Şub 26, 2024
39 Görüntüleme

Paralel İhtalatın Rekabet Kanunu’na Aykırılık Yaratacak Şekilde Engellenmesi; SESA KARARI

Yazan
banner

Paralel ithalatın engellenmesinin Rekabet hukuku yönünden pazara giriş engeli olarak kabul edilebileceği dikkate alındığında; tek satıcılık ve lisans hakları ile elde edilmiş olan haklar, Türkiye’de piyasaya sürülmüş malın aynısın başka bir kanaldan tedarik edilip ithal edildikten sonra yeniden satışının engellenmesine yönelik olarak kullanılamaz.


REKABET KURULU KARARI
Dosya Sayısı : D2/2/Ö.İ.-99/1 (Soruşturma)
Karar Sayısı : 00-44/472-257
Karar Tarihi : 6.11.2000
Konu : Sesa Dış Ticaret Limited Şirketi’nin (Sesa Ltd. Ş.), Police, Vogart ve Sting markalı güneş gözlüklerinin üçüncü kişiler tarafından Türkiye’ye ithalatını engellemek yoluyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiği iddiası üzerine yapılan soruşturma sonucu verilen nihai karar.

“Police” markası 131645 sayı ve 12.08.1991 tarihli belge ile; “Sting” markası 147732 sayı ve 29.10.1993 tarihli belge ile; “Vogart” markası da 130864 sayı ve 12.08.1991 tarihli belge ile Charme Lunettes S.R.L. adına Türkiye’de tescil edilmiştir. Daha sonra ismini De Rigo S.p.A. olarak değiştiren teşebbüs ile Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu arasında akdedilen ve Beşiktaş 9. Noterliği tarafından 21302 sayı ile 05.06.1996 tarihinde onaylanan Ticari Marka Lisans Anlaşması 30.07.1996
tarihinde, “Vogart” markası için 41362 yevmiye numarası ile, “Sting” markası için 41363 yevmiye numarası ile, “Police” markası için 41364 yevmiye numarası ile markaların sicillerine şerh edilmiştir.
Ticari markaları İtalya’da ve diğer pek çok ülkede tescil ettirmiş olan Charme Lunettes (yeni adıyla De Rigo S.p.A.), 15.02.1995 tarihinde, Police, Sting, Rolling, Vogart, Charme, Marlow ve Von Fuerstenberg ticari markaları ile simgelenen tüm ürünlerin üretim ve dağıtımı konusunda tam münhasırlık haklarını ve vekaletnamesini, sözleşme ile yan kuruluşu ve imalatçısı olan Dierre S.R.L.’ye vermiştir.
Türkiye’de markanın adına tescilli bulunduğu Charme Lunette -yeni adıyla De Rigo S.p.A.- adlı teşebbüs, “Police”, “Vogart” ve “Sting” marka gözlüklerin tek distribütörü ve lisans sahibinin Sesa Dış Ticaret olduğunu; bunun neticesinde 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin lisans sahibine de marka sahibinin koruma haklarını kendisine tanıdığı haklar çerçevesinde bu malları Türkiye’de satmaya yetkili kişileri, yetkili bayiler olarak tespit yoluna gittiği; Kararnamenin, marka sahibi ve lisans hakkı sahibine tanıdığı haklardan markanın korunma kapsamını içeren 9. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yer alan “işareti taşıyan malın ithali ve ihracını” hükmüne göre malı ithal ve ihraç edecek kişinin marka sahibi ya da lisans sahibi olması gerektiği; 556 Sayılı KHK’nin marka hakkına sahip olanların dışındaki kişilerin bu markayı taşıyan malları Türkiye’ye ithal etmesini ve satmasını yasakladığı gerekçesiyle Sesa Dış Ticaret’in hakkına tecavüz edildiği ve haksız rekabet yapıldığını iddia ederek, Şubat – Mart 1995 döneminde, Türkiye
çapında yaklaşık üç bin adet gözlük satıcısına aşağıda yer verilen ihtarnameyi noter kanalıyla göndermiştir.
İhtarnamelerde aynen;
“ 1. Via Beorche 19/21, 32030 Limana (BL) İtalya adresinde mukim CHARME LUNETTS S.R.L. unvanlı müvekkilim şirket POLICE, STING, OLLING, VOGART, CHARME, MARLOW, VON FURSTENBERG, FENDI, BEST CAMPANY, LOZZA
isimli tüm dünyada tescilli markaların tüm edebi, endüstriyel mülkiyet ve kullanım haklarının dünyadaki tek sahibidir.
2. Müvekkil şirket, bu adı geçen markaları simgeleyen tüm ürünlerin üretimi dağıtım ve yabancı ülkelere distribütörlük (TEK SATICI) anlaşmaları yapmak konularında tüm münhasır haklarını kullanmak üzere Longarone-Belluno-İtalya-Zona
Industriale Villanova adresindeki DIERRE S.R.L. şirketini yetkilendirmiştir.
3. Müvekkil şirketin Dierre S.R.L. şirketine verdiği yetki neticesi bu şirket ilgili markaların Türkiye’ye ithal, dağıtım ve temsil yetkilerini 16.12.1994 tarihli Distribütörlük Anlaşması ile SESA SEMİH SARAÇOĞLU MÜESSESESİ VE SESA DIŞ
TİCARET LTD. ŞTİ.’ne vermiş ve bu kişiler Türkiye’de müvekkil şirketin sahibi olduğu ürünlerin yasal olarak TEK SATICISI olma hakkını kazanmışlardır.
4. Müvekkil şirket ile Türkiye tek satıcısı arasında yapılan 16.12.1994 tarihli anlaşma gereği Türkiye tek satıcısına verilen haklar çerçevesinde müvekkile ait malların, Türkiye’de pazarlanması, satılması, alt bayilikler verilmesi, tüm yasal ve ticari uygulamaların düzenlenmesi tek satıcıya aittir. Tek satıcı Türkiye pazarında ticari olarak yeterli gördüklerine kendi alt bayiliğini oluşturarak ürünleri satma hakkını vermekte serbesttir.
5. Türkiye’de bu ürünleri tek satıcıdan alarak satan kişiler müvekkil şirketin menfaatlerini ve markaların isimlerini korumakla yükümlü olacaklardır. Türkiye tek satıcısının kendi alt bayii hakkını vermediği kişiler müvekkile ait markaları
simgeleyen malları satamazlar, resim, stand, posterlerini kullanamazlar, işyerlerine markaları simgeleyen isimleri yazamazlar, stikırlarını hiçbir şekilde kullanamazlar. Bunları kullanan kişi ve kuruluşlar hakkında B.K. ve T.T.K.’nun haksız rekabet kuralları ve Markalar Kanunu’nun ilgili maddeleri ve diğer yasal uygulamalar
gereğince müvekkil şirket veya Türkiye tek satıcısı tarafından yasal işlem yapılacaktır.
6. Müvekkil şirket ve Türkiye tek satıcısının muvafakatı olmadan alt bayiler olarak Türkiye dışına hiçbir şekilde mal satamazlar. Alt bayii veya üçüncü kişiler müvekkil şirketin ve Türkiye tek satıcısının izni olmadan herhangi bir ülkeden
müvekkile ait markaları içeren malları Türkiye’ye ithal edemezler. Aksi hareket edenlere karşı yasal ve hukuki işlemler yapılacaktır. Alt bayilerin yasal olarak müvekkil Charme Lunettes S.R.L. ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
7. Tüm bu nedenlerden dolayı müvekkilim şirketin Türkiye’deki tek satıcı (Distribütör) sının Sesa – Semih Saraçoğlu Müessesesi ve Sesa Dış Ticaret Ltd olduğu Türkiye’deki markalarımızın korunması, satılması, dağıtılması, pazarlanması
ile tüm yasal ve ticari haklarımızın korunması yetkisinin bu kişi ve şirketlere tevdi edildiğinin aksine hareket edenler hakkında yasal işlem yapılacağının ihtaren bildirilmesidir.” denilmektedir.
Yine Kadıköy 17. Noterliği aracılığıyla Aralık 1996 tarihinde Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu vekili tarafından çekilmiş olan ihtarnamelerde de aynen;
“… Lisans anlaşması gereği ilgili markaların Türkiye’de pazarlanması, dağıtılması vs tüm hakları müvekkilimin olduğundan, ve de 556 sayılı KHK gereği marka sahibinin dışında bu malların satışının yapılamayacağı, ithal edilemeyeceği açıkça belirtildiğinden, yasanın müvekkilime verdiği hak neticesinde iş bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren müvekkilimin lisans sahibi olduğu POLICE, STING, VOGART markalı gözlüklerin tarafınızdan satılmamasını, bu markalar ile ilgili reklam, pano, stikır gibi malzemelerin 3 gün içinde işyerinizden kaldırılmasını aksi takdirde
aleyhinize dava ikame edeceğimizi ihtaren bildiririm.” ifadelerine yer verilmiştir.
Aynı iddialarla Sesa Dış Ticaret – Semih SARAÇOĞLU müessesesi adına  Mutlu Optik, Özkan Optik, Hekim Optik, Vedia Peker, Zeki Optik, Mest Optik firmalarına dava açmış ve dilekçesinde adı geçen emtianın ihtiyati tedbir kararı
verilerek toplatılmasını talep etmiştir.
Distribütörlük Anlaşması
Soruşturma Heyeti’nce, Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu ile Dierre S.R.L. arasında akdedilmiş münhasır distribütörlük anlaşmasının pasif satışları engelleyici hüküm içeren 5.1.ii. maddesinin 1997/3 sayılı Tek Elden Dağıtım Anlaşmalarına
İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nin “Grup Muafiyeti Kapsamına Giren Yükümlülükler” başlıklı maddeleri hükümlerine uygun olmaması nedeniyle, grup muafiyeti tebliğleri kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığına değinilerek cezai müeyyidenin uygulanması gerektiği ifade edilmekle birlikte, sözlü savunma toplantısında söz
konusu Distribütörlük Anlaşması’nın 8 Mart 1995 tarihinde Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu ile Charme Lunettes S.R.L. arasında akdedilen Ticari Marka Lisans Anlaşması ile yürürlükten kaldırıldığı ve esasen anlaşmanın ekinde yer alan pasif
satışın yasaklandığı ülkelere de ihracat yapılması suretiyle ilgili maddenin uygulanmadığı belirtilmiştir.
Paralel İthalat
Paralel ithalat kavramı Türk mevzuatında doğrudan tanımlanmamış, ancak ilgili mevzuatta yer verilen hükümlerin yorumlanması neticesinde doktrinde yerini almıştır. Doktrinde farklı sonuçlara yol açan bir çok tartışma mevcut olmasına karşın, gerek rekabet mevzuatındaki açıklık, gerekse Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu kararlar dikkate alındığında paralel ithalata ilişkin olarak bir sonuca varmak mümkündür.
Paralel ithalat kısaca, Türkiye’de hak sahibince piyasaya sunulan bir malın, üçüncü kişilerce yasal prosedüre uygun olarak bir başka kanaldan temin edilip ithal edilmesi işlemidir. Bu konuda fikri sınai mülkiyet haklarına ilişkin mevzuatın getirdiği düzenlemeler mevcuttur. Soruşturma konusunun Police, Sting ve Vogart marka gözlüklerin paralel ithalatının engellenmesi olması dolayısıyla, durumun markaların korunması hakkında mevzuat, fikri sinai haklar ve malların serbest dolaşımı çerçevesinde Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri açısından ve son olarak rekabet
mevzuatı açısından incelenmesi yerinde görülmüştür.
Markalarla ilgili Mevzuat Açısından Paralel İthalat
Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku (Ankara,1998) isimli kitabında yer verdiği paralel ithalata ilişkin görüşünde; markalı malların Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra, marka sahibinin bu malları yurtdışına satması ya da bu
malları yurtdışında üretmesini müteakip; üçüncü kişiler tarafından bu malların yurtdışından satın alınarak Türkiye’ye ithaline engel olunamayacağını belirtmektedir.
“Prof.Dr.Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan” (İstanbul,2000) adlı kitapta yer alan, “Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi” başlıklı makalesinde Hamdi Pınar, Sabih Arkan’ın bu görüşüne eleştiride bulunmuş ve bu görüşün ancak Markaların Korunması Hakkında KHK’nin 13/1. maddesinin asgari bir düzenleme getirdiği, bu hükmün emredici olmadığı yönündeki görüşün kabul edilmesi durumunda geçerli olabileceğine ifadelerinde yer vermiştir.
Prof. Dr. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku (İstanbul,1999) isimli kitabında, paralel ithalatla ilgili olarak Sabih Arkan’la aynı düşünceleri savunmuştur. Ancak Tekinalp görüşlerinde, paralel ithalatın gerçekleşebilmesi için markanın Türkiye’de ve malın ithal edildiği ülkede aynı şahıs adına tescil edilmesi gerektiği şartına da yer vermiştir. Hamdi Pınar, Ünal Tekinalp’in görüşüyle ilgili olarak da, Sabih Arkan’a getirdiği eleştiriye paralel olarak, ifadelerin çelişkili olduğunu, bu çelişkinin ortadan kaldırılabilmesi için 13. maddenin 1. fıkrasındaki ifadenin, emredici değil sadece asgari bir düzenleme olduğunun kabulünün gerekli olduğunu ifade etmiştir. Saadet Arıkan, Fikri Sınai Haklar Hukukunun, hak sahibine mutlak yetkiler verdiğini ileri sürmüş ve buna bağlı olarak A ülkesinde patent, marka tasarım belgesi almış üreticinin, B ülkesinde aynı çerçevede korunan patent, marka veya tasarım konusu mallarını B ülkesinin piyasasından toplayıp A ülkesine sokmaya çalışan paralel ithalatçıyı önleme yetkisinin bulunduğunu iddia etmiştir (Fikri-Sınai Haklarda “Hakkın
Tüketilmesi” Doktrini Avrupa Birliği ve Türkiye, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi, 1996, sayı 129).
Hamdi Pınar bahsi geçen makalesinde, Türk Hukukundaki düzenlemelerin lâfzî yorumlanması neticesinde ülkesel tükenme ilkesinin kabulünün gerektiğini ancak, öğretinin ve Yargıtay’ın bu konudaki görüşünün tam olarak belli olmadığını ifade etmiştir. Mevzuattaki düzenlemelerin, amaçsal yorumla emredici değil, asgari bir düzey olarak kabul edildiği takdirde uluslararası tükenme ilkesinin tercih edilmesinin mümkün olduğunu ileri süren Hamdi Pınar, bir taraftan ülkesel tükenme ilkesi denilirken, diğer taraftan orijinal malların paralel ithalatının mümkün olduğu yönünde
görüşlerin bildirilmekte olduğunu, bu yaklaşımın Yargıtay’ın “Police” kararına da yansıdığını ve bu durumun ise açık bir tercihin yapılmasını zorunlu kıldığını ifade etmiştir.
Doktrinde yer alan görüşler incelendiğinde markaların korunması ile ilgili mevzuatın paralel ithalata yönelik açık bir düzenlemeye sahip olmadığı görülmektedir. Yukarıda görüşlerine yer verilen Hamdi Pınar, bu konuyu açıkça dile getirmiş ve bu konuda bir tercihin yapılmasının zorunlu olduğunu ifade etmiştir. Bu aşamada markalarla ilgili
mevzuata ilişkin herhangi bir görüşe yer verilmeyecek, konu rekabetin korunması ile ilgili mevzuat kapsamında incelenecektir.
AB ve Türkiye İlişkileri Açısından Fikri Sınai Haklar
Türkiye ile AT arasındaki ilişkinin hukuki temeli 1964 senesinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması’dır. Bu anlaşmada yer verilen son döneme ilişkin şartlar 1.1.1996 tarihinde yürürlüğe giren 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK)’nda belirtilmiştir. 1/95 sayılı OKK’de fikri sınai haklara ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. OKK’nin
Mevzuat Uyumuna ilişkin kısmının birinci bölümünün fikri, sınai ve ticari mülkiyetin
korunması ile ilgili 31. maddesinde;
“1. Taraflar fikri, sınai ve ticari mülkiyet haklarının uygun ve etkin biçimde korunması ile uygulanmasını sağlamak konusuna verdikleri önemi teyid ederler.
2. Taraflar, fikri mülkiyet haklarına Gümrük Birliğini oluşturan iki tarafta da eş düzeyde verimli koruma sağlanması halinde Gümrük Birliğinin düzgün işleyebileceğini kabul etmektedirler. Bu doğrultuda, bu kararın 8 sayılı Ek’inde
belirlenen yükümlülükleri üstlenmektedirler.” ifadeleri yer almaktadır.
8 sayılı Ek’te, on madde halinde düzenlenen yükümlülüklerin ilki GATT 1994 TRIPs Anlaşması’na ilişkin taahhüttür. Bu çerçevede, Türkiye, OKK’nin yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl içinde TRIPs Anlaşması’nı uygulayacağını taahhüt
etmektedir. Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması’nın bir eki olarak hazırlanan TRIPs Anlaşması, tüm fikri sınai haklarda üye ülkelerin dikkate alması gereken minimum standartları belirlemiştir. TRIPs Anlaşması, fikri sınai haklar çerçevesinde “Hakkın Tüketilmesi” ilkesine yer vermiştir. Bu ilkenin düzenlendiği 6. madde, fikri sınai hakların tüketilmesi ile ilgili uyuşmazlıkların, bu anlaşma kapsamında çözüme ulaştırılamayacağı konusunda düzenleme getirmiştir. Yine aynı maddeye göre bu konunun tek istisnası, hakkın tüketilmesi ilkesinin, TRIPs Anlaşması’nın ulusal
muamele ve en çok kayırılan ülke kaydı ile ilgili maddelerini ihlal eder biçimde
uygulanması durumudur.
1/95 sayılı OKK’nin 8 sayılı Ek’inin TRIPs Anlaşması ile ilgili getirdiği düzenlemeyi takip eden maddelerinde, uluslararası sözleşmelere ilişkin yükümlülükler ele alınmıştır. Karar’ın yürürlük gününden önce ve sonraki üç yılda taraf olunacak
uluslararası sözleşmeler belirtilerek Türkiye’nin bu düzenlemelere taraf olması gerektiği vurgulanmaktadır. Getirilen bir diğer yükümlülük ise TRIPs Anlaşması’na uyumun yanısıra AT’nin bu konudaki mevzuatına uyumdur. Fikri sınai haklar
mevzuatının bir kısmına Karar’ın yürürlük tarihinden önce uyum sağlanması şartı getirilmiş, geri kalan kısmı için yürürlük tarihinden itibaren 3 yıllık bir süre tanınmıştır. 8 sayılı Ek’in 10. maddesinde ise hakkın tüketilmesine ilişkin hüküm yer almaktadır.
10/2. maddede “Bu karar, iki taraf arasındaki ticari ilişkilerde uygulanan fikri-sınai ve ticari hakların tüketilmesi sonucunu doğurmaz.” denilerek hakkın tüketilmesi ilkesinin Türkiye-AT Gümrük Birliği ilişkisinde uygulanmayacağı öngörülmüştür.
H.3.3.3. Rekabet Mevzuatı Açısından Paralel İthalat Paralel ithalat konusunda marka mevzuatı açısından yapılan değerlendirmenin ardından, rekabet mevzuatı açısından konunun değerlendirilmesine geçilecektir.
Öncelikle paralel ithalatın nedenleri ve dolayısıyla engellenmesinin sebepleri üzerinde durulacaktır. Bu açıklamalardan sonra bu konudaki rekabet mevzuatı açısından getirilen düzenlemenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Fikri ve sınai mülkiyet hakkı sahipleri, yıllar boyunca kendi yarattıkları mallar üzerinde maksimum korumayı sağlamayı hedeflemiş, buna karşın malı satın alan kişiler de, satın aldıkları bu malı dilediği şekilde kullanmak istemişlerdir. Karşılıklı
çıkar çatışmaları neticesinde, serbest ticaret ile fikri mülkiyetin korunması; kamu yararı ile kişisel kullanım özgürlüğü arasında dengeyi temin etmek amacıyla fikri mülkiyet haklarının tükenmesi ilkesi ortaya çıkmıştır. Bu ilkeyle birlikte kurulacak olan dengeden, fikri ve sınai mülikyet hakkı sahibi açısından markanın zarar görmesini engelleyecek bir koruma getirmesi; malın yeni maliki açısından ise markaya zarar vermediği sürece malın yeniden satımı ve benzeri konularda
serbestçe davranabilmesini sağlaması beklenmektedir. Diğer bir anlatımla fikri sınai mülkiyet hakkı sahibi, malını ilk defa piyasaya sürme konusunda kendi kontrolünde olan tekel hakkına sahip olmakla birlikte bu hak, daha sonra malın piyasada yasal dolaşımını kontrol etme yetkisini de kapsamaz. Ancak günümüzde bu dengenin mal sahipleri açısından bozulmasına yönelik bir eğilim görülmektedir. Asıl amacı markayı korumak olan düzenlemelerin, mal sahibinin, ticari kazancını artırmaya yönelik olarak gerçekleştirdiği faaliyetleri korumaya varan, tüketicilerin markalı mal üzerindeki tasarruf haklarını gerektiğinden fazla sınırlayacak şekilde yorumlandığı görülmektedir. Bu aşamada bu uygulamalar arasında en yaygın olarak bilinen paralel ithalat konusunda açıklamalar yapmak yerinde olacaktır.
Paralel ithalat ülkeler arasında yapılan ticaret neticesinde ortaya çıkan bir kavramdır.
Bir ülkede satışa sunulan bir malın, aynı malın satışının yapıldığı bir başka ülkeden ithal edilmesiyle birlikte ortaya çıkan paralel ithalatın temel nedeni iki ülke arasındaki fiyat farklılığıdır. Bu durumda paralel ithalatçılar tarafından, fiyatı ucuz olan ülkeden alınan mal, pahalı olan ülkeye ithal edilecektir.
Markalı malın sahibinin bu iki ülke için uyguladığı fiyat farklılığının başlıca iki nedenden kaynaklandığı düşünülebilir. Bunlardan ilki marka sahibinin yeni girdiği veya pazar payını artırmayı hedeflediği piyasalarda tutunma amacıdır. Bir diğer sebebi ise üretim faktörlerinin fiyatlarının farklı olmasıdır. İş gücünün veya sair girdilerin ucuz olması, üretimin yapıldığı ülkedeki malların fiyatlarının da ucuz olmasını doğuracaktır. Bu iki temel sebebe dayanan fiyat farklılaştırması sonucu ortaya çıkan paralel ithalatın engellenmeye çalışılması, markalı malı değil, üreticinin pazar stratejisini korumaya yönelik bir amaca hizmet edecektir. Gerek markaların korunmasına yönelik düzenlemelerde, gerekse rekabetin korunmasına ilişkin mevzuatta marka sahibinin pazar stratejisini oluşturmasına yönelik faaliyetlerini
korumaya ilişkin bir amaç maddesi bulunmamaktadır. Paralel ithalatın sebepleri üzerinde yapılan bu açıklamalardan sonra, Rekabet Kanunu açısından konunun değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun “paralel ithalat” konusuna doğrudan bir düzenleme getirmemiştir. Ancak Kanunun 4(d) ve 6(a) maddeleri, rakip teşebbüslerin piyasaya girişinin engellenmesi ve faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemleri yasaklamış, paralel ithalatın engellenmesi de bu sonuçları doğurması açısından Kanun kapsamında değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, markalı malın Türkiye’de piyasaya sunulduğu andan itibaren hak
sahibinin, markanın korunması ile ilgili mevzuat çerçevesinde korunan hakları saklı kalmak kaydıyla, malın yeniden satışını ya da orijinal malın bir başkasınca yasal yollarla ülkeye ithalini engelleyici bir hakka sahip olduğu ileri sürülemez.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin Police marka güneş gözlüklerinin paralel ithalatına ilişkin olarak vermiş olduğu 12.03.1999 tarih ve 1998/7996 Esas sayılı kararı ile
Dexter markalı ayakkabıların paralel ithalatına ilişkin olarak vermiş olduğu 14.06.1999 tarih ve 1999/3243 Esas sayılı kararı da bu görüşü doğrular niteliktedir.
Yargıtay’ın ilgili kararları incelendiğinde, paralel ithalata ilişkin doktrinde tartışılmakta olan konuya, marka sahibinin farklı dağıtım kanallarına farklı fiyatlarla satmış olduğu mallardan elde edeceği kârı maksimize etmesine yardımcı olma amacını taşımayan, amacı sadece markaların korunmasını sağlamak olan markalarla ilgili mevzuat açısından yaklaştığı kadar; mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları önlemek amacını haiz
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında da yaklaşarak karar verdiği görülecektir. Yargıtay, Rekabet Mevzuatı’nda düzenlenmeyen ilk satış hakkını da içeren kararında “paralel ithalat”ın engellenemeyeceğine hükmetmiştir.
Dolayısıyla, konuya ilişkin Yargıtay Kararları da dikkate alındığında, Türkiye’de markası tescil edilmiş bir malın, marka sahibi ya da yetkili satıcısı tarafından Türkiye’de piyasaya sunulmasını müteakip, üçüncü kişilerce yasal prosedüre uygun olarak ithal edilmesine, yani paralel ithalat yapılmasına engel olunamayacağı açıktır. Sözü edilen görüşler rekabetçi bir piyasanın sağlanması amacını taşıyan Rekabet Kanunu’nun düzenlemeleriyle birlikte değerlendirildiğinde paralel ithalat kavramının, bir ülkede hak sahibi tarafından piyasaya sunulan bir malın aynısının üçüncü kişilerce bir başka ülkeden yasal prosedürüne uygun olarak ithal edilmesi ve piyasaya sunulması şeklinde tanımlanması ve rekabet mevzuatı yönünden bu hakkın varlığının kabul edilip korunması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Haksız Rekabete İlişkin Savunma ve Değerlendirilmesi
Rekabet Kurumu’na şikayette bulunan, başta Hekim Optik Ltd. Ş. olmak üzere üçüncü şahısların bu ürünleri Türkiye’ye ithal etmeleri ve tüketicilere ulaştırmalarının, bu ithalatın büyük oranının 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun kapsamında soruşturmaya tabi tutulmasının, tek satıcının yarattığı imaj, tanınmışlık ve pazardan “emeksiz” olarak yararlanma anlamına geldiği; davalıların tek satıcının büyük emekler, büyük yatırımlar ve büyük harcamalar yaparak tanıttığı imajdan istifade ettiği, bunun da rekabet hukukundaki emek ilkesine aykırı olduğu, davalıların bu ürünleri marka lisansı hakkı olan ve tek satıcı durumundaki Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu’nun iradesi dışında, onun
tekel hakkına aykırı biçimde getirmesinin, az bir emek ve sermaye ile bu pazardan yararlanmasının, tek satıcının emeğini sömürmesinin ve tüm bunların sonunda fiyat kırarak mal satması anlamına geldiği ve bu açıdan hukuken korunması mümkün olmayan bir haksız rekabet oluşturduğu iddia edilmiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, marka sahibince veya onun izni ile Türkiye’de piyasaya sunulan bir ürünün, daha sonra yasal yollarla üçüncü kişilerce ithal edilerek ülke içinde yeniden piyasaya sunulmasının marka sahibi veya tek satıcı tarafından engellenmesi 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı düşen bir eylemdir. Marka sahibi ya da ülkedeki yetkili satıcısı, malın piyasaya sürülmesinden sonra, üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya
kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılması durumunda, bunu önleme yetkisini 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca elde etmektedir. Bu yetki haricinde, 4054 sayılı Kanun uyarınca marka sahibinin ya da tek satıcının, paralel ithalatı önleme yetkisi bulunmamaktadır.
Tek satıcının gerek imaj yaratmak gerekse ticari kazanç amacıyla yaptığı yatırım ve harcamalar, tek satıcı ile marka sahibi arasındaki ticari ilişki neticesinde gerçekleştirilen, tek satıcının marka sahibi ile yapmış olduğu anlaşma doğrultusunda katlandığı maliyettir. Tek satıcının böyle bir maliyet altına girmesi, tek satıcıya, ürünün başka firmalarca ithalatını yasaklayacak derecede tasarrufta bulunma hakkını tanımamaktadır. Tek satıcının, tüketicinin, aynı ürünü paralel ithalat yoluyla ülkeye getirmiş bir başka satıcıdan almasını, diğer bir deyişle aynı ürünü pazarlamak isteyen bir satıcının pazara girişini engelleme yetkisi bulunmamaktadır.

Pazara İlişkin Savunma ve Değerlendirilmesi
Markalı güneş gözlükleri pazarının monopol ve oligopol bir pazar olmadığı, rakip teşebbüslerin çok olduğu, dünyaca ünlü bir çok markayı taşıyan gözlüklerin kıyasıya rekabet ettiği (Ray-Ban, Armani, Gucci, Versace, Safilo gibi), şikayetçilerin marka içi rekabet yerine iyi niyetli br tacirin bakış açısı ile markalar arası rekabete girebileceği geniş bir hareket alanı ve tercih yelpazesinin olduğu, dolayısıyla Kurum’un ilgili ürün pazarı değerlendirmesinde bunu göz önünde bulundurmamasının ve Lisans
Sözleşmesi ile Tek Satıcılık Sözleşmesi’ni değerlendirirken somut pazar araştırması yapmadan rekabetin kısıtlandığı sonucuna varmasının gerçekçi bir değerlendirme olmadığı savunulmuştur.
Paralel ithalat, bir ürün pazarındaki malların tamamı ile değil; belirli bir marka ile ilgili kavramdır. Dolayısıyla markalar arası rekabetin kıyasıya yaşandığı bir piyasada dahi marka içi rekabetin sınırlandırılması söz konusu olabilir.
İlgili Ürün Pazarı ve Rekabete İlişkin Savunma ve Değerlendirilmesi
Sözleşmelerde ve açılan davalarda amaçlananın, mükemmel ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a uygun bir satış mekanizması kurmak, dağıtıcılara ve tüketicilere zamanında ve makul bir fiyatla ürün temin etmek olduğu, serbest piyasa
ekonomisi esasları içinde böyle bir amaç ve bunu pratiğe döken şartlar, ilgili ürün pazarında, fazlasıyla çeşitlilik ve markalar arasında yoğun rekabet olduğu dikkate alındığında, ayrıca yatay bir anlaşma ve uyumlu eylemin yaşanmadığı ilgili coğrafi pazar ve ürün pazarında rekabet düzenini bozucu kabul edilemeyeceği iddia edilmiştir.
Halen sürmekte olan davalarla ilgili herhangi bir yorum yapılması söz konusu değildir.
Rekabetin yalnızca markalar arasında tesis edileceği varsayılarak, marka içi rekabetin göz ardı edilmesi mümkün değildir. Paralel ithalatın engellenmesinin Rekabet hukuku yönünden pazara giriş engeli olarak kabul edilebileceği dikkate alındığında; tek satıcılık ve lisans hakları ile elde edilmiş olan haklar, Türkiye’de piyasaya sürülmüş malın aynısın başka bir kanaldan tedarik edilip ithal edildikten sonra yeniden satışının engellenmesine yönelik olarak kullanılamaz.
Yargıtay Kararlarına İlişkin Savunma ve Değerlendirilmesi
TTK ve Borçlar Kanunu yönünden incelendiğinde tek satıcının, üçüncü kişilere karşı haksız rekabet veya haksız fiil hükümlerinden hareketle dava açabileceği iddia edilerek Prof. Dr. Haluk Tandoğan’ın “…yapımcı tek satıcılar ile
yaptığı sözleşmelere öteki tek satıcıların bölgelerinde satış yapmama ve müşterilerine de yaptırmama yükümlülüğü koydurmuşsa, tek satıcı kendi bölgesinde satış yapan öteki satıcılara veya onların müşterilerine karşı B.K. M41 f.2’ye veya
şartları varsa TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerine (TTK. M.56 vd.) dayanarak da istemde bulunabilir” şeklindeki görüşüne yer verilmiştir.
Yargıtay, paralel ithalat kavramını açıkça tartıştığı yakın tarihli kararlarında, savunmanın aksine paralel ithalatın yasaklanamayacağı görüşündedir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin, 14.6.1999 tarih ve 1999/3243 Esas sayılı kararında
özetle;
– Tek satıcılık sözleşmesinde kural olarak edimlerin ve yükümlülüklerin bu
sözleşmenin tarafları (yapımcı-tek satıcı) arasında doğacağı,
– Tek satıcının tekel hakkının sözleşmede taraf olmayan 3. kişilere karşı
haksız rekabet yoluyla korunmasının kural olarak mümkün olmayacağı; tek satıcının
reklam yaparak pazar sağlamasının, servis hizmeti vermesinin hukuksal durumu değiştirmeyeceği,
– Marka sahibi tarafından veya onun izni ile bir başkasınca markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra marka sahibinin, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanımını yasaklayamayacağı,
– Markalı malların Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra marka sahibinin, bu malların yurt dışına satışından sonra, bunların üçüncü kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye’ye ithaline (“paralel import”) engel olamayacağı ifade edilmiştir. Aynı görüş Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12.03.1999 tarih ve
1998/7996 Esas sayılı dosyaya ilişkin kararında da tekrarlanmıştır.
I.8. Markalar Mevzuatına İlişkin Savunma ve Değerlendirilmesi
Lisans sözleşmesi gereği mezkur markaların 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (MarkKHK) sağladığı korumanın da kapsamında olduğu; üçüncü bir kişi tarafından marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda, inhisari lisansa sahip olan kişinin MarkKHK’nın 73. maddesi uyarınca, marka sahibinin açabileceği davaları kendi adına açabileceği, buna göre MarkKHK’nın 9/II (a) ve 61 (c) hükmü uyarınca tek satıcının, dağıtımı konusunda inhisar hakkına sahip olduğu ürünlere vaki tecavüzü engelleyebileceği gibi bu tür ürünlerin ithali veya ihracına da engel olabileceği; bir markanın kapsadığı ürünün imali ve satışı konusunda sahibine inhisar hakkı verdiği; marka hakkı sahibinin ilgili ürünü istediği gibi imal edip satabileceği ve kendi izni olmadan başkalarının bu ürünü imal edip satmasını engelleyebileceği iddia edilmiştir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un amaç ve kapsamları farklıdır. 556 sayılı KHK’nin 1. maddesinde kararnamenin amacı, “….bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun olarak tescil edilen markaların korunmasını sağlamaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere, KHK, doğrudan markaları korumakta, mal ve hizmet piyasalarına yönelik rekabete ilişkin bir düzenleme getirmemektedir. Bu konudaki düzenlemeler 4054 sayılı Kanun ile getirilmiştir.
Yukarıda yer verilen genel açıklamaların haricinde, yargıya intikal etmiş olan davalar hakkında bir değerlendirme yapılması mümkün değildir.
GEREKÇE VE HUKUKİ DAYANAĞI
Soruşturma Heyeti hazırladığı raporda, De Rigo S.p.A. ile Sesa Dış Tic. Ltd. Ş. arasında paralel ithalatı engelleme amacı taşıyan sözlü bir anlaşmanın var olduğunu iddia etmiştir. Raporda,
– Charme Lunettes adına yaklaşık üç bin tane gözlük satıcısına noter kanalıyla çekilen ihtarnamelerde yer alan “Müvekkil Şirket ve Türkiye Tek Satıcısının muvafakatı olmadan alt bayiler olarak Türkiye dışına hiçbir şekilde mal satamazlar.
Alt Bayii veya üçüncü kişiler Müvekkil Şirketin ve Türkiye Tek Satıcısının izni olmadan herhangi bir ülkeden Müvekkile ait markaları içeren malları Türkiye’ye ithal edemezler. Aksi hareket edenlere karşı Yasal ve Hukuki işlemler yapılacaktır.”
şeklindeki ifadenin; taraflar arasında Sesa’nın Türkiye’de tek satıcılık durumunun ona münhasır distribütörlük anlaşması ile verilmiş olan tekel hakkını mutlak topraksal koruma sağlayacak şekilde uygulama amacını ortaya koyduğu,
– Aynı şekilde, Sesa adına açılan davaların dilekçelerinde, Kadıköy 17.Noterliği kanalıyla Sesa tarafından çekilmiş olan ihtarnameler ileri sürüldüğü ve “bu şahıslara ihtarnameler 17.12.1996 tarihinde Tebliğ edilmesine rağmen fiilerinden
vazgeçmemişlerdir” ifadeleriyle Sesa’nın da bu anlayışa ortak olduğu görüldüğü,
– Tarafların bu şekilde ifade ettikleri, paralel ithalatı engelleme suretiyle rekabetin ortadan kaldırılmasını sağlama şeklindeki amaçlarının; 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. Maddesinin “Belirli bir mal veya hizmet
piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan…. teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” şeklindeki
hükmü gereği yasaklandığı,
– Rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı davranışların engellenmesi amacını taşıyan 4054 sayılı Kanun’un yaklaşımı doğrultusunda söz konusu  ihtarname ve davalarda geçen ifadelerin açıkça rekabeti engelleme amacını taşıyan sözlü bir anlaşmanın varlığının kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı,
– Söz konusu anlaşmanın amacının rekabeti engellemek olduğunun tespit edilmesi nedeniyle, ilgili ürün piyasasında pazar araştırması yapılması suretiyle anlaşmanın sonuçlarının veya etkisinin incelenmesine gerek görülmediği,
– Zira, rekabet hukuku açısından böyle bir amacın tespit edilmesinin yeterli olduğu, daha fazla incelemeye veya piyasa analizi yapmaya gerek bulunmadığı belirtilmiştir.
