Nis 24, 2020
1371 Görüntüleme

Markanın “CİDDİ” Kullanımı Kavramı

Yazan
banner

SMK m. 26/4’re göre; Markanın, beş yıllık sürenin dolması ile iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarih arasında tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından ciddi biçimde kullanılmış olması hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine ilişkin iptal talepleri reddedilir. İptal talebinde bulunulacağı düşünülerek kullanım gerçekleşmişse talebin Kuruma sunulmasından önceki üç ay içinde gerçekleşen kullanım dikkate alınmaz.

Markanın ciddi kullanımı, markanın tescil edildiği mal ve hizmetler için pazar yaratmak veya mevcut pazarı korumak amacıyla temel işlevine uygun olarak piyasa yaratmak amacıyla kullanımdır, sembolik kullanımlar ciddi kullanım kapsamında sayılmaz.

Markanın lisans verilmesi veya izin ile bir başkası tarafından kullanılması da yeterli gelmemekte lisans verilen veya izin verilenin de ciddi biçimde markayı kullanması aranmaktadır. Marka bir başkası tarafından kullanılıyorsa marka sahibinin izninin kullanma başlamadan önce ve açıkça verilmiş olması gereklidir. Kullanıma başlandıktan sonra verilen izinler dikkate alınamaz. SMK m. 9/3’te “markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması”ndan bahsetmekte yazılı bir şekil şartı aranmamaktadır. Bu nedenle grup şirketleri arasında bir kullanım söz konusu olduğunda şirketin ortaklık yapısı da dikkate alınarak, yazılı olmayan bir anlaşmanın varlığından bahsedilebilir.

