Dava konusu köşe yazıları bir bütün olarak ele alındığında, kamouyunun gündeminde olan ve siyasetçi kimliği taşıyan bir kişi olan davacı hakkındaki iddiaların görünür gerçeğe uygun olduğu, kamuoyunun bilgilendirilmesinin ön plânda tutulduğu, başlık ve içeriklerinde hakaret içeren bir ifadeye yer verilmediği, kullanılan başlık ve üslup okuyucunun ilgisini çekmeye yönelik bir gazetecilik tekniği olduğu gibi siyasilerin katlanması gereken eleştiri sınırlarını da aşmadığı anlaşıldığına göre söz konusu köşe yazılarının yukarıda vurgulanan AIHM içtihatları karşısında basın özgürlüğü kapsamında kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yargıtay HGK E. 2017/1484 K. 2018/1347 T. 25.09.2018
Dosya kapsamından davacının dava tarihi itibariyle Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi ve Diyarbakır milletvekili olduğu, ancak 12.06.2011 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinde partisi tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmediği, davalılardan …. Yatırım Sanayi ve Tic. A.Ş.nin imtiyaz sahibi olduğu…. Gazetesi’nin 24.05.2011 tarihli nüshasında davalılardan … tarafından kaleme alınan “Başbakan’ın….’ı Sildiği An” başlıklı köşe yazısında davacının genel seçimlerde yeniden milletvekili adayı olarak gösterilmemesi ile ilgili bazı iddialara yer verildiği, davacı tarafça gazeteye gönderilen 25.05.2011 tarihli cevap ve düzeltme yazısı üzerine anılan gazetenin 31.05.2011 tarihli nüshasında davalı …
Atila tarafından yazılan “Başbakanı şahit olarak yazacağım!” başlıklı köşe
yazısında da haberin doğru olduğunun ve iddiaları mahkemede ispatlayabileceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu köşe yazıları bir bütün olarak ele alındığında, içerikleri ve yayınlandığı tarihler itibariyle konunun güncel olduğu, kamouyunun gündeminde olan ve siyasetçi kimliği taşıyan bir kişi olan davacı hakkındaki iddiaların görünür gerçeğe uygun olduğu, kamuoyunun bilgilendirilmesinin ön plânda tutulduğu, başlık ve içeriklerinde hakaret içeren bir ifadeye yer verilmediği, kullanılan başlık ve üslup okuyucunun ilgisini çekmeye yönelik bir gazetecilik tekniği olduğu gibi siyasilerin katlanması gereken eleştiri sınırlarını da aşmadığı anlaşıldığına göre söz konusu köşe yazılarının yukarıda vurgulanan AİHM içtihatları karşısında basın özgürlüğü kapsamında kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil
etmediği kabul edilmelidir.
Basın Yoluyla İnternetten Hakaret, Manevi Tazminat ve Yetkili Mahkeme 4-213
Basın Özgürlüğü ile Kişilik Hakları Arasındaki Denge
Basının Gerçek Gibi Görünüp Sonradan Gerçek Olmadığı Anlaşılan Haberlerden Sorumluluğu 10045