Savunmalara ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerde de bahsedildiği üzere, De Rigo S.p.A. ile Sesa Ltd. Ş. arasında yazılı bir distribütörlük anlaşması olmamasına karşın, sözlü bir anlaşma mevcuttur. İhtirnamelerde geçen “Müvekkil şirketin Dierre S.R.L. şirketine verdiği yetki neticesi bu şirket ilgili markaların Türkiye’ye ithal, dağıtım ve temsil yetkilerini 16.12.1994 tarihli Distribütörlük Anlaşması ile  SESA SEMİH SARAÇOĞLU MÜSSESESİ VE SESA DIŞ TİCARET LTD. ŞTİ.’ne vermiş ve bu kişiler Türkiye’de müvekkil şirketin sahibi olduğu ürünlerin yasal olarak TEK SATICISI olma hakkını kazanmışlardır.” ifadesi, garanti belgelerinin Sesa Ltd. Ş. tarafından düzenlenmesi bu ilişkiyi doğrular nitelikte bulunmuştur. Ancak, Kurul’ca yapılan değerlendirmede; ihtarnamelerde geçen ifadelerin, gözlük satıcılarını yasal olmayan yollarla yapılan ithalata karşı uyarma amacını taşıdığı kanaatine ulaşılmıştır.
İhtarnamelerde de açıkça görülebileceği gibi bu belgelerde yer verilen ifadeler, marka sahibi veya yetkili satıcısının bu husustan doğan haklarını Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde arayacağına ilişkin olarak gözlük satıcılarını bilgilendirme amacına yöneliktir. Dolayısıyla, Sesa Ltd. Ş. ile De Rigo S.p.A. arasında varlığı kabul edilen sözlü anlaşmanın, ihtarnamelere ve dava dilekçelerine yansıyan ifadelere dayanarak, rekabete aykırı olduğu iddiasının yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

Ancak Rekabet Kurulu, yasalara uygun yapılan ithalatın engellenmesinin rekabet mevzuatına aykırılık teşkil edeceğine, diğer bir deyişle paralel ithalatın engellenemeyeceğine ilişkin olarak açıklama yapma gereği görmüştür.
Paralel ithalatı engellemeye yönelik girişimler, rakip teşebbüslerin piyasaya girişinin engellenmesine, faaliyetlerinin zorlaştırılmasına neden olacaktır. 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (d) bendi, rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot ya da diğer davranışlarla piyasaya çıkartılması yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi suretiyle doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmaları, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemlerini yasaklamaktadır. Yine Kanun’un 6. maddesinin (a) bendi de bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet
piyasasındaki hakim durumunu, ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemlerde bulunmak suretiyle tek başına
yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanmasını yasaklamaktadır. Dolayısıyla, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4(d) ve 6(a) maddeleri ve Kanun’un genel amacı doğrultusunda
Türkiye’de markası tescil edilmiş bir malın, marka sahibi ya da yetkili satıcısı tarafından Türkiye’de piyasaya sunulmasını müteakip, üçüncü kişilerce yasal prosedüre uygun olarak ithal edilmesine, yani paralel ithalat yapılmasına engel
olunamaz.
Sonuç olarak, somut olayda hakkında soruşturma yapılan Sesa Ltd. Ş. ile De Rigo S.p.A. arasında distribütörlük ilişkisinin varlığı kabul edilmekle birlikte bir takım belgelerdeki ifadelere dayanılarak bu anlaşmanın paralel ithalatı engelleyici hüküm içerdiği iddiasına katılınmamış ve dolayısıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı bir eylem bulunmadığından anılan teşebbüse Rekabet Kanunu’ndaki cezai yaptırımların uygulanmasına gerek görülmemiştir. Yine, Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu firması ile Charme Lunettes S.R.L. arasında imzalanmış olan distribütörlük anlaşmasının 5.1.ii. maddesinin taraflarca daha sonra imzalanan ticari marka lisans anlaşması hükümleri doğrultusunda uygulamadan kaldırıldığı gözetildiğinde bu maddeye yönelik olarak da bir işlem yapılmasına gerek
görülmemiştir.
K- SONUÇ
1. – Türkiye’de markası tescil edilmiş bir malın, marka sahibi ya da yetkili satıcısı tarafından Türkiye’de piyasaya sunulmasını müteakip, üçüncü kişilerce yasal prosedüre uygun olarak ithal edilmesine (paralel ithalat) engel olunamayacağına,
– Türkiye’de piyasaya sunulmuş olan markalı bir malın yasal olmayan bir şekilde üçüncü kişilerce yurda sokulması halinde marka sahibinin veya yetkili satıcının (gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse diğer kanunlar çerçevesinde) yasal haklarını kullanmasının paralel ithalatın engellenmesi ve dolayısıyla rekabet ihlali olarak değerlendirilemeyeceğine, OYBİRLİĞİ ile,
2. – Sesa Dış Ticaret – Semih Saraçoğlu ve Charme Lunnette S.R.L. tarafından çekilen ihtarnamelerin, marka sahibinin 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’den doğan haklarını korumak ve markayı taşıyan
malın yasalara aykırı bir şekilde piyasaya sunumunu engellemek amacını taşıdıklarına, paralel ithalatın engellenmesi kastının bulunmadığına ve Sesa Dış Ticaret Ltd. Ş. İle De Rigo S.p.A. arasında rekabeti engelleme amacı taşıyan sözlü
bir anlaşmanın varlığına ilişkin yeterli bilgi ve belgenin elde edilemediğine,
– Sonuç olarak 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı bir eylem bulunmadığından aynı Kanunun 16. maddesi gereği herhangi bir para cezasının uygulanmasına gerek olmadığına, OYÇOKLUĞU ile Danıştay yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.


SMK’ye Göre Marka Hakının Tükenmesi ve Paralel İthalat

Sınai Mülkiyet Kanunu’nun(SMK) 152. Maddesi Hakkın Tüketilmesi

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2847233


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Comments to Paralel İhtalatın Rekabet Kanunu’na Aykırılık Yaratacak Şekilde Engellenmesi; SESA KARARI