Yargıtay 11. HD 2015/2322-2015/8775; Mahkemece, davalı markalarının tescilli olduğu sınıflardaki mal/hizmet üzerinde kullanıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davalı tarafından kullanıma yönelik olarak sunulan faturalardan uyuşmazlık konusu HUMMER markasını taşıyan emtialara ilişkin lisans ve franchise bedelinin tahsiline ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Alınan bilirkişi raporunda faturalara dayanılarak davalının davaya konu markaları KHK 14. maddesi anlamında kullandığı yönünde görüş belirtilmiş ise de söz konusu kullanımın KHK 14. ve 42. maddeleri anlamında bir kullanım olarak nitelendirilmesi için ciddi kullanım olduğunun davalı tarafından kanıtlanması gerekir. Ciddi kullanımın ispatı için salt lisans faturalarının ibrazı yeterli olmayıp ayrıca lisans verilen dava dışı şirketlerinde sözkonusu ürünler üzerinde markasal kullanımları bulunduğunun ispatı gerekir. Lisans sözleşmesi sicile kaydedilmemiş olsa bile, dava konusu markaların sahibi olan davalının lisans alanlarca yapılan kullanmadan 556 sayılı KHK’nin 14. ve 42. maddeleri uyarınca yararlanması, ancak lisans alanlarında ciddi kullanımı olduğu taktirde mümkün olabilecektir. Bu durumda mahkemece davalıdan faturalarda geçen lisanslara ilişkin kullanıma dair delilleri istenilerek sözkonusu kullanımın dava konusu markaların kapsadığı emtia ve hizmetlerle örtüşüp örtüşmediği ayrı ayrı incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Yargıtay 11. HD  2015/10056-2016/4884; Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı adına tescilli … numaralı …. ibareli markanın 7, 11, 12, ve 21. sınıfta yer alan mallara dair 23.6.2005 tarihinde tescil edildiğini, davalı tarafından markanın kullanımına yönelik Ticaret Odası Kayıtları, markanın kullanıldığı iddia edilen scooterlara dair hizmet yeterlilik belgesi, garanti belgesi ve kullanma kılavuzu, tip onay belgesi bir takım firmalar ile yapılan anlaşmalar, satış faturaları ve sözleşmeler ibraz edildiği, ancak ibraz edilen delillerin ciddi kullanımı kanıtlamaya yarar nitelikte olmadığı, markaya dair lisans sözleşmesi yapılmasının da başlı başına ciddi kullanımı kanıtlamayacağı, lisans alan tarafından da markanın ciddi kullanımının ispat edilemediği markanın yenilenmesinin de ciddi kullanım niteliğinde olmadığı, gerekçesiyle davalı adına TPE nezdinde … numarada kayıtlı “…” ibareli markanın 12. sınıf kapsamında kalan mallar yönünden kullanılmama sebebiyle hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Yargıtay 11. HD 2015/7592-2016/2307 ; Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 2006/50910, 2007/14065 numaralı markalar yönünden 5 yıllık kullanım süresinin dolmaması sebebiyle talebin reddi gerektiği, diğer markalar yönünden ise, her ne kadar davalı tarafça markaların tescilli olduğu tüm mal ve hizmet sınıflarında kullanıldığı savunulmuş, buna dayanak olarak da “…” markalı sabun, torba, t-shirt, gömlek, cüzdan, mendil, eldiven, şemsiye, notluk, kalemlik, dosya, not defteri, masa takvimi, kutu, kalem, müşteri kartı, telefon kabı, masa süsü, magnet, ayna, anahtarlık, kurabiye kutusu, eğitim kitapçığı vs. gibi ürünlerin varlığı ileri sürülmüş ise de, bu ürünlerin “…” markası altında ilgili mal ve hizmetlerde ciddi kullanım olduğunun bir göstergesi olamayacağı, zira, anılan ürünlerin ilgili mal ve hizmet alanlarında bir pazar yaratmak için değil, “…” markalı ürünlerin satıldığı mağazalarda dekoratif olarak kullanılmak üzere, satış elemanlarının giymesi/kullanması ve müşterilerin bağlılığını sağlamak amacıyla verilen hediyelik eşyalardan oluştuğundan, davalıya ait markaların mücevherat sektörü hariç, tescilli olduğu diğer sınıflarda da kullanıldığının söylenemeyeceği, 35. sınıf hizmet yönünden de, markanın bu sınıflarda kullanıldığını kabul edebilmek için mağaza/satış konsepti tasarlama işinin çeşitli müşterilere söz konusu marka altında bir “hizmet” olarak sunuluyor olması, yani markanın geniş anlamıyla bir “pazarlama, tanıtım ve organizasyon hizmeti” markası olarak kullanılması gerektiği, davalı firma “organizasyon ve pazarlama” firması olmadığına göre, kendi vitrin konseptini ve/veya kendi satış zinciri içindeki mağazaların mağaza konseptlerini bizzat düzenliyor ya da düzenletiyor olmasının, onun markasını 35. sınıfta kullanılan bir marka haline getirmeyeceği, davalının kendi emtialarını satabilmek için, kendi bünyesi içinde gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin, onun başkasına sunduğu bir hizmet olmadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise, 2006 50910 ve 2007 14065 numaralı markalar yönünden reddine, 2003 05009, 2003 29096, 2003 29097, 2005 35273 numaralı markaların 14. sınıftaki kuyumculuk eşyaları haricindekiler yönünden kullanılmama sebebiyle kısmen iptaline karar verilmiştir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu uyarınca davalı adına tescilli markalarda yer alan 35.1 ve 35.8 alt gruplardaki hizmetler bakımından ciddi bir kullanımı bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak, dosyada mevcut açıklama ve kabul itibariyle davalı şirketin marka kapsamındaki “vitrin düzenleme hizmetlerini” kendisine ait olan işyerlerinde yerine getirilmesi halinde dahi bu faaliyetin de ciddi bir kullanım oluşturduğunun kabulü gerekir. Zira, 35/1. sınıf hizmetler bakımından davalı tarafça verilen hizmetin bir başka kişi ya da kuruluş için yerine getirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Davalı, 35/1. sınıf kapsamındaki hizmeti kendisine ait işyerlerinde gerçekleştirmek suretiyle bu hususta başka işletmelerden düzenli bir şekilde alacağı aynı hizmet sebebiyle yapacağı ödeme kadar kazanç elde ettiğine göre, bu kullanımın 35/1 kapsamında ciddi bir kullanım olarak kabul edilmesi gerekir. Ayrıca, dosyada mevcut katalog ve belgelerden davalının “..” ibaresini ürünlerini satışa sunduğu mağazalarında markasal olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Davalı adına tescilli markanın kapsadığı 35/08 sınıf kapsamındaki kullanım bakımından aynı ibareyi taşıyan ürünlerinin kendisine ait bu markayı taşıyan işyerlerinde satışa sunulmasının da 35/08 anlamında bir kullanım oluşturduğunun kabulü gerekmektedir. Öte yandan, davaya konu iptali istenilen markada 35. sınıf kapsamında bahsi geçen (08) alt grup dışındaki diğer hizmetler de yer aldığı halde mahkemece bu hizmetler bakımından değerlendirme yapılmaksızın 35. sınıftaki tescilli tüm hizmetler yönünden davaya konu markanın iptaline karar verilmesi de doğru görülmediğinden kararın birleşen davada davalı yararına bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. HD 2015/6031-2015/13268; Dava, davalı adına tescilli 2003/04754 Sayılı M… markasının 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesine dayalı olarak kullanmama sebebiyle iptali istemine ilişkindir. 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesine dayalı iptal davalarında, markayı dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede ciddi ve kesintisiz olarak kullandığını ispat yükü marka sahibi olan davalıya aittir. Mahkemece bu hususta davalının sunduğu deliller üzerinde yapılan araştırma sonucunda, S….. Mobilya işletme adıyla faaliyet gösteren davadışı bir firmaya ait fiyat listesi içeren kataloglar dikkate alınarak markanın ilgili sınıflarda kullanıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarda da açıklandığı üzere bu kullanımın markanın tescil amacına uygun, ciddi ve kesintisiz bir kullanım niteliğinde olması gerekir. Bu bağlamda, davalıya aidiyeti belli olmayan kataloglara itibar edilmesi doğru olmadığı gibi, anılan katalogların da tek başına ciddi kullanım oluşturduğunun da kabulü mümkün değildir. Davalı tarafça ispat külfetine dair olarak başka delil de sunulmadığına göre, uyuşmazlık konusu emtialar bakımından 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarınca davanın kabulüyle markanın iptaline karar vermek gerekirken, davanın reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.

Marka Kullanmama Davası

Marka Kullanmama İptal Süresi 17911

Marka Kullanmama Beş Yıllık Sürenin Yeniden Başlaması

Kullanmama Davalarında Markanın Hangi Emtialarda Kullanıldığının Tespiti 10872


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz