEK “Amaç” baÅŸlıklı (A) Bölümü 1/B- (a) bendine göre, “eser; sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eseri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmış olup, aynı yasanın eser türlerini belirten (B) Bölümü 2. maddesinde de ilim ve edebiyat eserleri düzenlenmiÅŸtir. Anılan madde metinlerine göre, zihinsel çaba sonucu ortaya çıkan bir fikri ürünün FSEK anlamında eser olarak korunabilmesi için, sahibinin hususiyetini taşıması (sübjektif unsur) ve yasada öngörülen eser türlerinden birine dahil olması (objektif unsur) gereklidir.

Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, bir fikri çabayı diÄŸerlerinden ayıran ve eser olarak korunur hale getiren en önemli unsur, sahibinin hususiyetini yansıtacak dizeyde ÅŸekillenmiÅŸ olmasıdır. Şüphesiz, “hususiyetin” daraltıcı anlamda yorumu suretiyle, mutlaka üst düzeyde yaratıcılık ve orijinallik içermesi gerektiÄŸi düşüncesi benimsenemez. Ancak, öte yandan “hususiyetin” geniÅŸ anlaşılması da eser olmayan ürünlere bu niteliÄŸin tanınması araç yapılmamalıdır (Ãœnal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, Dördüncü Bası, S.101).

Mahkemece, davacının katıldığı TV Programındaki açıklamalarının nitelikli röportaj olduğu kabul edilmiştir.

Röportaj; radyo ve TV habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program, mülakattır (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Cilt 2, S.1866-1867). Bu nitelikteki bir program ve mülakat, muhabir ile görüşüne başvurulan davetli veya katılımcı arasında soru-cevap biçiminde gerçekleştirilmekte olup, çoğunlukla tartışma ve eleştiriyi kapsamaz.

Somut olaya gelindiÄŸinde; dava konusu kitapta da aynen yer alan açıklama ve görüşlerin ifade edildiÄŸi TV programının sadece, davalı H. C. ile davacı arasında yapılan mülakat (röportaj) olmayıp, söz konusu TV yayınının birden çok davetlinin katıldığı bir ortamda karşıt görüşlerin de açıklandığı tartışma programı niteliÄŸinde olduÄŸu anlaşılmaktadır. TV’de yayımlanan bir tartışma programında da, tartışmayı yöneten ve soru soran bir muhabir olmasına karşın, röportajdan farklı olarak, baÅŸka kiÅŸilerin de katıldığı, karşıt görüşlerin ileri sürüldüğü bir tartışma ve eleÅŸtiri ortamı mevcuttur. Nitekim, dosyadaki bilgi ve belgelerden; TV programındaki dava konusu edilen konuÅŸmaların geçtiÄŸi 1 saat 18 dakikalık bölümde, sadece davacının açıklamaları yer almamış olup; programın bu bölümü davacı ile diÄŸer katılımcılar arasında karşılıklı eleÅŸtiri ve görüşlerin açıklandığı soru-cevaptan oluÅŸan tartışma ÅŸeklinde gerçekleÅŸmiÅŸtir

Böyle bir tartışma programına katılan davacının açıklama ve görüşlerinin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için gerekli “hususiyet” unsurunun belirlenmesinde açıklamalardaki bütünlük, anlatım tarzı, program ile uyumlu bir biçimde ve akıcı bir şekilde ifade edilmesi gibi sahibine özgü ve orijinallik içeren hususların varlığı göç önüne alınmalıdır.

FSEK 32/1. fıkrasında düzenlenen, “umumi toplantılarda söylenen söz ve nutukların haber ve malumat verme amacıyla çoÄŸaltılması veya radyo vasıtasıyla veya baÅŸka bir suretle (TV) yayımı serbestisi” nin istisnasını oluÅŸturan, aynı maddenin son fıkrasındaki, bu söz ve nutukları birinci fıkrada zikredilenden baÅŸka bir maksatla çoÄŸaltılması veya diÄŸer bir suretle yayılmasının eser sahibine ait olduÄŸuna” iliÅŸkin hükmün uygulanabilmesi için de; toplantıda söylenen ve dava konusu kitaba aynen alınan sözlerin FSEK 1/B ve 2. maddelerine göre eser olup olmadığının mahkemece resen belirlenmesi gereklidir. Bu belirleme yapılırken hakim, HUMK 275. maddesi uyarınca, uyuÅŸmazlığın çözümü konusunda uzman bir bilirkiÅŸi veya iÅŸin niteliÄŸine göre bilirkiÅŸi kurulunun özel ve teknik bilgisinden yararlanmak zorundadır.

Oysa, davacının sözlü açıklamalarının eser niteliÄŸinde olup olmadığı hususunda görüşüne baÅŸvurulan bilirkiÅŸinin mesleÄŸi “Avukat” olup, ilim ve edebiyat eserleri konusunda uzman olduÄŸu Kabul edilemez.

Mahkemece, karşılaÅŸtırmalı hukuktan da yararlanılarak karar gerekçesine dayanak yaptığı “hususiyet” unsurunun, kopya olmayan minimum yaratıcılık” ÅŸeklindeki yorumu da; yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiÄŸinde ve her somut olayın özelliklerine göre, 5846 Sayılı FSEK ile getirilen eser tanımının yorumuna iliÅŸkin Yargıtay uygulaması (Yargıtay 11. HD. 27.05.2005 tarih ve 8577/5602 sayılı kararı), öğretide öne sürülen görüşler ve ülkemizin taraf olduÄŸu Bern SözleÅŸmesi ve TRIPS ile çeliÅŸmemektedir.

Ancak, mahkemenin yine karşılaÅŸtırmalı hukuka yollama yaparak benimsediÄŸi bir diÄŸer görüş olan “kopya edilmeye deÄŸer bir ifadenin korunmaya deÄŸer” eser olacağına iliÅŸkin gerekçesi ise, bir fikri çabanın eser sayılması için salt çoÄŸaltılmaya deÄŸer bulunması ölçütünün yeterli olacağı ve eser olup olmadığı hususunda baÅŸka bir araÅŸtırmaya gerek olmadığı sonucunu doÄŸuracağından kabul edilemez.

Aksi taktirde, izinsiz olarak çoÄŸaltılan ancak, sıradan nitelikteki röportajlar, spor müsabakalarını aktaran çekimler  vb fikri ürünler de eser addedilir. Oysa, “hususiyet” sıradan olmamayı ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı gerekli kılar. Dolayısıyla, mahkemenin açıklanan bu yorumundan yola çıkılarak, eserle ilgili özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren bir uyuÅŸmazlığın hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebileceÄŸi sonucuna da varılamaz.

O halde, yukarıda açıklanan hususlar itibariyle ilim ve edebiyat eserleri konusunda uzman bir bilirkişiden görüş alınmak suretiyle uyuşmazlığa FSEK hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi, şayet eser vasfında değil ise, bu taktirde davacının bir TV programında açıkladığı görüşlerinin davalılarca izinsiz olarak bir kitapta yayımlanması nedeniyle ortaya çıkan hukuki durumun genel hükümler çerçevesinde tartışılarak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmelidir.

Yargıtay Kararlarında “SAHÄ°BÄ°NÄ°N HUSUSÄ°YETÄ°NÄ° TAÅžIMA” Kavramı

FSEK m. 1/B-a “SAHÄ°BÄ°NÄ°N HUSUSÄ°YETÄ°NÄ° TAÅžIMA” Kavramı

 

Yazı Kategorileri:
FSEK

2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz