Eki 16, 2017
5202 Görüntüleme

Yargıtay Markada Gerçek Hak Sahipliği İlkesi 9903

Yazan

Markanın tescili esas olmakla birlikte marka hukuku sisteminde belli bir yoğunlukta markanın kullanılması durumunda gerçek hak sahipliğine dayanarak tescilsiz markanın varlığı da kabul edilmektedir. Tescilsiz marka kullanıma dayandığından marka avukatı açısından deliller davada büyük öneme sahiptir.

banner

Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı kullanıp piyasada maruf hale getiren kişiye aittir ki buna “gerçek hak sahibi” denilir. Marka korumasında tescil esas olduğu için tescilsiz marka için marka hukuku sistemimiz sadece kullanmaktan fazlasının gerekli olduğunu, tescilsiz markanın belirli bir yoğunlukta kullanılarak ilgili piyasada bilinirlik kazanması gerektiğini kabul etmektedir.

Tescilsiz markaya dayanan davalarda marka avukatları davacı taraftaysa markanın kullanımına ilişkin delilleri yeterli bir şekilde müvekkil ile iletişim halinde toplayıp yorumlaması davalı taraftaysa tescilsiz marka sahibinin sunduğu kanıtları doğru bir şekilde yorumlayarak bilinirlik şartının karşılanmadığı hususunda mahkemeyi ikna etmesi büyük önem taşımaktadır.


GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ İLKESİ,TANINMIŞLIK, KÖTÜ NİYET

YARGITAY 11. HD 2001/9903 E:  2002/3699 K.
Davacı vekili, müvekkiline ait ve uluslar arası tescil kaydı yapılan “A…” markasının, Türkiye’de davalı tarafından aynen tescil ettirilmek suretiyle iltibasa sebebiyet verildiğini ileri sürerek, davalı markasının sicilden terkinini, bu ibarenin tanınmış marka olduğunun tespitini, markaya tecavüzün menini, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak üzere şimdilik 500.000.000 lira maddi ve 2.000.000.000 lira manevi tazminatın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, müvekkilinin kötü niyetinin bulunmadığını, markanın Türkiye’de müvekkili tarafından maruf kılındığını ve iddiaların doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucuna göre, davacı markasının Türkiye’de tanınmış olmadığı, markanın Türkiye’de davalı tarafından tanıtıldığı ve davalının da kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle ve benimsenen son bilirkişi raporları doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tescilli markanın terkini, markaya tecavüzün menine, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, yukarda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kanıtlara göre, A… markasını çay ürünlerinde kullanmak üzere davacı yabancı şirket tarafından Paris Sözleşmesi’ne taraf 15’ten fazla ülke ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü OMPI’de davalıdan önce tescil ettirilmiştir. Davalı ise, aynı markayı aynı ürün sınıfı için 1992 tarihinde Türkiye’de tescil ettirmiştir.
İsviçre-Türk Markalar Hukuku, marka üzerindeki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeden biri olan marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir ki buna “gerçek hak sahibi” denilir ve bu gibi durumlarda markanın tescili sadece açıklayıcı etkiye sahiptir. Diğer bir deyişle, marka üzerindeki hak tescilden önce doğmuş bulunmaktadır. Buna karşı, bir markayı ihdas ve istimal etmeksizin, sadece seçip tescil ettiren bir kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Bu tür tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp, bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etki sahipliği devam eder. Çünkü, marka üzerindeki gerçek hak sahipliği, ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak tanımaz. Markanın gerçek hak sahibi, markasının aynısını ve ayırt edilemiyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin bu eylemi gerçek marka sahibinin hakkına tecavüz sayılır ve bu tecavüzü TTK m. 56 ve izleyen maddelerde yer alan haksız rekabet hükümlerine ve özellikle bu konudaki özel düzenlemeyi teşkil eden 556 sayılı Markalar Hakkındaki KHK m. 8/III ve 42/I-b ve önceki 551 sayılı Markalar Kanunu’nun 47.maddesine göre önlenebilir ve sonradan tescil edilmiş markanın terkininin istenebilir.

Diğer taraftan Dairemizin kararlılık gösteren uygulamasına göre, Türkiye’nin de katıldığı Paris Sözleşmesi’nin 6.mükerrer maddesine göre, üye ülkeler kötüniyetle tescil edilmiş olan markanın terkinini talep için süre koyamazlar ve “Birlik ülkeleri tescilin talep edildiği ülkenin yetkili makamları tarafından, söz konusu ülkede bu Antlaşma’dan yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu aynı veya benzeri ürünlerde kullanıldığı herkesce bilindiği mütalâa edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek Ülke mevzuatı müsait olduğu takdirde doğrudan doğruya, gerekse ilgilinin isteği üzerine red ve hükümsüz kılmayı taahhüt ederler”. Bu hüküm uyarınca, birçok yabancı ülkede tescilli bulunan hele somut olayda Dünya Fikri Mülkiyet Bürosuna tescilli davacı markasının korunması gerekir. Öte yandan, davalı da çay konusunda uluslararası ticari alanda faaliyet gösteren bir kuruluş olması nedeniyle dünyadaki bu konudaki gelişmeleri ve bununla ilgili marka tescillerini takip etmek zorundadır. Bu zorunluluk basiretli bir tacir olmanın da zaruri sonucudur. O halde, aynı sahada çalışan davalının 15 ülkede tescilli bir markayı bilmediğini ve o nedenle Türkiye’de tescil ettirdiğini ileri sürmesi, TTK.nun 20/2 nci maddesinde aykırı olduğu gibi, MK.nun 2.maddesine göre de mümkün görülemez. Şu halde, Paris Sözleşmesi’nin mükerrer 6.maddesi 3.bendi anlamında kötüniyetli bir tescil vardır ve bu şekilde oluşturulan tescilin terkini gerçek marka sahibince talep edilebilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği halde, bu açıklamaya aykırı düşen gerekçeler ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetli görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

https://www.mondaq.com/turkey/trademark/1085970/tescilsiz-markalarin-korunmasi

Gerçek Hak Sahipliği, Tescilsiz Kullanma Hakkı


haksız rekabet haksız rekabet  haksız rekabet hukuku haksız rekabet hukuku  mark ihdas istimal mark ihdas istimal  marka ankara avukat marka ankara avukat  marka gerçek hak sahipliği marka gerçek hak sahipliği  Marka Hukuku Marka Hukuku  marka hükümsüzlüğü marka hükümsüzlüğü marka müktesep hak marka müktesep hak  marka önceden kullanım marka önceden kullanım marka tecavüzü marka tecavüzü  patent avukat patent avukat  türk patent dava türk patent dava  yidk dava yidk dava yidk kararının iptali yidk kararının iptali


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz